Global Kripto Borsaları ile İlgili Hukuki Uyuşmazlıklar: Yatırımcılar için Bir Rehber

Avukat Bilal ALYAR

Global Kripto Borsalarıyla İlgili Hukuki Uyuşmazlıklar

Kripto para dünyası büyüdükçe küresel kripto para borsaları (Binance, Coinbase, OKX, Kraken, KuCoin, Bitfinex ve benzeri) ile kullanıcılar arasında çeşitli hukuki uyuşmazlıklar ortaya çıkıyor. Bu makalede, kripto para hukuku alanına giren bu uyuşmazlıkları hem bireysel yatırımcıların anlayacağı şekilde hem de teknik yasal ayrıntılarla ele alacağız. Kripto borsa mağduriyeti, hesap dondurma, kaldıraçlı işlem zararları ve benzeri sorunlarda hangi yollara başvurulabileceğini, Türkiye’de ve uluslararası alanda yasal durumun ne olduğunu inceleyeceğiz. Ayrıca global borsa tazminat davası açma imkânları, hesap dondurma durumlarında hukuki çözüm yöntemleri, Coinbase ve Binance dava süreci örnekleri ile kripto para avukatı desteğinin önemi üzerinde duracağız.

Kripto Borsalarının Hukuki Statüsü ve Faaliyet Biçimleri

Kripto para borsaları hukuken yeni sayılabilecek bir alan olup uzun süre pek çok ülkede özel bir düzenlemeye tabi olmadan faaliyet gösterdiler. Türkiye’de 2024’e dek kripto para borsalarının kuruluşu ve faaliyetlerini doğrudan düzenleyen bir yasa yoktu; bu şirketler genel hukuk kurallarına tabi olarak hizmet sunuyor. Örneğin borsalar ile kullanıcılar arasındaki ilişki, tipik olarak hizmet sözleşmesi veya vekalet/komisyon sözleşmesi niteliğinde değerlendirilmekteydi. Ancak 2024 yılında Sermaye Piyasası Kanunu’nda yapılan kapsamlı değişiklikle kripto varlık piyasası ilk defa yasal zemine kavuştu. 2 Temmuz 2024’te yürürlüğe giren 7518 sayılı Kanun ile “kripto varlık”, “kripto varlık hizmet sağlayıcı” (borsa platformları) ve “cüzdan” gibi kavramlar tanımlanmış ve kripto borsalarının SPK lisansı alması zorunluluğu getirildi. Bu düzenleme Türkiye’yi kripto varlık regülasyonunda erken adım atan ülkeler arasına sokmuştur; zira AB’nin kapsamlı MiCA düzenlemesi 2026’da tam yürürlüğe girecek, İngiltere de benzer adımları 2026 için planlamaktadır. 

Yeni mevzuat uyarınca, Türkiye’de kripto alım-satım platformu kurmak ve işletmek için SPK’den izin almak şarttır. Halihazırda faaliyet gösteren borsalar ikincil düzenlemeler sonrası belirli süre içinde lisans başvurusu yapmak zorundadır; aksi halde Türkiye’de yeni müşteri kabul edemeden faaliyetlerini sonlandırmaları gerekecektir.  Bu lisanslama süreci, borsaların asgari sermaye yeterliliğine, güvenilir altyapıya (TÜBİTAK kriterlerine uygun bilgi sistemleri) ve güvenlik önlemlerine sahip olmasını şart koşuyor. Ayrıca ortakların mali güç ve itibarı, yöneticilerin yeterliliği gibi hususlarda da koşullar vardır. Lisanslı borsalar düzenli denetime tabi olacak, böylece yatırımcı güveninin artırılması hedeflenmektedir. .

Türkiye’de 2021’den itibaren kısmi idari adımlar da atılmıştı. Örneğin TCMB 16 Nisan 2021’de bir yönetmelikle kripto varlıkların ödemelerde kullanılmasını yasakladı.  (bu, kripto paranın resmi para veya elektronik para olmadığı yönündeki yaklaşımı pekiştirmiştir). Aynı yıl MASAK yayımladığı rehberle kripto hizmet sağlayıcılarına Müşterini Tanı (KYC) ve şüpheli işlem bildirim yükümlülükleri getirdi. Ancak bunlar dışında 2024’e dek borsalar, hukuken genel hükümlere göre hareket etti. Nitekim 2021 öncesi dönemde hukuki tartışmalarda kripto paraların ne sayılacağı (para, emtia, menkul kıymet veya elektronik para olup olmadığı) belirsizdi; BDDK kripto paraların elektronik para olmadığını açıklamış, SPK da Bitcoin’in menkul kıymet sayılamayacağını belirtmişti. Bu belirsizlik ortamında, borsaların kullanıcılarla ilişkisi doktrinde genellikle eser sözleşmesi, vekalet veya komisyon sözleşmesi çerçevesinde değerlendirildi. Örneğin bir görüş, borsanın kullanıcı adına alım-satım yapan bir komisyoncu olduğu yönündedir; bir diğer görüş ise bunun sui generis (kendine özgü) bir sözleşme tipi olduğunu savunur. Her halükarda, borsalar kullanıcılarına ait kripto varlıkları emanetçi gibi tutmakta, alıcı ile satıcıyı platformda eşleştirmekte ve işlemlerden komisyon geliri elde etmektedir.

Dünyadaki duruma bakacak olursak, halen farklı ülkelerde farklı yaklaşımlar mevcut. ABD’de kripto borsaları çoğunlukla para hizmetleri işletmesi (MSB) olarak FinCEN’e kayıt olmakta, bazı eyaletlerde “BitLicense” gibi lisanslar alınmakta ve eğer menkul kıymet sayılan kripto varlıklarla işlem yapmışlarsa SEC ve CFTC’nin ilgisine takılmaktadır. Avrupa Birliği, 2023’te kabul ettiği MiCA Tüzüğü ile üye ülkelerde faaliyet gösteren kripto varlık platformlarına 2024-2026 döneminde kademeli olarak lisans zorunluluğu getirmektedir. Bu düzenlemeler, Türkiye’deki SPK düzenlemesiyle kavramsal olarak uyum içindedir; örneğin Türkiye’deki kripto varlık tanımı, MiCA’daki “değer veya hak ifade eden dijital varlık” tanımıyla paraleldir. Böylece global borsaların hukuki statüsü yavaş yavaş geleneksel finansal kurumlara benzer bir çerçeveye oturtulmaya başlanmıştır. Yine de bazı büyük borsalar merkezsiz yapıda çalıştığını veya belirli bir ülkeye bağlı olmadığını iddia ederek gri alanları kullanabilmektedir. Sonuçta, kripto para hukuku halen gelişmekte olan, ulusal ve uluslararası düzenlemelerle şekillenen dinamik bir alandır.

Global Borsalarla Yaşanan Yaygın Hukuki Uyuşmazlıklar

Küresel kripto para borsalarında en sık karşılaşılan uyuşmazlık konularını birkaç başlık altında toparlayabiliriz:

  • Hesap Dondurma: Kullanıcıların en büyük şikâyetlerinden biri, borsanın tek taraflı olarak hesaplarını dondurması veya erişimi kısıtlamasıdır. Örneğin Binance, KuCoin gibi platformlar zaman zaman KYC/AML incelemeleri veya güvenlik gerekçeleriyle kullanıcı hesaplarını askıya alabiliyor. Hesabın dondurulması, kullanıcının varlıklarına erişememesi demek olduğundan ciddi mağduriyet doğuruyor. Çoğu vakada borsa, “şüpheli işlem tespit edildi” veya “güvenlik amacıyla geçici blokaj” gibi gerekçeler bildiriyor. Kullanıcılar ise genellikle neyin şüpheli olduğuna dair yeterli bilgi alamamaktan yakınıyor. Özellikle Türkiye’de MASAK kaynaklı soruşturmalar veya uluslararası kara para incelemeleri, masum kullanıcıların hesabının da dondurulmasına yol açabiliyor.  Örneğin Binance’in P2P platformunda dolandırıcı bir kişiyle işlem yapan masum kullanıcıların hesaplarının dahi soruşturma nedeniyle bloke olabildiği görülmektedir. Hesap dondurma uyuşmazlıklarında kullanıcılar, çoğu zaman hesaplarının haksız yere kapatıldığını ve içerideki paralarına el konulduğunu iddia ederek hukuki yollara başvurmak zorunda kalıyor.

  • Kaldıraçlı İşlem Zararları: Binance Futures, Bybit, Bitfinex gibi platformlarda vadeli işlem ve margin (kaldıraçlı) işlem yapan yatırımcılar, ani piyasa hareketlerinde büyük kayıplar yaşayabiliyor. Uyuşmazlık genellikle, borsanın sistemi nedeniyle zararın büyüdüğü iddiasıyla ortaya çıkıyor. Örneğin bazı kullanıcılar “sistem donduğu için pozisyonumu kapatamadım ve likidasyon yaşadım” şeklinde şikâyette bulunuyor. Nitekim 2021’de Kraken borsasında yaşanan ünlü bir olayda, bir ani fiyat düşüşü (flash crash) sırasında Ethereum fiyatı bir anda $26’ya kadar düşmüş ve otomatik likidasyonlar gerçekleşmişti. Sonrasında kullanıcılar, Kraken’in bu olayı kötü yönettiğini, DDoS saldırısı altında platformu kapatmayarak ihmal gösterdiğini öne sürerek toplu dava (class action) açtılar. Davacılar Kraken’i ihmal (negligence) ve sözleşme ihlali ile suçlayıp zararlarını tazmin talep ettiler. Kraken ise yaptığı açıklamada sistemlerinin normal çalıştığını, “doğal piyasa koşulları sonucu oluşan kayıpları veya kaçınılmaz DDoS saldırısı etkilerini telafi edemeyeceklerini” belirtip kullanıcıları üzgün olsa da tazmin etmeyi reddetti. Benzer şekilde Binance gibi borsalarda da geçmişte sistemsel aksamalar yüzünden kullanıcıların zarar ettiği iddiaları gündeme gelmiş, hatta bazı Türk kullanıcılar 2021’de Binance aleyhine bu nedenle dava açacaklarını duyurmuştu. Kaldıraçlı işlem zararlarında, borsalar genellikle kullanıcı sözleşmelerindeki “risk tamamen kullanıcıya aittir” ve “sistem arızalarından sorumlu değiliz” hükümlerine dayanıyor. Ancak kullanıcılar, özellikle borsa taraflı bir kusur veya ihmal varsa (örneğin sunucular yetersiz kaldıysa) hukuki yollara başvurup zararlarının tazminini talep edebiliyor. Bu tür davalarda Türk hukukunda genel hükümlere dayanarak (ör. TBK m.112 sözleşmeye aykırılık veya haksız fiil hükümleri) ve hatta “culpa in contrahendo” gibi ilkeler çerçevesinde borsanın sorumluluğu ileri sürülebilir denmektedir. 

  • Para Çekim Sorunları: Bir diğer yaygın uyuşmazlık, kullanıcıların borsadan para veya kripto çekememesi sorunudur. Bazen teknik aksaklıklar nedeniyle para çekme işlemleri ertelenir, bazen de borsanın likidite sıkıntısı veya iflası nedeniyle kullanıcılar yatırımlarını alamaz. Thodex vakasında Türkiye’de binlerce kullanıcı kripto varlıklarını çekememiş ve platform çöktüğü için mağdur kalmıştı. Uluslararası arenada da FTX borsasının Kasım 2022’de iflası sonucu milyonlarca kullanıcı kripto varlıklarını çekemeyerek iflas masasına alacaklı olarak yazıldı. Büyük global borsalarda tamamen iflas durumu yaşanmasa da, örneğin 2021’de Binance belirli bir süre para çekme işlemlerini dondurduğunda veya 2023’te bankacılık ortağı sorunu nedeniyle USD çekimlerini askıya aldığında, kullanıcılar panik yaşayıp hukuki yollara başvurma tehditlerinde bulundular. Para çekim sorunlarında kullanıcılar genellikle sözleşmeye aykırılık (hizmetin ifa edilmemesi) iddiasında bulunmaktadır. Eğer platform faaliyetini sürdürüyor ancak kullanıcıya ödeme yapmıyorsa, bu durumda alacak davası veya tüketici hakem heyeti başvurusu ile para çekim talebi hukuken ileri sürülebilir. Öte yandan platform tamamen kapanmış veya iflas etmişse, yasal süreç daha karmaşıktır; iflas durumunda kullanıcılar alacaklarını iflas masasında talep etmek zorundadır (örneğin Mt. Gox borsası kullanıcıları yıllardır iflas masasında ödeme beklemektedir). Para çekememe uyuşmazlıkları, mağdur açısından en ciddi zararın söz konusu olduğu hallerdir ve hem sivil hukuki yollar hem de suç duyurusu mekanizmaları birlikte kullanılabilmektedir. 

  • P2P Dolandırıcılık: Birçok global borsa, kullanıcıların kendi aralarında kripto alım satım yapmasına imkân veren P2P (peer-to-peer) platformları sunuyor (özellikle Binance P2P yaygındır). P2P işlemlerde sık görülen dolandırıcılık senaryoları şunlardır: Kötü niyetli alıcı, kriptoyu gönderen satıcıya sahte dekont gösterip ödemeyi yaptım der ve kriptoyu teslim alır, sonra ödeme aslında gelmediği ortaya çıkar; veya çalıntı banka hesabından ödeme yaparak masum satıcıyı olaya karıştırır. Sonuçta satıcı parasını alamayıp kriptosunu kaptırabilir. Bir diğer senaryo, kullanıcı dolandırıcı alıcıyla işlem yaptığı için kendisinin suçlanmasıdır. Örneğin dolandırıcının banka hesabına kripto karşılığı para gönderen bir Binance P2P kullanıcısı, bilmeden suçtan elde edilen paranın transferine karışmış olabilir. Bu durumda dolandırıcı yakalandığında polis kayıtlarından o kullanıcıya ulaşıp hakkında nitelikli dolandırıcılık soruşturması açabiliyor. Son dönemde Türkiye’de pek çok insan, yalnızca P2P’de alım satım yaptığı için ifade vermek zorunda kaldığını, hatta yargılandığını belirtiyor. Bu hem ceza hukuku boyutu olan bir uyuşmazlık hem de borsanın kullanıcılarını yeterince uyarmaması yönüyle bir tüketici sorununa da dönüşebiliyor. P2P işlemler nedeniyle dolandırılan ya da haksız suçlamaya uğrayan kişiler, borsadan zararlarının telafisini talep etmeye çalışabiliyor ancak çoğu borsa kullanım sözleşmesinde P2P işlemlerin tamamen kullanıcı sorumluluğunda olduğunu belirtmektedir. Yine de borsanın ihmali (örn. sahte kimlikle hesap açan dolandırıcıları engellememesi) varsa, kullanıcılar hukuk mücadelesi verebiliyor. Ayrıca bu konudaki uyuşmazlıklarda suç unsuru varsa Cumhuriyet Savcılıklarına şikâyet ve emniyet birimleriyle işbirliği önemli bir yol oluyor.

  • Teknik Sistem Hataları: Borsaların teknik altyapısından kaynaklanan hatalar da çeşitli uyuşmazlıklara yol açıyor. Örneğin bir borsanın yazılım hatasıyla hesabında olmayan para gözüken kullanıcılar olmuş veya yanlış fiyat gösteren algoritmalar yüzünden kullanıcılar yanlış işlem yapmış olabilir. Bir diğer örnek, sistemsel kesintiler: Dalgalanmanın yüksek olduğu anlarda bazı borsaların web sitesi veya mobil uygulaması çökebiliyor ve kullanıcı al-sat emirlerini veremeyip zarara uğrayabiliyor. Teknik arıza kaynaklı zararlar, hukuken borsanın kusurunun ispatını gerektirir. Kullanıcı sözleşmeleri genelde borsanın “kesintisiz hizmet garantisi vermediğini” ve olası teknik hatalardan sorumlu tutulamayacağını yazar. Ancak bu tür maddeler, ağır ihmal veya kusur durumunda borsayı sorumluluktan kurtarmayabilir. Örneğin bir borsada sistem açığından faydalanarak haksız kazanç elde eden bir kullanıcı olayı ortaya çıktığında, borsa o işlemleri iptal edebilir ama masum diğer kullanıcılar etkilenmişse bunlar dava yoluna gidebilir. Teknik hatalara ilişkin uyuşmazlıklarda genellikle bilirkişi incelemesi gerekebilir; sistem logları, hata kayıtları incelenerek borsanın ihmali olup olmadığı değerlendirilebilir. Global borsalarda geçmişte bu tip durumlara karşı bazen iyi niyet jesti olarak kullanıcılarına kısmi geri ödeme yapıldığı da olmuştur, ancak bu tamamen borsanın inisiyatifindedir.

Yukarıdaki uyuşmazlık türleri, kripto para yatırımcılarının maalesef sıkça karşılaştığı sorunlardır. Peki hukuken bu sorunlar nasıl ele alınıyor? Hangi kanunlar ve ilkeler devreye giriyor? Şimdi Türkiye ve dünya hukukunda değerlendirmelere bakalım.

Uyuşmazlıkların Türkiye’de ve Uluslararası Hukukta Değerlendirilmesi

Türkiye Hukuku Açısından: Kripto para borsalarıyla kullanıcılar arasındaki ilişki, eğer kullanıcı tüketici konumundaysa (yani bireysel amaçla, ticari/mesleki olmayan amaçla platformu kullanıyorsa) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) kapsamında tüketici işlemi sayılmaktadır. Nitekim İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020 tarihli bir kararında, kripto para alım satım platformuna TL yatırarak kripto alımının TKHK m.3/f bentleri gereği tüketici işlemi olduğu vurgulanmıştır; borsa “satıcı/sağlayıcı”, kullanıcı ise “tüketici” kabul edilmiştir. Bu durumda kullanıcılar, tüketici hakları ve koruyucu hükümlerden yararlanır. Örneğin tek taraflı hazırlanmış kullanıcı sözleşmesindeki haksız şartlar tüketici bakımından bağlayıcı olmayabilir (TKHK m.5 gereği). Ayrıca yetkili mahkeme ve hukuk seçimi konusunda da tüketici lehine hükümler uygulanır. Eğer kullanıcı tacir (şirket) ise veya ticari amaçla işlem yapıyorsa, ilişki ticari hükümlere tabi olur ve genel mahkemeler (asliye ticaret) görevli sayılabilir.

Kripto borsa ile kullanıcı arasındaki sözleşmenin hukuki niteliği konusunda Türk Borçlar Kanunu (TBK) çerçevesinde farklı görüşler olsa da, borsa kullanıcıya bir hizmet sunmakta, alım satıma aracılık yapmaktadır. Bu bir vekâlet sözleşmesi gibi de değerlendirilebilir, komisyon sözleşmesi gibi de – her ikisi de TBK’da iş görme sözleşmeleri kapsamında yer alır. Komisyon sözleşmesi TBK m.532’de tanımlanmıştır: komisyoncu kendi namına, müvekkil (vekalet veren) hesabına alım satım yapar. Kripto borsası da benzer şekilde, kullanıcı emirlerini kendi altyapısı üzerinden pazarlar ve eşleştirir; komisyon ücretini alır. Bu açıdan bakıldığında kullanıcı ile borsa arasındaki sözleşmede borsanın temel borcu, platformu güvenli ve çalışır halde tutmak, emir iletimine aracılık etmek, müşteri varlıklarını korumaktır. Kullanıcının borcu ise kurallara uyma ve ücret ödemedir. TBK genel hükümleri uyarınca borsa bu yükümlülüklerini ihlal ederse (örneğin kullanıcı varlıklarını iade etmezse veya ağır ihmalle sistemini çökertip zarara yol açarsa) sözleşmeye aykırılıktan doğan tazmin sorumluluğu doğabilir.

Tüketici hukuku boyutunda, borsaların hazırladığı standart kullanıcı sözleşmelerindeki bazı maddeler Türk hukukuna aykırı veya tüketici aleyhine haksız şart niteliğinde olabilir. Örneğin birçok global borsa sözleşmesinde “Bu platformdaki hesabınızdaki varlıklara ilişkin tüm sorumluluk size aittir, platform hiçbir şekilde zararlardan sorumlu tutulamaz” gibi kayıtlar vardır. TKHK’ya göre tüketici sözleşmelerinde önceden hazırlanmış ve tüketici aleyhine dengesizliğe yol açan hükümler haksız şart sayılır ve bağlayıcı olmaz. Dolayısıyla bir kullanıcı, sözleşmede “borsa sorumlu değildir” yazıyor diye hak talebinden vazgeçmek zorunda değildir – mahkeme bu tip maddeleri dikkate almayabilir. Yine sıkça görülen tahkim şartları ve yabancı hukuk/mahkeme seçimleri, tüketiciler bakımından geçersiz kabul edilebilir (aşağıda tahkim konusunda daha detaylı değineceğiz). Türk mahkemeleri, eğer uyuşmazlık Türkiye ile ilgili ve tüketici işlemi ise, genelde Türk hukukunu uygulama eğilimindedir. Örneğin sözleşmede “İngiliz hukuku uygulanır, Londra Mahkemeleri yetkilidir” dense bile, Türk tüketicisi zarar görmüşse Türkiye’de dava açıp Türk kanunlarına göre hak arayabiliyor. Nitekim kripto para alacak davalarında son yıllarda Tüketici Mahkemeleri’nin görevli olduğuna dair içtihatlar güçlenmektedir.

Ceza hukuku açısından, kripto borsalarındaki bazı fiiller Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil edebilir. Örneğin borsa yöneticileri yatırımcıları dolandırdıysa nitelikli dolandırıcılık suçu (TCK 158) oluşabilir. Türkiye’de Thodex örneğinde platform sahibi bu suçtan yargılanmıştır. Yine borsanın izinsiz şekilde müşteri mevduatı toplaması izinsiz bankacılık suçunu oluşturabilir (5411 sayılı Bankacılık Kanunu m.150). Borsada gerçekleşen hack ve hırsızlık olayları TCK kapsamında bilişim sistemlerine girme, hırsızlık veya dolandırıcılık suçlarını doğurabilir – örneğin kullanıcı hesabını hackleyip kripto çalan kişiler TCK 244 ve 142 kapsamında yargılanabilir. Ayrıca kara para aklama (TCK 282) boyutu var: borsalar suç gelirlerinin aklanmasında kullanılırsa, borsa yöneticileri veya çalışanları gerekli tedbirleri almamışsa sorumlu tutulabilir. Türkiye’de MASAK bu açıdan denetimler yapmakta, hatta 2021’de Binance’in Türkiye birimine AML tedbir eksikleri nedeniyle idari para cezası uygulamıştı (bu idari olsa da ceza yaptırımı riski de mevcuttur). Özetle, kullanıcı ile borsa arasındaki uyuşmazlıklarda eğer suç şüphesi varsa Cumhuriyet Savcılıkları devreye girerek hesaplara el koyma, tutuklama gibi işlemler yapabilmektedir. Borsaların yükümlülüğü de bu noktada işbirliği yapmaktır: örneğin savcılık talebiyle suçtan elde edildiği düşünülen kripto varlıkları dondurmak, kullanıcı bilgilerini iletmek gibi. Global borsalar genelde uluslararası işbirliği kapsamında (Interpol, vs.) bu taleplere yanıt vermek durumunda kalır; aksi takdirde o ülkede yasaklanma riski doğar.

Uluslararası ve Yabancı Hukuk Örnekleri: Dünya genelinde kripto borsa uyuşmazlıklarına dair farklı ülkelerden emsal gelişmeler görülüyor. ABD’de, yatırımcılar zaman zaman büyük borsalara karşı toplu davalar açmıştır. Örneğin 2017’de Kraken borsasına karşı açılan dava (yukarıda bahsedilen flash crash olayı) bunun bir örneğiydi. Yine Coinbase, geçmişte kullanıcıların hesaplarının haksız yere kapatılması veya hacklenmesi konusunda davalarla karşılaşmıştır. Ancak ABD’de borsalar genellikle sözleşmelere koydukları tahkim klozları ile bu davaları mahkeme yerine özel tahkimde çözmeye çalışır. Nitekim birçok ABD menşeili platform, kullanıcılarına toplu dava hakkını feragat ettiren hükümlere yer vermiştir. Yine de ABD hukukunda tüketici koruması ve düzenleyici denetim giderek artmaktadır. 2023 yılında ABD Menkul Kıymetler Komisyonu (SEC), hem Binance’e hem Coinbase’e karşı menkul kıymet regülasyonlarını ihlal ettikleri gerekçesiyle dava açtı. SEC, Binance’in izinsiz menkul kıymet satışı yaptığını ve kullanıcı varlıklarını kendi çıkarına kullandığını iddia ederken, Coinbase’in de listelediği bazı token’ların kayıt dışı menkul kıymet olduğunu öne sürdü. Bu davalar halen devam etmekle birlikte uluslararası camiada büyük ses getirdi ve borsaların hukuki statüsü tartışmasını derinleştirdi. Avrupa’da henüz büyük çaplı kullanıcı davaları pek çıkmadıysa da, 2022’de İngiltere’de Binance’in türev işlemlerde zarar eden bazı müşterilerine tazminat ödemeyi kabul ettiği, Fransa’da benzer şekilde bir grup yatırımcının Binance’e dava hazırlığında olduğu basına yansıdı. Avrupa Birliği düzeyinde, MiCA ile birlikte borsalara ilişkin kullanıcı şikâyet mekanizmalarının da standardize edilmesi bekleniyor. Ayrıca AB’nin genel tüketici hukuku (örn. AB Tüketici Hakları Direktifi) kripto hizmetlere de uygulanabilir; bu da haksız şart hallerinde tüketicilerin bulundukları ülkede dava açabilmesini, sözleşmedeki yabancı forum/tahkim şartlarıyla bağlı kalmamasını sağlayacaktır. Örneğin AB Adalet Divanı içtihadında, tüketici sözleşmesindeki yabancı mahkeme seçimlerinin tüketiciyi bağlamayabileceği yönünde kararlar mevcut (Roma I tüzüğü ve Brüksel rejimi uyarınca).

Sonuç olarak, Türkiye’deki hukuk sistemi kripto borsa uyuşmazlıklarında hem Borçlar Kanunu hem tüketici mevzuatı hem de ceza hukuku yönünden çözümler sunarken, uluslararası alanda da giderek artan bir düzenleme ve dava trafiği söz konusu. Küresel borsalar farklı ülkelerin hukuklarıyla aynı anda muhatap olabildikleri için, örneğin bir Türk kullanıcının Binance ile sorunu hem Türk mahkemelerine hem de uluslararası tahkime konu olabiliyor. Bu noktada kritik husus, kullanıcı sözleşmelerindeki tahkim ve yetki şartlarının geçerliliği meselesidir.

Tahkim Şartları ve Kullanıcı Sözleşmeleri – Hangi Maddeler Tüketici Açısından Bağlayıcı Değildir?

Birçok global kripto borsası, kullanıcı kayıt olurken onaylanan hizmet sözleşmelerine tahkim klozları ve yetki/yabancı hukuk seçim maddeleri koymaktadır. Örneğin Binance’in uluslararası platform kullanım şartlarında uzun süre uyuşmazlıkların HKIAC (Hong Kong Uluslararası Tahkim Merkezi) tahkiminde çözüleceği ve Malta Hukuku uygulanacağı yazılıydı; Coinbase sözleşmelerinde ABD’nin Kaliforniya eyalet mahkemelerinin veya zorunlu tahkim şartlarının yer aldığı bilinmektedir. Bu tür hükümler, bireysel kullanıcıyı kendi ülkesinde dava açmaktan caydırıp daha zor ve masraflı bir sürece (yabancı ülke mahkemesi veya özel tahkim) yönlendirebilir. Ancak tüketici hukuku bakımından birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de tüketiciler aleyhine olan bu tip kayıtlar haksız şart sayılabilir ve bağlayıcı kabul edilmeyebilir.

TKHK m.5’e göre, tüketiciyle müzakere edilmeden dayatılan sözleşme hükümlerinden dürüstlük kuralına aykırı biçimde tüketici aleyhine olanlar haksız şarttır ve kesin olarak hükümsüzdür. Bir Türk tüketicisine, örneğin “bu sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklarda sadece İngiliz mahkemeleri yetkilidir” denmesi, onun yasal hak arama imkanını kısıtladığı için haksız şart teşkil edebilir. Nitekim bizzat kripto borsa sözleşmelerinde de tüketici aleyhine ağır hükümler bulunabildiği avukatlarca tespit edilmiştir; siber saldırı veya sistem arızası durumunda platformun sorumluluğunu tamamen ortadan kaldıran maddeler tipik örnek olarak verilebilir. bilalalyar.av.tr. Eğer bir kullanıcı, hesabının dondurulması nedeniyle Türkiye’de dava açmak isterse, Binance sözleşmesinde yazan “mahkeme Hong Kong’tadır” hükmüne rağmen Türk mahkemesi kendi yetkisini kabul edebilir. Özellikle ortada bir tüketici işlemi varsa ve Türkiye’de ifa edilmiş bir hizmet söz konusuysa (örneğin Türk Lirası yatırılmış, Türkiye’den erişilmiş), Türk mahkemeleri kendilerini yetkili görme eğilimindedir. Zaten İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi kararında da kripto platformlarıyla işlemlerin tüketici işlemi olduğu belirtilerek, tüketici lehine yorum yapılmıştır.

Benzer şekilde sözleşmedeki hukuk seçimi de tüketiciyi Türk hukukunun zorunlu koruma hükümlerinden mahrum edemez. Örneğin bir platform “İngiliz hukuku geçerlidir” demişse bile, tüketici Türkiye’de dava açtığında mahkeme Türk kamu düzenine ve tüketici mevzuatına aykırılık incelemesi yapar. Eğer yabancı hukukun uygulanması tüketicinin koruyucu haklarını ortadan kaldıracaksa, mahkeme Türk hukukunu uygulamayı tercih edebilir. Uygulamada, kripto borsa sözleşmelerinin çoğu tip sözleşme niteliğinde ve kullanıcıya tek taraflı sunulduğu için, uyuşmazlık halinde hakim bu sözleşmeleri genellikle tüketici lehine yorumlayacaktır. Örneğin belirsiz veya ağır bir hüküm varsa tüketici lehine yorum ilkesi devreye girer (TBK m.23 ve TKHK ilgili hükümleri).

Tahkim şartı özelinde, Türkiye’de tüketici işlemlerinde zorunlu tahkim olmaz. Hatta TKHK m.5/A’ya göre tüketiciyle akdedilen tahkim şartları tüketiciyi bağlamayabilir. Yani bir kripto borsası sözleşmesinde “tüm uyuşmazlıklar Londra Tahkiminde çözülecek” dense de, tüketici isterse kendi ülkesindeki mahkemeye başvurabilir. Yargıtay içtihatlarında da tüketici sözleşmelerindeki yabancı dilde tahkim klozlarının 805 sayılı Kanun’a aykırı olduğu ve geçerli sayılmadığına dair kararlar bulunmaktadır (örneğin Yargıtay, yabancılık unsuru içeren bir tahkim sözleşmesinin İngilizce düzenlenmesinin Kanun’a aykırı olmadığını belirtse de, tüketici sözleşmelerinde ayrıca değerlendirme yapılmaktadır) Özetle: Kripto para borsalarının kullanıcı sözleşmelerinde yer alan tahkim, yetki, sorumsuzluk maddeleri tüketici açısından yazılmamış kabul edilebilir. Bu da tüketicilere yerel hukuk yollarına başvurma imkânı tanır.

Bununla birlikte, kullanıcı kurumsal bir yatırımcıysa veya iki tacir arasındaki bir sözleşme söz konusuysa, tahkim şartları geçerli olabilir ve Türkiye’de dava yerine uluslararası tahkime gidilmesi gerekebilir. Ancak makalemizin odak noktası bireysel kullanıcılar olduğu için, genel kural olarak tüketicinin koruyucu hükümlerle kollandığını vurgulayabiliriz. Yine de pratikte global borsalar, tahkim şartlarını dayanak gösterip yerel davalarda “yetkisizlik” itirazı yapabiliyor. Bu noktada mahkemelerin tutumu önem kazanıyor. Türkiye’de bazı hakimler, yabancı borsanın Türkiye’de adresinin olmaması ve tahkim şartını gerekçe gösterip davayı usulden reddedebiliyor. Ancak Yargıtay’ın ileride bu konuda netleştirici içtihatlar geliştirmesi beklenebilir.

Sonuç olarak, kullanıcı sözleşmelerindeki haksız şart olabilecek maddeler şunlardır:

  • Tahkim ve Yabancı Mahkeme Şartları: Tüketiciyi Türkiye’de dava hakkından vazgeçiren veya yabancı forumda dava açmaya zorlayan hükümler (çoğu durumda geçersiz sayılabilir).

  • Hukuk Seçimi: Tüketiciyi koruyan emredici kuralları bertaraf edecek yabancı hukuk seçimi (örneğin tüketici kanunu haklarını kaldırıyorsa uygulanmaz).

  • Sorumluluk Reddi Kayıtları: Borsanın her durumda sorumsuz olduğunu ilan eden, kullanıcıyı bütün riskleri kabul etmiş sayan maddeler (ağır kusur halleri için kesin bağlayıcı olmaz).

  • Tek taraflı değişiklik hükümleri: Borsaya geniş haklar verip kullanıcıya hiç hak tanımayan, örneğin istediği zaman kullanıcı varlıklarına el koyma yetkisi tanıyan maddeler (dürüstlük kuralına aykırı ise geçersiz olabilir).

Kullanıcılar genellikle kayıt olurken bu sözleşmeleri okumadan onaylamaktadır. Ancak uyuşmazlık çıktığında hukuki danışmanlar bu maddeleri detaylı inceleyerek, hangilerinin uygulanamayacağını tespit etmektedir. Bu nedenle, hakkını arayan bir tüketicinin “ama sözleşmede böyle yazıyor” diye umutsuzluğa kapılmaması gerekir; zira mahkeme o sözleşme maddesini iptal edebilir veya ülke mevzuatını öncelikli uygulayabilir.

Türkiye'de Hak Arama Yolları

Global bir kripto borsasında sorun yaşayan bir Türk kullanıcının Türkiye’de başvurabileceği çeşitli hukuk yolları bulunmaktadır. Bunları maddeler halinde inceleyelim:

1. Borsa ile Öncelikle İrtibat Kurma: Her şeyden önce, bir sorun çıktığında kullanıcıların yapması gereken ilk şey borsanın kendi müşteri destek birimiyle iletişime geçmektir. Büyük borsaların genelde çevrimiçi destek sistemleri veya e-posta destek hatları vardır. “Mağduriyetlerin öncelikle ilgili şirkete iletilmesinin faydası vardır” şeklinde hukukçular da kullanıcıya önce platform nezdinde çözüm aramasını öneriyor. Örneğin Binance TR’de karşılaşılan bir sorunda, şirkete resmi yollardan (destek talebi, e-posta, hatta Türkiye’de ofisi varsa noter ihtarı) ulaşarak sorunu çözmelerini talep etmek ilk adımdır. Bazı durumlarda borsalar hatayı kabul edip çözebilir, hesabı açabilir veya ödemeyi yapabilir. Bu hem hızlı çözüm sağlar hem de olası davada sizin önce uzlaşma girişiminde bulunduğunuzu gösterir.

2. Noter İhtarnamesi veya KEP ile Talep: Borsayla doğrudan çözüm olmazsa, Türkiye’deki kullanıcılar sorunu resmi şekilde ihtar etmek için noter kanalıyla ihtarname gönderebilir. Noter ihtarnamesinde borsaya karşı alacak talebi, sorunun ne olduğu ve çözüm için verilen süre yazılır. Özellikle borsanın Türkiye’de bir şirketi veya temsilcisi varsa, noter ihtarı güçlü bir adımdır. Eğer borsanın resmi bir Türkiye adresi yoksa KEP (Kayıtlı Elektronik Posta) aracılığıyla e-imzalı ihtar da gönderilebilir. İhtarname, ileride dava açıldığında mahkemeye sunulup “talep ettim, ödemediler” şeklinde delil olacaktır. Ayrıca bazı borsalar, noter ihtarı ciddiye alıp yanıt verebiliyor veya sorunu çözebiliyor. İhtarname gönderirken talep ettiğiniz tutarı ve yasal dayanaklarınızı belirtmek önemlidir. Örneğin “... tarihinde Binance hesabım haksız yere dondurulmuş olup X BTC tarafıma iade edilmemiştir, 6502 sayılı Kanun ve TBK gereğince 7 gün içinde iadesini talep ediyorum” gibi.

3. Tüketici Hakem Heyeti Başvurusu: Eğer kullanıcı bir tüketici ise ve talep ettiği tutar görece düşükse, Tüketici Hakem Heyetleri iyi bir başvuru yoludur. Türkiye’de belirli parasal sınırların altındaki uyuşmazlıklarda tüketici hakem heyetine başvuru zorunlu olup mahkemeye gidilemez. (2023 yılı itibariyle il hakem heyeti için ~66 bin TL’ye, ilçe hakem heyeti için ~24 bin TL’ye kadar uyuşmazlıklara bakılmaktadır; bu tutarlar her yıl güncellenir.) Diyelim ki Binance’te 5.000 TL’niz çekilemiyor, bu durumda ikamet ettiğiniz kaymakamlık bünyesindeki tüketici hakem heyetine başvurarak karar aldırabilirsiniz. Hakem heyeti başvurusu ücretsizdir ve genellikle evrak üzerinden incelemeyle karar verir. Karar lehinize çıkarsa, borsa 15 gün içinde itiraz etmezse bu karar aynen mahkeme hükmü gibi ilam niteliği kazanır. İtiraz edilirse, konu tüketici mahkemesine taşınır. Uygulamada, yabancı borsalar hakem heyeti kararlarına genelde itiraz etmiyor çünkü Türkiye’de muhatap olmayabiliyorlar; bu durumda kararı icraya koymak mümkün olabilir. (Ancak borsanın Türkiye’de malvarlığı yoksa kararın fiilen tahsilinde zorluk yaşanabilir, bunu da not etmek gerek. )

4. Tüketici Mahkemesinde Dava: Uyuşmazlık konusu miktar hakem heyeti sınırını aşıyorsa veya konu sadece para iadesi değil başka hukuki talepleri içeriyorsa (örn. hesabın açılması, sözleşmenin iptali vs.), o zaman Tüketici Mahkemesi’nde dava açılabilir. Tüketici mahkemeleri, tüketici işlemlerinden doğan her türlü uyuşmazlıkta görevli özel mahkemelerdir. Dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğu olduğunu unutmamak gerekir.  2019’dan beri tüketici alacak davalarında (ve ticari davalarda) dava açmadan evvel arabuluculuk başvurusu yapılmazsa dava usulden reddedilir. Dolayısıyla örneğin Kraken borsasına karşı Türkiye’de 100.000 TL’lik bir dava açmak isteyen tüketici, önce arabuluculuk başvurusunu yapmalı; arabulucuda anlaşma sağlanamazsa mahkemeye gitmelidir. Tüketici mahkemesinde davanızı açarken, davalı olarak mümkünse borsanın Türkiye’deki temsilcisini veya şirketini göstermeniz işleri kolaylaştırır. Binance’in Türkiye’de BN Teknoloji A.Ş. adıyla bir iştiraki var mesela; Coinbase henüz Türkiye’de şirket kurmadı. Eğer davalı Türkiye’de yoksa, yine de yabancı şirkete dava açılabilir fakat tebligat ve kararın icrası konularında sıkıntılar çıkabilir. Dava dilekçesinde, iddialarınızı ve yasal dayanaklarınızı net belirtmelisiniz: Örneğin “davacının hesap bakiyesindeki kripto paralar davalı tarafından haksız şekilde iade edilmemiştir, TBK md. 502 vd. vekâlet hükümleri uyarınca vekil (borsa) vekâlet verenin (davacı) haklarını korumak ve ilk talepte varlıklarını iade etmekle yükümlüdür, bu yapılmadığından alacağın tahsilini talep ediyoruz” gibi hukuki nedenler belirtilir. Dava sürecinde mahkeme gerekirse bilirkişi atayarak teknik konuları inceletecektir. Tüketici mahkemesi masrafları (harçlar) görece düşüktür ve harçtan muafiyet gibi imkanlar da bulunmaktadır.

5. Ticaret Mahkemesinde Dava: Eğer kullanıcı tüketici sayılmazsa (örneğin şirket adına açılmış bir kripto hesabı ise), o zaman uyuşmazlık ticari sayılır ve Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olur. Ticaret Mahkemesinde de benzer şekilde arabulucuya başvurmak zorunludur ve süreç tüketici mahkemesine benzer işler. Ancak ticari davalarda harç ve masraf kalemleri daha yüksek olabilir. Ticaret Mahkemesi genellikle daha teknik finansal konularda uzmanlaşmıştır. Kripto borsası ile yapılan sözleşme bir ticari sözleşme olarak değerlendirilirse, Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümleri esas alınır. Örneğin komisyon sözleşmesi olarak nitelendirilirse TBK m.532 ve devamı uygulanır. Yine burada da yabancılık unsuru varsa mahkeme yetki/yabancı hukuk meselesini değerlendirir; ancak önceden bahsettiğimiz gibi, Türkiye’de ifa edilen bir hizmet için Türk mahkemesi kendini yetkili sayabilir. Uygulamada, Thodex gibi Türkiye merkezli borsalar konusunda açılan davalar Asliye Ticaret Mahkemelerinde de görülmüştür. Fakat yabancı borsalarla ilgili ticari davalarda mahkeme, “Türkiye’de temsilcisi yok, tahkim şartı var” diyerek davayı usulden reddedebiliyor. Böyle bir durumda, karara itiraz edip İstinaf ve Yargıtay aşamalarında hakkınızı savunmanız gerekebilir.

6. İcra Takibi Yoluna Başvurma: Bazı durumlarda, doğrudan icra takibi başlatmak da bir opsiyondur. Özellikle borsadan alacağı çok net olan (örneğin TL yatırmış ama çekememiş, dekontu vs. elinde) kişiler, ilamsız icra takibi yapabilir. Diyelim ki borsanın Türkiye’de bir banka hesabı var ve siz oraya para göndermiştiniz; elinizde dekontunuz var. İcra dairesinden, o tutarın iadesi için borçlu borsa aleyhine takip yapabilirsiniz. Borsa itiraz ederse yine dava yoluna dönmek gerekir, etmez ve ödeme yapmazsa haciz işlemlerine geçilebilir. Ancak bu yöntem genelde sadece Türkiye’de malvarlığı bulunan şirketler için işe yarar. Yabancı borsaların Türkiye’de resmi malvarlığı yoksa, ilamsız takip sonuçsuz kalabilir. Öte yandan, 2025 SPK düzenlemeleriyle beraber lisans almayan yabancı borsaların Türkiye’de müşteri kabul etmesi yasaklanacağından, bu borsalar Türkiye’deki banka hesaplarını da kapatmak durumunda kalabilir. O yüzden icra yoluna gitmeden önce avukatınıza danışıp bu yolun uygun olup olmadığını değerlendirin.

7. İhtiyati Tedbir Talebi: Hukuki süreçlere başlarken önemli bir adım da ihtiyati tedbir talep etmektir. Özellikle borsanın Türkiye’deki malvarlıklarına veya kullanıcı hesaplarına dava sonuna kadar el koydurmak için mahkemeden tedbir kararı istenebilir. Örneğin bir borsanın Türkiye’de banka hesapları varsa, dava sırasında “davalı şirketin falanca bankadaki hesabına, davacının alacağı tutarında bloke konulsun” şeklinde tedbir kararı alınabilir. Thodex olayında birçok mağdur, daha dava açarken şirketin banka hesaplarına ve yöneticilerin malvarlıklarına tedbir koydurtmuştur. İhtiyati tedbir, davanın kazanılması halinde alacağın tahsilini güvenceye alır. Aksi takdirde, dava sürerken borçlu mal kaçırabilir, hesapları boşaltabilir. Tedbir istemek için mahkemeye başvurulurken genelde bir teminat yatırmak gerekir (uygulamada dava değerinin %10-15’i oranında). Mahkeme, hakkın ciddi tehlikede olduğuna kanaat getirirse tedbire hükmeder. Mesela “davalı platform faaliyetlerini sonlandırdı, paralar buharlaşmadan tedbir konmazsa davacı hakkını alamayacak” argümanı ikna edici olabilir.  Tedbir kararı, ilgili kurumlara (bankalara vs.) tebliğ edilerek uygulanır. Yurt dışındaki malvarlıkları için ise o ülke makamlarından tanıma-tenfiz yoluyla tedbir istenmesi gündeme gelebilir ki bu daha karmaşık bir süreçtir.

8. Suç Duyurusu: Kripto borsa uyuşmazlıklarında kimi zaman adli makamların müdahalesini sağlamak gerekebilir. Eğer ortada dolandırıcılık, zimmet, kara para aklama, sistem sabotajı gibi suç teşkil eden eylemler varsa, doğrudan Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusu yapılmalıdır. Örneğin borsa sahibinin kullanıcı varlıklarını alıp yurt dışına kaçtığı durum (Thodex vakası) klasik anlamda nitelikli dolandırıcılıktır; savcılık gerekli soruşturmayı yürütür, borsa yetkilileri hakkında tutuklama ve malvarlığına el koyma işlemleri yapar. Yine kullanıcı hesabına izinsiz girilip varlıkları çalınmışsa, faili bulmak için savcılık soruşturması şarttır. Savcılığa verilecek şikâyet dilekçesinde olay tüm detaylarıyla anlatılır ve mevcut deliller sunulur (örneğin işlem ID’leri, log kayıtları, dekontlar). Suç duyurusu, ceza soruşturmasını başlatır; savcılık gerekli görürse MASAK ile koordineli şekilde borsa hesaplarına el koyabilir, ilgili borsadan bilgi talep edebilir. Özellikle P2P dolandırıcılık olaylarında suç duyurusu yapılarak dolandırıcının banka hesaplarına bloke konması, kaçtıysa hakkında yakalama kararı çıkarılması sağlanabilir. Unutulmamalı ki suç duyurusu ceza yargılaması içindir ve mağdurun parasını geri alması otomatik olmaz; ama etkin bir ceza soruşturması, fail yakalandığında mağdurun zararını karşılaması da sağlanabilir (uzlaşma veya hükümle birlikte tazmin). Ayrıca suç duyurusu yapıldığında borsanın da bundan haberdar olması, belki işbirliği yaparak mağduriyeti gidermesine yol açabilir. Mesela bazı durumlarda borsalar, kendileri dolandırıcı olmasa da, kullanıcıları dolandıran kişilerin hesaplarını tespit edip onların kripto varlıklarını dondurarak mağdurlara iade etmiştir.

9. SPK ve MASAK Başvuruları: Türkiye’de 2025 itibariyle SPK, kripto varlık hizmet sağlayıcılarını düzenleme ve denetleme yetkisine sahip oldu. Bu kapsamda kullanıcılar, lisanslı (veya lisans başvurusu yapan) bir borsa hakkında SPK’ya şikâyet başvurusu yapabilir. SPK, yatırımcıların korunması açısından inceleme yapıp eğer borsa mevzuata aykırı hareket etmişse idari yaptırımlar uygulayabilir, gerekirse suç duyurusunda bulunabilir. Özellikle borsanın izinsiz faaliyet göstermesi halinde SPK direkt müdahil olacaktır.  MASAK’a gelince, MASAK daha çok kara para aklama ile mücadele ekseninde hareket eder. Ancak bir kullanıcı, borsa aracılığıyla dolandırıldığını veya borsanın kara para aklamaya göz yumduğunu düşünüyorsa MASAK İhbar Hattı’na bildirimde bulunabilir. MASAK’ın yaptırım gücü, idari para cezaları ve gerekirse savcılıkla ortak operasyonlardır. Bu yollar, doğrudan maddi tazminat sağlamasa da, borsa üzerinde kamu otoritesi baskısı kurarak dolaylı çözüm sunabilir.

Yukarıdaki yollar içinde hangisinin seçileceği, somut duruma bağlıdır. Çoğu zaman birden fazla yolu paralel götürmek en doğrusudur. Örneğin hem savcılığa suç duyurusunda bulunup hem tüketici mahkemesinde dava açılabilir. Bu iki süreç farklı kulvarlardadır ve biri diğerinin yerine geçmez. Türkiye’de hak ararken dikkat edilmesi gereken bir husus da zamanaşımı süreleridir. Haksız fiillerde 2 yıl, sözleşmeden doğan alacaklarda 10 yıl gibi genel süreler vardır; dolayısıyla çok eski bir olayı şikâyet etmek sonuçsuz kalabilir. Bir diğer nokta, delillerin hızlı toplanması gereğidir ki bunu ayrı bir bölümde ele alacağız.

Uluslararası Şikayet Yolları

Türkiye dışında da, global borsalarla yaşanan uyuşmazlıklarda başvurulabilecek çeşitli uluslararası merciiler ve yöntemler vardır. Özellikle borsanın ana merkezi hangi ülkedeyse, o ülkenin denetleyici kurumları ve yargı mercileri devreye girebilir. İşte başlıca uluslararası şikâyet ve çözüm yolları:

1. Uluslararası Tahkim: Yukarıda tartıştığımız üzere birçok borsa kullanıcı sözleşmesine tahkim şartı koymaktadır. Eğer kullanıcı bu şartla bağlı kalıp tahkime gitmek isterse (veya mahkeme onu bu yola mecbur kılarsa), ilgili tahkim merkezine başvurabilir. Örneğin Binance için HKIAC (Hong Kong), OKX için Singapur Tahkim Merkezi gibi örnekler vardı. Tahkim süreci genelde yazılı dilekçeler, atanan hakem(ler) ile yürür ve sonunda verilen karar (tahkim ilamı) çoğu ülkede tanınır. Tahkim, mahkeme yargılamasına göre daha masraflı olabilse de daha hızlı sonuç verebilir. Ancak bireysel bir yatırımcı için uluslararası tahkimin avukat ve hakem ücretleri çok yüksek gelebilir. Yine de büyük meblağlı uyuşmazlıklarda bu yol değerlendirilebilir. Örneğin 5 milyon dolarlık bir zarar için kullanıcı Londra’da tahkime gidip hakem kararı aldırabilir, sonra bunu Türkiye’de tanıtıp icraya koyabilir (tabii borsanın varlığı yakalanabilirse). Not: Tahkim kararlarının tanınması 1958 New York Sözleşmesi gereği oldukça yaygındır ama halka açık borsa şirketlerinin malvarlığına tahkim yoluyla el koymak da güç olabilir. Bu dengeyi göz önüne almak gerekir.

2. Borsanın Merkez Ülkesinde Dava: Borsanın kayıtlı olduğu ülke veya eyalette doğrudan dava açmak da bir seçenektir. Örneğin Coinbase için ABD Kaliforniya mahkemelerinde, Kraken için Delaware’de dava açmak mümkündür. Bu, yabancı hukuk ve usul kurallarını bilmeyi gerektirdiğinden zordur ama bazı durumlarda toplu dava (class action) şeklinde yabancı hukuk büroları tarafından organize edilebilmektedir. Nitekim ABD’de class action davaları genelde o ülke vatandaşları öncülüğünde açılsa da, yabancı mağdurlar da bu davalara dahil olabiliyor. Örneğin 2017’deki Kraken davasında İsrail ve Birleşik Krallık’tan kullanıcılar da ABD’deki davaya dahildi. Eğer bir Türk kullanıcı kendisi ABD’de dava açmak isterse, bu tabii ki masraflı ve karmaşık olacaktır; ancak borsanın merkezi ABD ise, oradaki avukatlar toplu dava açmışsa onlarla iletişime geçip dahil olmak bir çözüm olabilir. Aynı şekilde, borsanın merkezi Avrupa ülkesiyse (mesela Bitstamp – Lüksemburg), o ülkenin mahkemelerine başvurulabilir. Burada en büyük engel, yargı yetkisi ve masraf meselesidir: Yabancı mahkeme, Türkiye’de yaşayan bir tüketicinin davasını dinlemede yetki sorunu görebilir veya yüksek teminat isteyebilir.

3. Finansal Ombudsmanlar ve Regülatörler: Bazı ülkelerde, finansal hizmet sağlayıcılarına ilişkin ombudsman mekanizmaları vardır. Örneğin İngiltere’de Financial Ombudsman Service (FOS), FCA (Finansal Denetim Otoritesi) tarafından denetlenen firmalar hakkında bireysel şikâyetleri karara bağlayabilir. Eğer ilgili kripto borsası FCA’den kayıtlı ise (şu an çoğu sadece kripto-AML kaydı alıyor), kullanıcı FOS’a başvurup arabuluculuk/tahkim benzeri bir çözüm isteyebilir. Benzer şekilde, Avrupa’da her ülkenin kendi finans otoritesi (Bafin, AMF, etc.) yatırımcı şikâyetlerini alır ve değerlendirir. ESMA (Avrupa Menkul Piyasalar Otoritesi) doğrudan bireysel şikâyet çözmese de düzenleyici çatı olarak ülkeleri koordine eder. ABD’de SEC ve CFTC gibi düzenleyiciler, bireysel yatırımcı şikâyetlerini toplayıp topluca inceleyebilir. Örneğin siz ABD SEC’in çevrimiçi şikâyet formuna “Binance US paramı vermiyor” diye yazarsanız belki doğrudan sorununuzu çözmez ama SEC’in o firmaya karşı aksiyon almasında bir veri noktası olabilir. Japonya, Singapur gibi kripto merkezi ülkelerde de finansal ombudsman benzeri yapılar bulunabilir.

4. Interpol ve Uluslararası Ceza İşbirliği: Eğer olay suç boyutuna ulaşıyorsa (örneğin borsa yöneticisi ülkesini terk etti, uluslararası kaçak), o zaman İnterpol devreye girebilir. Türkiye, suç duyurusu sonrası kırmızı bülten çıkarılmasını sağlayabilir. Thodex kurucusunun yakalanıp Türkiye’ye iade edilmesi buna bir örnektir. Bu ceza yargılaması hamlesi olmakla birlikte, mağdurların uluslararası arenada da arandığını bilmesi açısından önemlidir.

5. Topluluk ve Sosyal Medya Baskısı: Her ne kadar resmi bir “yol” olmasa da, global bir borsada mağdur olan kişiler uluslararası platformlarda seslerini duyurarak çözüm sağlayabiliyor. Örneğin Reddit gibi küresel sosyal medya platformlarında hak arayan kullanıcılar birleşip borsayı itibaren zor durumda bırakırsa, borsa itibar zararı yaşamamak için anlaşma yoluna gidebiliyor. 2021’de Binance’in global çapta futures zararları yaşayan bazı kullanıcılarla masaya oturup anlaşması, büyük ölçüde sosyal medyada oluşan baskı sayesinde olmuştu (kullanıcılar Twitter’da trend oluşturdular vs.). Bu yolun garantisi yoktur ama bir seçenek olarak akılda tutulabilir: Sesini duyurmak ve global kullanıcı topluluklarıyla birlikte hareket etmek.

Uluslararası yollara başvurmanın genellikle daha meşakkatli ve masraflı olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle çoğu mağdur, kendi ülkesindeki hukuki yolları tüketip sonuç alamazsa uluslararası opsiyonlara yöneliyor. Ayrıca, elde edeceğiniz yabancı bir kararın Türkiye’de icrası için tanıma ve tenfiz davası gerekeceğini, bunun da ayrı bir süreç olduğunu unutmamak gerekir. Örneğin Londra’da bir mahkemeden tazminat kararı alsanız bile, Türkiye’de bunu tenfiz ettirmezseniz burada icra edemezsiniz.

Ceza Soruşturmasına Konu Olabilecek İşlemler ve Borsaların Bu Süreçteki Yükümlülükleri

Kripto para borsalarındaki faaliyetler bazen ceza hukuku boyutu kazanabilir. Hem kullanıcıların bazı eylemleri suç olabilir, hem de borsaların işlemleri veya ihmalleri suçlama konusu olabilir. Bu bölümde, ceza soruşturmasına konu olabilecek durumlar ve borsaların böyle bir durumda ne yapması gerektiğini ele alıyoruz.

Olası Suç Teşkil Eden Durumlar:

  • Nitelikli Dolandırıcılık (TCK 158): Borsa yöneticileri veya çalışanları kullanıcıları kasıtlı olarak aldatır, varlıklarını zimmetine geçirirse bu dolandırıcılık suçudur. Thodex olayı en bariz örnektir; şirket sahibi yurtdışına kaçmadan önce kullanıcılara yüksek kâr vaadiyle coinler sattı ve paraları alıp kaçtı. Bu tür durumlarda savcılık borsa hakkında geniş çaplı soruşturma açar, MASAK ile birlikte malvarlığı araştırması yapar. Dolandırıcılık suçu, kripto para vakalarında genelde “nitelikli” şekliyle (bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması, birden fazla kişiye karşı işlenmesi gibi nitelikler) değerlendirilir ve 3-10 yıl arası hapis cezası öngörür. 

  • Güveni Kötüye Kullanma (TCK 155): Borsa, kullanıcıların kendisine emanet ettiği varlıkları amacı dışında kullanırsa bu suç oluşabilir. Örneğin kullanıcıların kripto paralarını habersiz olarak kendi çıkarına harcama, izinsiz kredi verme vb. fiiller güveni kötüye kullanma kapsamında değerlendirilebilir. Dolandırıcılıktan farkı, baştan aldatma olmasa bile sonradan kötüye kullanımın gerçekleşmesidir.

  • Bilişim Sistemine Girme ve Veri Değiştirme (TCK 243-244): Bir hacker veya içeriden biri borsanın sistemine izinsiz girip hesap bakiyelerini değiştirirse, para transferi yaparsa bu suçtur. 2020’de Türkiye’de bir kripto borsasının çalışanının sistemden para çaldığı iddiası basına yansımıştı; bu gibi durumda fail TCK 244’ten yargılanabilir. Yine kullanıcı hesaplarını hackleyip kripto çalan kişiler de aynı kapsamda suç işlemiş olurlar.

  • İzinsiz Bankacılık veya Yetkisiz Ödeme Hizmeti: Kripto borsaları mevzuat yokken hukuki boşlukta faaliyet gösteriyordu. 2021’de çıkan TCMB yönetmeliğiyle kripto parayla ödeme hizmeti yasağı geldi. Eğer bir borsa, bu yasağa rağmen ödeme hizmeti verirse veya kendini banka gibi konumlandırırsa BDDK ve savcılık tarafından Bankacılık Kanunu’na muhalefetten takibata uğrayabilir. Yeni SPK düzenlemesiyle de lisans almadan faaliyet göstermek idari para cezası ve hatta hapisle cezalandırılabilecektir (6362 sayılı SPKn ilgili maddelerine aykırılık suç olarak tanımlandı)

  • Kara Para Aklama (TCK 282): Borsa üzerinden büyük miktarda yasa dışı para aklanıyorsa ve borsa bunu bilerek veya ihmalle engellemiyorsa, borsa yöneticileri aklama suçuna iştirak etmiş sayılabilir. Uluslararası alanda da ABD’de bazı kripto platform sahipleri (örn. BitMEX kurucuları) Bank Secrecy Act’i ihlal etmekten suçlandı. Türkiye’de MASAK’ın kripto borsaları üzerinde bu konuda denetimi var, ağır ihmal tespit edilirse savcılığa suç duyurusunda bulunulabilir.

  • Piyasa Dolandırıcılığı (Manipülasyon) (SPKn m.107): Her ne kadar kripto varlıklar klasik anlamda SPK’nın düzenlediği sermaye piyasası araçlarından sayılmasa da, yeni düzenlemeyle SPK kripto işlemlerde de manipülasyonu cezalandırabilecektir. Örneğin borsa çalışanları içeriden öğrenilen bilgilerle trade yaparsa veya sahte hacim yaratırsa, SPK bunu suç kapsamında ele alabilir. Zira 6362 sayılı Kanun’un 107. maddesi uyarınca fiyat, hacim manipülasyonu yapmak 2-5 yıl hapis cezasını gerektirir. SPK 2025 itibariyle lisanslı borsaları da bu kapsamda değerlendirebilecektir.

Borsaların Yükümlülükleri:

Böyle bir soruşturma söz konusu olduğunda, kripto borsalarının da yasal yükümlülükleri devreye girer. Lisanslı kripto hizmet sağlayıcıları, tıpkı banka ve aracı kurumlar gibi suç gelirlerinin aklanmasıyla mücadele kapsamında etkin işbirliği yapmalıdır. Bu bağlamda, MASAK tebliğleri onlara şüpheli işlemleri bildirme, müşterileri tanıma yükümü getirmiştir. Bir ceza soruşturmasında savcılık veya mahkeme, borsadan belirli bir kullanıcıya ait tüm kayıtları isteyebilir; borsa bu talebe uymak zorundadır, aksi takdirde adli emirleri ihlal etmiş olur. Nitekim global borsalar son yıllarda farklı ülkelerin kolluk kuvvetleriyle daha fazla veri paylaşmaya başlamıştır. Örneğin Binance, suç soruşturmalarında hükümetlerle işbirliği yaptığını açıklamıştır (Türkiye’de de bazı MASAK operasyonlarında Binance TR’nin kullanıcı hesaplarını anında dondurduğu biliniyor).

Borsa ayrıca platformunu suç işlenmesine imkan tanıyacak şekilde kullandırmamakla yükümlüdür. Bu, teknik ve idari tedbir sorumluluğu demektir. Örneğin P2P işlemlerde kara para aklandığı tespit edilirse, borsa “ben sadece aracıyım” diyerek kenara çekilemez; gerekli özeni göstermemişse hukuki sorumluluk yanında yöneticilerinin cezai sorumluluğu da gündeme gelebilir. Yeni SPK düzenlemeleri, borsaların iç kontrol, risk yönetim sistemleri kurmasını ve suçlara karşı önleyici mekanizmalar geliştirmesini şart koşmaktadır. Bu bağlamda, borsalar müşterilerin kimlik bilgilerini doğrulamak, büyük tutarlı ve şüpheli işlemleri raporlamak, gerektiğinde hesap dondurmak zorundadır.

Ceza soruşturması sürecinde borsaların sıkça karşılaştığı bir diğer yükümlülük, mahkeme kararlarına uyarak kullanıcı varlıklarını bloke etmek veya teslim etmektir. Örneğin bir mahkeme, bir dolandırıcılık mağdurunun alacağını tahsil etmek için dolandırıcının Binance hesabındaki kripto paralara el koyma kararı verebilir. Binance bu kararı uygulamazsa Türkiye’de yasa dışı duruma düşer ve yetkililer erişimi engelleyebilir. Bu nedenle global borsalar dahi yerel mahkeme kararlarını olabildiğince uygulamaya çalışırlar (teknik olarak mümkün oldukça). Örneğin 2022’de bir İngiliz mahkemesi, bir hack olayıyla ilgili olarak Binance’e ihtiyati tedbir kararı tebliğ etmiş ve Binance o hesapları dondurmuştur.

Özetlemek gerekirse, kripto borsalarındaki işlemler nedeniyle bir ceza soruşturması açılabilir ve bu durumda borsalar:

  • Gerekli bilgi ve belgeleri yetkililere sağlamak,

  • Talep edilirse hesap dondurmak veya varlık teslim etmek,

  • Kendi içlerinde de suça mahal vermeyecek tedbirleri almak

yükümlülükleri altındadır. Aksi halde, bizzat borsa yöneticileri de suç işlemekten veya suça iştirak etmekten cezai yaptırımlarla karşılaşabilir. Dolayısıyla büyük borsalar son dönemde uyum (compliance) ekipleri kurarak her ülkenin regülasyonuna daha dikkat eder hale gelmiştir.

Kripto Davalarında Uzman Avukatın Rolü

Kripto para borsalarıyla ilgili uyuşmazlıklarda hukuki süreçler, hem teknik bilgi hem de farklı hukuk disiplinlerinin bilgisini gerektiriyor. Bu nedenle böyle bir meseleyle karşılaşan kişilerin kripto para hukuku alanında deneyimli bir uzman avukat ile çalışmalarının önemi büyüktür. Kripto para avukatı diyebileceğimiz bu uzmanlar, hem blokzincir teknolojisinin işleyişine hem de ilgili hukuk dallarına hakim kişilerdir.

Uzman bir avukatın kripto davalarındaki rolünü şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Teknik Terminolojiye Hakimiyet: Kripto borsa uyuşmazlıklarında “TXID, cüzdan adresi, private key, likidasyon, stop-loss” gibi teknik terimler geçer. Jargonun doğru anlaşılması ve mahkemeye anlatılması gerekir. Uzman avukat bu kavramları bilir, hakime ve bilirkişiye olayı izah ederken teknik detayları basitçe açıklayabilir. Örneğin “cüzdandaki USDT bakiyesi” gibi bir ifadeyi hukuki dile tercüme edip somutlaştırabilir. Böylece davanın özü daha iyi ortaya konur.

  • İlgili Mevzuata Hakimiyet: Kripto hukuku birden çok alanın kesişiminde olduğundan, avukatın hem tüketici hukuku, hem borçlar hukuku, hem sermaye piyasası hukuku hem de ceza hukuku boyutlarına aşina olması gerekebilir. bilalalyar.av.tr bilalalyar.av.tr. Örneğin bir kripto davasında aynı anda hem tazminat talebi (özel hukuk) hem de suç duyurusu (ceza hukuku) gündeme gelebiliyor. Uzman avukat, hangi adımın ne zaman atılacağını, dava dilekçesine hangi kanun maddelerinin konacağını stratejik biçimde belirler. Klasik bir örnek: Bir blokzincir avukatı, akıllı sözleşme ile yapılan bir işlemin sadece bilgisayar kodundan ibaret olmadığını, Türk Borçlar Kanunu anlamında da geçerli olabilmesi için irade beyanı, hukuka uygunluk şartlarını sağlaması gerektiğini bilir. bilalalyar.av.tr. Yani salt teknik değil, hukuki çerçeveyi de gözetir.

  • Delil ve İspat Konusunda Yetenek: Kripto davalarında ispat yükü ve delil toplama hususları zorlayıcı olabilir. İleride ayrıntılı değineceğimiz üzere, blokzincir üzerinde yapılan işlemlerin mahkemeye delil olarak sunulması, ekran görüntülerinin doğrulanması, uluslararası borsalardan veri getirilmesi gibi konular vardır. Uzman bir kripto avukatı, blokzincir explorer’larından gerekli kanıtları çıkarmayı, bunları delil listesine eklemeyi bilir. Gerekirse bilirkişi ataması talep eder, veya teknik bir danışmandan görüş alarak dosyaya sunar. Örneğin bir hack olayında, çalınan coinlerin izini sürüp hangi adrese gittiğini tespit ederek savcılığa bildirir; bu sayede o adresler borsalarda dondurulabilir.

  • Uluslararası Boyuta Hakimiyet ve İletişim: Global borsalar söz konusu olduğunda, avukatın yurtdışı bağlantıları veya en azından yabancı dilde araştırma kabiliyeti olması avantaj getirir. Örneğin ABD’de açılmış benzer bir davanın dilekçelerini inceleyip kendi davasında kullanabilir. Ya da müvekkilinin yurtdışında haklarını araması gerekiyorsa, o ülkenin bir avukatıyla iletişim kurup süreci koordine edebilir. Uzman kripto avukatları genelde uluslararası kripto hukuk topluluklarını takip eder, güncel yargı kararlarını ve düzenlemeleri izler. Bu sayede müvekkiline en yeni bilgiler ışığında tavsiye verir.

  • Strateji ve Müzakere: Kripto davaları bazen mahkeme aşamasına gelmeden, avukatlar arası müzakereyle çözülebilir. Özellikle borsalar, itibarı zedelenmesin diye bazı makul talepleri anlaşma yoluyla karşılayabiliyor. Uzman bir avukat, ne zaman agresif dava yoluna gideceğini, ne zaman karşı tarafla masaya oturmanın daha iyi olduğunu değerlendirebilir. Gerektiğinde arabuluculuk sürecinde etkin şekilde müvekkilinin çıkarlarını savunur. Ayrıca teknik konularda karşı tarafın avukatına üstünlük sağlayabilir; zira çoğu geleneksel avukat kriptoyu tam bilmediğinden, uzman bir avukatın müzakerede daha bilgili olması koz sağlar.

  • Hukuki Riskleri Minimize Etme: Bazı durumlarda kullanıcılar da hatalı işlem yapmış olabilir veya regülasyon dışı bir iş yapmıştır. Uzman avukat, müvekkilinin maruz kalabileceği riskleri de hesaplar. Örneğin P2P platformunda dolaylı olarak yasa dışı parayla muhatap olmuş birini savunurken, onun suçsuzluğunu kanıtlamak için gerekli argümanları (mesela blockchain analiz raporları) sunar. Ya da vergi boyutu gibi konularda müvekkilini uyarır (kripto kazançlarının vergilendirilmesi gibi). Kripto para hukuku avukatı, müvekkili için sadece mevcut sorunu çözmez, gelecekteki olası hukuki sorunları da öngörerek önlem almasını sağlar. Bu proaktif yaklaşım, özellikle yatırımcılar için çok değerlidir.

Neticede, kripto borsa uyuşmazlıkları “yeni nesil” problemler olduğu için, bunların çözümünde de yeni nesil bakış açısına sahip hukukçular gerekmektedir. “Kripto hukuku” diye anılan bu alanın uzmanları, adeta iki dil konuşur: Biri teknik/finans dili, diğeri hukuk dili. Bu sayede müvekkillerinin haklarını daha etkin savunabilirler. Arıkan Hukuk’tan Av. Mensure Ata’nın belirttiği gibi, kripto para ile ilgili işlemlerde uzman bilişim avukatı yardımı almak muhtemel hak kayıplarını önlemek açısından şarttır. Aksi halde, hem teknik bilgisizlik hem hukuki tecrübesizlik birleşerek davanın kaybına yol açabilir.

Özetle, bir kripto borsa mağdurunun yanında deneyimli bir avukat olması, davanın başlangıcından sonuna kadar stratejinin doğru kurulması, delillerin tam toplanması ve hakların maksimum düzeyde korunması anlamına gelir. Unutulmamalı ki, “vicdanen haklı ve doğru olmak davada tek başına yeterli değildir; önemli olan bunu yasal şartlarda ispatlamak, savunmak ve doğru adımları atmaktır. Bunu da en iyi, alanına hakim bir avukat yapabilir.

Hukuki Uyuşmazlıklarda İspat, Belge Toplama ve İşlem Geçmişi Sunumu

Kripto parayla ilgili ihtilaflarda delillerin toplanması ve sunulması kritik öneme sahip. Çünkü geleneksel finansal davalardaki gibi ortada kolayca anlaşılabilir banka dekontları, ıslak imzalı sözleşmeler bulunmayabiliyor. İşlemler dijital ortamda gerçekleşiyor ve anonim adresler söz konusu olabiliyor. Bu bölümde, kripto uyuşmazlıklarında ispat yükümlülüğünün nasıl yerine getirileceği, hangi belgelerin/ne şekilde toplanacağı ve mahkemeye sunulacağı konusunda pratikleri ele alıyoruz.

1. Ekran Görüntülerinin Alınması ve Onaylatılması: Bir kripto borsa mağduru için en önemli delil, kendi hesabındaki bakiyeyi ve işlemleri gösteren ekran görüntüleridir. Borsa hesabınız henüz erişilebilir durumdayken hemen hesap bakiyenizin, işlem geçmişinizin, cüzdan adreslerinizin ekran görüntülerini alın. Özellikle paranızı çekemediğinizi gösteren hata mesajları veya dondurma uyarıları varsa bunları kaydedin. Ancak ekran görüntüsü tek başına dijital bir veri olduğu için, bunun gerçekliğinin inkârı halinde zor durumda kalınabilir. Bu nedenle uzmanlar, önemli ekran görüntülerinin noter tarafından tasdik edilmesini öneriyor. Noter huzurunda internet sitesine girilip o ekran görüntüsü alınıyor ve tutanağa bağlanıyor – buna tespit işlemi deniyor. Türkiye Noterler Birliği’nin e-tespit hizmeti de mevcut. Bu sayede borsa kapanmış olsa bile hesabınızın son halini belgeleyebiliyorsunuz. Av. Fatih Aras, platform kapanmadan dijital cüzdan ve hesap bilgilerinin ekran görüntüsünün alınması ve noter tasdiki yapılmasının davacı açısından büyük avantaj sağlayacağını vurguluyor. Dolayısıyla, herhangi bir ihtilaf belirtisi gördüğünüz anda bu adımı atınız.

2. Transfer Kayıtları ve Banka Dekontları: Kripto borsasına para giriş-çıkışları genellikle banka havalesi/EFT veya kredi kartı ile olur. Bu nedenle banka dekontları çok önemli delillerdir. Borsaya TL gönderdiyseniz o havalenin dekontunu, borsadan çekim yaptıysanız hesabınıza gelen paranın dekontunu mutlaka saklayın. Eğer borsaya kredi kartıyla yatırma yaptıysanız, kredi kartı ekstremizde o işlem görünecektir; o ekstreden ilgili bölümü alın. Mümkünse bu dekontları da noterden onaylatmak veya bankadan asıllarını temin etmek iyi olur. Bu dekontlar, yatırdığınız paranın miktarını ve borsanın banka hesap bilgilerini gösterdiği için, hem alacak miktarının ispatında hem de borsanın Türkiye’deki bağlantılarının tespitinde işe yarar. Örneğin dekontta alıcı olarak “BN Teknoloji A.Ş.” yazıyorsa, Binance’in Türkiye birimine para gönderdiğiniz anlaşılır. Ayrıca kripto transferlerindeki TXID (işlem hash değeri) ve cüzdan adresleri de delil olarak sunulmalıdır. Örneğin borsadan cüzdanınıza çekim yapamadıysanız, o çekim talebinin ID’si, tarihi, ilgili kripto miktarı gibi verileri alın. Bunlar borsanın e-postalarında veya hesap geçmişinde bulunabilir.

3. Yazışmalar ve Kayıtlar: Borsanın müşteri desteği ile yaptığınız yazışmalar, e-postalar, canlı destek konuşmalarının kayıtları da delil olarak kullanılabilir. Eğer borsayla e-posta trafiğiniz olduysa bunları PDF olarak kaydedin. Canlı chat yaptıysanız, mümkünse ekran videosu kaydedin veya metinlerini kopyalayın. Ayrıca borsadan gelen resmi bildirim e-postaları (örneğin “hesabınız askıya alınmıştır” ya da “çekim işleminiz başarıyla tamamlanmıştır” gibi) çok değerlidir. Bunlar hem zaman çizelgesini hem de borsanın ne dediğini ortaya koyar. Örneğin Binance size “çekim işleminiz tamamlandı” dediyse ama para gelmediyse, bu e-posta borsanın iddiasını gösterir. Tüm bu dijital yazışmaların da inkârını önlemek için noterden veya KEP’ten gönderimi düşünülebilir, ama genelde e-posta header bilgileriyle birlikte sunmak yeterli olabiliyor. Özetle, iletişim kayıtlarınızı düzenli tutun.

4. Blockchain (Zincir) Üzerindeki Veriler: Kripto para transferleri blockchain’de halka açık olarak kayıtlıdır. Bu kayıtlar da delil niteliği taşıyabilir. Örneğin “filan adrese Bitcoin gönderdim ama borsa hesabıma yazmadı” diyorsanız, blockchain explorer’dan o işlemin kaydını alıp sunabilirsiniz. TXID denilen işlem kimliğiyle birlikte hangi tarihte, hangi miktarın, hangi adresten hangi adrese gönderildiği görülebilir. Yalnız, mahkeme hakimi bunları doğrudan anlamayabilir; bu noktada bilirkişi raporu önemli. Deliller arasında blockchain kayıtları varsa, mahkemeden bilişim konusunda uzman bir bilirkişinin bu kayıtları inceleyip rapor yazmasını talep edebilirsiniz. Böylece teknik bulgular mahkemeye sade bir dille iletilir. Bazı durumlarda özel blockchain analiz firmalarından alınan raporlar da dosyaya sunulabiliyor (örn. Chainalysis raporu gibi), bu raporlar paranın izini sürebiliyor. Ancak bunlar maliyetli olabilir, genelde büyük hırsızlık davalarında kullanılıyor.

5. Platform Verilerinin Korunması: Eğer borsa hala faaliyet halindeyse fakat verilerin silinmesinden endişe ediyorsanız, delil tespiti davası düşünebilirsiniz. Delil tespiti, mahkemeden dava öncesi veya dava sırasında delillerin tespit edilmesi talebidir. Örneğin mahkemeden, borsadaki hesabınıza ilişkin tüm hareket kayıtlarının borsa yetkililerinden istenmesine karar verilmesini talep edebilirsiniz. Ancak yabancı bir borsa için Türk mahkemesinin böyle bir kararını uygulamada yerine getirtmek zor olabilir. Yine de Türkiye’deki bir ilgili (mesela borsanın ülke müdürlüğü) varsa, mahkeme onlardan bilgi isteyebilir. Ayrıca ceza soruşturması yoluyla savcılık borsa verilerine ulaşmayı başarırsa, bu kayıtlar hukuk davasında da kullanılabilir (savcılıktan dosya celbiyle). Özetle, platformdaki verilerin silinebileceği riskine karşı hızlı hareket etmek ve mümkün mertebe her şeyi ekran görüntüsüyle yakalamak en garantili yöntemdir.

6. Donanım ve Yazılı Delillerin Sunumu: Mahkemeye dijital delilleri sunarken genelde çıktı almak ve CD/USB ile vermek gerekir. Örneğin WhatsApp yazışmaları delil ise bunların ekran görüntülerini alıp kâğıda dökersiniz, ayrıca orijinallerini bir CD’ye kaydedip dilekçeye eklersiniz. Kripto davalarında da blockchain verilerini, e-postaları vs. PDF veya ekran görüntüsü olarak çıktı alıp sunmak gerekiyor. Türkiye’de e-imza ile e-duruşma sistemine yüklemek de mümkün artık. Sunulan dijital delilin karşı tarafça sahteliği veya yanlışlığı iddia edilirse, mahkeme bunların doğruluğunu ilgili kurumlardan sorabilir. Mesela banka dekontunun sahtesi sunulduysa banka aslı gibidir yazısı gönderebilir. Ekran görüntüsünün gerçek olup olmadığı tartışılırsa, noter tasdikli olduğunda bu tartışma önlenmiş olur. Bu yüzden delillerin doğrulanabilir olmasına dikkat edin.

7. Tanık ve Uzman Görüşleri: Bazı durumlarda tanık beyanı da önem kazanabilir. Mesela P2P dolandırıcılığında aracı olmuş bir kişi varsa, onun ifadesi lehinize olabilir. Ya da borsanın bir eski çalışanı, platformdaki bir hatayı doğrulayabilir. Bunları da avukatınızla değerlendirin. Ayrıca teknik konularda uzman mütalaası alma imkanı da vardır. Bilişim uzmanları veya akademisyenlerden, dava konusu olayı teknik açıdan değerlendiren bir rapor alıp dosyaya koyabilirsiniz. Bu resmi bilirkişi raporu kadar olmasa da hakim üzerinde kanaat oluşturabilir.

8. Delillerin Hızla Toplanması: Kripto gibi hızlı değişebilen bir alanda delilleri zamana karşı yarışarak toplamak lazım. Av. Fatih Aras’ın belirttiği gibi, “platform henüz kapanmamışsa” ekran görüntülerini alın, tüm yazılı delilleri davadan önce avukata teslim edin Platform kapandıktan veya hesap silindikten sonra veriler uçup gidebilir. Unutmayın ki bu borsalar banka gibi sıkı denetime tabi olmadıkları için, “müşteri verilerini 10 yıl saklama” gibi yükümleri yoktu (yeni SPK düzenlemesiyle gelecek belki). Dolayısıyla siz dava açana kadar deliller silinebilir veya manipüle edilebilir. Hızlı davranmak, belki de hakkınızın kaderini belirleyecek en önemli etkendir.

9. Karşı Delillere Hazırlık: Borsa tarafı da kendini savunmak için bazı deliller sunabilir. Örneğin “kullanıcı KYC doğrulamasını yapmadığı için hesabı donduruldu, bakiyesi riskli işlemden geldi” diyebilirler ve buna dair kendi raporlarını sunabilirler. Sizin tarafınızdan bakıldığında, bu iddiaları çürütecek delillere hazır olmak gerekir. Örneğin tüm KYC belgelerinizi yüklediğinize dair e-postayı sunmak veya sizin yaptığınız işlemin aslında suçla alakası olmadığını göstermek (belki savcılıktan takipsizlik kararı alarak). Yani borsanın potansiyel savunmalarını düşünerek delil setinizi ona göre tamamlayın.

10. Delillerin Sunum Şekli: Mahkemeye delillerinizi anlaşılır bir sunumla vermek önemlidir. Karışık teknik detayları olan bir konuyu, kronolojik ve net bir şekilde anlatan bir dilekçe ile birlikte delillerinizi sıralayın. Örneğin “Ek-3: 01/07/2023 tarihli Binance hesabı ekran görüntüsü (500 USDT bakiyeyi gösterir)” gibi numaralandırın. Delillerinizi anlatırken de çok teknik ifadelere boğmayın; gerekiyorsa parantez içinde açıklayın. Hakimin işini ne kadar kolaylaştırırsanız, haklılığınızı o kadar net görmesini sağlarsınız.

Sonuç olarak, kripto para uyuşmazlıklarında ispat konusu biraz zahmetli görünse de, doğru adımlarla mümkün olmaktadır. Delillerin hızlı toplanması, noter/KEP gibi yöntemlerle resmiyet kazandırılması, tüm işlem geçmişinin kayıt altına alınması başarılı bir dava sürecinin temelini oluşturur. Bu süreçte uzman bir avukatla çalışmak, hangi delilin nasıl elde edileceği ve nasıl sunulacağı konusunda size yol gösterecektir. Unutulmamalıdır ki, haklı olduğunuzu gösterebilmek için elinizdeki belgeler, kayıtlar ve dijital izler en büyük yardımcınız olacaktır.

Türkiye ile Yurtdışındaki Davalarda Süre, Masraf ve Başarı İhtimali Karşılaştırması

Kripto borsa kaynaklı uyuşmazlıklarda Türkiye’de dava yoluna gitmek ile yurtdışında gitmek arasında ciddi farklar olabilir. Bu bölümde, Türkiye vs. yurtdışı dava süreçlerini süre, masraf ve başarı şansı açısından karşılaştıracağız.

Dava Süreleri: Türkiye’de yargı sisteminin nispeten yavaş ilerlediği biliniyor. Bir tüketici davası ortalama 6 ay – 1 yıl arasında ilk derece mahkemesinde sonuçlanabilir, ancak genelde bilirkişi incelemeleri, itirazlar derken 1-2 yılı bulabilir. Sonrasında istinaf (bölge adliye) ve Yargıtay aşamasıyla birlikte kesinleşme 3-4 yılı geçebilir. Buna karşılık, örneğin ABD’de federal mahkemede açılan bir dava 1-2 yıl içinde ilk derece sonucu verebilir, ancak temyizleri ile orada da uzayabilir. Tahkim süreçleri genelde daha hızlıdır; uluslararası tahkimde 6 ay – 1.5 yıl arasında karar çıkma ihtimali yüksek (tarafların tutumuna göre). Avrupa ülkelerinde dava süreleri ülkeye göre değişir; Almanya/Fransa gibi ülkelerde 1-2 yıl makul bir süreyken, İtalya gibi ülkelerde 3-4 yıl sürebilir. Önemli bir nokta, yurtdışında davaya erişiminiz daha kısıtlı olabileceği ve süreçleri takip etmenin zor olabileceğidir. Türkiye’de kendi dilinizde süreci takip etmek, duruşmaya katılmak daha kolaydır. Ayrıca tüketici hakem heyeti gibi hızlı ve ücretsiz çözümler Türkiye’de mevcutken, yurtdışında örneğin ABD’de böyle bir mekanizma yoktur (oradaki karşılığı belki ufak meblağlar için small claims court olabilir). Bu açıdan, eğer uyuşmazlık miktarı büyük değilse ve konu fazla teknik değilse, Türkiye’de çözmeye çalışmak pratik olabilir.

Masraflar: Türkiye’de tüketici mahkemesi davalarında harçlar genellikle cüzidir ve tüketici hakem heyeti tamamen masrafsızdır. Avukatlık ücreti ise taraflarca serbestçe kararlaştırılır, ancak davayı kazanınca belli bir vekalet ücreti karşı taraftan alınabilir (tarifeye göre, genelde talep miktarının belirli yüzdesi). Yurtdışı davalarında masraf kıyasla çok daha yüksektir. Özellikle ABD’de avukat saat ücretleri oldukça fazladır; ancak orada toplu davalarda avukatlar kazanırlarsa karşı taraftan veya müvekkilden pay alacak şekilde anlaşabilirler. Uluslararası tahkimde de hakem ücreti, kurum ücreti gibi giderler vardır; dava değeri büyüdükçe bunlar on binlerce doları bulabilir. Örneğin 100 bin dolarlık bir talep için HKIAC tahkiminde belki 5-10 bin dolar masraf çıkabilir, avukat ücreti hariç. Avrupa’da mahkeme harçları genel olarak talep değerine göre hesaplanır ve yüksek meblağlı davalarda harç ciddi bir yekun tutabilir. Ayrıca yabancı bir ülkede dava açarken teminat istenmesi sorunu olabilir; mahkeme “yabancı davacı”dan ileride karşı tarafın masraflarını güvenceye almak için teminat depozit yatırmasını talep edebilir. Türkiye’de yabancı birine dava açarsanız da benzer şekilde karşı taraf sizden teminat isteyebilir (MK 48’e göre). Özetle masraf yönünden Türkiye’de dava yolunun genelde daha ucuz olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki Türkiye’de kazanılan kararın tahsilatı ayrı bir meseledir, borsanın Türkiye’de malvarlığı yoksa icra yapılamaz, o zaman tüm zahmet boşa gidebilir. Bu da bir tür “gizli maliyet” sayılabilir.

Başarı İhtimali (Kazanma Şansı): Bu, somut olaya ve delillere göre değişse de, genel bir değerlendirme yaparsak: Türkiye’de bir kripto davasında tüketici olarak mahkemeye gittiğinizde, hakimlerin kriptoya bakışı halen yeni şekilleniyor. Eğer haklı bir durum varsa (örneğin hesabındaki para çekilmiyor ve ortada makul bir gerekçe yoksa), Türk mahkemesinin tüketiciyi koruma eğilimi yüksek olabilir. Yani kağıt üzerinde tüketici davayı kazanabilir ve alacağına hükmedilebilir. Ancak pratikte karşı taraf yabancı ise ve Türkiye’de temsil edilmezse, karar gıyapta çıkacağından tahsil güçlüğü doğar. Yurtdışında ise, örneğin ABD mahkemesinde bireysel bir davayı kazanma ihtimaliniz, güçlü bir hukuki argüman ve karşı tarafın da ciddi bir hukuka aykırılık yapmış olması halinde mümkün. Ama ABD’de Binance gibi şirketlere karşı açılan bireysel davalar çoğunlukla “sözleşmede tahkim var” diye reddediliyor veya davalar birleşip toplu davaya dönüşüyor. Toplu davada yer alırsanız ve toplu dava kazanır veya anlaşma ile biterse, siz de payınızı alabilirsiniz. Avrupa’da tüketici koruması çok güçlü olsa da, henüz kripto alanında emsal kararlar az. Ancak diyelim ki bir Fransız mahkemesi Binance Fransa’ya karşı bir tüketicinin davasında tüketiciyi haklı bulup tazminata hükmetti, bunu duymaya başladıkça emsal etkisi oluşabilir.

Yetki ve İcranın Mümkünlüğü: Türkiye’de alınan bir karar, eğer borsanın burada malvarlığı yoksa yurt dışında icraya konmak zorunda. Bu da ayrıca zorluk demektir. Mesela Türk mahkemesi Coinbase’in size 10.000 USDT ödemesine karar verdi; Coinbase’in Türkiye’de ofisi yok, bankada parası yok. Bu kararı ABD’de tanıtıp orada icra takibi yapmanız gerekir ki bunun başarı şansı düşük olabilir (ABD tanıma tenfizinde bazı engeller, özellikle tahkim şartı varsa, çıkabilir). Tam tersi, ABD’de veya Hong Kong’da aldığınız bir kararı Türkiye’de icra etmek isterseniz, tanıma-tenfiz davasıyla uğraşmalısınız. Bu prosedürler en az 6 ay - 1 yıl alabilir ve karşı taraf tenfize itiraz ederse uzayabilir. Yani uluslararası bir alacak takibine girişmek de başlı başına masraf ve zaman kaynağı.

Uzlaşma ve Anlaşma İhtimali: Türkiye’de mahkemede uzlaşma kültürü çok yaygın değil, özellikle karşı taraf gelmezse zaten uzlaşma masası kurulamıyor. Ama yurtdışında (özellikle ABD’de) davalar genelde settlement ile sonuçlanır. Borsalar, uzun dava süreci ve itibar riskindense belli bir miktar ödemeyi kabul edebilir. Bu nedenle eğer güçlü bir davanız varsa ABD’de, anlaşma teklif etme olasılıkları vardır. Türkiye’de de arabuluculuk aşamasında eğer borsanın burada temsilcisi varsa, belki indirimli de olsa ödeme teklif edebilir. Örneğin Binance TR’de sorun yaşayıp dava tehditinde bulunan bazı kullanıcıların arabulucuda uzlaştığı duyulmuştur (detaylar gizli tabii). Demek ki siz haklı olduğunuzu gösterirseniz, borsa da Türkiye’de lisans almayı planlıyorsa, imajını düzeltmek için feragatname imzalatıp ödeme yapabilir. Bu olasılık da başarı kavramına dahil edilebilir.

Riskler: Yurt dışında dava açmanın risklerinden biri de, kaybederseniz karşı tarafın yargılama giderlerini ve avukat masraflarını ödemeniz gerekebilmesidir. Örneğin İngiltere’de bir davayı kaybederseniz, kazanının avukatlık ücretini de ödersiniz ki bu astronomik olabilir. Türkiye’de ise tüketici davalarında genelde tüketici aleyhine vekalet ücreti maktu düşük bir tutardır, yüksek bir mali risk oluşturmaz.

Bu karşılaştırmaları özetlemek gerekirse:

  • Türkiye’de dava açmak ucuz ve ulaşılabilir, sonuç alma süresi orta-uzun vadeli, karar uygulanabilirliği borsanın Türkiye bağlantısına bağlı.

  • Yurt dışında dava açmak pahalı ve karmaşık, ancak eğer borsanın merkezinde yaparsanız kararın uygulanabilirliği daha yüksek (zaten orada malvarlığı var). Süreçler ülkeye göre değişse de, uluslararası bir yargı mücadelesi genelde yıpratıcı olabilir.

  • Başarı şansı, hukuki gerekçelerin sağlamlığı ve delillerinizin gücüyle orantılı. Türk mahkemeleri tüketiciyi korumaya yatkın; yabancı mahkemelerde ise sözleşme şartları çok belirleyici olabiliyor (tahkim, sorumsuzluk maddeleri vs. oralarda ne kadar geçerli, ona göre).

  • Eğer borsanın Türkiye’de lisanslı şirketi varsa (mesela Binance TR gibi), Türkiye’de dava en mantıklı yoldur. Eğer tamamen yabancı ise, belki de uluslararası bir toplu hareketle şansınızı denemek mantıklı olabilir.

Her halükarda, hangi yolda ilerlenirse ilerlesin, sürecin uzun soluklu olabileceğine hazırlıklı olunmalı. Kripto paraların doğası gereği, hukuki zemine tam oturması zaman alıyor. Bu tür uyuşmazlıklarda sabırlı ve planlı hareket etmek gerekiyor.

Yukarıda kripto borsalarıyla ilgili uyuşmazlıkların tüm boyutlarını ele aldık. Son olarak, konuyu toparlamak ve pratik bilgileri hızlıca sunmak adına Sıkça Sorulan Sorular ve Uzman Tavsiyesi bölümlerine yer veriyoruz.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Soru 1: “Binance hesabım donduruldu, işlem yapamıyorum. Param içeride kaldı. Hangi hukuki yollara başvurabilirim?”
Cevap: Öncelikle Binance destek birimiyle iletişim kurup hesabın neden dondurulduğunu öğrenmeye çalışın. Genellikle kimlik doğrulama eksikliği, MASAK incelemesi veya güvenlik sebebiyle dondurma olur. Sorun çözülmezse, noter aracılığıyla ihtarname göndererek hesabınızın açılmasını ve para iadesini talep edin. Sonuç alamazsanız, Tüketici Hakem Heyetine (tutar uygunsa) veya Tüketici Mahkemesine başvurabilirsiniz. Dava dilekçenizde hesabın haksız yere dondurulduğunu, sözleşme yükümlülüğünün ihlal edildiğini belirtip, içerideki meblağın iadesini talep edebilirsiniz. Binance’in Türkiye’deki şirketini (BN Teknoloji A.Ş.) davalı göstermeniz süreci kolaylaştırır. Bir yandan da savcılığa suç duyurusu düşünebilirsiniz (özellikle dondurma nedeni dolandırıcılık şüphesi ise, sizin de mağdur sıfatınız olabilir). Hesap dondurma konularında genelde idari merciler de işin içinde olduğundan, MASAK ile de iletişime geçilebilir. Özetle, önce şirket nezdinde çözüm, olmazsa noter ihtarı ve tüketici hukuku yoluyla hakkınızı arayabilirsiniz.

Soru 2: “Coinbase üzerinden kripto sattım fakat banka transferim günlerdir gelmiyor. Coinbase paramı göndermedi, ne yapmalıyım?”
Cevap: Öncelikle Coinbase destek ile iletişime geçerek durumu bildirin. Teknik bir aksaklık olabilir. Eğer param gelmez ve sorun çözülmezse, Coinbase’in kullanım şartlarını kontrol edin; hangi ülke hukuku ve hangi çözüm yolu belirtilmiş? Sözleşmede tahkim veya ABD mahkemeleri denebilir. Ancak siz Türkiye’de bulunduğunuz ve tüketici olduğunuz için, Türkiye’de tüketici hakem heyeti/mahkemesi yoluna başvurabilirsiniz. Coinbase’in Türkiye’de ofisi yok, ancak yine de İstanbul Tüketici Mahkemesi’nde dava açmanız mümkün. Dilekçenizde dekontlarınızı (banka transferi yapıldığına dair) ve Coinbase hesabı ekran görüntülerinizi delil olarak sunun. Coinbase global, genelde kullanıcı sözleşmesindeki tahkim klozuna dayanarak yerel davalara katılmayabilir; bu durumda gıyabında karar alabilirsiniz fakat tahsil için yurtdışı tenfiz gerekir (zor bir süreç). Alternatif olarak, eğer miktar büyükse, ABD’de avukat tutarak dava veya tahkim yoluna gitmeyi de düşünebilirsiniz. Ancak masrafları göz önüne alarak hareket edin. Özetle: Türkiye’de yasal yollara başvurmak en hızlı başlangıç olacaktır; hakem heyeti sınırındaysa oraya müracaat edip karar aldırabilirsiniz, aksi halde tüketici davası açabilirsiniz.

Soru 3: “Bir global borsa (örneğin KuCoin) sözleşmesinde Singapur mahkemelerinin yetkili olduğu yazıyor. Ben Türkiye’de dava açabilir miyim?”
Cevap: Evet, genellikle açabilirsiniz. Sözleşmede yabancı mahkeme yetkisi veya tahkim şartı bulunsa bile, Türk hukukuna göre siz tüketici iseniz bu hüküm haksız şart sayılabilir ve Türkiye’de dava yolu açıktır. Uyuşmazlık Türkiye ile ilgili olduğu (siz Türkiye’den işlemi yaptığınız) için Türk mahkemesi kendini yetkili görebilir. Nitekim uygulamada da kripto para alım satımı işlemleri tüketici işlemi kabul edildiği için, yabancı yetki şartları tüketiciyi bağlamıyor. Ancak pratik bir sorun var: Davayı kazansanız bile yabancı borsanın Türkiye’de malvarlığı yoksa kararın icrası zor olabilir. Ama hukuken engel yok, dava açılabilir. Hatta bazı durumlarda yabancı borsa duruşmaya katılmazsa ve temsil edilmezse, mahkeme davayı gıyabi olarak sonuçlandırabilir. Bu tür davalarda önemli olan doğru tebligatı yaptırmaktır (yabancı merkeze adrese uluslararası tebligat). Özetle, sözleşmedeki “Singapur mahkemeleri yetkilidir” maddesine rağmen Türkiye’de hakkınızı arama olanağınız bulunuyor.

Soru 4: “Kripto borsasında kaldıraçlı işlemlerden büyük zarar ettim. Borsa aşırı dalgalanmada sistemi kapattı ve pozisyonlarımı likide etti. Bu zararı dava ile geri alabilir miyim?”
Cevap: Kaldıraçlı (vadeli) işlemler yüksek risk içerir ve kullanıcı sözleşmeleri genellikle borsanın sorumluluk kabul etmediğini belirtir. Ancak eğer borsanın ihmali veya kusuru varsa (örneğin sistem arızası, DDoS saldırısı altında önlem almaması, kullanıcıları uyarmaması gibi) bir hukuk davası ile tazminat talep edebilirsiniz. Türkiye’de kaldıraçlı işlemler SPK izni olmadan sunulduğu için bu işlemler başlı başına yasadışı kabul edilebilir; avukat Mehmet Serhat Tercan, bu tip kayıpların Türk hukukundaki genel hükümler (hatta culpa in contrahendo ilkesi) çerçevesinde kısmen veya tamamen dava edilebileceğini belirtiyor. Yani hukuken imkan var. Tabii ki ispat yükü size ait: Borsanın hatasını gösterebilmelisiniz (mesela “sistem donması log kayıtları” veya başkaca kullanıcıların şikayetleri, vs.). Eğer sadece piyasa oynadığı için zarar ettiyseniz, dava şansı zayıftır, zira bu risk kullanıcıya ait sayılır. Ama Kraken örneğinde olduğu gibi bariz bir sistem açığı ya da ihmal varsa, dava açılabilir ve ihmalden doğan zarar talep edilebilir. Global borsalar genelde bu davaları tahkim şartına sokmaya çalışır; eğer meblağ büyükse uluslararası tahkim de düşünülebilir. Türkiye’de açacaksanız, tüketici mahkemesinde haksız şart (sorumluluk reddi) hükümlerine dayanarak borsanın sorumlu tutulmasını isteyebilirsiniz. Sonuç olarak, evet dava yolu var ama başarı ihtimali somut kanıtlara bağlı.

Soru 5: “P2P platformunda dolandırıldım – paramı gönderdim ama kriptomu alamadım. Borsa (örneğin OKX) sorumlu değil diyor. Paramı geri almak için ne yapabilirim?”
Cevap: P2P dolandırıcılıklar maalesef sık yaşanıyor. Öncelikle derhal Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunun. Dolandırıcının banka hesabı tespit edilip bloke edilebilir ve belki paranız kurtarılabilir. Borsaya da hemen durumu bildirin; dolandırıcının kripto hesabını dondurabilirler. Hukuken borsanın sorumluluğu konusu tartışmalı. P2P işlemlerde borsalar sadece aracı olduklarını ve bir nevi ilan panosu sunduklarını iddia ediyor. Ancak borsanın ihmalini kanıtlarsanız (mesela sahte KYC ile hesap açılmasına göz yumması, şikayetlere rağmen kullanıcıyı platformda tutması vb.), tüketici olarak borsadan da tazminat isteyebilirsiniz. Türkiye’de bu konuda net bir emsal yok; fakat genel ilkelere göre, hizmet sağlayıcı gerekli özeni göstermez ve kullanıcı zarara uğrarsa sorumludur. OKX’in Türkiye’de şirketi olmadığı için burada dava açmak güç olabilir, ama yine de tüketici mahkemesinde şansınızı deneyebilirsiniz. Dava dilekçenize dolandırıcılık olayının detaylarını ve borsanın güvenlik açığını yazın. Sonuç alamazsanız, belki dolandırıcı yakalandığında ceza davası sırasında paranın iadesi (Adli Emanet yolu ile) mümkün olabilir. Özetle ilk ve en önemli adım ceza soruşturması başlatmak, paralelinde borsaya karşı hukuk mücadelesini de denemektir.

Soru 6: “Yabancı kripto borsasında hakkımı aramak istiyorum ama Türkiye’de karar çıksa bile paramı alamamaktan korkuyorum. Ne önerirsiniz?”
Cevap: Bu haklı bir endişe. Eğer borsanın Türkiye’de faaliyet izni alması bekleniyorsa (2024 düzenlemeleri sonrası) belki Türkiye’de bir muhatap bulmak kolaylaşacak. Ancak halihazırda yabancı bir şirkete karşı Türkiye’de alınan kararın tahsili sıkıntılı. İki öneri sunulabilir: Birincisi, yurtdışında doğrudan hukuki süreç. Borsanın merkez ülkesinde dava/tahkim yoluna gitmek, karar alıp orada icra etmek daha etkili olabilir (masrafını göze alırsanız). İkincisi, eğer meblağ çok büyük değilse, Türkiye’de ilamsız icra takibi yapıp borsanın Türkiye’deki banka hesaplarına veya ödeme partnerlerine haciz denemesi yapmak. Bazı borsaların Türk banka hesapları olabiliyor; icra emri gönderildiğinde belki hesaplarında para varsa yakalanır. Eğer bu da mümkün değilse, toplu hareket ederek borsanın itibarını zedeleyecek girişimler (sosyal medya, şikayet platformları) bazen borsayı yumuşatabiliyor. Son olarak, belki beklemek de bir strateji: Borsa ileride Türkiye’ye resmi olarak gelirse, o zaman elinizdeki kararı icra edebilirsiniz. Örneğin birkaç yıl sonra Binance lisans alıp burada malvarlığı edinirse, daha önce kazandığınız bir mahkeme kararını o zaman infaz edebilirsiniz (Türkiye’de mahkeme kararları 10 yıl içinde icraya konabilir). Özetle, risk mevcut ama hukuki yolları tüketmek yine de ileride lehinize fırsatlar yaratabilir.

Soru 7: “Kripto hesabım hacklendi, borsaya bildirdim ama uzun süre cevap alamadım. Borsa bu durumda sorumlu mu, paramı geri alabilir miyim?”
Cevap: Hesabınızın hack’lenmesi genelde sizin bilgisayar güvenliğinizin ihlal edilmesinden kaynaklanır; borsalar kendilerinden kaynaklı bir açık olmadıkça sorumluluk kabul etmiyor. Ancak bazı durumlarda borsanın güvenlik zaafiyeti olabiliyor (örneğin SMS doğrulaması zayıfsa, SIM kart kopyalama ile hack’ler olmuştu). Öncelikle yapmanız gereken, borsanın hesabınıza erişimi kesmesi ve varsa fonları dondurması. Bunu yaptınız ve yanıt alamıyorsanız, derhal savcılığa suç duyurusu yapın ki borsaya resmi yazı ile talep gitsin. Hukuki sorumluluk yönünden, eğer borsanın ihmali yoksa (yani hack tamamen sizin cihazınızdaki bir virüsten olduysa) borsadan para iadesi almak zordur. Ama borsanın sisteminden kaynaklı bir durum olduğunu düşünüyorsanız, bunu ispatlamaya çalışarak (mesela birden çok kişinin aynı anda hacklenmesi gibi) tazminat davası açabilirsiniz. Ayrıca borsa, hack olayı sonrası sizin destek talebinize çok geç yanıt verip zararın büyümesine yol açmışsa, bu da bir iddia konusu olabilir. Genel olarak, hack durumda esas fail hacker’dır – ona ulaşılıp varlıklara el konulması esastır. Borsa ancak dolaylı sorumlu tutulabilir. Bu nedenle öncelikle hacker’ın bulunması (IP kayıtları vs. ile) ve malvarlığına el konulması için ceza soruşturmasına odaklanın. Hukuk davası ikinci planda kalabilir, çünkü başarı ihtimali düşüktür (borsa sözleşmede “hesap güvenliği kullanıcıya aittir” diye sorumluluk reddi koyar genelde). Yine de belirttiğim istisnalar varsa (borsa kaynaklı açık), hukuki yola başvurulabilir.

Soru 8: “Bir kripto borsa davası açmak için avukat tutmak zorunda mıyım, kendim halledebilir miyim?”
Cevap: Teorik olarak Türkiye’de herkes kendi davasını açabilir ve yürütebilir, avukat tutma zorunluluğu yoktur. Özellikle tüketici hakem heyeti veya tüketici mahkemesi nezdinde avukatsız da süreci götürebilirsiniz. Ancak kripto para gibi teknik bir konuda, usul kurallarını doğru uygulamak ve hak kaybına uğramamak için avukat desteği kuvvetle tavsiye edilir. Kripto para avukatı deneyimine sahip bir hukukçu, sizin bilmediğiniz pek çok detayı yönetebilir – mesela delillerin toplanması, dilekçenin kanuna uygun yazılması, karşı tarafın itirazlarına yanıtlar vs. Ayrıca uluslararası boyutu varsa kesinlikle profesyonel yardım gerekli. Basit bir hakem heyeti başvurusunu belki kendiniz yapabilirsiniz; dilekçe örnekleri, internetten şikayetler yol gösterebilir. Ama iş mahkemeye veya icraya geldiğinde, prosedür hatası yaparsanız davanız reddedilebilir. Üstelik kripto davaları yeni olduğu için, hakimleri ikna etme konusunda tecrübeli bir avukatın dokunuşu başarı ihtimalini artırır. Özetle zorunlu değil ama hukuki temsil çok faydalı. Unutmayın ki pek çok avukat, kazanılan dava sonunda vekalet ücretini karşı taraftan alabildiği için, sizin cebinizden ekstra bir külfet çıkmadan da anlaşma yapabilir (bu davanın değerine ve avukatla yapacağınız anlaşmaya bağlı).

Soru 9: “Kripto param borsada kaldı, dava açacağım ama bu arada zamanaşımı geçmesin diye ne kadar vaktim var?”
Cevap: Zamanaşımı, alacağınızın hukuken talep edilebilirlik süresini sınırlar. Kripto para alacaklarında net bir düzenleme yok ama hukuken bunu bir sözleşmeden doğan alacak kabul edersek genel zamanaşımı süresi 10 yıldır (TBK m.146). Tüketici işlemi olarak bakarsak, yine 10 yıl geçerli. Ancak bazı durumlar haksız fiil kapsamına da girebilir (mesela borsa dolandırıcılık yaptıysa, haksız fiil zamanaşımı 2 yıl – fiilin öğrenildiği tarihten, en fazla 10 yıl). Emin olmak için, olayınızı avukatla değerlendirip hangi zamanaşımı süresine tabi olduğunu belirleyin. Ama pratik tavsiye: Beklemeyin, hızlı davranın. Çünkü 10 yıl süre var diye ertelemek riskli; borsa kaybolabilir, deliller yok olabilir. Bir de her gün için işleyen faiz meselesi var: Davayı erken açarsanız işleyecek faiz ile sonradan açmanız arasında fark olur. Örneğin 100.000 TL’niz içeride, davayı bugün açarsanız bugünden faiz işlemeye başlar; 3 yıl sonra açarsanız faizsiz o dönemi geçirmiş olursunuz. Dolayısıyla hakkınızı erken aramak menfaatinizedir. Kısacası, yasal süreler nispeten uzun olsa bile, zamanaşımı dolmadan mümkün olan en kısa sürede yasal yollara başvurun.

Soru 10: “Kripto paramı alamadım, SPK yeni düzenleme getirdi diye duydum. SPK’ya şikâyet etsem paramı geri alabilir miyim?”
Cevap: SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) 2025’ten itibaren kripto varlık platformlarını lisanslayıp denetleyecek. Eğer şikayetiniz lisanslı bir platforma karşı ise (örneğin ileride Binance TR lisans alırsa) SPK’ya başvurmak, onların şirket hakkında inceleme yapmasını sağlar. Ancak SPK bireysel uyuşmazlıklarda bir mahkeme gibi karar verip paranızı iade ettirmez. Daha çok, eğer şirket kural ihlali yaptıysa idari ceza verir, şirketten düzeltici adımlar ister. Yine de düzenleyiciye şikâyet baskı oluşturur, şirket sorunlu ise lisansı tehlikeye gireceği için belki paranızı ödemeyi tercih eder. Ayrıca SPK, eğer ortada suç unsuru varsa doğrudan savcılığa suç duyurusunda bulunabilir ki bu da dolaylı olarak hakkınızı almanızı sağlayabilir. Sonuç olarak SPK’ya (veya MASAK’a) şikâyet etmek hakkınız; özellikle yeni dönemde yatırımcı koruma açısından SPK’nın rolü artacak. Ama garantili çözüm değildir, o yüzden bunu bir ek yol olarak görün. Asıl hukuki yol yine mahkemelerdir.

Uzman Tavsiyesi

Kripto para borsalarıyla yaşanan hukuki sorunlarda yasal süreci başlatmadan önce ve süreç boyunca dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar var. İşte uzman tavsiyeleri:

  • Delilleri Hızla Toplayın: Sorun ortaya çıkar çıkmaz tüm ilgili verileri kaydedin. Hesap bakiyenizin, işlem geçmişinizin ekran görüntülerini alın ve mümkünse bunları noter onaylı hale getirin. Banka dekontları, e-postalar, yazışmalar gibi her türlü belgeyi saklayın. Platform kapanmadan veya hesabınız silinmeden bunları yapmanız çok önemli. Noter tasdikli ekran görüntüsü, ileride borsa verileri silinse bile sizin lehinize güçlü bir kanıt olacaktır. 

  • Resmi İhtar Gönderin: Dava açmadan önce borsaya karşı taleplerinizi yazılı ve resmi şekilde iletin. Noter ihtarnamesi veya KEP ile e-posta yoluyla, sorununuzu ve taleplerinizi borsaya bildirip çözmesini isteyin. Bu hem iyi niyet göstergesidir hem de borsanın olası savunmalarını önceden görmenizi sağlar (belki cevap verirler). Ayrıca ihtarname ile temerrüt tarihini netleştirip faiz talep etme hakkınız doğar.

  • Hukuki Süreçlere Çabuk Başlayın: Hakkınızı aramak için beklemeyin. Özellikle tüketici hakem heyeti gibi hızlı çözüm yollarına başvurmak için zaman kaybetmeyin. Hakem heyeti kararı çoğu zaman 6 ay içinde çıkabilir ve masrafsızdır. Uzun sürecek bir mahkeme yerine önce hakem heyetini deneyin (parasal sınır uygunsa). Eğer mahkemeye gidecekseniz de, zamanaşımı veya hak düşürücü süreleri geçirmeden davanızı açın. Erken adım atmak, karşı tarafın olası mal kaçırma hamlelerini de boşa çıkarabilir.

  • Yetkili Mahkeme ve Uygulanacak Hukuku Dert Etmeyin (Tüketici iseniz): Sözleşmede yabancı tahkim/mahkeme yazıyor diye çekinmeyin, Türkiye’de dava açmaktan imtina etmeyin. Büyük olasılıkla mahkeme yetkisini kabul edecek ve Türk hukukunu uygulayacaktır. Bu sizin temel tüketici hakkınız. Elbette, yabancı bir forumda daha hızlı sonuca ulaşılacak bir durum varsa (örneğin borsanın ana ülkesi) bunu avukatınızla değerlendirin. Ama çoğu bireysel mağdur için bulunduğu ülkede dava açmak daha erişilebilir bir yoldur.

  • Arabuluculuk Sürecini Değerlendirin: Mahkeme öncesi arabuluculuk zorunlu olduğu için, bu sürece hazırlanarak girin. Arabulucu toplantısında, karşınıza borsa temsilcisi gelirse, talebinizi net anlatın, gerekiyorsa indirimli bir rakam karşılığında (hemen ödenmek kaydıyla) uzlaşmayı düşünebilirsiniz. Özellikle borsanın hatası bariz ama uğraşmak istemiyorsa, size teklif sunabilirler. Bu teklifi değerlendirirken, alacağınız tutar ile dava sürerse alabileceğiniz (faiz eklenmiş, masraflar çıkmış) tutarı karşılaştırın. Eğer tatmin edici bir anlaşma varsa imzalamaktan çekinmeyin – yıllarca beklemektense bir an önce paranızı almak daha iyi olabilir. Ancak anlaşma metnini dikkatle okuyun, mümkünse avukatınız kontrol etsin; ileride başka haklarınızdan feragat ettiğiniz bir madde olmasın.

  • Profesyonel Destek Alın (Avukatla Çalışın): Yukarıda da değindiğimiz gibi, kripto hukuku uzmanı bir avukat sürecin her aşamasında size büyük fayda sağlar. Bir kripto para avukatı teknik detaylara hakim olacağı için dilekçenizi doğru terimlerle yazar, delillerinizi mahkemeye uygun formatta sunar, karşı tarafın olası hilelerini öngörür. Uzman bir avukat olmadan da dava açılabilir, ancak hak kaybı riski yüksektir. Ayrıca avukat, dava dışında da size yol gösterebilir (örneğin “şu ülkeye de dava açalım mı, şu regülatöre de şikayet edelim mi” gibi stratejik kararlar). Bu nedenle imkanınız varsa bir avukatla anlaşın. Ücret konusunu sorun ediyorsanız, birçok avukat kripto davalarında başlangıçta makul bir ücret talep edip kalanı kazanınca almayı kabul edebilir – bunu müzakere edebilirsiniz.

  • Belgeleri ve İletişimi Güvenli Tutun: Davanız devam ederken, borsa ile yazışmalara dikkat edin. Mümkünse artık tüm iletişimi yazılı yapın; telefonla görüşseniz bile arkasından e-posta ile teyit edin. Ayrıca, elinizdeki delilleri (screenshot, dekont vs) birden fazla yerde yedekleyin – bulutta, harici diskte vs. Çünkü dava yıllarca sürebilir, bu sürede cihazınız bozulabilir, dosyalar kaybolabilir. Fiziksel çıktı almak da iyidir. Belgeleri saklama konusunda titiz olun; her yeni gelişmeyi (örneğin borsadan gelen bir e-posta) dosyalayın. Mümkünse, delillerin asıllarını (özellikle dekont gibi) bankadan veya noterden onaylı kopya olarak temin edin.

  • Kamu Kurumlarını Haberdar Edin: Yukarıda SPK, MASAK gibi kurumlardan bahsettik. Bir mağduriyet yaşadıysanız ve borsa işbirliğine yanaşmıyorsa, ilgili kurumlara şikayet dilekçesi göndermekten çekinmeyin. SPK’ya, “yatırımcıyım, mağdur oldum” diye yazın; MASAK’a, “dolandırıcılık oldu, şu hesaplar kullanıldı” diye bildirin. Bunlar belki doğrudan paranızı getirmez ama borsa hakkında inceleme başlatılmasını sağlar. Özellikle lisans alma sürecinde olan bir borsa, SPK’da sicilinin kötü olmaması için şikayetleri çözmeye çalışabilir. Bu da dolaylı bir baskı aracıdır.

  • Sabırlı ve Gerçekçi Olun: Hukuki süreçler maalesef zaman alır. Kripto dünyasının 7/24 hızına alışkınsanız, mahkeme süreci sizi sabır testine sokacaktır. Sabırlı olun ve beklentinizi gerçekçi yönetin. Yani davayı bugün açtım, 2 hafta sonra param gelir gibi düşünmeyin. Böyle bir mucizevi hızlı sonuç genelde yok (istisna: hakem heyeti bazen 4-5 ayda karar çıkarabiliyor). Moralinizi yüksek tutun; haklıysanız er ya da geç bir sonuç alacağınızı bilin. Bu arada, başka mağdurlarla iletişim kurmak da hem moral desteği sağlar hem bilgi paylaşımı yapabilirsiniz. Örneğin forumlarda, sosyal medyada aynı borsa ile problem yaşayanları bulun – belki birlikte hareket etme imkanı olur.

  • Güvenlik ve Önleyici Adımlar: Bu, dava süreci için değil ama genel bir tavsiye: Bir kez böyle bir sorun yaşadıysanız, gelecekte aynısını yaşamamak için dersler çıkarın. İki faktörlü doğrulama kullanmak, kripto varlıklarınızı borsada uzun süre tutmayıp soğuk cüzdana çekmek, çok yüksek kaldıraç kullanmamak, P2P’de karşı tarafın referansına dikkat etmek gibi önlemler sizi koruyacaktır. Hukuki olarak da, mesela bir daha sözleşme şartlarını okumadan onaylamamaya özen gösterin (her ne kadar okusanız da fazla değiştiremeyeceksiniz ama en azından farkında olursunuz).

  • Medya ve İtibar Yönetimi: Eğer olayınız büyükse ve medya ilgi gösteriyorsa, açıklama yaparken dava stratejinizi etkileyecek şeyler söylememeye dikkat edin. Çünkü karşınızdaki taraf da sizin demeçlerinizi takip edebilir ve savunmasını ona göre hazırlar. Avukatınızla istişare ederek hareket edin. Kamuoyu oluşturmak bazen iyi olsa da, hukuki süreci etkilemeyecek şekilde yapmak lazım. Örneğin teknik detayları ifşa etmek yerine genel olarak mağduriyetinizi anlatabilirsiniz.

  • Kripto Takibi ve Uzman Desteği: Özellikle hack veya dolandırıcılık durumlarında, çalınan kripto paraların izini blockchain analiz araçları ile sürdürmek mümkün olabiliyor. Uzman tavsiyesi olarak, imkanınız varsa böyle bir hizmet alın. Hangi cüzdana gitmiş, oradan hangi borsaya transfer olmuş bulursanız, o borsaya hızlıca haber verip dondurtabilirsiniz. Bu proaktif yaklaşım, belki de sorunu hukuka varmadan çözer (birkaç örnekte, mağdur kendi araştırmasıyla coinlerini bulup iade alabilmiştir).

Sonuç itibariyle, kripto borsa uyuşmazlıklarında panik yapmadan, planlı bir şekilde hareket etmek gerekiyor. Her adımı belgelendirin, haklarınızı bilin ve gerekiyorsa ısrarlı olun. Bir uzman avukatın dediği gibi: “Kripto parada hukuki süreç hazırlanırken mutlaka dikkat edilmesi gereken hususlar vardır... Bu nedenle, alanında uzman bir kripto hukuku avukatından yardım almanızı öneririz”. Vicdanen haklı olmak yetmez; bunu hukuken kanıtlamak önemlidir. Biz de bu tavsiye ile yazıyı noktalayalım: Haklarınızı bilin, bilinçli hareket edin ve asla umutsuzluğa kapılmayın. Çünkü hukuki zeminde hakkınızı aradığınızda, er ya da geç karşılığını alma ihtimaliniz yüksektir.