İmar Avukatı: İmar Hukuku ve Davalar Hakkında Kapsamlı Rehber

Avukat Bilal ALYAR

İmar Avukatı: İmar Hukuku ve Davalar Hakkında Kapsamlı Rehber İmar hukuku, şehirlerin planlı ve düze
İmar Avukatı: İmar Hukuku ve Davalar Hakkında Kapsamlı Rehber İmar hukuku, şehirlerin planlı ve düze

İmar Avukatı Nedir?

İmar avukatı, imar hukuku alanında uzmanlaşmış olan ve bu alandaki hukuki işlemlerle ilgili danışmanlık ve temsil hizmetleri sunan bir avukattır. İmar hukuku, inşaat ve arazi kullanımı ile ilgili yasal düzenlemeleri kapsadığından, imar avukatları, müvekkillerine bu kapsamda hukuki destek sağlar. Özellikle şehir planlaması, yapı izinleri, kat mülkiyeti, kamulaştırma ve imar davaları gibi konular, imar avukatının iş sahası içindedir.

İmar avukatlarının görev alanları oldukça geniştir. Bu avukatlar, müvekkillerinin projelerinin yasalara uygun şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla, yerel idarelerle ve diğer kamu kurumlarıyla etkileşime girerler. İmar avukatları, yapı ruhsatı alma süreçlerinde, itiraz süreçlerinde ve ihtiyaç duyulduğunda mahkeme aşamalarında müvekkillerini temsil eder. Ayrıca, imar hukuku çerçevesinde karşılaşılabilecek hukuki anlaşmazlıkların çözümünde de önemli bir rol oynar.

Bu meslek, günümüzde özellikle inşaat sektörünün büyümesiyle birlikte giderek daha fazla önem kazanmaktadır. İmar avukatları, müvekkillerine yasal haklarını korumak ve onlara en uygun hukuki çözümleri sunmak suretiyle, projelerin başarılı bir şekilde hayata geçirilmesine katkıda bulunur. İmar hukukunun karmaşık ve sürekli değişen yapısı, bu alanda uzmanlaşmış avukatların gerekliliğini artırmaktadır. Sonuç olarak, imar avukatları, hem bireyler hem de kurumlar için kritik bir destek mekanizması işlevi görmektedir. Bu meslek grubunu anlamak, imar hukuku ile ilgili sorunlara etkili bir yaklaşım geliştirmek açısından büyük önem taşımaktadır.

İmar Hukuku Nedir?

İmar hukuku, şehirlerin düzenli ve planlı gelişmesini sağlamak amacıyla oluşturulmuş yasal düzenlemeler bütünüdür. Bu hukuk dalı, kentlerin fiziksel yapısının ve çevresinin nasıl şekilleneceğini belirleyerek, toplumsal yaşamın sürdürülebilirliğini hedefler. İmar hukukun temel amacı, ekolojik dengeyi korumak ve kamu yararını gözetmektir. Böylece, yapıların ve kentsel alanların inşa edilmesi, onarılması ve kullanılmasına ilişkin normlar ortaya konulmuştur.

Bu alanın kapsamı oldukça geniştir ve birçok temel kavramı içinde barındırır. Örneğin, "imar planı" kavramı, bir şehrin ya da bölgenin fiziksel gelişim sürecinin ana hatlarını belirleyen, mekansal düzenlemeleri içeren bir belgedir. Ayrıca, "parsel" terimi, tapu kaydında yer alan ve belirli sınırları olan bir arazi parçasını ifade eder. Bu kavramlar, imar hukuku çerçevesinde yürütülen işlemlerin doğru ve etkili bir şekilde gerçekleştirilmesine olanak tanır.

İmar hukuku, Türkiye'de çeşitli yasalar ve yönetmeliklerle düzenlenmektedir. Bu yasalar, imar durumunu belirleme, yapı ruhsatı alma süreçleri ve usulsüzlükler gibi konuları kapsamaktadır. 3194 sayılı İmar Kanunu, bu alanda en önemli mevzuat olarak öne çıkar. Bu kanun, yerel yönetimlerin imar planları hazırlama yetkisini tanırken, aynı zamanda bu planların uygulanmasını denetleme görevini de taşır. Sonuç olarak, imar hukuku, yaşam alanlarının daha düzenli ve sağlıklı bir şekilde gelişimi için kritik bir rol oynamaktadır.

İmar Hukukunda Temel Kavramlar

İmar hukuku, kentsel planlama ve yapılaşma süreçlerini düzenleyen hukuk dalıdır. Bu bağlamda, belirli temel kavramlar, imar hukukunun anlaşılabilmesi için kritik bir öneme sahiptir. Öncelikle "imar planı" teriminden bahsedilmelidir. İmar planı, bir bölgede hangi yapıların inşa edileceği, bu yapıların yükseklikleri, kullanım alanları ve bunların yerleşim düzeni hakkında bilgi veren resmi bir belgedir. Bu plan, bir şehrin ya da ilçenin gelecekteki gelişimini şekillendiren en önemli unsurlardan biridir.

Diğer önemli bir kavram ise "ruhsat"tır. Yapı ruhsatı, belirli bir inşaat projesinin yasal olarak inşa edilebilmesi için gerekli olan izindir. Bu ruhsat, genellikle imar planına uygun olarak verilir ve yapı sahibinin, inşaatın tüm aşamalarının yasal çerçevede gerçekleştiğinden emin olmasını sağlar. Ruhsatsız veya izinsiz yapılan yapılar, "kaçak yapı" olarak adlandırılır. Kaçak yapılar, imar hukuku çerçevesinde çeşitli hukuki sorunlar doğurabilir ve bu tür yapılar için yıkım ve para cezası gibi yaptırımlar söz konusu olabilir.

Bir diğer temel kavram, "kat mülkiyeti"dir. Kat mülkiyeti, bir binanın birden fazla sahip tarafından paylaşıldığı durumları ifade eder. Bu hukukî terim, özellikle apartmanlar ve çok katlı binalar için geçerlidir ve mülk sahiplerinin hakları ve sorumluluklarını belirler. İmar hukuku kapsamında yer alan bu kavramlar, yerel yönetimler ve inşaat sektörü için hayati öneme sahiptir. Her bir kavram, hukuki süreçlerde farklı roller üstlenmektedir ve bu nedenle iyi anlaşılması gerekmektedir.

İmar Davaları ve Süreçleri

İmar hukuku, yapıların, arazi kullanımının ve yerleşim planlarının düzenlenmesini kapsayan bir hukuk dalıdır. Bu çerçevede, imar davaları, imar hukuku çerçevesinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü için oldukça önemlidir. İmar davaları birçok çeşide ayrılmakta olup, her biri kendine özgü süreçler içermektedir.

İmar davaları genellikle dört ana grupta toplanabilir: imar iptal davaları, imar tazminat davaları, yapı ruhsatı iptal davaları ve kamulaştırma davaları. İmar iptal davaları, bir imar planının veya düzenlemesinin iptali amacıyla açılabilir. Yapı ruhsatı iptal davaları ise, yapılan diğer bir yapı ruhsatının hukuka aykırı olduğunu iddia etmek amacıyla açılırken, imar tazminat davaları, mülk sahiplerinin uğradığı zararın tazmini için söz konusu olmaktadır. Kamulaştırma davaları ise, belirli bir kamu yararı gözetilerek özel mülklerin kamulaştırılması sürecinde ortaya çıkan anlaşmazlıkları çözmeyi hedefler.

İmar davası açmak isteyen bir kişi, öncelikle yerleşim alanında yetkili olan kurumlara başvurarak dava için gerekli belgeleri ve izinleri temin etmelidir. Ardından, dava dilekçesi hazırlanarak ilgili mahkemeye sunulmalıdır. Bu süreçte, davanın hangi tür imar davasına girdiği ve hangi yasal dayanaklar kullanıldığı büyük önem arz eder.

Dava süreci, mahkeme duruşmaları, tarafların delilleri sunması ve tanıkların dinlenmesi gibi aşamaları içermektedir. Her aşamada dikkatli bir şekilde hazırlık yapılması, davanın sonucunu etkileme potansiyeline sahiptir. İmar hukuku konusunda uzman bir avukat ile çalışmak, sürecin daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesine ve hak kaybının yaşanmamasına yardımcı olacaktır.

İmar Planı Değişiklikleri

İmar planı değişiklikleri, bir bölgenin fiziksel gelişiminin yönlendirilmesi için kritik öneme sahiptir. İmar hukuku çerçevesinde, bu değişikliklerin hukuki boyutları dikkate alınarak, ilgili mevzuata uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. İmar planı, belirli bir bölgedeki yapılaşma, yeşil alanlar, yollar ve alt yapılar gibi unsurları düzenleyen bir belgedir. Bu nedenle, plan değişiklikleri; arazi sahipleri, geliştirme şirketleri ve yerel yönetimler için önemli sonuçlar doğurabilir.

İmar planı değişiklikleri gerçekleştirilirken, hukuki süreçlerin titizlikle takip edilmesi gereklidir. Bu süreçte, imar avukatları kritik bir rol oynamaktadır. İmar avukatları, bu değişikliklerin yürütülmesi sırasında ilgili belgelerin hazırlanmasında, başvuru süreçlerinin yönetilmesinde ve hukuki danışmanlık sağlamakta önemli bir görev üstlenirler. İmar hukukuna dair bilgileri sayesinde, başvuru sahiplerine, en uygun stratejiyi belirlemeleri konusunda yardımcı olurlar. Ayrıca, gerekli belgelerin eksiksiz ve doğru bir şekilde hazırlanması, plan değişikliğinin hızlı bir şekilde onaylanabilmesi açısından önemlidir.

İmar planı değişikliği için gereken belgeler genellikle arasında başvuru dilekçesi, değişiklik yapılması talep edilen alanın mevcut ve önerilen imar planları, yapı yaklaşım mesafelerini gösteren kroki ve proje dosyalarını içerir. Başvuru işlemleri, yerel idareler tarafından belirlenen prosedürlere göre yürütülmelidir. Bu aşamada, imar avukatının uzmanlığı, sürecin sorunsuz işlemesi için hayati bir öneme sahiptir.

Kaçak Yapıların Yasal Durumu

Kaçak yapılar, imar hukuku açısından oldukça karmaşık bir durum arz etmektedir. İmar hukuku, yapıların yasal çerçevede inşa edilmesi, kullanılması ve korunmasına yönelik düzenlemeleri kapsar. Ancak, yasadışı olarak inşa edilen yapılar genellikle bu çerçevenin dışındadır ve çeşitli yasal sonuçlara yol açabilir. Türkiye’de kaçak yapıların durumu, Belediyeler Kanunu ve İmar Kanunu çerçevesinde değerlendirilmektedir. İlgili kanunlar, kaçak yapıların yıkımını ve bu yapıların sahiplerine uygulanan cezaları detaylandırmaktadır.

Kaçak yapıların yıkım süreçleri, genellikle belediye başkanlıkları tarafından yürütülmektedir. Yapı, izinsiz inşa edildiği tespit edildiğinde, ilgili idare yazılı bir bildirimde bulunur. Bildirimde belirtilen süre içerisinde yapının yıkılmaması durumunda, bağlı kuruluşlar tarafından yıkım işlemi gerçekleştirilir. Yıkım süreci, yapının türüne, bulunduğu alana ve yapı sahibinin itiraz süreçlerine göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu süreçlerde bireylerin karşılaştığı zorluklar, hukuki danışmanlık eksikliği, yapının bulunduğu yerin değerinin kaybolması ve sosyal baskılar gibi etkenler içermektedir.

Yasal sürecin bir diğer boyutu ise kaçak yapının sahibine uygulanan cezaları kapsamaktadır. Kaçak yapı sahiplerine, yapı için verilen yönetmeliklere aykırılık nedeniyle idari para cezası uygulanabilir. Cezaların miktarı, yapının özelliklerine ve yerel düzenlemelere bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ayrıca, kaçak yapıların yıkımı sırasında mülk sahipleri, mahkemelere itiraz edebilme hakkına sahiptirler. Ancak bu süreç, hızlıca sonuçlanmayabilir ve daha fazla zaman ve kaynak harcamasını gerektirebilir.

Kentsel Dönüşüm Davaları

Kentsel dönüşüm, şehirlerin fiziksel, sosyal ve ekonomik yapısının iyileştirilmesi amacıyla yürütülen süreçler bütünüdür. Bu süreç, genellikle eski veya depreme dayanıksız yapıların yıkılması, yeniden inşa edilmesi ve çevresel düzenlemelerin yapılmasıyla gerçekleşir. Kentsel dönüşüm davaları, bu süreç içerisinde yaşanan anlaşmazlıkların hukuki çerçevede çözüme kavuşturulması amacıyla açılan davalardır. Bu davalar, genellikle mülkiyet hakları, kamulaştırma, tazminat talepleri gibi konuları içermektedir.

Kentsel dönüşüm projeleri, hem kamu hem de özel sektördeki aktörlerin katılımını gerektirir. Bu bağlamda, tarafların hakları ve yükümlülükleri oldukça önemlidir. Mülk sahipleri, dönüşüm sürecinde projenin kapsamını, planlama aşamasını ve uygulama sürecini dikkatle incelemelidirler. Aynı zamanda, projeye karşı çıkan mülk sahipleri, dava açma hakkına sahip olup, sürecin hukuka uygunluğunu sorgulama olanağına erişebilirler. Bu aşamada imar avukatları, mülk sahiplerine rehberlik ederek, haklarının korunmasına yönelik doğru adımların atılmasında yardımcı olurlar.

İmar avukatlarının rolü, kentsel dönüşüm davaları sürecinde oldukça kritik bir öneme sahiptir. Bu uzmanlar, mülk sahiplerinin haklarını savunmak için gerekli tüm hukuki süreçleri yürütmekte, ayrıca müzakerelerin yönetilmesinde de önemli bir yer tutmaktadır. Dönüşüm sürecinin karmaşıklığı nedeniyle, imar avukatı seçimi, tarafların elde edebileceği hukuki kazanımları doğrudan etkilemektedir. Bu sebeple, kentsel dönüşüm davalarında avukatların deneyimi ve uzmanlığı, sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi açısından büyük bir avantaj sağlamaktadır.

İmar Avukatı: İmar Hukuku ve Davalar Hakkında Kapsamlı Rehber

İmar hukuku, şehirlerin planlı ve düzenli gelişimini sağlamak için arazi kullanımı, yapılaşma ve planlama kurallarını düzenleyen bir hukuk dalıdır. Bu alanda ortaya çıkan hukuki sorunlar teknik ve karmaşık olabileceği için imar avukatı olarak adlandırılan uzman avukatlara ihtiyaç duyulur. İmar avukatları; imar planı değişikliklerinden inşaat ruhsatlarına, kaçak yapı işlemlerinden kentsel dönüşüm davalarına kadar geniş bir yelpazede hukuki destek sunarlar. Bu kapsamlı makalede, imar avukatı nedir ve ne iş yapar sorusundan başlayarak Türkiye'deki imar hukukunun ana konularını herkesin anlayabileceği şekilde ele alıyoruz. Her bir bölümde, ilgili konuya dair temel bilgiler ve olası hukuki süreçler açıklanmakta, gerektiğinde yasal dayanaklardan bahsedilmektedir. Makalenin sonunda ise imar hukuku konusunda profesyonel yardım almanın önemi vurgulanacaktır.

İmar Avukatı Nedir, Ne İş Yapar?

İmar avukatı, imar hukuku alanında uzmanlaşmış, özellikle imar planları ve yapılaşma ile ilgili mevzuata hakim avukatı ifade eder. Bu avukatlar imar planlarının hazırlanması, değiştirilmesi veya iptali süreçlerinde danışmanlık yapar ve uyuşmazlık durumunda müvekkillerini temsil ederakademikhukuk.org. Özellikle idare hukukunun bir alt dalı olan imar hukuku, belediyeler ve diğer idari kurumlar tarafından alınan imar kararlarına karşı itiraz ve dava süreçlerini içerir. İmar avukatları hem idari davalarda (örneğin bir imar planının iptali ya da ruhsat iptaline karşı dava) hem de ceza davalarında (örneğin ruhsatsız yapılaşma halinde açılan imar kirliliğine neden olma davaları) görev alabilirler.

İmar hukuku teknik detaylar barındırdığı için, bu alanda uzmanlaşmış avukatlar şehir planlama ilkelerine ve güncel mevzuata hakimdir. Bir imar avukatı, müvekkillerine şu konularda yardımcı olur:

  • Yeni imar planı hazırlanması veya mevcut planlarda değişiklik yapılırken hak kaybına uğranmaması için hukuki danışmanlık vermek

  • İmar planı değişikliğine itirazlar ve plan iptali davalarında vatandaşları veya şirketleri temsil etmek

  • Yapı ruhsatı (inşaat izni) ve yapı kullanma izin belgesi (iskan) başvurularında destek olmak; ruhsatın iptali veya iskan verilmemesi gibi durumlarda hukuki yollara başvurmak

  • Kaçak yapı tespiti, yıkım kararları ve imar para cezaları ile ilgili idari işlemlere karşı itiraz ve iptal davalarını yürütmek

  • İmar kirliliğine neden olma suçu kapsamında açılan ceza davalarında sanıkları veya şikayetçileri temsil etmek

  • Kentsel dönüşüm projelerinde hak sahiplerine danışmanlık yapmak, riskli yapı tespitine itiraz ve benzeri süreçlerde hukuki destek sunmak

  • Yapı Kayıt Belgesi iptali gibi İmar Barışı sonrasındaki uyuşmazlıklarda müvekkillerinin haklarını savunmak

  • Belediyelere karşı her türlü imar davası (örneğin haksız kamulaştırma, eksik altyapı, imar uygulaması hataları vb.) açmak ve takip etmek

Görüldüğü üzere, imar avukatları bireylerin ve kurumların imar kaynaklı sorunlarında hak kaybını önlemek ve idareye karşı yasal süreçleri etkin şekilde yürütmek için önemli bir rol üstlenir. İmar konularında alınacak yanlış bir adım, maddi kayıplara veya geri dönüşü zor sonuçlara yol açabileceğinden, imar avukatından alınan uzman görüşü ve desteği büyük önem taşır.

İmar Planı Değişiklikleri ve İtiraz Süreçleri

İmar planı, bir bölgedeki arsaların hangi amaçlarla (konut, ticaret, park, yol vb.) kullanılacağını ve yapılaşma koşullarını belirleyen, belediyelerce onaylanan planlardır. Zaman içerisinde ihtiyaçlar değişebildiğinden imar planlarında değişiklik yapılması gerekebilir. İmar planı değişikliği, mevcut planın ihtiyaçları karşılamaması durumunda yapılan revizyon anlamına geliravirfansengul.com. Plan değişikliklerinin, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına ve imar mevzuatına uygun şekilde, gerekli teknik incelemeler yapılarak gerçekleştirilmesi zorunluduravirfansengul.com. Aksi takdirde yapılan değişiklikler hukuka aykırı sayılabilir ve iptal davalarına konu olabilir.

İmar planı değişikliği yapıldığında veya yeni bir imar planı onaylandığında, plan askı adı verilen ilan sürecine çıkarılır. 3194 sayılı İmar Kanunu’na göre belediye sınırları içerisindeki planlar, onay tarihinden itibaren ilgili idare tarafından bir ay süreyle ilan edilir ve vatandaşlar bu süre zarfında plana itiraz edebilirleravirfansengul.com. Yapılan itirazlar, belediye meclisi (ya da il genel meclisi) tarafından 15 gün içinde değerlendirilerek karara bağlanıravirfansengul.com. İtiraz neticesinde plan tekrar incelenir; itiraz kısmen veya tamamen kabul edilirse plan revize edilebilir, reddedilirse olduğu gibi kesinleşir.

Vatandaşlar, imar planlarının içeriğinden olumsuz etkileniyorsa itiraz mekanizmasını kullanabilecekleri gibi, doğrudan yargı yoluna da başvurabilirler. Kanunen, plana itiraz etmek zorunlu bir yol değildir; etkilenen kişiler itiraz etmeden doğrudan dava açma hakkına da sahiptiravirfansengul.com. Eğer itiraz edilmeksizin doğrudan iptal davası açılacaksa, dava açma süresi planın ilan süresi bitiminden itibaren başlar ve 60 gündüravirfansengul.com. Yani plan askıdan indikten sonra, ilgililer 60 gün içinde idare mahkemesinde planın iptali için dava açabilirler. Bu noktada önemli bir detay: Plan askıdayken (ilan süresi devam ederken) dava açılamaz, zira plan bu süre sonunda kesinleşmiş sayılıravirfansengul.com. Eğer önce idareye itiraz edilmişse ve itiraz reddedilmişse, genellikle ret kararının tebliğinden itibaren yine 60 gün içinde yargı yoluna gitmek gerekir.

Plan değişikliklerine karşı dava açılırken, değişikliğin şehircilik ilkelerine aykırılığı, kamu yararı bulunmaması veya usul eksiklikleri gibi hukuki gerekçeler öne sürülebilir. Örneğin, plan değişikliği belli bir kişiye veya şirkete haksız avantaj sağlıyorsa, yeşil alanları azaltıp bölgenin yaşam kalitesini düşürüyorsa ya da mevzuata aykırı işlemler barındırıyorsa, idare mahkemesi planı iptal edebilir. Bu gibi teknik konularda bir imar avukatı, şehir plancıları ile de iş birliği yaparak müvekkillerinin haklarını savunur ve gerekli itiraz dilekçelerini, dava dilekçelerini hazırlar. Sonuç olarak, imar planı değişikliklerine zamanında itiraz etmek veya dava açmak, sonradan telafisi güç zararlara uğramamak için kritik bir adımdır.

Yapı Ruhsatı ve Yapı Kullanma İzin Belgesi İle İlgili Uyuşmazlıklar

Herhangi bir yapıyı inşa etmek veya mevcut bir yapıda esaslı tadilat yapmak için yapı ruhsatı (inşaat izni) alınması zorunludur. Yapı ruhsatı, projenin imar planına, mevzuata ve teknik şartlara uygun olduğunu gösteren ve belediye veya il özel idaresi tarafından verilen resmi izindir. İnşaat tamamlandıktan sonra ise yapının kullanılabilmesi için yapı kullanma izin belgesi alınması gerekir. Yapı kullanma izin belgesi, yaygın adıyla iskan ruhsatı veya kısaca iskan, binanın projesine uygun şekilde bitirildiğini ve oturmaya/elverişli olduğunu teyit eden belgedir. Bu iki belge, yapılaşma sürecinin kritik adımlarıdır ve bunlara ilişkin birçok uyuşmazlık yaşanabilmektedir.

Yapı ruhsatı ile ilgili uyuşmazlıklar: Bir inşaat ruhsatı başvurusu çeşitli nedenlerle reddedilebilir veya geciktirilebilir. Örneğin, projenin imar planına aykırı bölümleri varsa, gereken bütün belgeler sunulmadıysa ya da arsada mülkiyet sorunları mevcutsa belediye ruhsat vermeyebilir. Böyle bir durumda projeyi gerçekleştirmek isteyen yatırımcı veya müteahhit, eksikleri gidererek yeniden başvuru yapabileceği gibi, reddin haksız olduğunu düşünüyorsa idari yargıda ruhsat verilmesi için dava da açabilir. Bazen de belediye, verilen bir inşaat ruhsatını sonradan iptal edebilir. Örneğin, komşu parselden gelen itirazlar sonucunda veya ruhsat verilirken bir hata yapıldığı fark edilirse ruhsatın iptali söz konusu olabilir. Ruhsatın iptali, inşaat halindeki bir projeyi durma noktasına getireceğinden, inşaat sahipleri bu işleme karşı idare mahkemesinde iptal davası açma yoluna giderler. İmar avukatları, ruhsatın iptalinin hukuka aykırı olduğunu (mesela ruhsatın usulüne uygun verildiğini ve sonradan iptal gerekçesinin dayanaksız olduğunu) ortaya koyarak müvekkillerinin inşaatlarını sürdürebilmelerini sağlamaya çalışır.

Ruhsat konusunda bir diğer uyuşmazlık türü, komşuların ve üçüncü kişilerin açtığı davalardır. Özellikle büyük projelerde, çevre sakinleri yeni inşaatın kendi mülkiyet haklarını ihlal ettiğini iddia ederek ruhsatın iptalini talep edebilirler. Örneğin yeni bina mevcut binaların manzarasını tamamen kapatıyorsa veya bölgenin altyapısına aşırı yük getirecekse, çevre halkı "plan değişikliği olmadan böyle bir proje yapılamaz" gerekçesiyle dava açabilir. Mahkemeler bu tür davalarda, yapılan inşaatın imar planına ve mevzuata uygun olup olmadığına bakar; eğer bir aykırılık varsa ruhsatı iptal edebilir. Bu nedenle, ruhsat aşamasında itirazları minimize etmek için şeffaf ve yasalara uygun bir süreç yürütmek önemlidir.

Yapı kullanma izin belgesi (iskan) ile ilgili uyuşmazlıklar: İnşaat tamamlandıktan sonra belediye yetkilileri binanın projeye ve ruhsata uygun yapılıp yapılmadığını denetler. Eğer projesine uygun tamamlanmamış kısımlar varsa veya gerekli alt yapı bağlantıları eksikse iskan belgesi vermeyi reddedebilirler. İskan alamayan bir bina resmi olarak kullanıma açılamaz; su, elektrik, doğal gaz abonelikleri yapılamayabilir veya yapı kullanılamaz durumda sayılır. Bu durumda müteahhit veya bina sahipleri, eksikleri tamamlamaya çalışır. Ancak bazen belediye ile müteahhit arasında anlaşmazlık çıkabilir: Müteahhit binayı kurallara uygun bitirdiğini düşündüğü halde belediye eksik veya aykırı işler tespit edebilir. Böyle durumlarda iskan belgesinin verilmemesine karşı idare mahkemesinde dava açılabilir. Mahkeme, gerekli incelemeyi yaparak binanın iskan alıp alamayacağı konusunda bir karar verir. Eğer belediyenin ret kararı haksız bulunursa, iskan belgesinin verilmesi sağlanabilir.

Bazı durumlarda yapı kullanma izni verildikten sonra bile sorunlar çıkabilir. Örneğin, iskân alındıktan sonra binada mevzuata aykırı değişiklikler yapılırsa (sonradan kaçak kat ilavesi gibi) belediye binanın kullanımına dair kısıtlamalar getirebilir veya hatta iskan belgesini iptal yoluna gidebilir. Bu, bina sakinleri için ciddi sonuçlar doğurur. Böyle bir durumda da hukuki süreç başlatılarak iskanın iptaline karşı yargı yoluna başvurmak gerekebilir.

Özetle, yapı ruhsatı ve iskân belgesi süreçleri, teknik olduğu kadar hukuki açıdan da önemlidir. İmar avukatı, bu süreçlerde ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklarda müvekkillerine yol gösterir, gerekli durumlarda itiraz ve dava dilekçelerini hazırlar. Hem hak sahiplerinin projelerini hayata geçirebilmesi, hem de komşu haklarının korunması için bu süreçlerin hukuka uygun ilerlemesi sağlanır.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu ve Yaptırımları

İmar mevzuatına aykırı yapılaşma, yalnızca idari yaptırımlarla değil aynı zamanda ceza yaptırımıyla da karşılaşabilir. Türk Ceza Kanunu’nun 184. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçu, ruhsatsız veya ruhsata aykırı şekilde bina yapmak ya da yaptırmak fiilini cezalandırmaktadır. Başka bir deyişle, inşaat izni olmadan bina inşa etmek veya verilen izne aykırı bir yapı ortaya çıkarmak kanunen suç kabul edilir. Bu suçu işleyenler, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırbarandogan.av.tr. Suçun oluşması için inşa edilen şeyin "bina" niteliğinde olması (insanların içine girip barınabileceği yapı) ve normalde ruhsata tabi bir yapının izinsiz gerçekleştirilmesi gerekir.

TCK 184 sadece inşaatı yapanı değil, aynı zamanda bu yasa dışı inşaata zemin hazırlayan bazı diğer fiilleri de suç kapsamına alır. Örneğin, ruhsatsız olarak başlatılmış bir inşaatın şantiyesine elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmek de suç olarak tanımlanmıştırbarandogan.av.tr. Yine, yapı kullanma izni alınmamış (iskan olmayan) bir binada herhangi bir sınai faaliyete izin vermek de bu madde kapsamında cezalandırılırbarandogan.av.tr. Bu ek düzenlemeler, kaçak yapılaşmanın dolaylı yoldan desteklenmesini de önlemeyi amaçlamaktadır.

İmar kirliliği suçu işlendiğinde uygulanacak yaptırımlar: Kanunda öngörülen temel yaptırım hapis cezasıdır. Tipik olarak savcılık, belediyenin tespiti üzerine ruhsatsız yapı hakkında soruşturma başlatır ve sorumlular hakkında ceza davası açılır. Davaya bakan ceza mahkemesi, fiilin sabit olduğunu gördüğünde sorumlulara hapis cezası verebilir. Uygulamada bu cezalar, sanığın sabıkasız oluşu veya diğer şartlara göre ertelenebilir ya da adli para cezasına çevrilebilir; ancak sonuçta bir suç kaydı oluşacaktır. Bu nedenle, imar kirliliği suçu ciddiye alınması gereken bir durumdur.

Kanun koyucu, imar kirliliğine yol açan kişiye bir düzeltme imkânı da tanımıştır. TCK 184/5 maddesine göre, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yapılan binayı sonradan imar planına ve ruhsat şartlarına uygun hale getiren kişi hakkında kamu davası açılmaz; açılmışsa düşerbarandogan.av.tr. Yani, kişi kaçak yapısını yıkarak ya da gerekli ruhsatları alarak mevzuata uygun hale getirirse, ceza sorumluluğundan kurtulur. Bu hüküm, kaçak yapı sahiplerini, yapılarını yasallaştırmaya teşvik eden bir düzenlemedir. Ancak elbette yapının yasal hale getirilmesi her zaman mümkün olmayabilir (örneğin imar planına aykırı konumda ise) veya süreç içinde idari yaptırımlar (yıkım, para cezası) zaten uygulanmış olabilir.

İmar avukatı bu suç kapsamında müvekkillerine iki şekilde yardımcı olur: Birincisi, eğer müvekkil hakkında imar kirliliği suçundan dava açılmışsa ceza mahkemesinde etkin bir savunma yapar. Örneğin, yapının ruhsata tabi olmadığını veya sanığın kusurunun bulunmadığını ileri sürebilir. İkincisi, müvekkile proaktif danışmanlık vererek, yapıyı mümkünse imara uygun hale getirip ceza soruşturmasını düşürmeye çalışır. İmar kirliliği suçuyla karşılaşmamak için en iyi yol, en baştan ruhsatlı ve yasal zeminde inşaat yapmaktır. Ancak bir hata sonucu veya zorunluluktan ötürü ruhsatsız yapılaşma durumu ortaya çıkmışsa, en kısa sürede konunun uzmanı bir avukata başvurmak ve yasal yollarla sorunu çözmeye çalışmak gerekir.

Kaçak Yapıların Yıkımı ve Hukuki Süreçler

Halk arasında kaçak yapı olarak tabir edilen ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılar, imar hukukunun en önemli müdahale konularından biridir. Bir yapının kaçak olarak inşa edildiği tespit edildiğinde, idare (belediye veya ilgili idare) derhal belirli işlemleri başlatır. Bu süreç, hem idari yaptırımları hem de cezai yaptırımları içerir ve mal sahipleri için ciddi sonuçlar doğurabilir. Aşağıda, kaçak yapı tespitinden yıkıma kadar uzanan hukuki süreci adım adım açıklıyoruz:

  • Yapı Tatil Tutanağı Düzenlenmesi: Kaçak veya imara aykırı bir inşaat tespit edildiğinde ilk adım olarak belediyenin fen işleri görevlileri tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca yapı tatil tutanağı düzenleniravirfansengul.com. Bu tutanak, o andaki inşaat durumunu tespit eden ve inşaatın durdurulduğunu (mühürlendiğini) belirten bir belgedir. İnşaat alanına genellikle kırmızı bir mühür ve tutanak asılarak, inşai faaliyetlerin devamı yasaklanır.

  • Tapuya Bildirim: İdare, kaçak yapıyı tespit ettikten sonra bu durumu ilgili tapu müdürlüğüne bildirir. Tapu kütüğünün beyanlar hanesine, yapının imar mevzuatına aykırı olduğuna dair bir şerh konuluravirfansengul.com. Bu, taşınmazı satın almak isteyen üçüncü kişilerin durumdan haberdar olması ve resmiyette de kaydının bulunması içindir.

  • İdari Para Cezası: Kaçak yapı fiili, aynı zamanda idari para cezasını gerektiren bir kabahattir. İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca, ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapı yapan kişilere belirli bir hesaplama yöntemiyle imar para cezası veriliravirfansengul.com. Bu ceza, yapının büyüklüğüne, aykırılığın türüne göre değişen ciddi miktarlar olabilir. Para cezası, yapı tatil tutanağı düzenlendikten sonra genellikle kısa sürede tebliğ edilir.

  • Süre Verme ve Yıkım Kararı: Yapı tatil tutanağı tutulduktan sonra, eğer mümkünse, yapıyı yasallaştırmak için mal sahibine bir mühlet tanınabilir. Kanunen, en fazla bir ay içinde ya yapı için ruhsat alınmalı ya da yapıyı ruhsata uygun hale getirecek düzeltmeler yapılmalıdıravirfansengul.com. Bu süre içinde hiçbir adım atılmazsa, belediye encümeni aynı Kanun’un 32. maddesine dayanarak yıkım kararı alıravirfansengul.com. Yani yapının sahibine "sen yıkmazsan biz yıkacağız" denir. Alınan yıkım kararı da ilgili kişilere tebliğ edilir.

  • Ek Para Cezası: Verilen süre sonunda kaçak yapı halen mevzuata aykırı durumda kalmışsa, yıkım kararının yanı sıra ek idari para cezaları da gündeme gelir. İmar Kanunu 42. maddeye göre ikinci bir ceza olarak, aykırılığın giderilmemiş olması sebebiyle artırılmış para cezası verilebiliravirfansengul.com. Böylece, mal sahibi üzerinde caydırıcılık artırılır.

  • Ceza Davası: İdari yaptırımların yanında, yukarıda bahsedilen imar kirliliğine neden olma suçu kapsamında ceza mahkemesinde dava açılması da sürecin bir parçasıdıravirfansengul.com. Belediye, durumu Cumhuriyet Savcılığı’na bildirir ve sorumlular (yapıyı yapan, yaptıran veya yardımcı olanlar) hakkında ceza soruşturması başlar. Akabinde Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava görülür.

Yukarıdaki süreç, bir kaçak yapının tespitiyle başlayan otomatik bir silsiledir. Peki, yapı sahibi hukuken ne yapabilir? Öncelikle, yapı tatil tutanağına ve akabinde verilen para cezasına karşı idareye itiraz etme veya idari yargıya başvurma hakkı vardır. Ancak genellikle bunlar kısa sürede uygulandığı için, esas kritik konu yıkım kararına karşı hukuki süreçtir. Yıkım kararı tebliğ edildiğinde, mal sahibi idare mahkemesinde iptal davası açabilir. Bu davada, yapının yıkımını gerektirmeyecek bir durum olduğunu veya prosedürde eksiklik olduğunu ileri sürerek, kararın hukuka aykırılığını savunur. İdare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verirse, dava sonuçlanana kadar yıkım yapılamaz. Bu nedenle, yıkım kararı alan mal sahiplerinin vakit kaybetmeden bir imar avukatına başvurarak yürütmeyi durdurma talepli dava açması çok önemlidir; aksi halde belediye ekipleri yıkımı gerçekleştirebilir ve dava sonradan kazanılsa bile yapı fiilen ortadan kalkmış olabilir.

İmar avukatları, kaçak yapılar konusunda müvekkillerini hem idari hem cezai süreçlerde temsil eder. İdari tarafta; para cezasının yanlış kişiye kesilmesi, hesap hataları veya yıkım kararının hukuka aykırı olması gibi yönlerden davalar yürütürler. Nitekim uygulamada bazen cezalar yanlış şahıslara yazılabilmekte (örneğin arsa sahibine yerine müteahhide yazılması gerekirken) ve bu durumda dava neticesinde ceza iptal edilmektediravirfansengul.comavirfansengul.com. Cezai tarafta ise, yukarıda bahsedilen TCK 184 kapsamındaki davalarda savunma yaparlar. Kaçak yapı konusu, hem mal sahipleri için maddi kayıp riski hem de hukuki yaptırımlar açısından ciddi sonuçlar doğurduğu için, bu süreçte uzman bir avukatla çalışmak hak kayıplarını en aza indirecektir.

Kentsel Dönüşüm Davaları ve Avukatın Rolü

Son yıllarda şehirlerde eskiyen ve depreme dayanıklı olmayan yapıların yenilenmesi için kentsel dönüşüm uygulamaları hız kazanmıştır. Kentsel dönüşüm, özellikle 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli yapıların yıkılıp yeniden yapılmasını veya riskli alanların komple yenilenmesini ifade eder. Bu süreç, hem teknik hem de hukuki birçok adımı içerir ve paydaşlar (mülk sahipleri, kiracılar, yatırımcılar, idareler) arasında anlaşmazlıklar doğması muhtemeldir. İmar hukuku avukatları, kentsel dönüşüm sürecinin her aşamasında önemli roller üstlenirler.

Kentsel dönüşümde en sık karşılaşılan hukuki süreçlerden biri, riskli yapı tespitine ilişkin itiraz ve davalardır. Bir binanın riskli (deprem açısından dayanaksız) olduğu teknik raporla tespit edilip ilgili idarece onaylandığında, bu karar mal sahiplerine tebliğ edilir. Mal sahiplerinin, binanın aslında riskli olmadığı kanaatindelerse veya raporda hata olduğunu düşünüyorlarsa, 15 gün içinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın belirlediği teknik kurula itiraz etme hakları vardırkulacoglu.av.tr. Bu itiraz, teknik açıdan raporu yeniden değerlendirtme amacı taşır. İtiraz reddedilirse veya malikler doğrudan yargı yoluna gitmek isterse, 30 gün içinde idare mahkemesinde iptal davası açabilirlerkulacoglu.av.tr. Bu davada raporun usulüne uygun hazırlanıp hazırlanmadığı, binanın gerçekten risk taşıyıp taşımadığı gibi hususlar tartışılır. Mahkeme, eğer bilimsel olarak bina riskli değilse veya prosedür hatası varsa, "riskli yapı" kararını iptal edebilir. Ancak genelde mahkemeler, gerçekten riskli binaların dönüşümünü engellememek adına çok açık hatalar olmadıkça bu raporları iptal etmez; bunun yerine vatandaşların can güvenliğini önceleyen bir tutum takınır.

Bir diğer hukuki süreç, kentsel dönüşüm alanı ilan edilen bölgelerle ilgilidir. Bazen bir veya birkaç bina değil, bir mahalle veya ada bazında alan "riskli alan" ya da "rezerv yapı alanı" ilan edilir. Bu kararlara karşı da Danıştay nezdinde iptal davaları açılabilir. Malikler, bölgelerinin haksız yere riskli alan ilan edildiğini düşünürse, kararın Resmi Gazete’de ilanından itibaren genellikle 30 gün içinde dava açmalıdır. Bu davalarda, o bölgenin gerçekten belirtilen riskleri taşıyıp taşımadığı veya kamu yararının gözetilip gözetilmediği incelenir.

Kentsel dönüşüm projelerinde maliklerin kendi aralarındaki anlaşmazlıkları da hukuki sürece yansır. Kanuna göre, bir binadaki kat maliklerinin en az üçte ikisi dönüşümde anlaşırsa, kalan üçte bir azınlık bazı haklarını kaybedebilir. Örneğin, anlaşmayı imzalamayan maliklerin hisseleri, Bakanlık onayıyla açık artırmada satılabilir. Bu durum, evini/kayesini kaybetmek istemeyen malikler açısından endişe vericidir. Ancak azınlıkta kalan malikler de hukuken tamamen korumasız değillerdir: Öncelikle, sürecin kanuna uygun ilerleyip ilerlemediğini denetleyebilirler. Üçte iki çoğunluk sağlanırken usulsüzlükler yapıldıysa (örneğin tebligat eksikleri, karar yeter sayısının yanlış hesaplanması gibi) bu işlemlere karşı dava açabilirler. Ayrıca, satışa çıkarılan mülklerinin değer tespiti, paylaştırma esasları gibi konularda itiraz hakları mevcuttur. İmar avukatları bu noktada, azınlık malikleri temsil ederek daha adil bir sonuç elde etmeye çalışır veya çoğunluk malikleri temsil ederek sürecin hızlı ve doğru ilerlemesini sağlar.

Kentsel dönüşüm sözleşmeleri de önemli bir konudur. Maliklerin kendi aralarında veya bir müteahhit firmayla yaptıkları inşaat sözleşmeleri, sürecin belkemiğidir. Bu sözleşmelerde dairelerin nasıl paylaşılacağı, inşaatın ne kadar sürede tamamlanacağı, gecikme olursa ne olacağı, kira yardımları gibi pek çok detay bulunur. Taraflar arasında sözleşme şartlarına uyulmamasından doğan davalar da sıktır. Örneğin müteahhit inşaatı sözleşmede belirtilen sürede bitiremezse malikler tazminat isteyebilir; ya da malikler sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmezse müteahhit sözleşmeyi feshetmek isteyebilir. Bu gibi durumlarda hukuki süreç genellikle tazminat veya fesih davaları şeklinde görülür. Kentsel dönüşüm hukuku konusunda uzman avukatlar, bu sözleşmelerin hazırlanması aşamasında müvekkillerine danışmanlık yaparak ileride çıkabilecek sorunların önüne geçer, anlaşmazlık doğarsa da müvekkil lehine çözüm üretmeye çalışırlar.

Kentsel dönüşüm sürecinde hak sahiplerine devlet tarafından sağlanan bazı destekler de vardır (örneğin, anlaşma sağlanırsa belirli süre kira yardımı yapılması gibi). Ancak bu hakların takibi ve doğru kullanılması için de bilgi sahibi olmak gerekebilir. Avukatlar, müvekkillerinin bu haklardan azami ölçüde yararlanması konusunda da yol gösterir.

Özetle, kentsel dönüşüm davaları çok çeşitli ve karmaşık olabilir: Riskli yapıya itirazdan tutun daire paylaşımına, sözleşme ihtilaflarından idari kararların iptaline kadar geniş bir alanı kapsar. İmar avukatının rolü, sürecin her aşamasında müvekkilinin çıkarlarını korumak, yasal yolları kullanarak en doğru sonuca ulaşmasını sağlamaktır. Unutulmamalıdır ki kentsel dönüşüm, hem büyük bir fırsat hem de yanlış adımlarda ciddi hak kayıplarına yol açabilecek bir süreçtir; bu nedenle hukuki destek almak neredeyse bir gerekliliktir.

Yapı Kayıt Belgesi İptali ve Açılabilecek Davalar

2018 yılında yürürlüğe giren ve kamuoyunda İmar Barışı olarak bilinen düzenleme ile, belirli tarih öncesine kadar yapılmış ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılar için Yapı Kayıt Belgesi alma imkânı tanındı. Yapı Kayıt Belgesi (YKB), bir yapının devlet tarafından kayıt altına alındığını ve imar cezalarından muaf tutulduğunu gösteren bir belge olup, o yapının belirli koşullarla kullanılmasına izin verir. Ancak YKB, bir yapı ruhsatı veya iskan yerine geçmez; sadece mevcut durumu yasallaştırmaya yönelik idari bir belgedir. İmar Barışı geçici bir düzenlemeydi ve başvuru süresi sonunda yeni başvuru alınmadı. Ancak bu süreçte milyonlarca yapı kayıt belgesi verildi ve sonrasında bazı hukuki sorunlar gündeme geldi.

En önemli sorunlardan biri, yapı kayıt belgesinin iptal edilmesi durumudur. İdare (Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı), eğer bir yapıyla ilgili alınmış YKB’nin yanlış veya yanıltıcı beyana dayandığını tespit ederse, belgeyi iptal edebilir. Örneğin, yapı sahibi başvuruda yapıyı 2017’den önce yapılmış gibi gösterdiyse ama gerçekte 2018’de inşa ettiyse, ya da yapının alanını az gösterip daha düşük harç ödediyse, bu durumda sonradan yapılan incelemelerde gerçeğe aykırılık ortaya çıkarsa belge iptal edilir. Yine Boğaziçi öngörünüm, SİT alanı, kıyı kenar çizgisi gibi İmar Barışı kapsamı dışında kalan alanlarda verilen yapı kayıt belgeleri de tespit edildiğinde hükümsüz sayılabilir. Yapı kayıt belgesinin iptaline dair idari işlemler, ilgili maliklere tebliğ edilir ve yapıyı tekrar kaçak duruma düşürürbilginhukuk.av.tr. Yani YKB iptal edildiğinde, sanki o yapı hiçbir zaman imar affından yararlanmamış gibi, eski kaçak statüsüne geri döner.

YKB iptaline karşı mal sahiplerinin en önemli hakkı, idari yargıda iptal davası açmaktır. Yapı kayıt belgesi iptal işlemi bir idari işlem olduğundan, malikler tebliğ tarihinden itibaren genellikle 60 gün içinde idare mahkemesinde dava açabilirlermihci.av.tr. Bu davada iptal gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığı tartışılır. Örneğin, mal sahibi beyanında doğru bilgi verdiğini, idarenin yanlış değerlendirme yaptığını savunabilir. Ya da gerçekten bazı ek yapılar 2017 sonrasında eklendiği için iptal edilmişse, iptalin sadece ek kısmı için geçerli olup tüm yapıyı kapsamaması gerektiğini öne sürebilir (kısmi iptal meselesi). Mahkeme, eğer idarenin iptal işlemini hukuka aykırı bulursa yapı kayıt belgesini geçerli hale getirebilir.

Yapı kayıt belgesi iptal edildiğinde, yapı tekrar imar mevzuatına aykırı konuma düşeceği için idare yıkım sürecini yeniden başlatabiliremsal.com. Bu durumda mal sahibi, bir yandan YKB’nin iptaline karşı dava açarken, diğer yandan gelebilecek yıkım kararlarına karşı da tedbir almak durumundadır. Aksi takdirde, YKB’ye güvenerek yapısını koruduğunu düşünen kişiler, belgenin iptali ile bir anda yıkım tehlikesiyle yüz yüze kalabilirler.

İmar Barışı her ne kadar pek çok yapıyı kayıt altına almış olsa da uygulamada hukuki tartışmalar da yaratmıştır. Örneğin, hisseli arsalardaki kaçak yapıların durumu, kiracıların hakları, YKB alındıktan sonra yeni inşaat yapılıp yapılamayacağı gibi konular belirsizliklere yol açmıştır. Kanunen YKB almış bir yapıya yeni ilave yapılamaz ve bu belge yapıya sadece mevcut haliyle yasal statü tanır; ancak bazı malikler bunu yanlış yorumlayarak yeni bölümler eklemiş ve sonuçta gene kaçak duruma düşmüşlerdir.

Bir imar avukatı, İmar Barışı kapsamında başvuru süreçlerinde danışmanlık yaptığı gibi, sonrasında YKB iptallerine karşı davaları da yürütür. Ayrıca, bir yapı kayıt belgesinin geçerliliği konusunda ihtilaf olduğunda (örneğin tapuda tescil veya cins değişikliği esnasında sorun çıkarsa) hukuki yolu belirler. İmar Barışı süreci sınırlı süreli olduğundan, yeni başvuru imkanı şu an için bulunmamaktadır. Bu nedenle, halen kaçak durumda olan yapılar açısından tek çare mevcut imar planlarına uygun hale gelmeye çalışmak veya yeni bir af yasasını beklemektir ki, bu belirsiz bir süreçtir. Hukuken, beklemek yerine yapıyı yasal hale getirmek veya idareyle uzlaşma yollarını aramak daha sağlıklı olabilir. Sonuç olarak, yapı kayıt belgesiyle ilgili sorunlar yaşıyorsanız, bu alandaki mevzuata hakim bir avukat desteğiyle haklarınızı korumanız ve doğru adımları atmanız tavsiye edilir.

Belediyelere Karşı Açılabilecek İmar Davaları

İmar uygulamalarında çoğu zaman muhatap, ilgili belediye veya idari kurum (örneğin il özel idaresi, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü) olmaktadır. İdarenin imar konusundaki karar ve işlemleri bazen vatandaşların haklarını zedeleyebilir. Bu gibi durumlarda idareye karşı yargı yoluna başvurmak gerekebilir. Belediyelere karşı açılabilecek imar davaları, çok çeşitli olup başlıca şu kategorilere ayrılabilir:

  • İmar Planı İptal Davaları: Yukarıda detaylı bahsedildiği gibi, belediyelerin onayladığı imar planları veya değişiklikleri, hukuka aykırı bulunuyorsa iptali için dava edilebilir. Bu davalar doğrudan ilgili belediyeye (işlemi yapan idareye) karşı açılır ve idarenin savunması alınır. Mahkeme, planın şehircilik ilkelerine aykırı olması, eksik inceleme ile yapılması gibi nedenler saptarsa planı iptal edebilir.

  • Ruhsat ve İskan Davaları: Belediyenin yapı ruhsatı vermemesi, geç veya eksik vermesi, veya verdiği ruhsatı geri alması durumunda, hak sahibi belediyeye karşı dava açabilir. Benzer şekilde, yapı kullanma izni belgesi verilmediğinde veya sebepsiz geciktirildiğinde de dava konusu yapılabilir. Mahkeme, belediyenin kararını haksız bulursa ruhsat/iskan verilmesi yönünde karar tesis edebilir.

  • Yıkım Kararı ve Ceza İptal Davaları: Kaçak yapı dolayısıyla belediye encümenince alınan yıkım kararları veya para cezaları, ilgili kişilere tebliğ edildikten sonra belediyeye karşı iptal davasına konu olabilir. Bu davalarda, işlemin yasal prosedüre uyulmadan alındığı, hakkaniyete aykırı olduğu gibi iddialar incelenir. Örneğin, cezanın yanlış kişiye kesilmesi veya miktarın hatalı hesaplanması sık görülen sorunlardır ve bu durumda dava sonucunda ceza iptal edilebiliravirfansengul.comavirfansengul.com.

  • Kamulaştırma ve Bedel Davaları: Belediyeler, kamu yararı için bazı taşınmazları kamulaştırabilir (istimlak). Ancak kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi, kamulaştırma kararı alınmasına rağmen yıllarca bedelin ödenmemesi veya kamulaştırma yapmadan fiilen el atma (yola terk vb. durumlar) gibi konular ortaya çıkabilir. Bu hallerde vatandaşlar belediyeye karşı kamulaştırma bedel tespiti ve tazminat davaları açabilir. Örneğin, imar planında park alanında kalan bir arsayı belediye 5 yıl içinde kamulaştırmazsa, mal sahibi bedelini isteyebilir ya da taşınmazın imar durumunun değiştirilmesini talep edebilir.

  • İmar Uygulaması Davaları: Parselasyon (arsa ve arazi düzenlemesi, 18. madde uygulaması) işlemlerinde belediyeler, vatandaşların arsalarını yeni imar planına uygun parsel boyutlarına getirir ve bu sırada düzenleme ortaklık payı (DOP) adı altında belli bir oranını bedelsiz olarak kamu alanları için keser. Kanunen DOP oranı en fazla %45 olabilmektedirsavahukuk.istanbul. Eğer belediye bu orandan fazla kesinti yapmışsa veya arsa düzenlemesinde bir vatandaşın aleyhine sonuç doğmuşsa (örneğin yeni parseli eskiye göre çok değersiz bir konuma düşmüşse), bu imar uygulamasının iptali için dava açılabilir. Ayrıca parselasyon sürecinde usul hataları (hak sahiplerine tebligat yapılmaması gibi) varsa bunlar da davaya gerekçe yapılabilir. İdare mahkemesi, hatalı bir imar uygulamasını iptal ederse, belediye düzenlemeyi yeniden yapmak zorunda kalır veya vatandaşın mağduriyetini gidermek için farklı bir çözüm üretir.

  • Diğer İmar Davaları: Bunların dışında, örneğin yapı denetimle ilgili uyuşmazlıklarda (belediyenin inşaatı durdurması vs.), imar barışı işlemlerinde belediyenin hatalarıyla ilgili davalarda, iskan alınmış binalarda sonradan ortaya çıkan problemlerde (örneğin iskanlı binada proje dışı kullanım nedeniyle belediyenin müdahalesi) ilgili idari işlemlere karşı da dava açılabilir.

Belediyelere karşı açılan bu davalar, idari yargının konusu olduğundan, süreler ve usuller açısından dikkatli olmak gerekir. Genellikle işlem tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde dava açılması gerektiği unutulmamalıdır. Ayrıca, idareye karşı davalarda yürütmeyi durdurma talep etmek, telafisi güç zararları önlemek açısından önemli bir adımdır. Örneğin yıkım kararı alınmışsa, yürütmeyi durdurma kararı olmadan dava sonucu beklenirse yapı yıkılmış olabilir.

İmar avukatları, belediyelere karşı davalarda müvekkillerinin hak arama sürecini profesyonelce yürütürler. Bu davalarda hem imar mevzuatına hakimiyet, hem de idari yargılama usulünü iyi bilmek kazanmanın anahtarıdır. Bir imar avukatı; dava dilekçelerinde teknik ve hukuki argümanları bir arada sunarak, gerekirse bilirkişi incelemesi talep ederek müvekkilin mağduriyetini ortaya koyar. Sonuçta amaç, idarenin hatalı işlem veya ihmallerinden kaynaklı zararların giderilmesidir. Unutulmamalıdır ki, idare her ne kadar kamu gücünü kullanıyor olsa da, hukuk devleti ilkesinin gereği olarak mahkeme kararlarına uymak zorundadır ve vatandaşlar hukuki zeminde haklarını arayarak yanlış imar uygulamalarına karşı kendilerini koruyabilirler.

İmar Barışı Uygulaması ve Hukuki Sorunlar

İmar Barışı, 2018 yılında getirilen ve o güne dek mevzuata aykırı inşa edilmiş milyonlarca yapıya belirli bir bedel karşılığı af niteliğinde kayıt imkanı tanıyan olağanüstü bir uygulamaydı. Bu uygulama sayesinde, 31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmış ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılar, belirli harçların ödenmesi ve beyanların verilmesi suretiyle kayıt altına alındı. Yukarıda bahsettiğimiz Yapı Kayıt Belgesi de işte bu İmar Barışı’nın sonucunda verilen belgedir. İmar Barışı’nın temel amacı, uzun yıllardır çözülemeyen kaçak yapı sorununa geçici de olsa bir çözüm getirmek, devletle vatandaş arasında bu konuda bir barış sağlamaktıharmonigd.com.trharmonigd.com.tr. Nitekim 2018 ve 2019 yıllarında çok sayıda başvuru yapılarak devlet önemli miktarda gelir elde etti ve vatandaşlar da yapılarını yıkılma korkusu olmadan kullanabilme imkanına kavuştu.

Ancak İmar Barışı uygulaması, beraberinde pek çok hukuki ve toplumsal sorun da getirdi. Öncelikle, uygulama süresince bazı kötüye kullanımlar yaşandı. Örneğin, affın kapsamı 2017 sonuna kadarki yapıları içerdiği halde, bazı kişiler 2018 sonrasında da kaçak yapılar inşa edip sanki eskiymiş gibi göstererek başvuruda bulundu. Bu durum, gerçekten kapsama giren yapılarla sonradan yapılanları ayırt etme zorunluluğunu doğurdu. İdare, denetimlerde yalan beyanda bulunanların belgelerini iptal etmeye başladı (önceki bölümde değindiğimiz YKB iptalleri). Dolayısıyla dürüst başvuru yapanlarla kötü niyetli başvuru yapanlar ayrışmış oldu.

Bir diğer sorun, İmar Barışı’nın şehircilik ve deprem riski boyutudur. Bu düzenleme, esasen bir imar affıdır ve geçmişteki imar afları gibi eleştirilere uğramıştır. Eleştirilerin başında, bu tür afların plansız yapılaşmayı teşvik etmesi ve yapısal riskleri artırması gelmektedirharmonigd.com.tr. Gerçekten de, bir kere daha af çıkacağı beklentisine giren bazı kesimler, kurallara uymama eğilimi gösterebilir. Ayrıca, inşaat kalitesi düşük binalar yıkılmadan yasallaşmış olunca, özellikle deprem tehlikesi altındaki ülkemizde can güvenliği açısından risk teşkil etmeye devam eder. Nitekim, İmar Barışı kapsamında kayıt altına alınan binalardan bazılarının sonraki depremlerde yıkıldığı ve can kayıplarına yol açtığı haberleri, bu tartışmaları alevlendirmiştir.

İmar Barışı’nın bir diğer tartışmalı tarafı, mevcut altyapı ve şehir planlarına etkisidir. Kaçak yapılar bir anda yasal statü kazanınca, altyapı (yollar, kanalizasyon, su, elektrik kapasitesi vb.) o bölge için yetersiz kalabilirharmonigd.com.tr. Örneğin, imar planında 2 kat yapı izni olan bir yere 5 katlı kaçak bina yapılmış ve affedilmişse, o bölgenin altyapı planlaması 2 kata göre yapıldığından sıkıntılar doğabilir. Bu da uzun vadede belediyelerin çözmesi gereken bir problem olarak kalmaktadır.

Hukuki açıdan bakıldığında, İmar Barışı geçici bir hukukî koruma sağlamıştır. 2018-2019’da belirli süre için başvuru alınmış, daha sonra süre uzatılmamış ve yeni başvuru imkanı sonlanmıştır. Yani 2020 sonrasında yeni bir imar affı yasası çıkmadıkça, 2018 sonrasında yapılan kaçak yapılar yine eski usulde kaçak konumdadır ve bunlar için İmar Barışı hükümleri uygulanamaz. Bu durum, bazı vatandaşlarda "nasıl olsa yine af çıkar" beklentisi yaratmış olsa da, şu an itibariyle böyle bir af yürürlükte değildir. Dolayısıyla, halen ruhsatsız yapılaşmaya devam edenler büyük bir risk almaktadır; zira yakalandıklarında ne İmar Barışı koruması vardır ne de başka bir düzenleme.

Özetlemek gerekirse, İmar Barışı uygulaması kendi içinde bir dönemi kapatmış, o dönemde pek çok yapıyı kayıt altına almış ancak tam anlamıyla bir çözüm üretememiştir. Hukuki sorunlar hala devam etmektedir: Yapı kayıt belgesi iptalleri, eksik/yanlış beyan davaları, hisseli yerlerdeki anlaşmazlıklar vb. Bu alanda uzman avukatlar, bir yandan vatandaşlara haklarının ne olduğunu anlatmak (örneğin İmar Barışı belgesinin nelere izin verip vermediği), diğer yandan da idarenin işlemlerine karşı yargı yolunu kullanmak suretiyle önemli bir görev ifa etmektedir. İmar affı gibi konular, teknik olduğu kadar duygusal ve siyasi yönleri de olan hassas meselelerdir. Dolayısıyla, bu konularda bir sorun yaşandığında soğukkanlı bir şekilde hukuki zeminde hareket etmek ve imar hukuku uzmanı bir avukattan görüş almak en doğrusudur.

Arsa ve Arazi İmar Uygulamalarıyla İlgili Davalar

İmar hukuku sadece binalar ve ruhsatlar ile sınırlı değildir; arsa ve araziler üzerinde yapılan imar uygulamaları da pek çok uyuşmazlığa konu olur. Arsa, imar planı içindeki yapılaşmaya uygun parselleri ifade ederken, arazi genellikle imar görmemiş veya tarla vasfındaki topraklar için kullanılır. Her iki tür taşınmazda da imar uygulamaları sırasında vatandaşların menfaatlerini etkileyen işlemler yapılabilir. Bu bölümde, arsa ve arazi düzenlemelerinden kaynaklanan davalara genel hatlarıyla değineceğiz.

18. Madde Uygulaması (Parselasyon) Davaları: İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca belediyeler, bir imar planının uygulanması amacıyla belirli bir bölgedeki arsaları düzenlemeye tabi tutabilir. Bu işleme halk arasında parselasyon veya arsa düzenlemesi denir. Düzenleme yapılırken, bölgedeki tüm parseller bir havuzda toplanır, imar planına uygun şekilde yollar, parklar, okullar gibi donatı alanları ayrılır ve geriye kalan alan tekrar parsellere dağıtılır. Bu dağıtım esnasında, her malikin eski arsa alanının belirli bir oranına kadar kısmı kamuya ayrılabilir ki bu kısma Düzenleme Ortaklık Payı (DOP) denir. Yasal olarak DOP oranı en fazla %45 olabilirsavahukuk.istanbul. Örneğin 1000 m² arsanız varsa, bunun en fazla 450 m²’si yol, park vb. için alınabilir; kalan 550 m²’lik kısım size yeni parsel olarak verilir. Eğer belediye %45’ten daha fazla bir kesinti yapmışsa, yani vatandaşın arsasının çok büyük bir kısmını kamu alanına ayırmışsa, bu işlem yasal sınıra aykırı demektir. Böyle bir durumda arsa sahibi, parselasyon işleminin iptali için dava açabilir ve çoğunlukla mahkemeler bu tür işlemleri iptal eder.

Parselasyon davaları sadece oransal kesintiyle ilgili değildir. Yeni parselin değeri veya konumu da önemli bir tartışma konusudur. Uygulamada, düzenleme yapılırken herkesin arsası kendi yerine verilmez; imar planına göre yollar ve parklar geçtiğinden, parsellerin şekli ve konumu değişebilir. Belediye, mümkün olduğunca malikin eski yerine yakın bir yerde yeni parsel vermeye çalışır ancak bazen bu mümkün olmaz. Eğer malike verilen yeni parsel, eskisine göre çok değersiz bir yerdeyse (mesela yol kenarındayken içeride kalmışsa, veya ticari alan olan yeri konuta düşmüşse) malik zarara uğramış olabilir. Bu durumda da dava açılarak eşdeğerlik ilkesine aykırılık iddiası ileri sürülebilir. Mahkemeler, gerektiğinde bilirkişi aracılığıyla eski ve yeni parsellerin değerini karşılaştırır; bariz bir değer düşüşü varsa düzenlemenin iptaline karar verilebilir.

Arazi İmar Uygulamaları: Belediyelerin imar planları genelde kentsel alanlarda geçerlidir. Kırsal bölgelerde veya henüz imar planına dahil edilmemiş arazilerde, vatandaşlar bazen arsalarını bölmek (ifraz yapmak) veya imara açtırmak isterler. Eğer bir bölge planlı değilse, bireysel başvuruyla imar planı yapılması zordur; genelde belediyelerin o bölgeyi planlaması beklenir. Ancak arsa sahipleri, arazilerinin imar planına alınması veya belirli bir kullanım değişikliği yapılması için belediyeye dilekçe verebilir. Belediye bu talebi reddederse, tamamen keyfi bir ret söz konusuysa, malikler bu ret işlemini de dava konusu yapabilirler. Örneğin hızla gelişen bir yerleşim yerinde hala imar planı yapılmamışsa ve vatandaşlar mağdur oluyorsa, belediyeyi plan yapmaya zorlamak için hukuki girişimlerde bulunulabilir. Bu tür davalar, idarenin takdir yetkisi geniş olduğu için zor davalardır, ancak yine de imar avukatları tarafından stratejik bir yaklaşımla ele alınabilir.

Diğer yandan, köy yerleşik alanı içinde veya dışında tarım arazilerine ev yapmak gibi konularda da uyuşmazlıklar çıkar. Köy nüfusuna kayıtlı ve orada oturanların, köy sınırları içinde belli şartlarla ev yapma hakları vardır; fakat tarımsal sit alanı, mera gibi korunan statüler varsa bu hak kısıtlanabilir. Bu gibi özel durumlarda, ilgili kurumların (Tarım Müdürlüğü, belediye vs.) kararlarına karşı da dava açılması gündeme gelebilir.

Sonuç olarak, arsa ve arazi imar uygulamalarından doğan davalar geniş bir yelpazeye yayılır: Parselasyon iptali, ifraz talepleri, imar planına alınma talepleri, kamulaştırmasız el atma, DOP bedel iadeleri gibi pek çok alt başlığı vardır. Her biri teknik detaylar içerdiği için, bu davalarda bilirkişi raporları çok belirleyici olur. İmar hukuku konusunda uzman bir avukat, müvekkilinin haklarını en iyi şekilde savunabilmek adına teknik bilgilere de hakim olmalı, gerekiyorsa şehir plancısı, harita mühendisi gibi uzmanlarla çalışarak davayı desteklemelidir. Bu sayede, vatandaşın taşınmazlarıyla ilgili uğradığı haksızlıklar giderilebilir ve adil bir sonuç elde edilebilir.

Sonuç: İmar Hukukunda Uzman Desteğinin Önemi

İmar hukuku; teknik detaylar, sıkı süreler ve idari prosedürler barındıran, son derece uzmanlık gerektiren bir alandır. Yukarıda ele aldığımız konular (imar planları, ruhsatlar, kaçak yapılar, kentsel dönüşüm, imar affı vs.) dahi tek başına birer uzmanlık konusudur ve yanlış adımlar atılması halinde telafisi güç kayıplara yol açabilir. Bu nedenle, imarla ilgili bir sorun yaşadığınızda ya da önemli bir proje planlıyorsanız, mutlaka deneyimli bir imar avukatına danışmanız önerilir. Uzman bir avukat, haklarınızı ve yükümlülüklerinizi net bir şekilde ortaya koyarak sizi doğru yönlendirecek, gerek dilekçe ve itiraz süreçlerinde gerekse dava aşamalarında yanınızda olacaktır.

Unutmayın: İmar mevzuatına hakim bir avukatla çalışmak, sadece sorunlar ortaya çıktığında değil, sorunları önlemek açısından da değerlidir. Örneğin bir arsa alırken imar durumunu kontrol ettirmek, bir inşaata başlamadan önce gerekli izinleri danışmak veya kentsel dönüşüm sözleşmesi imzalamadan önce hukuki inceleme yaptırmak, ileride çıkabilecek anlaşmazlıkları engeller. Eğer halihazırda bir imar uyuşmazlığı içindeyseniz (belediye ile itilaf, komşularla imar sorunu, kaçak yapı problemi vb.), gecikmeden uzman bir imar hukuku avukatına başvurmak sizin yararınıza olacaktır. İmar hukuku alanındaki tecrübeli bir avukat, hem yasal haklarınızı savunacak hem de en etkin çözüm yollarını bularak size rehberlik edecektir.

Sonuç itibariyle, ister bireysel evinizle ilgili olsun ister büyük bir inşaat projesi veya arsa yatırımı olsun, imar hukuku konusunda doğru adımlar atmak için profesyonel destek almayı ihmal etmeyin. İmar avukatı desteğiyle hareket etmek, hak kayıplarını önlemenin ve yasal süreçleri en sağlıklı şekilde yürütmenin en garantili yoludur. Şayet imar kaynaklı bir sorun yaşıyorsanız, vakit kaybetmeden bu alanda uzman bir avukata danışarak hem mevcut durumunuzu değerlendirin hem de ilerisi için en güvenli stratejiyi belirleyin. Uzman bir danışmanlık, imar gibi karmaşık bir konuda yolunuzu aydınlatacak ve haklarınızın korunmasını sağlayacaktır.