Konkordato Avukatı: Türkiye Geneli ve İstanbul-Marmara Bölgesi İçin Kapsamlı Rehber

Giriş: Konkordatonun Tanımı, Amacı, Tarihi ve Önemi

Konkordato nedir? Konkordato, borçlunun alacaklılarıyla mahkeme denetiminde yaptığı bir borç yapılandırma anlaşmasıdır. Borçlarını vadesinde ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi altında olan kişi veya şirketler, iflasa gitmemek için konkordato yoluna başvurabilir. Bu süreçte borçlu, alacaklılara borçlarını belirli bir plana göre (örneğin kısmen ödeme veya vade vererek) ödemeyi teklif eder. Teklifin alacaklıların gereken çoğunluğu tarafından kabul edilmesi ve Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından onaylanmasıyla, borçlu bu plana uygun şekilde borçlarını ödeyerek mali durumunu düzeltme şansı elde Kısaca konkordato, şirketlere ve bireylere iflası önlemek için tanınan son bir fırsat olarak da değerlendirilebilir.

Konkordatonun amacı, borçlunun faaliyetlerini sonlandırmadan, işletmeyi ayakta tutarak borçların yeniden yapılandırılmasını sağlamaktır. Bu sayede borçlu, alacaklıların çoğuyla anlaşarak ticari hayatına devam edebilir; alacaklılar da borçlarının en azından bir kısmını tahsil edebilir. Konkordato, tüm alacaklılar arasında eşitliği sağlamayı hedefler; haciz yarışı yerine ortak bir plan dahilinde ödeme yapıldığından, bazı alacaklıların diğerlerine göre avantaj elde etmesinin önüne geçilir. Bu yönüyle konkordato, iflasın ve tasfiyenin daha hafif bir alternatifi olarak görülür. Borçlu, konkordato süresince mahkemenin getirdiği sınırlamalar haricinde ticari faaliyetlerini sürdürebilirken, iflas durumunda mal varlığı üzerindeki tüm tasarruf hakkını kaybeder. Yani konkordato, iflasa kıyasla hem borçlu hem de alacaklılar için daha dengeli ve kontrollü bir çözüm sunar.

Tarihsel olarak konkordato kavramı uzun yıllardır mevzuatımızda bulunsa da, 2018 yılına kadar uygulamada sınırlı bir yer tutuyordu. Önceden zor durumda kalan şirketler daha çok "iflas erteleme" kurumuna başvuruyorlardı. Ancak 15 Mart 2018 tarihinde 7101 sayılı Kanun ile iflas erteleme müessesesi kaldırılıp konkordato kurumu güçlendirildi. Bu yasal değişiklik sonrasında konkordato uygulaması hızla önem kazandı. Özellikle 2018’in ikinci yarısında yaşanan ekonomik dalgalanmalar sonucu çok sayıda firma konkordato talebinde bulundu. Örneğin, 2018 yılında toplam 1.549 şirket ve kişinin konkordato talebi üzerine mahkemelerce mühlet kararı verildi. Bu rakamların büyük kısmı İstanbul ve Marmara Bölgesi’ndeki işletmelere aittir. Bu gelişmeler konkordatonun ülke ekonomisinde ne denli önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Sonraki yıllarda yapılan düzenlemelerle konkordato başvuru şartları zorlaştırılarak kötüye kullanımın önüne geçilmeye çalışılmışsa da, 2023-2024 döneminde ekonomik sıkıntılar nedeniyle konkordato taleplerinde yeniden artış yaşandığı görülmektedir. 

Özetle, konkordato borçluya nefes aldıran, alacaklılara da ortak bir çözüm çerçevesinde alacaklarını tahsil imkânı veren kritik bir hukuki mekanizmadır. Aşağıda, konkordato türlerini, konkordato sürecinin ayrıntılarını, konkordato başvurusunun reddedilme sebeplerini ve bu süreçte konkordato avukatının üstlendiği rolü detaylı şekilde ele alacağız.

Konkordato Türleri: Adi, İflas İçi ve İflas Dışı Konkordato

Türk hukukunda konkordato, yapılış zamanına ve niteliğine göre farklı türlere ayrılmıştır. İcra ve İflas Kanunu’na göre üç temel konkordato türü vardır: iflas dışı konkordato (adi konkordato), iflas içi konkordato (iflastan sonra konkordato) ve malvarlığının terki suretiyle konkordato Aşağıda bu türleri tek tek açıklıyoruz:

Adi Konkordato (İflas Dışı Konkordato)

Adi konkordato, en yaygın konkordato türüdür ve iflasın önlenmesine yöneliktir. İflasa tabi olsun veya olmasın, borçlu durumdaki herkes şartları oluştuğunda adi konkordato talep edebilir. Borçlu henüz iflas etmemiştir ancak borçlarını ödeyemeyecek durumdadır; bu durumda konkordato talebi kabul edilip onaylanırsa iflasın önüne geçilir. Bu nedenle adi konkordato, iflas önleyici konkordato veya iflas dışı konkordato olarak da adlandırılır. Adi konkordato sürecinde borçlu, mahkeme gözetiminde alacaklılarla anlaşarak borçlarını belirli bir iskonto veya vadeyle ödemeyi taahhüt eder. Mahkeme tarafından konkordato tasdiki (onayı) ile anlaşma tüm alacaklılar için bağlayıcı hale gelir ve borçlu iflas etmiş sayılmaksızın faaliyetlerine devam edebilir.

Adi konkordato, içerik bakımından üç alt türe ayrılır: tenzilat konkordatosu, vade konkordatosu ve karma konkordato Tenzilat konkordatosu (yüzde konkordatosu) alacaklıların alacaklarının belli bir yüzdesinden feragat etmesi, borçlunun da borcun yalnızca bu kısmını ödeyerek kalanından kurtulması anlamına gelir. Vade konkordatosu ise borcun tamamının, alacaklılarla anlaşılan yeni bir vadede veya taksitlerle ödenmesini öngörür. Karma konkordato da adından anlaşılacağı üzere, alacaklıların alacağın bir kısmından vazgeçmeleri (% indirim) ve kalanını da daha ileri bir tarihte veya taksitlendirilerek alma hususunda anlaşmalarıdır. Karma konkordato genellikle borçlunun ekonomik olarak çok zor durumda olduğu hallerde gündeme gelir. Bu alt türler, konkordato anlaşmasının içeriğini belirler ancak hepsi adi konkordatonun çatısı altındadır. Sonuç olarak, adi konkordato sürecinde borçlu, mahkemenin belirlediği mühletler içinde işlerini sürdürür ve konkordato planına uygun ödemelerini yaparak borç yükünü hafifletmeye çalışır.

İflas İçi Konkordato (İflastan Sonra Konkordato)

İflas içi konkordato, adı üzerinde iflasın açılmasından sonra devreye giren bir konkordato türüdür. Borçlu hakkında mahkeme tarafından iflas kararı verildikten sonra, borçlu (veya iflasını isteme hakkına sahip bir alacaklı) konkordato talebinde bulunabilir. Bu talep kabul edilir ve konkordato tasdiki sağlanırsa, borçlu hakkındaki iflas kararı kaldırılır. Yani iflas içi konkordato, fiilen iflas etmiş bir borçlunun konkordato yoluyla yeniden ayağa kalkmasına imkân tanır. Bu süreçte, iflas masasına gitmiş olan borçlunun mal varlığı konkordato anlaşması çerçevesinde yeniden düzenlenir. İflas içi konkordatoya, borçlunun iflastan kurtulmak için yaptığı bir “son hamle” de denilebilir. Elbette iflas kararı verildiği için, bu konkordatonun başarıya ulaşması halinde borçlu iflastan çıkar; aksi takdirde iflas süreci normal şekilde devam eder.

İflas içi konkordato uygulamada nadir görülür, zira çoğu borçlu iflas kararı verilmeden önce (yani adi konkordato aşamasında) çözüm aramaya çalışır. Ancak yine de kanunda yeri vardır. Örneğin bir şirket hakkında iflas kararı verildiğinde, şirket yönetimi veya iflas idaresi belli şartlarda alacaklılara konkordato teklif ederek iflası durdurabilir. Alacaklıların konkordato teklifini kabulü ve mahkemenin onayıyla şirket iflastan kurtulur ve faaliyetlerine konkordato şartlarına tabi olarak devam eder. İflas içi konkordato, teknik olarak iflas dışı konkordatoya kıyasla daha zorlu bir süreçtir ve genellikle iflasın eşiğindeki değil, iflas etmiş borçlular için gündeme gelir.

Malvarlığının Terki Suretiyle Konkordato

Malvarlığının terki suretiyle konkordato, iflas dışı konkordatonun bir alt türü olarak değerlendirilebilecek özel bir konkordato şeklidir. Bu konkordato türünde borçlu, alacaklılarına borçlarının tasfiyesi için kendi malvarlığını terk etmeyi (devretmeyi) teklif eder. Borçlunun malvarlığının tamamı veya bir kısmı üzerinde alacaklılar tasarruf yetkisi elde eder, adeta iflas tasfiyesine benzer bir süreç işletilir.  Burada borçlunun malvarlığı, mahkeme tarafından atanan tasfiye memurları ve alacaklılar kurulunun denetimiyle paraya çevrilir ve elde edilen gelir alacaklılara dağıtılır. Aslında bu yöntem, bir nevi kontrollü tasfiye anlamına gelir ancak önemli bir farkla: Borçlu, malvarlığını terk etmek suretiyle konkordato yaptığında, tasfiye sonunda kalan borçlarından kurtulur. Yani iflas halinde borçlu tasfiye sonrası dahi yeni edindiği malvarlığıyla sorumlu olmaya devam edebilirken, malvarlığını terki konkordatosunda borçlu “temize çıkma” imkânı bulur.

Malvarlığının terki suretiyle konkordato, uygulamada çok sık rastlanmasa da özellikle borçlunun varlıkları borçlarını büyük ölçüde karşılamaya yetiyorsa kullanılabilir. Adi konkordatodan farkı, adi konkordatoda borçlunun işletmesi korunup faaliyetlerine devam edebilmesi hedeflenirken, malvarlığını terkte alacaklıların çıkarları ön plandadır ve borçlunun malvarlığı elinden çıkarılır. Bu süreçte borçlunun malvarlığı adeta iflas masasındaymış gibi tasfiye memurları eliyle satılır, alacaklılara paylaştırılır ve borçlu borç yükünden kurtulur. Yetkili kılınan tasfiye memurları konkordato masasını temsil eder; alacaklılar kurulu da bu memurların işlemlerini denetler. Sonuç olarak malvarlığını terki suretiyle konkordato, borçlunun malvarlığını alacaklılara bırakarak borçlarından kurtulduğu bir konkordato türüdür.

Konkordato Süreci

Konkordato başvurusu ve sonrasındaki süreç, belirli aşamalardan ve titiz hukuki prosedürlerden oluşur. Aşağıda konkordato sürecinin adımlarını ve her bir aşamanın detaylarını ele alıyoruz:

Kimler konkordato başvurusu yapabilir?

Konkordato talebinde bulunabilecek kişiler hem borçlular hem de belirli şartlarda alacaklılardır. Kanun, borçluya konkordato talep etme hakkı tanıdığı gibi, bazı alacaklılara da borçlu adına konkordato sürecini başlatma imkânı verir. Bu kapsamda:

  • Borçlular: Borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi bulunan her borçlu konkordato talep edebilir. Borçlunun mutlaka iflasa tabi bir kişi (örneğin tacir veya şirket) olması gerekmez; iflasa tabi olmayan bir gerçek kişi de konkordato isteyebilir. Konkordato talebi, borçluya muhtemel bir iflastan kurtulma şansı sunduğu için, finansal zorluk içindeki şirketler ve hatta bireyler bu yola başvurabilir. Örneğin ödeme aczi içindeki bir anonim şirket de, esnaf statüsündeki bir gerçek kişi de gerekli şartlar oluşmuşsa konkordato ilan edebilir.

  • Alacaklılar: Eğer borçlu iflasa tabi bir kişi ise (yani hakkında iflas yoluyla takip yapılabilecekse) ve alacaklının da o borçlu için iflas talep etme hakkı varsa, alacaklı borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını mahkemeden isteyebilir. Yani alacaklı, alacağını kurtarabilmek için borçlusunun konkordato ilan etmesini talep edebilir (pratikte bu, alacaklının borçluya “konkordato yoluyla yapılandırma önerme” girişimidir). Ancak borçlu iflasa tabi değilse (örneğin küçük esnaf, çiftçi gibi iflas hükümlerine tabi olmayan bir borçluysa) alacaklı konkordato talep edemez; bu durumda sadece borçlunun kendi başvurusu mümkündür. Ayrıca alacaklının konkordato talep edebilmesi için, borçluya karşı kanunen iflas isteme hakkının bulunması şarttır; aksi halde alacaklı böyle bir başvuruda bulunamaz.

Özetle, konkordato talebi borçludan gelebileceği gibi, belirli durumlarda alacaklılardan da gelebilir. Uygulamada başvuruların büyük çoğunluğu borçlular tarafından yapılmaktadır. Alacaklı başvuruları ise daha sınırlı olup genellikle borçlunun iflasını isteme hakkı olan büyük alacaklılar tarafından, borçlunun iflastan ziyade konkordato yoluna gitmesi için kullanılmaktadır.

Gerekli belgeler ve başvuru dosyası hazırlığı

Konkordato başvurusu, yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile yapılır. Başvurunun ciddiyetle incelenebilmesi için kanun ve ilgili yönetmelikler, dilekçeye eklenmesi gereken belgeleri tek tek saymıştır. İcra ve İflas Kanunu m.286 ve Konkordato Talebine Eklenecek Belgeler Hakkında Yönetmelik uyarınca konkordato talebiyle birlikte sunulması zorunlu olan başlıca belgeler şunlardır. 

Konkordato ön projesi: Borçlunun alacaklılarına borçlarını hangi oranda ve vadede ödeyeceğine dair teklifini içeren plandır. Bu ön projede, borçların ne kadarlık kısmının ödeneceği, ödemelerin hangi süre içinde yapılacağı ayrıntılı şekilde belirtilir. Ayrıca borçlunun bu ödemeleri gerçekleştirebilmek için gerekirse malvarlığının bir kısmını satışa çıkarıp çıkarmayacağı, yeni sermaye girişi veya kredi temini gibi yöntemlere başvurup vurmayacağı gibi hususlar da projede yer alır.. Konkordato ön projesi, alacaklılara sunulan yapılandırma teklifinin kalbidir.

  • Borçluya ait finansal tablo ve kayıtlar: Borçlunun mevcut mali durumunu ortaya koyan belgeler sunulmalıdır. Buna, borçlunun tüm borç ve alacaklarını vadeleriyle gösteren bir liste, borçlunun malvarlığını gösteren belgeler, son bilançosu, gelir tablosu, nakit akım tablosu ve gerekirse ara bilançolar dahildir. Ticari defterlerin tasdik kayıtları ile varsa elektronik defter (e-defter) berat bilgileri de dosyaya eklenir. Amaç, mahkemeye ve alacaklılara borçlunun malvarlığı ve borç yükü hakkında şeffaf ve tam bir tablo sunmaktır.

  • Alacaklılar listesi: Borçlunun konkordato kapsamına girmesini istediği tüm alacaklıların ve alacak tutarlarının listesi hazırlanır. Bu listede her bir alacaklının adı/unvanı, alacağın miktarı, dayanağı ve varsa imtiyaz (öncelik) durumu belirtilir. Alacaklılar listesinin doğru ve eksiksiz hazırlanması kritik önemdedir; zira konkordato sürecinde bu listeye göre alacaklılar davet edilecek ve oy hakkı belirlenecektir.

  • Öngörülen ödeme miktarları karşılaştırması: Konkordato projesine göre alacaklıların eline geçecek tutarla, borçlunun iflası halinde alacaklıların muhtemelen elde edebileceği tutarın karşılaştırmalı bir gösterimi dosyaya konulur. Kanun, konkordato teklifinin onaylanabilmesi için alacaklılar açısından iflasa göre daha avantajlı olmasını şart koşar. Bu nedenle proje kapsamında örneğin alacaklılara %50 ödeme taahhüdü veriliyorsa, borçlunun iflas etmesi durumunda alacaklıların elde edebileceği oranın %50’den düşük olacağı ortaya konulmalıdır.

  • Bağımsız denetim raporu: Borçlunun sunduğu konkordato projesinin makul ve gerçekleştirilebilir olduğuna dair, Türkiye Denetim Standartları’na uygun şekilde yapılmış bir finansal analiz raporu dosyaya eklenir.  Yetkili bağımsız denetim kuruluşları tarafından hazırlanan bu raporda, konkordato teklifinin öngörülen süre ve tutarlarda başarıya ulaşacağına dair makul güvence verilir. Bu rapor, mahkeme ve alacaklılar açısından borçlunun planının ciddiyetini ve gerçekçiliğini değerlendirme imkânı sağlar.

Yukarıdaki beş temel belge, konkordato başvurusunun omurgasını oluşturur. Bunların dışında, borçlu duruma göre ilave belgeler sunmakla da yükümlü olabilir. Örneğin şirketin varsa bağlı bulunduğu odalardan alınan faaliyet belgesi, ticaret sicil özeti, vergi borcu yoktur yazısı gibi belgeler uygulamada dosyaya eklenebilmektedir. Ayrıca konkordato harç ve avanslarının da yatırılması gerekir. Adalet Bakanlığı’nın belirlediği Konkordato Gider Avansı Tarifesi uyarınca tebligat, ilan, bilirkişi ve komiser ücreti gibi masraflar peşin olarak mahkemeye depo edilir. Belgeler eksik sunulursa veya gerekli avans yatırılmazsa mahkeme bunların tamamlanması için kısa bir süre verir; bu eksiklikler giderilmezse başvuru usulden reddedilir.  Dolayısıyla konkordato dosyasının uzmanlıkla hazırlanması, istenen tüm evrakın tam ve doğru biçimde sunulması hayati önemdedir.

Geçici mühlet ve kesin mühlet kararı

Mahkeme, konkordato talebini aldıktan sonra dosyanın şeklen yeterli olup olmadığını inceler. Eğer başvuru gerekli tüm belgeleri içeriyor ve usulüne uygunsa, mahkeme derhal geçici mühlet kararı verir. Geçici mühlet, konkordato sürecinin ilk dönemini ifade eder ve 3 ay süreyle borçluya koruma sağlar. Bu süre içinde borçlu aleyhine başlatılmış olan icra takipleri durur, yenileri açılamaz; borçlunun malları üzerindeki haciz ve tedbir işlemleri askıya alınır. Geçici mühlet kararı verilirken mahkeme, borçlunun malvarlığını korumak için gerekli diğer tedbirleri de (örneğin malvarlığına yönelik ihtiyati tedbirler) alabilir.  Ayrıca mahkeme, borçluyu denetlemek üzere geçici konkordato komiseri atar. Geçici mühlet kararı, Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilir ve ilgili alacaklılar, kurumlar bu durumdan haberdar edilir.  İlandan itibaren 7 gün içinde konkordato talebine itiraz imkânı da bulunmaktadır. 

Geçici mühlet süresi başlangıçta 3 ay olarak belirlenir. Mahkeme bu süreyi, gerekli görürse en fazla 2 ay daha uzatabilir, böylece geçici mühlet toplamda en fazla 5 ay olabilir. Geçici mühlet döneminin amacı, borçluya nefes aldırıp konkordato projesinin hazırlanması, alacaklıların durumlarının tespiti ve finansal analizlerin yapılması için zaman tanımaktır. Bu süre zarfında borçlu, faaliyetlerini komiser denetiminde sürdürür; ancak günlük işleyişini devam ettirebilir, işletmesini işletmeye devam eder. Kanun, borçlunun konkordato mühleti içinde bazı kısıtlamalara tabi olacağını belirtir: Örneğin geçici (ve kesin) mühlet altında borçlu, mahkemenin izni olmadan kefil olamaz, taşınmazlarını rehnetmez, rehinli mallarını satamaz gibi önemli işlemleri yapamaz. Bu yasaklar, borçlunun alacaklıları zarara uğratacak tasarruflarda bulunmasını önlemeyi amaçlar.

Geçici mühlet süresi dolmadan önce mahkeme, dosyanın gidişatına göre kesin mühlet verilip verilmeyeceğine karar verir.  Geçici mühlet esnasında atanan konkordato komiseri, borçlunun durumu hakkında bir rapor sunar; alacaklılardan gelen itirazlar değerlendirilir. Mahkeme, konkordatonun başarıya ulaşacağı kanaatine varırsa borçluya kesin mühlet tanınmasına hükmeder. Kesin mühlet süresi kanunen 1 yıl olup, gerekiyorsa mahkeme bu süreyi 6 ay daha uzatabilir. Yani kesin mühlet, en fazla 18 ay olarak uygulanabilir. Geçici mühlet (5 aya kadar) ile birlikte düşünüldüğünde bir konkordato süreci tüm uzatmalarla birlikte azami 23 aya kadar çıkabilir. Kesin mühlet kararı, borçlu açısından geçici mühlette sağlanan korumaların devam etmesi anlamına gelir. Kesin mühlet ile birlikte mahkeme genellikle kesin konkordato komiseri veya komiserlerini atar (geçici komiser çoğu zaman görevine devam eder). İhtiyaca göre alacaklıların temsilini sağlamak için alacaklılar kurulu oluşturulması da söz konusu olabilir. 

Özetle, geçici mühlet konkordato sürecinin ilk koruma kalkanıdır ve borçluyu acil takip baskısından kurtarır. Kesin mühlet ise konkordato planının uygulanabilmesi için tanınan daha uzun soluklu koruma dönemidir. Bu mühletler zarfında borçlu, komiser gözetiminde faaliyetlerini sürdürerek konkordato projesini hayata geçirmeye çalışır.

Konkordato komiserinin atanması ve görevleri

Konkordato komiseri, konkordato sürecinin sağlıklı işlemesi için mahkeme tarafından atanan tarafsız bir uzmandır. Genellikle hukukçu, mali müşavir veya bankacı gibi alanında uzman kişiler konkordato komiseri olarak görevlendirilir. İlk etapta geçici mühlet ile birlikte geçici konkordato komiseri atanır; kesin mühlet verilince gerek görülürse bir veya üç kişilik kesin komiser heyeti belirlenir. Konkordato komiserinin temel rolü, borçlunun faaliyetlerini denetlemek, alacaklıların haklarını korumak ve mahkemeye sürecin gidişatı hakkında rapor sunmaktır. 

Konkordato komiserinin başlıca görevlerini şöyle özetleyebiliriz. 

  • Borçluyu gözetim altında tutmak: Komiser, borçlunun tüm ticari ve mali faaliyetlerini yakından izler. Borçlunun konkordato süresi boyunca yasa gereği yapamayacağı işlemleri yapmamasını sağlar, günlük işlerin olağan seyrinde devam edip etmediğini denetler. Örneğin borçlunun anormal mal kaçırma girişimleri varsa engeller, stokların erimesi veya varlıkların değersizleştirilmesi gibi durumlara müdahele eder.

  • Borçlunun malvarlığını kayıt altına almak: Komiser, borçlunun malvarlığının envanterini çıkarır. Özellikle rehinli mallar varsa bunların kıymet takdirini yaparak değerlerini tespit eder. Bu sayede konkordato sürecinde borçlunun varlıklarının durumu net olarak ortaya konur.

  • Alacaklıları bilgilendirme ve alacak bildirimlerinin toplanması: Geçici mühlet kararının ilanıyla birlikte komiser, tüm alacaklılara konkordato talebini ve mühlet kararını duyurur. Alacaklılar, ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde alacaklarını bildirmeye davet edilir.  Komiser, kendisine yapılan alacak bildirimlerini borçlunun kayıtlarıyla karşılaştırır, varsa tutarsızlıkları not eder. (Komiserin tek tek alacak kabul veya reddetme yetkisi yoktur; ancak alacaklıların beyanlarını raporlar ve gerektiğinde borçlunun görüşünü de alır. 

    Konkordato projesinin oluşturulmasına katkı sağlamak: Özellikle kesin mühlet döneminde, komiser borçlu ile birlikte konkordato projesinin nihai halini şekillendirir. Alacaklılardan gelen geri bildirimler ışığında ödeme planının revize edilmesi, makul bir teklif haline getirilmesi konularında aracı rolü oynar. Süreç içerisinde ara raporlar hazırlayarak mahkemeyi gelişmelerden haberdar edebilir. 

    Alacaklılar toplantısını düzenlemek: Konkordato sürecinin kritik aşamalarından biri, alacaklıların konkordato teklifini değerlendirmesi ve oylamasıdır. Komiser, gerekli gördüğü takdirde (genelde kesin mühlet döneminde) alacaklılar toplantısını çağırır. Toplantıda borçlunun konkordato teklifi müzakere edilir; komiser bu toplantıya başkanlık ederek süreci yönetir. Alacaklılar teklif hakkında oy kullanır ve kabul veya ret sonucu tutanağa geçirilir.

  • Mahkemeye nihai rapor sunmak: Alacaklılar toplantısı yapıldıktan sonra, komiser oylama sonuçlarını ve konkordatonun gidişatına dair görüşünü içeren son raporunu mahkemeye sunar. Bu rapor, mahkemenin konkordato hakkında vereceği kararda önemli rol oynar.

Görüldüğü üzere konkordato komiseri, süreç boyunca hem borçlunun hem alacaklıların haklarını dengelemeye çalışan bir denetleyici konumundadır. Komiserin uzmanlığı ve titizliği, konkordatonun başarıya ulaşmasında belirleyicidir. Bu nedenle uygulamada konkordato komiserliği için deneyimli ve güvenilir kişilerin seçilmesine özen gösterilir. Ayrıca büyük ölçekli konkordato dosyalarında birden fazla komiser (heyet halinde) atanarak farklı uzmanlıkların süreç yönetimine katkı vermesi sağlanabilir.

Alacaklılarla toplantı ve borç yapılandırması

Kesin mühlet süresi içinde, borçlu ve komiser konkordato teklifini olgunlaştırdıktan sonra alacaklılar toplantısı aşamasına geçilir. Alacaklılar toplantısı, konkordato talebinin başarısı açısından kritik bir dönüm noktasıdır: Bu toplantıda alacaklılar borçlunun yapılandırma teklifini tartışır ve oylama yaparlar.

Alacaklılar toplantısının organizasyonu komiser tarafından gerçekleştirilir. Toplantının yeri ve zamanı, önceden bütün alacaklılara bildirilir ve ayrıca mahkemece ilan edilir. Toplantıya, konkordato talebine konu tüm alacaklılar davet edilir (oy kullanabilmeleri için alacaklarını süresi içinde bildirmiş olmaları gerekir). Toplantıda önce borçlu veya temsilcileri konkordato teklifinin detaylarını alacaklılara açıklar. Borçlunun konkordato ön projesinde sunduğu ödeme planı, indirim oranları, vadeler ve gerekirse ek teminat önerileri varsa bunlar tartışmaya açılır. Alacaklılar görüş ve itirazlarını dile getirebilirler. Bu aşamada komiser, hem borçluyu hem alacaklıları uzlaşıya teşvik eden bir moderatör gibi davranır.

Oylama ve kabul şartları: Tartışmalar sonunda alacaklılar konkordato teklifini oylamaya sunarlar. Kanun, konkordato projesinin kabulü için belirli çoğunluk koşulları aramaktadır. Genel olarak, konkordatonun kabul edilmesi için alacaklıların belirli bir çoğunluğunun sayı ve alacak miktarı bakımından evet oyu vermesi gerekir. İcra ve İflas Kanunu m.302’de belirtilen oranlara göre, alacaklıların en az yarısının (ve bazı durumlarda 2/3’ünün) teklifi kabul etmesi şarttır. Bu çoğunluk hesaplanırken oylamaya katılan ve teklifi kabul eden alacaklı sayısı ile bunların alacaklarının toplam tutarı dikkate alınır. Örneğin konkordato projesi alacaklılara borcun %50’sinden fazlasını ödemeyi vadediyorsa daha düşük bir çoğunluk yeterliyken, çok daha düşük bir ödeme öneriliyorsa daha yüksek bir çoğunluk aranabilir. (Basitçe ifade etmek gerekirse, teklif ne kadar sert ise onay için gereken alacaklı çoğunluğu da o kadar yüksektir.) Bu çoğunluk kriterleri sağlanamazsa konkordato teklifi alacaklılar tarafından reddedilmiş sayılır.

Kabul için gerekli çoğunluk sağlandığında, toplantı tutanağına kabul kararı geçer ve süreç mahkemenin onay aşamasına taşınır. Eğer alacaklılar teklifin revize edilmesini isterlerse, borçlu küçük değişikliklerle teklifi yeniden sunabilir ve toplantı ertelenebilir. Ancak genellikle konkordato teklifi toplantıdan önce gayriresmî olarak alacaklılarla görüşüldüğü için, oylama neticesi üç aşağı beş yukarı tahmin edilebilir.

Borç yapılandırmasının içeriği: Konkordato anlaşmasının içeriği her somut olayda farklı olabilir. Örneğin bazı konkordatolarda borçların belirli bir yüzdesinin silinmesi (feragat) ve kalanının taksitlerle ödenmesi kabul edilirken, bazılarında hiçbir alacaklı alacağından vazgeçmez ama ödemeler 1-2 yıl ertelenir. Kimi zaman da borçlu, stratejik önemdeki alacaklılara (örneğin kritik tedarikçilere) diğerlerinden farklı oranlar teklif edebilir; bu durumda imtiyazlı alacaklar ve ayrıcalıklar konusunun ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Kanun, kamu alacakları (vergi, SGK primi gibi) konusunda da konkordato kapsamında özel kurallar öngörmüştür. Genel kural, konkordato projesinin tüm adi nitelikteki alacaklıları bağladığı, rehinli ve imtiyazlı alacaklıların ise ancak rızalarıyla bu kapsama dahil olabileceğidir.  Nitekim konkordato anlaşması onaylandığında, rehinsiz ve imtiyazsız (adi) alacaklıların tamamı bu anlaşmaya uymak zorundadır; alacaklarının planlanan kısmını alıp kalanından feragat etmiş sayılırlar. Rehinli alacaklılar ise ancak kendileri konkordato teklifini kabul etmişlerse konkordatoya dahil olur, aksi halde rehinden doğan ayrıcalıkları devam eder. 

Toplantıda alacaklılar kurulunun seçilmesi de gündeme gelebilir. Alacaklılar kurulu, özellikle mühlet döneminde borçlunun yönetimine nezaret etmek üzere seçilen bir kurul olup, konkordato sürecinin ilerleyen safhalarında (özellikle malvarlığının terki konkordatosunda) daha önemli rol oynar. Adi konkordatoda ise alacaklılar kurulu oluşturulması istisnaen, çok sayıda alacaklı ve karmaşık yapılandırma söz konusuysa görülür.

Sonuç olarak, alacaklılar toplantısı konkordatonun bir borç ödeme anlaşmasına dönüşmesi için gereken demokratik süreci sağlar. Burada alınan karar, konkordato teklifinin kabul edilip mahkemeye sunulmasını veya reddedilerek sürecin sonlanmasını belirler. Konkordato avukatları, bu aşamada gerek borçluyu temsil ederek alacaklıları ikna etme çabasıyla, gerek alacaklılar tarafında müvekkillerinin çıkarlarını koruma amacıyla aktif rol alırlar.

Mahkeme kararı ve konkordatonun tasdiki

Alacaklıların gereken çoğunlukla kabul ettiği bir konkordato teklifi, artık mahkemenin tasdik (onay) kararına sunulur. Asliye Ticaret Mahkemesi, konkordato dosyasını tümüyle inceleyerek, kanunda öngörülen onay şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakar. İcra ve İflas Kanunu m.305, konkordatoyu tasdik için aranan şartları saymıştır. Bunların başlıcaları:

  • Konkordato projesindeki teklifin, borçlunun iflası halindeki muhtemel duruma göre alacaklılar için daha avantajlı olması gerekir. (Yukarıda belirtilen karşılaştırmalı tablolar bu yüzden sunulmaktadır.)

  • Teklifin, borçlunun kaynaklarıyla orantılı ve makul olması şarttır.  Yani borçlu hiç gerçekçi olmayan, gerçekleşmeyecek bir ödeme planı sunmuş olmamalıdır.

  • Alacaklılar çoğunluğu, kanunda belirtilen yeter sayı ile teklifi onaylamış olmalıdır. 

  • maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklıların (işçi alacakları gibi) tam olarak ödenmesi veya bunların rızasıyla bu alacakların teminat altına alınması; konkordato mühleti içinde komiserin izniyle yapılmış yeni borçların da (eğer alacaklıları vazgeçmemişse) güvenceye bağlanması gerekir. 

  • Ayrıca, konkordatonun tasdikine ilişkin yargılama giderleri ile konkordato onaylandığında alacaklılara hemen ödenmesi gereken tutarların (peşinatların) borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması gerekir. 

Mahkeme, bu şartların hepsinin yerine gelip gelmediğini değerlendirir. Bu aşamada konkordato komiserinin nihai raporu, alacaklı itirazları ve görüşleri, borçlunun sunduğu teminatlar gibi unsurlar da dosyada bulunur. Eğer her şey yolundaysa, mahkeme konkordato talebini tasdik eder (onaylar). Tasdik kararı, konkordato anlaşmasına mahkeme kararı niteliği kazandırır ve borçlu ile konkordato kapsamındaki tüm alacaklılar için bağlayıcı olur. Mahkeme tasdik kararını yine ilan eder ve ilgili yerlere bildirir. Tasdik ile birlikte konkordato resmen yürürlüğe girer.

Konkordatonun sonuçları: Konkordato tasdik edildiğinde borçlu, konkordato projesinde belirtildiği şekilde borçlarını ödemek zorundadır. Örneğin kabul edilen planda alacaklılara borcun %50’sinin 1 yıl içinde ödenmesi kararlaştırılmışsa, borçlu bu ödemeleri yapar. Ödemeler tamamlandığında borçlu, konkordatoyla bağlanmış tüm alacaklarına karşı borcundan kurtulur. Yani konkordato başarılı olursa borçlu, anlaşmada affedilen (ödenmeyen) borç kısımları için ibra edilmiş sayılır; alacaklılar bu kısımlar için artık hak talep edemez. Borçlu şirket veya kişi, finansal olarak yeniden dengelenmiş şekilde ticari yaşamına devam edebilir. Bu yönüyle konkordato, borçluya yeni bir başlangıç fırsatı sunar.

Eğer mahkeme, konkordatoyu tasdik etmezse veya alacaklılar yeterli çoğunlukla kabul oyu vermemişse, konkordato süreci başarısız olur. Konkordato talebinin reddi durumunda iki farklı senaryo vardır: Borçlu iflasa tabi bir kişi ise ve reddedilme nedeni borçlunun aslında ödeyebilir durumda olmaması değil de konkordatonun başarısızlığı ise, mahkeme genellikle borçlunun iflasına resen (kendiliğinden) karar verir. Nitekim Kanun, eğer borçlu şirket konkordato talep ettiğinde zaten doğrudan iflas şartları mevcutsa ve konkordato yürümeyecekse, reddedilmeyle birlikte iflasın açılacağını hükme bağlamıştır. Borçlu iflasa tabi değilse veya mahkeme iflas kararı vermiyorsa, konkordato koruması biter ve borçlunun malları üzerindeki durdurulan takipler kaldığı yerden devam edebilir. Mahkeme, konkordato onayını reddederken, alacaklıların haklarını korumak için borçlunun haczedilebilir malları üzerine ihtiyati haciz de koyabilir.  Kısacası, konkordatonun onaylanmaması borçlu için ciddi sonuçlar doğurur; çoğu zaman iflasla eş anlamlı hale gelir.

Görüldüğü gibi konkordato süreci, başvuru aşamasından mühletlere, alacaklılar toplantısından mahkeme onayına kadar birçok teknik ve hukuki detayı içerir. Bu süreçte yapılacak hatalar, eksik belgeler veya yanlış stratejiler, konkordato talebinin reddine yol açabileceğinden, sürecin uzman bir konkordato avukatı rehberliğinde yürütülmesi çok önemlidir. Aşağıda konkordato başvurusunun hangi hallerde reddedilebileceğini ve konkordato avukatının bu süreçte üstlendiği kritik rolü ele alacağız.

Konkordato Başvurusunun Reddedilme Sebepleri

Her konkordato başvurusu başarılı olacak diye bir kural yoktur. Mahkeme, borçlunun konkordato talebini çeşitli nedenlerle reddedebilir. Konkordato başvurusunun reddedilmesine yol açan başlıca sebepleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Eksik veya usule aykırı başvuru: Konkordato talebi, yukarıda belirtilen zorunlu belgeleri içermiyorsa veya gerekli konkordato avans ve harçları yatırılmamışsa mahkeme talebi baştan reddeder. Örneğin bağımsız denetim raporu sunulmamış, alacaklılar listesi eksik hazırlanmışsa ya da avans eksik yatırılmışsa konkordato süreci başlayamaz. Bu, şekil şartlarına uyulmamasından kaynaklı reddir.

  • Borçlunun mali durumunun ümit vaat etmemesi: Eğer borçlunun finansal tabloları incelendiğinde, konkordato ile dahi kurtarılamayacak derecede kötü durumda olduğu anlaşılırsa mahkeme konkordato talebini kabul etmez. Özellikle borçlunun varlıkları çok yetersiz ve gelir yaratma potansiyeli yoksa, konkordato yerine doğrudan iflasın açılması daha uygun görülebilir. Kanun, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının anlaşılması halinde talebin reddi ve (borçlu iflasa tabi ise) iflasın açılmasını öngörür.

  • Konkordato projesinin alacaklılar tarafından kabul edilmemesi: Konkordato teklifine alacaklı çoğunluğu onay vermezse, doğal olarak mahkeme onay aşamasına gelemez veya onaylamaz. Yeterli oyun sağlanamadığı bir projeyi mahkeme tasdik edemez. Bu da konkordatonun fiilen reddi anlamına gelir.

  • Teklifin kanuni şartları taşımaması: Konkordato projesi, alacaklıların iflasta elde edeceğinden daha az bir ödemeyi öngörüyorsa veya imtiyazlı alacakların durumunu ihmal ediyorsa mahkeme onay vermez. Örneğin borçlu, alacaklılara iflasta alabileceklerinden daha düşük bir yüzde teklif ederse bu tasdik engelidir. Yine mühlet içinde doğan borçların teminatı gibi koşullar sağlanmamışsa mahkeme konkordatoyu reddeder.

  • Borçlunun kötü niyeti veya ihlalleri: Borçlu, konkordato mühleti sırasında kanunun öngördüğü yükümlülüklere aykırı davranırsa da reddedilme söz konusu olur. İİK m.297, mühlet içinde borçlunun yapamayacağı işlemleri düzenler; örneğin borçlu mühlet kararı alındıktan sonra komiser izni olmadan mallarını boşaltmaya kalkarsa, alacaklıları zarara uğratma kastıyla hareket ederse veya komiserin talimatlarına uymazsa, mahkeme konkordato talebini iptal edip (borçlu iflasa tabi ise) iflas kararı verebilir. Yani konkordato sürecini kötüye kullanan borçluya müsamaha gösterilmez.

  • Borçlunun feragati: Bazı durumlarda borçlu şirket, konkordato talebinden vazgeçebilir. Özellikle borca batık şirketlerde, konkordato talebinden feragat edilirse mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebini reddeder (borçlu iflasa tabi ise bu durumda iflas kararı da söz konusu olabilir)

  • Diğer özel haller: Örneğin konkordato sürecinde alacaklılardan biri borçlunun iflasını gerektirecek bir neden ileri sürer ve mahkemece bu haklı bulunursa konkordato yerine iflas yoluna gidilebilir. Ya da konkordato mühleti içinde borçlunun mali durumu beklenmedik şekilde düzelir ve borçlarını ödeyebilir hale gelirse, artık konkordatoya gerek kalmadığı için talep reddedilebilir. (bu nadir bir durumdur, genelde konkordato sürecinde iyileşme olursa bile süreç anlaşma yapılarak sonlandırılır).

Yukarıdaki sebepler, konkordato talebinin onaylanmamasına veya sürecin erken sonlanmasına yol açar. Özellikle borçlunun kötü niyeti ve konkordato teklifinin alacaklılar lehine olmaması, mahkemelerin titizlikle baktığı hususlardır. Konkordato talebinin reddi, borçlu şirketler için çoğunlukla iflasla sonuçlandığından son derece riskli bir durumdur. Bu nedenle, konkordato başvurusunun doğru hazırlanması, dürüst bir şekilde yürütülmesi ve alacaklıların ikna edilmesi gerekir. Bu noktada devreye, aşağıda ele alınacak olan konkordato avukatı ve onun üstlendiği kritik görevler girmektedir.

Konkordato Avukatının Rolü

Konkordato süreci, hukuki yönü ağır basan ve finansal analizlerle örülü karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte konkordato avukatının rolü hem borçlular hem de alacaklılar için son derece önemlidir. Aşağıda, konkordato başvurusunda avukatın yerini, şirketler ve bireyler için sağladığı hukuki desteği ve doğru avukat seçiminin kriterlerini inceleyeceğiz.

Konkordato başvurusunda avukatın önemi

Konkordato talebinin hazırlanmasından onaylanmasına kadar geçen süreçte yapılacak işlemler, usul kuralları ve teknik ayrıntılar barındırır. Deneyimli bir konkordato avukatı, bu sürecin tüm inceliklerine hakim olarak müvekkiline rehberlik eder. Özellikle borçlu şirketler açısından, konkordato başvurusu bir yeniden yapılanma stratejisidir ve burada yapılacak hatalar şirketin kaderini belirleyebilir. İşte konkordato avukatının önemli rollerinden bazıları:

  • Dosya hazırlığı ve başvuru: Avukat, yukarıda sayılan konkordato ön projesi, finansal tablolar, alacaklı listesi ve bağımsız denetim raporu gibi belgelerin eksiksiz ve doğru hazırlanmasını sağlar. Hukuki bir çerçeve çizerek, başvurunun kanun ve yönetmeliklere uygun olmasını temin eder. Bu, sürecin daha başında olası bir usulden ret riskini ortadan kaldırır.

  • Strateji geliştirme: Her borçlunun durumu farklıdır. Avukat, müvekkilinin mali tablosunu analiz ederek en uygun konkordato teklifini geliştirmeye yardımcı olur. Ödenecek borç yüzdesinin ne olacağı, vadenin ne kadar olacağı, hangi varlıkların satılabileceği gibi kararlar hem finansal danışmanların hem de konkordato avukatının ortak çalışmasıyla belirlenir. Hukuki strateji, alacaklıların olası tepkileri ve mahkemenin yaklaşımı göz önüne alınarak oluşturulur.

  • Yasal prosedürlerin yönetimi: Konkordato sürecinde mahkemeye yapılacak talepler, itirazlara verilecek cevaplar, mühlet uzatma başvuruları, alacaklılarla yapılacak yazışmalar gibi tüm hukuki prosedürü avukat takip eder. Özellikle mühlet kararlarının alınması, ilânların yapılması, komiser raporlarının incelenmesi gibi aşamalarda yasal süreler ve usuller kritik önemdedir. Alanında uzman bir avukat, konkordato sürecinin teknik ve karmaşık hukuki düzenlemelerini profesyonelce yöneterek süreçte hata yapılmasını engeller. 

  • Müzakereler ve iletişim: Konkordato sürecinin başarısı büyük ölçüde alacaklıların ikna edilmesine bağlıdır. İyi bir konkordato avukatı, borçlu adına alacaklılarla müzakere eder, onların endişelerini giderici açıklamalar yapar, gerektiğinde ödeme planında revizyonlar yapılmasını sağlar. Aynı şekilde alacaklı tarafın avukatları da müvekkillerinin menfaatlerini korumak için borçluyla ve komiserle iletişim halindedir. Bu süreç, sadece hukuki değil aynı zamanda ticari müzakere becerileri de gerektirir.

  • Mahkeme temsilciliği: Konkordato davası boyunca, duruşmalarda ve yargı mercileri önünde borçluyu (veya alacaklıyı) avukat temsil eder. Mahkemeye yapılacak tüm beyanlar, sunulacak deliller ve itirazlar avukat eliyle gerçekleştirilir. Özellikle kesin mühlet duruşmasında ve konkordatonun tasdiki aşamasındaki duruşmada avukatın yapacağı savunma ve sunumlar çok etkili olabilir.

Sonuç olarak, konkordato süreci “oldukça teknik ve karmaşık hukuki düzenlemelere dayanmaktadır” ve bu süreçte uzman bir avukatın rehberliği hataların önüne geçerek başarı şansını artırır. Bir şirket açısından konkordato, hayat memat meselesi olabileceğinden, bu alandaki deneyimli bir hukukçunun desteği vazgeçilmezdir.

Şirketler ve bireyler için sağlanan hukuki destek

Konkordato avukatları, hem kurumsal firmalar hem de bireysel borçlular için hizmet verirler. Ancak şirketler ve gerçek kişilerin konkordato süreçlerinde bazı farklı öncelikler olabilir:

  • Şirketler için konkordato hukuki desteği: Şirketler genellikle yüklü borç miktarları, birçok alacaklı ve karmaşık finansal yapılarla konkordato talep ederler. Bu durumda konkordato avukatı, şirketin finans danışmanları ve yönetimiyle koordinasyon halinde çalışarak kapsamlı bir borç yapılandırma planı oluşturur. Şirketin faaliyet alanına özgü riskler (örneğin üretim yapan bir şirketin tedarikçileriyle ilişkisi, inşaat firmalarının projeleri, perakende şirketlerinin stok durumları vb.) göz önüne alınır ve konkordato planı buna göre şekillendirilir. Ayrıca şirketler için konkordato danışmanlığı kapsamında finansal yeniden yapılanma planları, nakit akış düzenlemeleri, gerekirse küçülme veya varlık satışı gibi konularda da hukuki danışmanlık sağlanır. Konkordato avukatı, şirketin yönetimine sürecin her adımında rehberlik ederek onların hem hukuki risklerini azaltır hem de mahkeme nezdinde güçlü bir pozisyon elde etmesine yardımcı olur. Örneğin, konkordato sürecinde işçi alacakları, kira sözleşmeleri, devam eden davalar, vergi borçları gibi çeşitli hukuki konular doğar; avukat bunların her birine yönelik gereken önlemleri (iş mahkemelerinde savunma, vergi dairesiyle görüşmeler vb.) alır. Büyük ölçekli şirketler genellikle konkordato sürecine girerken birden fazla avukat ve mali müşavirin oluşturduğu bir danışman ekibiyle çalışırlar.

  • Bireyler için konkordato hukuki desteği: Konkordato, daha çok şirketlere özgü bir müessese olarak bilinse de gerçek kişiler (örneğin birden çok işyeri olan bir esnaf, yüksek miktarda borç altına girmiş bir yatırımcı veya kefil olup da borcu üstünde kalan bireyler) de konkordato talep edebilir. Bireylerin konkordato sürecinde, şirketlerden farklı olarak ticari faaliyet devamlılığı gibi kaygılar yerine daha çok kişisel malvarlığının korunması ve borçlardan azami feragat elde edilmesi ön plandadır. Konkordato avukatı, bireysel borçluların durumuna özel çözümler geliştirir. Örneğin kişinin tek evi ipotekliyse bunun akıbeti, aile geçiminin sağlanması, borçlunun mesleki faaliyetinin sürdürülmesi gibi konular ele alınır. Hukuki destek kapsamında borçlu bireyin varlıklarına gelecek hacizlerin durdurulması, bankalarla kredi borçları için müzakereler yapılması, gerekirse alacaklılarla konkordato öncesi anlaşmalar (mahkeme dışı uzlaşmalar) sağlanması gibi adımlar atılır. Birey borçlular genellikle daha sınırlı sayıda alacaklıya sahip olduğundan, avukatları aracılığıyla alacaklılarla dava dışı görüşmeler yaparak mahkeme onayına gerek kalmaksızın anlaşma sağlama yoluna da gidebilirler (bu, mahkeme dışı konkordato veya basit borç yapılandırması şeklinde olabilir). Sonuç olarak konkordato avukatı, birey borçlunun maddi durumunu iyice analiz edip ona en uygun borç ödeme planını oluşturmak ve bunu alacaklılara kabul ettirmek için çalışır.

Hem şirketler hem bireyler için, konkordato avukatının temel işlevi hukuki süreci sorunsuz işletmek ve müvekkilinin menfaatlerini azami ölçüde korumaktır. Ayrıca avukat, mühlet döneminde ortaya çıkabilecek günlük meselelerde (örneğin mühlet kararına rağmen icra takibi başlatan alacaklı olursa buna itiraz etmek, sözleşmelerin feshi durumlarında hukuki adımlar atmak, borçlu şirket konkordato altındayken yeni sözleşmeler yapacağı zaman gereken izinleri almak gibi) müvekkiline yol gösterir.

Konkordato avukatı seçerken dikkat edilmesi gerekenler

Konkordato sürecinin hassasiyeti, bu alanda çalışacak avukatın seçiminde de titiz olunmasını gerektirir. Konkordato avukatı seçerken aşağıdaki kriterlere dikkat edilmelidir:

  • İflas ve konkordato konusunda deneyim: Her avukatın uzmanlık alanı farklı olabilir. Konkordato, icra-iflas hukukunun özel bir alanıdır ve sürekli değişen mevzuata tabidir. Bu nedenle, konkordato başvurusu yapacak borçluların özellikle daha önce konkordato veya iflas erteleme süreçlerinde çalışmış, bu dosyalarda başarı elde etmiş avukatları tercih etmeleri önemlidir. Avukatın konkordato ve yeniden yapılandırma konusundaki tecrübesi, karşılaşılabilecek sorunlara hızlı çözüm üretmesini sağlar.

  • Finansal okuryazarlık ve analiz yeteneği: Konkordato avukatının, temel finansal tabloları ve işletme faaliyetlerini anlayabilecek yetkinlikte olması büyük avantajdır. Zira konkordato dosyası hazırlanırken bilanço, gelir tablosu, nakit akışı gibi konular içinde çalışılır. Avukatın bu konuları doğru yorumlayabilmesi, bağımsız denetim raporlarını kavrayıp gerektiğinde sorgulayabilmesi gerekir. Böylece müvekkilinin durumunu hem alacaklılara karşı daha iyi savunur hem de gerçekçi bir plan kurulmasına katkı sağlar.

  • Müzakere ve iletişim becerisi: Konkordato süreci, hukuki bir müzakere sürecidir. Bu nedenle avukatın sadece mahkeme ile değil, alacaklılarla iletişimi de çok iyı olmalıdır. İyi bir konkordato avukatı, sert tartışmaların yaşanabildiği alacaklılar toplantısında sakin ve ikna edici bir tutumla müvekkilinin teklifini savunabilmelidir. Aynı zamanda, alacaklı avukatlarıyla veya alacaklılarla gayriresmî görüşmeler yürütmek, uzlaşma zemini aramak da bu işin parçasıdır. Dolayısıyla, insan ilişkilerinde başarılı ve çözüm odaklı bir avukat tercih edilmelidir.

  • Bölgesel tecrübe ve network: Konkordato davaları her ne kadar kanunla düzenlenmiş olsa da, uygulamada mahkemeden mahkemeye bazı farklılıklar gösterebilir. Özellikle büyük şehirlerde belirli mahkemeler konkordato konusunda uzmanlaşmıştır (HSK, İstanbul gibi büyük illerde konkordato için 1., 2. ve 3. Asliye Ticaret Mahkemelerini görevlendirmiştir. Bu bakımdan, başvuru yapılacak bölgedeki mahkemelerin uygulamalarını bilen, oradaki konkordato komiserleriyle ve bilirkişilerle geçmiş deneyime sahip avukatlar süreci daha rahat yönetebilir. Örneğin İstanbul’da konkordato tecrübesi olan bir avukat, mahkemenin hangi tür planlara daha sıcak baktığını, hangi belgelerin özellikle altının çizilmesi gerektiğini bilecektir.

  • Referanslar ve başarı geçmişi: Avukat seçerken mümkünse daha önce konkordato sürecini başarıyla tamamlamış şirketlerin referansları dikkate alınmalıdır. Aynı şekilde, konkordato avukatının geçmişteki davalarında alacaklıları mı yoksa borçluları mı temsil ettiği, kaç dosyada görev aldığı gibi bilgiler karar vermede etkili olabilir.

  • Takım çalışması yeteneği: Konkordato süreci tek bir kişinin yürütebileceği bir iş değildir. Avukat, çoğu zaman finans danışmanları, denetçiler, şirketteki yöneticiler, bazen kriz iletişim uzmanları ile birlikte çalışır. Bu ekip çalışmalarına yatkın, işbirliğine açık bir avukat, müvekkili için daha verimli olacaktır.

Sonuç olarak konkordato avukatı seçimi, konkordato sürecinin başarısında doğrudan rol oynar. Doğru avukat, borçluyu yasal mayınlı arazide güvenle yürütürken alacaklılara karşı da etkili bir savunma ortaya koyar. Özellikle İstanbul ve Marmara Bölgesi gibi konkordato vakalarının yoğun olduğu yerlerde, deneyimli bir konkordato avukatı ile çalışmak konkordato talebinin başarı şansını belirgin biçimde artırır.

İstanbul ve Marmara Bölgesi'nde Konkordato Hizmetleri

Türkiye genelinde konkordato uygulaması tek bir kanuna dayansa da, bölgesel farklılıklar ve yerel mahkeme uygulamaları sürecin pratiğinde etkili olabilmektedir. Özellikle İstanbul ve Marmara Bölgesi, ekonominin kalbi olmaları nedeniyle konkordato taleplerinin en yoğun yaşandığı bölgelerdir. Bu nedenle, bölgede konkordato hizmeti alırken bazı noktalara dikkat etmek gerekir:

Bölgesel farklılıklar ve mahkeme uygulamaları

İstanbul, Kocaeli, Bursa, Tekirdağ gibi Marmara Bölgesi illeri sanayinin ve ticaretin merkezi konumundadır. İstatistikler, konkordato başvurularının coğrafi dağılımında İstanbul’un ilk sırada yer aldığını göstermektedir. Örneğin, 2018 yılında konkordato mühleti alan 1.549 şirket/kişinin 477’si İstanbul merkezliydi; onu 167 ile Ankara, 115 ile İzmir takip ediyordu. Marmara Bölgesi’nde İstanbul dışındaki önemli sanayi şehirlerinden Gebze’de 46, Bursa’da 34 konkordato vakası görülmüştü. Bu veriler, İstanbul ve çevresinde konkordatonun ne kadar yoğun kullanıldığını ortaya koymaktadır.

Bölgenin ekonomik büyüklüğü ve iş hacmi, mahkemelerin iş yüküne de yansımıştır. İstanbul’da konkordato davalarına bakmakla görevli birden fazla Asliye Ticaret Mahkemesi vardır (HSK’nın görevlendirmesiyle genellikle 1., 2. ve 3. Asliye Ticaret Mahkemeleri konkordato taleplerini alır). Bu mahkemeler, Türkiye’nin başka yerlerindeki mahkemelere nazaran çok daha fazla sayıda konkordato dosyası görmüş ve bu alanda önemli bir tecrübe biriktirmişlerdir. İstanbul’daki uygulama, kimi zaman diğer illere göre daha sistematiktir: Örneğin bağımsız denetim raporlarının formatı, komiser atamalarında izlenen yöntem, alacaklı toplantılarının düzenlenişi gibi konularda İstanbul mahkemeleri bir rutin oturtmuştur. Marmara Bölgesi’nin diğer gelişmiş illerinde de (örneğin Kocaeli, Bursa) benzer şekilde konkordato davalarında uzmanlaşmış heyetler bulunur.

Buna karşın Anadolu’nun daha az konkordato vakası görülen yerlerinde, mahkemeler için konkordato yeni bir deneyim olabildiğinden süreç biraz daha yavaş veya farklı ilerleyebilir. İstanbul ve Marmara’da hâkimler, özellikle 2018 sonrası konkordato furyasından sonra gelen yasal düzenlemelere oldukça hakimdiler ve kötüniyetli konkordato başvurularını ayırt etme konusunda da tecrübe kazandılar. Örneğin konkordato koşullarının suiistimal edilmesini önlemek amacıyla, İstanbul mahkemeleri bağımsız denetim raporlarını çok dikkatli incelemekte, gerçekten ciddi bir iyileşme planı sunmayan şirketlere mühlet vermeme eğilimi gösterebilmektedir.

Bölgesel ekonomik dinamikler de konkordato süreçlerini etkileyebilir. İstanbul gibi mega kentlerde alacaklı profili genelde bankalar, büyük tedarikçiler, finans kuruluşlarıyken; daha küçük illerde alacaklılar arasında esnaflar veya yerel küçük işletmeler olabilir. İstanbul’da bir konkordato davasında onlarca banka ve finans kurumu taraf olurken, küçük bir ilde birkaç yerel firma ve bankanın yer aldığı daha sınırlı bir çevre söz konusu olabilir. Bu durum, alacaklılarla iletişim ve ikna stratejisini de etkiler. Büyük alacaklıların olduğu dosyalarda kurumsal müzakereler ön plana çıkarken, küçük yerlerde daha kişisel diyaloglar etkili olabilmektedir.

Özetle, İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde konkordato hizmeti alırken o bölgenin tecrübeli hukukçularıyla çalışmak önemlidir. Yerel mahkeme uygulamalarını bilen, o bölgedeki konkordato komiserleriyle daha önce çalışmış, alacaklı çevrelerinin yaklaşımlarına aşina avukatlar sayesinde süreç daha öngörülebilir hale gelecektir. Zaten bu bölgedeki pek çok hukuk bürosu konkordato alanında uzman ekipler barındırmakta ve sadece konkordato ile iflas özelinde danışmanlık vermektedir.

Deneyimli avukatlarla çalışmanın önemi

İster borçlu olsun ister alacaklı, İstanbul ve Marmara gibi yoğun bölgelerde konkordato ile karşı karşıya kalan herkes için deneyimli bir konkordato avukatıyla çalışmak kritik öneme sahiptir. Bunun nedenleri şöyle açıklanabilir:

  • Hızlı aksiyon ve iş yükü yönetimi: Büyük şehirlerde mahkemelerin iş yükü fazla olduğu için süreçte gecikmeler yaşanabilir. Deneyimli bir avukat, dosyanın takibini sıkı yaparak gereksiz gecikmeleri önler, mahkeme kalemleriyle iletişimi etkin yürütür. Ayrıca aynı anda birden fazla hukuki cephede savaşmak gerekebilir (icra takipleri, davalar, itirazlar). Deneyimli avukatlar ekipleriyle birlikte bu yoğunluğun üstesinden gelebilir.

  • Alacaklı psikolojisini anlama: Özellikle İstanbul’da bankalar ve büyük şirketler konkordato başvurularına bazen mesafeli yaklaşırlar, çünkü sık kötüye kullanıma şahit olmuşlardır. Tecrübeli bir konkordato avukatı, büyük alacaklıların endişelerini bilir ve konkordato projesini hazırlarken bu endişelere ön alacak şekilde adımlar attırır. Örneğin bankalar genelde konkordato planlarında güçlü teminat görmek ister; avukat, müvekkiline buna uygun teklif hazırlaması yönünde telkinde bulunabilir.

  • Karmaşık dosyalara hakimiyet: Marmara Bölgesi’ndeki pek çok şirket, birbirine kefil, grup şirket yapısı içinde veya uluslararası işlemler yapan yapılardır. Böyle karmaşık durumlarda konkordato dosyası da çapraşık hale gelir (karşılıklı borçlar, teminat ilişkileri, grup içi alacak verecek dengesi vb.). Deneyimli avukatlar bu çok aktörlü yapıları çözümleyip, konkordato planına entegre edebilir. Hatta gerekirse grup şirketleri için toplu konkordato stratejileri geliştirebilir.

  • Yerel ilişki ağı: İstanbul’da veya Marmara’da yıllardır çalışan konkordato avukatları, çoğu zaman konkordato komiserleri, bağımsız denetim şirketleri, mahkeme bilirkişileri ile bir profesyonel ilişki ağına sahiptir. Bu, işlerin daha hızlı yürümesine katkıda bulunabilir. Örneğin avukat, hangi bağımsız denetim şirketinin raporlarının mahkemede daha muteber görüldüğünü tecrübe etmiştir ve müvekkiline o denetim firmasıyla çalışmasını önerebilir. Ya da daha önce belli bir konkordato komiseriyle çalışmışsa, ondan beklentilerin ne olacağı konusunda müvekkilini doğru yönlendirebilir.

  • Krizi yönetme becerisi: Konkordato çoğu zaman bir kriz hali olduğundan, panik ile yanlış kararlar alınabilir. Deneyimli bir avukat, sürecin stresi altında müvekkilini sakinleştirir, rasyonel ve hukuk zemininde kararlar almasını sağlar. Özellikle çalışanlar, tedarikçiler, kamuoyu nezdinde oluşabilecek olumsuz algıyı yönetmek için de şirketlere yol gösterir. Gerekirse konkordato süreciyle eş zamanlı olarak bir iletişim planı oluşturulmasına katkı verir (bu, avukatın yanısıra PR uzmanlarının da dahil olabildiği bir konudur, ancak avukat yasal çerçeveyi çizer).

İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde konkordato ilan eden pek çok büyük firma olmuştur ve bu firmaların bir kısmı doğru hukuk desteği sayesinde yeniden faaliyetlerini düzene koyabilmiştir. Dolayısıyla bölgedeki rekabetçi piyasa koşullarında, konkordato avukatının uzmanlığı şirketin yeniden yapılanma başarısını doğrudan etkiler. Hem borçlular hem de alacaklılar için, konkordato sürecinde deneyimli bir avukatla çalışmak hak kayıplarını önleyecek, süreci hızlandıracak ve belirsizlikleri asgariye indirecektir.

Sıkça Sorulan Sorular

Konkordato ile ilgili internette en çok merak edilen sorular ve cevapları aşağıdadır:

Konkordato nedir?

Konkordato, borçlarını ödemekte zorlanan bir borçlunun, mahkeme gözetiminde alacaklılarıyla yaptığı borç ödeme anlaşmasıdır. Bu anlaşma sayesinde borçlu, borçlarının bir kısmını ödeyerek kalanı için muafiyet veya vade alır; alacaklılar da iflas halinde alabileceklerinden daha fazla tahsilat yapmayı hedefler. Özetle konkordato, iflasın önüne geçmek için başvurulan bir borç yapılandırma yoludur. Borçlu konkordato ilan ettiğinde hukuken iflas etmiş sayılmaz, faaliyetlerine devam eder ancak mahkeme ve konkordato komiseri denetiminde, alacaklılarla anlaşmaya çalışır. Çoğunluk tarafından kabul edilip mahkemece onaylanan konkordato planı, tüm adi alacaklıları bağlayan resmi bir anlaşma niteliği kazanır.

Konkordato ile iflas arasındaki fark nedir?

İflas, borçlunun tüm malvarlığının hukuken tasfiyesine yol açan, borçlunun ticari itibarını ağır zedeleyen bir süreçtir. İflasta borçlunun malvarlığı üzerindeki yönetim tamamen iflas idaresine geçer; borçlu artık malvarlığını kontrol edemez. Konkordato ise iflasın aksine bir kurtarma operasyonudur. Konkordato mühleti içinde borçlu işletmesini ve malvarlığını kontrol etmeye (bazı kısıtlarla) devam eder. İflasta alacaklılar genelde alacaklarının küçük bir kısmını alabilirken, konkordatoda alacaklılar daha yüksek bir oranda tahsilat yapma şansı bulur. Ayrıca konkordato sürecinde borçlu, iflasın getirdiği ticari kısıtlamalara (örneğin iflas eden tacirin yeniden ticaret yapamaması gibi) maruz kalmaz. İflas, ticari hayatın sonu gibiyken; konkordato, borçluya ikinci bir şans tanır. Örneğin iflas eden bir şirket tasfiye edilirken, konkordato ilan eden bir şirket faaliyetlerine devam ederek borçlarını yapılandırır. Kısaca, iflas tasfiye, konkordato ise rehabilitasyon sürecidir.

Kimler konkordato ilan edebilir?

Borçlarını ödeyemeyen veya vadesi geldiğinde ödeyememe riski bulunan her borçlu konkordato talep edebilir. Buna şirketler, tacirler, esnaflar ve hatta iflasa tabi olmasa bile borç batağındaki gerçek kişiler dahildir. Ayrıca, eğer borçlu iflasa tabi bir kişi ise (örneğin bir şirket) ve alacaklının da o borçlu hakkında iflas isteme hakkı varsa, ilgili alacaklı da mahkemeden konkordato süreci başlatılmasını talep edebilir. Uygulamada konkordato başvurularının çoğu borçlu şirketler tarafından yapılsa da, bireysel borçluların konkordato talepleri de görülmektedir. Önemli olan, borçlunun borç yapılandırmasıyla düze çıkma ihtimalinin bulunmasıdır; tamamen ümitsiz durumdaki kişiler için konkordato yerine iflas gerekebilir.

Konkordato başvurusu nasıl yapılır?

Konkordato başvurusu, borçlunun (veya alacaklı ise alacaklının) yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi’ne konkordato talebini içeren bir dilekçe sunmasıyla yapılır. Bu dilekçeye kanunen bazı belgelerin eklenmesi şarttır: Borçlunun borçlarını hangi planda ödeyeceğini gösteren konkordato ön projesi, borçlunun tüm malvarlığı ve borç durumunu ortaya koyan finansal tablolar ve belgeler, alacaklıların listesı, konkordato teklifinin alacaklılar bakımından iflasa göre daha avantajlı olduğunu gösterir karşılaştırmalı tablo ve bağımsız denetim raporu başlıca belgelerdir. Ayrıca konkordato giderleri için tarifeye göre hesaplanan avans mahkemeye depo edilir. Başvuru dilekçesi ve ekleri tam olunca mahkeme aynı gün geçici konkordato mühleti kararı verebilir. Başvurunun doğru ve eksiksiz hazırlanması için genellikle bir konkordato avukatı ile çalışılması tavsiye edilir, zira usul eksikleri halinde talep hemen reddedilebilir.

Konkordato süreci ne kadar sürer?

Konkordato süreci, mahkemenin verdiği mühlet kararlarıyla sınırlanmıştır. İlk olarak mahkeme genellikle 3 ay süreli geçici mühlet kararı verir.  Bu geçici mühlet, zorunlu hallerde 2 ay daha uzatılabilir (toplamda en fazla 5 ay geçici mühlet) Geçici mühlet bitmeden mahkeme durumu değerlendirir ve konkordatonun mümkün olduğuna kanaat getirirse 1 yıllık kesin mühlet kararı verir. Kesin mühlet süresi de gerektiğinde 6 ay uzatılabilir. Tüm uzatmalar kullanıldığında konkordato süreci en çok 23 aya kadar uzayabilir. Bu süreler içinde konkordato teklifi oylanıp mahkemece onaylanmazsa süreç başarısız olur. Özetle, konkordato ilanından (geçici mühlet başlangıcından) konkordatonun onaylanmasına kadar kabaca 1,5 – 2 yıl arası bir süre öngörülmelidir. Ancak alacaklılarla anlaşma daha erken sağlanırsa süreç fiilen daha kısa sürebilir; mahkeme onayıyla konkordato daha erken de kesinleşebilir.

Konkordato ilan eden bir şirket faaliyetlerine devam edebilir mi?

Evet, konkordato ilan eden bir şirket normal faaliyetlerine (bazı sınırlamalarla) devam edebilir. Konkordato talebi, şirketin tüzel kişiliğini ortadan kaldırmaz veya yönetime el konulması anlamına gelmez. Şirket yönetimi görevine devam eder, üretim veya hizmet faaliyetleri sürer, çalışanlar çalışmaya devam eder. Ancak konkordato mühleti içinde şirketin bazı önemli işlemleri kısıtlanır. Örneğin, mahkeme izni olmadan kefalet veremez, gayrimenkul satamaz, işletmenin olağan faaliyetini aşan malvarlığı tasarruflarında bulunamaz.Bu kısıtlamaların amacı, şirketin malvarlığının konkordato sürecinde azalmasını engellemektir. Şirket konkordato ilan ettiğinde genellikle alacaklılara borç ödemeleri durdurulur (mühlet süresince eski borçlar ödenmez) ancak çalışan maaşları gibi yeni doğan borçlar genellikle ödenmeye devam eder. Hatta kanun, mühlet içinde komiser izniyle yapılan mal ve hizmet alımlarının bedellerinin zamanında ödenmesi gerektiğini belirtir. Bu da şirketin konkordato sırasında faaliyetini sürdürebilmesi içindir. Sonuç olarak konkordato ilan eden bir şirket, adeta yoğun bakımda tedavi görürken yaşam faaliyetlerini sürdürmeye çalışan bir hasta gibidir; kontrollü şekilde işine devam ederek iyileşmeye çalışır.

Konkordato komiseri kimdir, ne iş yapar?

Konkordato komiseri, mahkemenin konkordato süreci için atadığı bağımsız denetçi/yönetici diyebileceğimiz kişidir. Komiserin görevi, konkordato boyunca borçlunun faaliyetlerini denetlemek, alacaklıların haklarını gözetmek ve süreç hakkında mahkemeye rapor sunmaktır. Konkordato ilan edildiğinde mahkeme borçluya hemen bir (veya gerekirse üç kişilik) komiser atar. Komiser, borçlunun mali durumunu inceleyerek konkordato projesinin gerçekçi olup olmadığını değerlendirir; borçlunun defterlerini tutar, malvarlığı listesi çıkarır, alacaklılardan alacak bildirimlerini toplar. Ayrıca borçlunun konkordato teklifinin şekillenmesine yardımcı olur, alacaklılarla borçlu arasında iletişim sağlar. Alacaklılar toplantısını komiser düzenler ve toplantıda başkanlık yapar. Tüm bu süreç sonunda komiser, konkordatonun gidişatı hakkında ayrıntılı bir rapor hazırlayıp mahkemeye sunar. Mahkeme, konkordatonun onaylanıp onaylanmayacağına dair karar verirken komiserin raporunu dikkate alır. Özetle, konkordato komiseri sürecin hakemi ve gözetmenidir; borçlunun kötü niyetli işlemler yapmasını önler, alacaklıların eşit muamele görmesini sağlar ve mahkemeye yol gösterir.

Konkordato talebi reddedilirse ne olur?

Konkordato talebinin reddedilmesi, borçlu açısından istenmeyen bir durumdur ve ciddi sonuçlar doğurur. Eğer konkordato başvurusu baştan (geçici mühlet dahi verilmeden) reddedilmişse, borçlu konkordato korumasından yararlanamaz ve alacaklılar derhal icra takibi yapmaya devam edebilir. Daha kritik olan, konkordatonun tasdik edilmemesi (onaylanmaması) hâlidir. Mahkeme kesin mühlet sonunda konkordato projesini onaylamazsa veya alacaklıların gerekli çoğunluğu sağlanamadığı için zaten onaya sunulamazsa, konkordato süreci sona erer. Borçlu iflasa tabi bir kişi (örneğin bir şirket) ise ve konkordato reddi anında hâlâ borca batık durumdaysa, mahkeme çoğunlukla borçlunun iflasına karar verir. Yani konkordato kalkınca şirkete doğrudan iflas kararı gelebilir. Borçlu iflasa tabi değilse (örneğin gerçek kişi) konkordato reddedilse bile iflas kararı verilemez ama borçlu korumasız kalır; alacaklılar hemen haciz işlemlerine başlayabilir. Ayrıca İcra İflas Kanunu’na göre mahkeme, konkordato tasdikini reddederken borçlunun mallarının tamamına ihtiyati haciz koyabilir. Bu, alacaklıların haklarını korumak için alınan bir tedbirdir; redden sonra alacaklılar koşullar oluşursa hızla bu haczi icraya çevirebilirler. Kısaca konkordato talebi reddedilirse, borçlu için iflas yolu görünür veya en azından çok sayıda icra takibiyle karşı karşıya kalır. Bu yüzden konkordato sürecinin ehil kişilerce yürütülmesi ve mümkün olduğunca reddedilmeye mahal vermeyecek şekilde yönetilmesi çok önemlidir.

Sonuç olarak:konkordato avukatı” anahtar kelimesiyle aranan bu kapsamlı rehberde, konkordatonun ne olduğu, türleri, işleyiş süreci, reddedilme nedenleri ve bu alandaki avukatların rolü detaylı biçimde ele alınmıştır. Konkordato, doğru kullanıldığında zor durumdaki şirketler ve bireyler için hayati bir çıkış yoludur. Özellikle İstanbul ve Marmara Bölgesi gibi ekonomik aktivitenin yüksek olduğu yerlerde konkordato uygulamaları yoğunlaştığından, bu bölgelerde uzmanlaşmış avukatlardan destek almak başarı şansını artırmaktadır. Unutulmamalıdır ki konkordato bir ekip işidir: Borçlu, avukat, denetçi, komiser ve alacaklılar el ele verirse ekonomik sıkıntılar aşılabilir ve iflasın ağır sonuçlarından kaçınılabilir. Bu rehberi okuyan işletme sahipleri ve borçlular için en büyük tavsiye, erken hareket etmeleri ve konkordato sürecine girmeyi düşünüyorlarsa deneyimli bir konkordato avukatından profesyonel danışmanlık almayı ihmal etmemeleridir.