Kadıköy' de Boşanma Avukatı Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Kadıköy Boşanma Avukatı
Kadıköy boşanma avukatı, İstanbul’un Marmara Bölgesi’ndeki Kadıköy ilçesinde aile hukuku ve özellikle boşanma davaları alanında uzmanlaşmış avukatı ifade eder. Evlilik birliğinin yasal olarak sona erdirilmesi anlamına gelen boşanma süreci, çiftler için duygusal ve hukuki açıdan son derece zorlu olabilir. Bu süreçte uzman bir boşanma avukatının rehberliği, tarafların haklarının korunması ve işlemlerin doğru şekilde yürütülmesi açısından büyük önem taşır. Nitekim Türkiye’de boşanma oranları son yıllarda artış göstermektedir; örneğin 2024 yılında ülke genelinde yaklaşık 187 bin çift boşanmıştır, bu da aile hukuku alanındaki deneyimli avukatlara duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır. Özellikle büyükşehirlerde – İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi’nde – boşanma davalarının sayısı oldukça yüksektir. Bu makalede, Kadıköy boşanma avukatı kavramını detaylı biçimde ele alacak; boşanma sürecinin hukuki temellerini, boşanma davası türlerini, ilgili hak ve yükümlülükleri ve bölgemizdeki (Marmara ve İstanbul) uygulamaya dair önemli noktaları akademik bir dille açıklayacağız. Ayrıca makalenin sonunda, konuyla ilgili sıkça sorulan sorulara da yanıt verilecektir.
Boşanma Avukatı Nedir ve Neden Önemlidir?
Boşanma avukatı, medeni hukukun bir dalı olan aile hukuku kapsamında, evlilik birliğinin sona erdirilmesi (boşanma) ve bununla bağlantılı hukuki konularda uzmanlaşmış avukattır. Her ne kadar Türkiye’deki mevzuata göre herhangi bir avukat tüm dava türlerini üstlenebilse de, aile hukuku gibi hassas ve ayrıntılı uzmanlık gerektiren bir alanda deneyim sahibi olmak taraflar için büyük bir avantaj sağlar. Kadıköy boşanma avukatı da, özellikle Kadıköy ve çevresinde ikamet eden veya davası burada görülen kişilere, boşanma sürecinin her aşamasında profesyonel destek sunar.
Boşanma davaları, mal paylaşımı, nafaka, velayet, tazminat gibi birden fazla hukuki ve finansal sonucu beraberinde getirir. Taraflar çoğu zaman stresli ve duygusal bir ruh hali içinde olduklarından, hak kaybına uğrama riskleri yüksektir. Örneğin, aceleyle ve uzman yardımı olmadan hazırlanmış bir anlaşmalı boşanma protokolü, taraflardan birinin gelecekte sahip olabileceği bazı haklarından feragat etmesine yol açabilir. Bu gibi geri dönülmesi güç hataları engellemek için, boşanma avukatı müvekkillerine yol gösterir, haklarını ve yükümlülüklerini detaylıca açıklar. Akademik bir bakışla söylersek, boşanma avukatı aile hukukunun karmaşık normlarını uygulamada somut olaya uyarlayarak tarafların hukuki güvenliğini sağlar.
Kadıköy ilçesi, İstanbul Anadolu Yakası’nda önemli bir merkezdir ve burada yaşayan nüfusun sosyo-ekonomik profili çeşitlidir. Bu bölgede faaliyet gösteren boşanma avukatları, yerel mahkeme uygulamalarına aşina, benzer davalarda tecrübeli kişilerden oluşur. Özellikle Kadıköy’de boşanma davalarına bakarken, ilgili aile mahkemelerinin işleyişini, İstanbul Anadolu Adliyesi’nin (Kartal) prosedürlerini bilmek, dava sürecini hızlandırıp kolaylaştırabilir. Özetle, bir boşanma avukatının önemi, hem hukuki bilgi birikiminden hem de müvekkiline zor bir dönemde stratejik destek sunabilmesinden kaynaklanır.
Türkiye’de Boşanma Hukuku ve Boşanma Sebepleri
Türk hukuk sisteminde boşanma kurumunun esasları, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nda düzenlenmiştir. Boşanma davası açabilmek için kanunda belirtilen boşanma sebeplerine dayanılması gerekir. TMK’nın 161 ilâ 166. maddeleri arasında farklı boşanma sebepleri tek tek sayılmıştır. Bu sebepler genel olarak özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olarak iki kategoriye ayrılır:
Özel boşanma sebepleri: Kanunda tek tek sayılmış belirli vakıalara dayanır ve ispatlandıkları takdirde doğrudan boşanma kararı verilebilen hallerdir. TMK’ya göre özel sebepler şunlardır: zina (aldatma), hayata kast, pek fena muamele veya onur kırıcı davranış (eşe karşı şiddet, kötü muamele veya ağır hakaret), suç işleme (yüz kızartıcı suç işleme) ve haysiyetsiz hayat sürme, terk (eşin evi terketmesi ve dönmemesi) ile akıl hastalığı (eşlerden birinde tedavisi mümkün olmayan akıl hastalığı). Bu sayılan durumlar kanunda açıkça tarif edilmiş olup her biri gerçekleştiğinde mahkeme, ek bir şart aramaksızın boşanmaya karar verebilir. Bu nedenle bunlara “mutlak (kesin) boşanma sebepleri” de denir; ispat edilmeleri boşanma için yeterlidir.
Genel boşanma sebepleri: Kanunda daha genel çerçevede düzenlenen ve somut olayın şartlarına göre hakimin takdir yetkisi kullandığı sebeplerdir. Türk hukukunda genel boşanma sebebi olarak evlilik birliğinin temelden sarsılması (şiddetli geçimsizlik) en sık görülen durumdur. TMK m.166/1’e göre, “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa” eşlerden biri boşanma davası açabilir. Hakim, olayların ortak hayatı çekilmez hale getirdiğine kanaat getirirse boşanmaya karar verir. Bu madde halk arasında “şiddetli geçimsizlik” olarak bilinir ve oldukça geniş bir yelpazedeki uyuşmazlıkları kapsar. Gerçekten de Türkiye’de açılan boşanma davalarının büyük çoğunluğu, özel bir sebep ileri sürülmeksizin bu genel sebebe dayanmaktadır. Genel sebepler kapsamında ayrıca fiili ayrılık da sayılabilir: Eğer daha önce açılan bir boşanma davası reddedilmiş ve karar kesinleştikten sonra üç yıl boyunca eşler bir araya gelememişse, bu durum da evlilik birliğinin sarsıldığı kabul edilerek boşanma sebebi sayılır (TMK m.166/4).
Yukarıda değinilen boşanma sebeplerinin varlığı, özellikle çekişmeli boşanma davalarında önem kazanır (taraflar anlaşamadığında, dava açan eşin bu hukuki sebeplerden birine dayanması ve kanıtlaması gerekir). Anlaşmalı boşanma durumunda ise, aşağıda açıklanacağı üzere, özel bir sebep ispatlamaya gerek kalmadan tarafların uzlaşması esas alınır. Boşanma hukukunun bu yasal çerçevesi, ülke genelinde bir örnekliği sağlamakla birlikte büyükşehirlerdeki uygulamada dava yoğunluğu ve toplumsal dinamikler nedeniyle farklı pratik zorluklar gözlemlenebilir. Özellikle Marmara Bölgesi gibi nüfusun yoğun olduğu bölgelerde, aile mahkemelerinin iş yükü fazladır ve bu da bazı davaların uzun sürmesine yol açabilmektedir.
Boşanma Davası Türleri: Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma
Türk hukukunda boşanma davaları genel olarak iki ana türe ayrılır: Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Her iki türde de evlilik birliği sona erer; ancak izlenen prosedür, süre ve tarafların rolü bakımından önemli farklılıklar vardır. Kadıköy boşanma avukatları, müvekkillerine durumlarına en uygun dava türünü belirleme ve yürütme konusunda danışmanlık yapar. Aşağıda bu iki dava türü ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Anlaşmalı Boşanma
Anlaşmalı boşanma, eşlerin evliliği sonlandırma konusunda ve boşanmanın tüm sonuçları üzerinde tam bir anlaşmaya vardıkları durumdur. Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin üçüncü fıkrası anlaşmalı boşanmanın şartlarını düzenlemektedir. Buna göre anlaşmalı boşanmanın söz konusu olabilmesi için temel koşullar şunlardır:
En az 1 yıl evlilik şartı: Evlilik birliği en az bir yıl sürmüş olmalıdır. Evlilik süresi bir yıldan kısa ise, taraflar anlaşmış olsalar bile kanunen anlaşmalı boşanma yapılamaz; bu durumda dava çekişmeli olarak değerlendirilir. Örneğin, evlilikleri 6 aydır süren bir çift boşanmak isterse, anlaşsalar bile mahkeme bunu anlaşmalı boşanma olarak kabul edemez ve dava reddedilebilir.
Başvuru ve onay: Eşler birlikte mahkemeye başvurmalı veya taraflardan birinin açtığı boşanma davasını diğer eş kabul etmelidir. Bu, iki tarafın da boşanma iradesini ortaya koyması anlamına gelir. Genellikle uygulamada her iki eşin imzaladığı ortak bir boşanma dilekçesi ile başvuru yapılması yaygındır ya da bir tarafın dilekçesine diğer taraf duruşmada “boşanmayı ve şartlarını kabul ediyorum” diyerek katılabilir.
Boşanma protokolü: Taraflar, nafaka, velayet, mal paylaşımı, maddi-manevi tazminat, dava masrafları gibi boşanmanın mali ve hukuki tüm sonuçlarında uzlaşmış olmalıdır. Bu uzlaşma, yazılı bir anlaşmalı boşanma protokolü halinde mahkemeye sunulur. Protokolde, varsa ortak çocukların velayetinin kimde olacağı, diğer ebeveynin çocukla kişisel ilişki (görüşme) düzeni, çocuk için iştirak nafakası (çocuk nafakası) miktarı, eş için yoksulluk nafakası ödenip ödenmeyeceği ve miktarı, tarafların birbirinden maddi veya manevi tazminat talepleri, ev eşyalarının ve edinilmiş malların paylaşımının nasıl yapılacağı gibi tüm konular açıkça düzenlenmelidir. Hakim, bu protokolü inceleyerek tarafların menfaatlerine ve hukuka uygun bulursa onaylar. Protokolde eksik kalan veya adil görünmeyen bir husus varsa hakim değişiklik önerebilir; taraflar da bu değişiklikleri kabul ederse boşanmaya karar verilir.
Duruşmada bizzat dinlenme: Kanun, hakimin boşanma kararı verebilmesi için eşleri bizzat dinlemesini ve iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesini şart koşar. Bu demektir ki, anlaşmalı boşanma davasında her iki eş de mahkeme duruşmasına şahsen katılıp boşanma isteklerini sözlü olarak hakime teyit etmelidir. Hakim, tarafların gerçekten baskı veya hata olmaksızın kendi isteğiyle boşanmayı kabul ettiğini gözlemelidir. Örneğin, duruşmada eşlerden biri boşanmak istemediğini söylerse ya da gelmezse, artık anlaşmalı boşanma şartları ortadan kalkar.
Bu koşullar sağlandığında, anlaşmalı boşanma davası genellikle tek celsede (tek duruşmada) sonuçlanır. Anlaşmalı boşanma süresi, mahkemenin iş yoğunluğuna göre değişmekle birlikte, Kadıköy gibi büyük bir ilçede bile çoğunlukla birkaç ay içinde tamamlanır. Uygulamada, dava açıldıktan sonra duruşma günü genellikle 1-2 ay sonrasına verilir; duruşmada hakim protokolü uygun bulup tarafların beyanlarını aldıktan sonra boşanma kararı verir. Kararın kesinleşmesi için yasal temyiz süresinin (genellikle 2 hafta) geçmesi gereklidir. Eğer taraflar bu süreden feragat eder veya itiraz etmezse karar daha kısa sürede kesinleşir.
Anlaşmalı boşanmanın avantajları, çekişmeli davaya göre çok daha hızlı ve ruhsal açıdan daha az yıpratıcı olmasıdır. Taraflar tüm konularda uzlaştıkları için uzun süren delil toplama, tanık dinleme süreçleri yaşanmaz. Ayrıca taraflar arası anlaşmayla çözüldüğü için, mahkeme kararına uyum konusunda da genellikle sorun çıkmaz. Bu yönüyle anlaşmalı boşanma, hukukumuzda taraf iradelerine saygı prensibiyle getirilmiş pratik bir yoldur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, protokolün titizlikle hazırlanmasıdır. Taraflar bazen bir an önce boşanmak için aceleyle her şeye “evet” diyebilir, fakat sonradan ekonomik veya ebeveynlik hakları açısından pişmanlık duyabilir. Bu nedenle bir Kadıköy boşanma avukatı, anlaşmalı boşanma protokolünde tarafların mevcut ve gelecekteki haklarını koruyacak şekilde düzenlemeler yaparak müvekkillerini olası zararlardan koruyacaktır.
Çekişmeli Boşanma
Çekişmeli boşanma, eşlerin boşanma kararında veya boşanmanın koşullarında (nafaka, velayet, mal paylaşımı, tazminat vb.) anlaşma sağlayamadıkları durumlarda ortaya çıkar. Bu durumda boşanmak isteyen eş, yukarıda belirtilen kanuni boşanma sebeplerinden birine dayanarak tek taraflı olarak boşanma davasını açar. Çekişmeli davada, davacı eşin iddialarını kanıtlaması gerekebilir ve diğer eş (davalı) bu iddialara itiraz edebilir. Mahkeme, tarafların ileri sürdüğü vakaları, delilleri ve kusur durumunu değerlendirerek bir karara varır.
Çekişmeli boşanma davasının temel özellikleri şunlardır:
Boşanma sebebinin ispatı: Davayı açan taraf, dilekçesinde bir veya birden fazla boşanma sebebine yer verir. Örneğin, eşinin kendisini aldattığını iddia ediyorsa zina (TMK m.161) sebebine dayanır; ya da şiddet gördüğünü iddia ediyorsa hayata kast/pek kötü muamele (TMK m.162) sebebine dayanır. En sık rastlanan gerekçe “evlilik birliğinin temelden sarsılması” genel sebebidir; bu kapsamda hakim, olay ve deliller ışığında evlilikteki geçimsizliğin çekilmez hale gelip gelmediğine bakar. Davacı, iddialarını tanık, fotoğraf, mesaj kayıtları, raporlar gibi delillerle desteklemek durumundadır. Davalı eş ise iddiaları çürütecek kendi delillerini sunabilir. Çekişmeli boşanmada kusur araştırması yapılır; mahkeme, evlilikte daha kusurlu olan tarafı tespit etmeye çalışır çünkü bu, nafaka ve tazminat gibi sonuçları etkiler.
Dava süreci: Çekişmeli boşanma davaları usul olarak yazılı yargılama prosedürüne tabidir. Önce dava dilekçesi verilir, karşı tarafa tebliğ edilir. Davalı eş cevap dilekçesi sunar; ardından davacı cevaba cevap ve davalı ikinci cevap (cevaba cevap) dilekçelerini sunar. Bu dilekçeler aşamasından sonra mahkeme duruşma günü belirler. Ön inceleme duruşması yapılarak uyuşmazlık konuları netleştirilir, tarafların delilleri toplanır. Sonraki aşamada tahkikat (araştırma) ve duruşmalar yapılır; tanıklar dinlenir, gerekirse bilirkişi incelemeleri yapılır (örneğin mal paylaşımı ya da psikolog değerlendirmesi gibi konularda). Tüm bu süreç birkaç celse (duruşma) gerektirebilir. Delillerin toplanması ve tanıkların dinlenmesi tamamlandığında, mahkeme karar duruşması yapar ve hükmünü açıklar. Karardan memnun olmayan taraflar istinaf ve temyiz yoluna başvurabilir, bu da süreci uzatabilir.
Süre ve sonuçlar: Çekişmeli boşanma davalarının ne kadar süreceği, mahkemenin iş yoğunluğuna, tarafların sunduğu delillerin kapsamına ve uyuşmazlık konularının sayısına bağlıdır. Genel olarak, İstanbul gibi büyük şehirlerde çekişmeli bir boşanma davasının ilk derece mahkemesinde sonuçlanması ortalama 1 ila 2 yıl sürebilmektedir. Daha karmaşık ya da tarafların çok çatıştığı durumlarda bu süre 3 yıla kadar uzayabilir. Öte yandan, deliller hızlı toplanır ve taraflar sıkıntı çıkarmazsa 8-10 ayda sonuçlandığı da görülebilir; ancak bu pek sık değildir. Davanın sonunda mahkeme, boşanma talebini haklı bulursa boşanmaya ve varsa diğer taleplere ilişkin (nafaka, velayet, tazminat vb.) karar verir. Eğer davacı boşanma sebebini kanıtlayamazsa veya davalıya göre ağır kusurluysa, boşanma talebi reddedilebilir. Boşanma davasının reddine ilişkin kesinleşmiş bir karar var ise, aynı sebebe dayalı yeni bir dava açmak için 3 yıl bekleme kuralı uygulanır (TMK m.166/4 hükmü uyarınca); bu, boşanmanın zorlaştırılması yoluyla ailenin korunmasına yönelik bir kanun hükmüdür. Ancak bu 3 yıllık bekleme süresi içinde taraflar ayrı yaşamaya devam eder ve ortak hayat kurulmazsa, süre bitiminde sırf bu olguya dayanarak tekrar boşanma davası açılabilir ve hakim evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına kanaat getirerek boşanmaya karar verebilir.
Çekişmeli boşanma, süreç olarak anlaşmalı boşanmaya kıyasla daha yıpratıcı ve masraflıdır. Taraflar arasındaki gerilim sürece yayılır, her duruşma yeni bir karşılaşma ve stres demektir. Bu nedenle, mümkün olan hallerde davanın anlaşmalıya döndürülmesi veya arabuluculuk ile uzlaşma sağlanması önerilebilir. Ancak bazen koşullar uzlaşmaya izin vermeyebilir (örneğin ciddi şiddet, aldatma gibi durumlarda mağdur taraf anlaşmaya yanaşmak istemeyebilir ya da karşı taraf boşanmayı hiç istemeyebilir). Böyle durumlarda, iyi bir boşanma avukatının varlığı çekişmeli davalarda özellikle kritiktir. Kadıköy boşanma avukatı, çekişmeli davalarda müvekkili lehine güçlü bir dava stratejisi oluşturmak, gerekli delilleri zamanında toplamak ve mahkeme sürecini etkin biçimde yürütmekle sorumludur. Aynı zamanda, uzun bir yargılama sürecinde müvekkilinin sabırlı ve hazırlıklı olmasını sağlamak, gerektiğinde haklarını korumak için ara tedbirler istemek (örn. dava süresince tedbir nafakası bağlanması gibi) avukatın önemli görevleri arasındadır.
Boşanma Davasının Açılması ve Süreci
Boşanma davası açmak isteyen kişi (eşlerden biri veya ikisi birlikte), kanunda öngörülen yetkili mahkemeye bir boşanma dava dilekçesi ile başvurmalıdır. Türkiye’de boşanma davalarına bakmakla görevli mahkemeler Aile Mahkemeleri’dir. Eğer boşanma davasının açılacağı yerde aile mahkemesi kurulmamışsa, bu durumda Asliye Hukuk Mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakar. Örneğin, Kadıköy ilçesinde aile mahkemeleri mevcuttur; dolayısıyla burada açılan boşanma davaları Kadıköy’deki Aile Mahkemelerinde görülür (İstanbul Anadolu Adliyesi içerisinde Kadıköy’e atanmış aile mahkemeleri bulunmaktadır). Görev hususu böylece belirlendikten sonra, önemli bir diğer konu yetkili mahkeme meselesidir.
Yetkili Mahkeme (Yer yönünden yetki): Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davalarında yetki, eşlerin son altı aydan beri birlikte yaşadıkları yer mahkemesine veya eşlerden birinin yerleşim yeri (ikametgahı) mahkemesine aittir. Bu, davacı eşe bir seçim hakkı tanır: Eşler fiilen ayrı yaşamaya başlamışsa, davacı kendi yerleşim yerinde (örneğin Kadıköy’de ikamet ediyorsa Kadıköy Aile Mahkemesinde) davayı açabilir. Ya da evlilik birliği içinde son olarak birlikte oturdukları yer neresiyse (mesela Üsküdar’da 6 aydan fazla birlikte yaşadılar ve sonra ayrıldılar ise Üsküdar’daki mahkeme de yetkilidir) orada da açabilir. Eğer yanlış bir mahkemede dava açılırsa, mahkeme yetkisizlik kararı vererek dosyanın yetkili yere gönderilmesine karar verir; bu da zaman kaybına yol açar. Bu nedenle avukatlar, doğru yetkili mahkemede davayı açmak konusunda titiz davranırlar.
Boşanma Dilekçesi ve İçeriği: Boşanma davasını başlatan dilekçede, davacı eşin boşanma talebinin dayanakları ve boşanmanın sonuçlarına dair talepleri yer alır. Dilekçe akademik bir dil ve hukuki bir mantıkla hazırlanmalıdır; somut olaylar kronolojik ve açık şekilde anlatılır, bunların hangi hukuki sebebe (TMK maddelerine) tekabül ettiği belirtilir, varsa tanıklar ve diğer deliller listelenir. Aynı zamanda davacı, boşanmanın fer’i sonuçları dediğimiz nafaka, tazminat, velayet, mal rejiminin tasfiyesi gibi konularda isteklerini de dilekçede belirtmelidir. Örneğin, davacı eş, evlilik sürecinde maddi veya manevi zarara uğradığını düşünüyorsa maddi tazminat ve/veya manevi tazminat talep edebilir; boşanma sonrası yoksulluğa düşecekse kendisi için yoksulluk nafakası talep edebilir; müşterek çocuk varsa, çocukların velayetini isteyebilir ve çocuklar için iştirak nafakası (çocuk bakım nafakası) talebinde bulunabilir. Bu taleplerin her biri için hukuki gerekçeler ve olaylar dilekçede açıklanır. Dilekçede ayrıca mahkeme masrafları ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi de genellikle yer alır.
Harç ve Masraflar: Boşanma davası açarken belirli oranda dava harcı ve masrafları yatırmak gerekir. Bu miktarlar her yıl yasal tarifelerle belirlenir ve dava türüne göre değişir. Anlaşmalı boşanmalarda masraflar nispeten daha az, çekişmeli davalarda ise taleplerin çeşitliliğine göre (mal paylaşımı, ziynet alacağı gibi talepler varsa) artabilir. Davacı gerekli başlangıç harcını, tebligat gider avansını ve varsa tanık/bilirkişi avanslarını mahkemenin belirttiği ölçüde yatırmalıdır. Aksi halde dava usulen işlemden kaldırılabilir. Bu teknik detaylarda da boşanma avukatı müvekkiline yol gösterir ve takibini yapar.
Yargılama süreci: Dilekçe teatisi (karşılıklı dilekçelerin sunulması) aşaması tamamlanıp duruşma safhasına geçildiğinde, mahkeme genelde ilk önce ön inceleme duruşması yapar. Bu duruşmada dava şartları ve ilk itirazlar ele alınır; eğer taraflar arasında sulh (uzlaşma) ihtimali görülürse hakim onları barıştırmaya veya anlaşmaya teşvik edebilir. Aile mahkemesi hakimi, özellikle çekişmeli davalarda yeri geldiğinde “aile birliğini koruma” ilkesi gereği uzlaştırma/ara bulma girişiminde bulunabilir, ancak taraflar kararlıysa davaya devam edilir. Ön incelemede ayrıca tarafların hangi konularda anlaşmazlık yaşadığı netleştirilir ve hangi delillerin toplanacağı belirlenir.
Devamında tahkikat aşaması başlar: Bu aşamada tanıklar dinlenir (her tarafın gösterdiği şahitler mahkemede ifadelerini verir), tarafların sunduğu yazılı deliller incelenir, kurumlardan belge istenmesi gerekirse mahkeme müzekkere yazar (örneğin banka kayıtları, karakol tutanakları, telefon dökümleri vb. istenebilir), bilirkişi incelemesi gereken bir husus varsa (örneğin psikolog bilirkişi ile çocukların velayeti konusunda sosyal inceleme raporu, veya mal paylaşımı için hesap bilirkişisi gibi) bunlar yaptırılır. Aile mahkemesi, çocukların durumu için sosyal hizmet uzmanı raporu alabilir; tarafların gelir durumunu araştırmak için mali kayıtları ve SGK dökümlerini isteyebilir.
Deliller toplandıktan sonra mahkeme genellikle sözlü yargılama (son) duruşması yapar. Bu duruşmada taraflara son beyanları sorulur; avukatlar, müvekkilleri adına hukuki değerlendirmelerini yapar ve karar talep ederler. Hakim daha sonra kararını açıklar veya dosyanın kapsamına göre kararını yazmak üzere tefhim etmeyip ileri bir tarihe bırakabilir. Nihayetinde verilen hüküm, boşanmaya ve diğer taleplere ilişkindir. Örneğin: “Tarafların boşanmalarına, müşterek çocukların velayetinin anneye verilmesine, baba tarafından her ay X TL iştirak nafakası ödenmesine, davacı kadın yararına Y TL yoksulluk nafakası takdirine, Z TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” gibi. Karar gerekçeli olarak yazılır ve taraflara tebliğ edilir.
Kararın kesinleşmesi: Boşanma kararının kesinleşmesi, tarafların itiraz/temyiz hakkını kullanmaması veya istinaf-temyiz sonucunda kararın onanmasıyla olur. Kesinleşme sağlanmadan evlilik hukuken son bulmuş sayılmaz. Karar kesinleştikten sonra mahkeme, kesinleşme şerhli kararı nüfus müdürlüğüne bildirir ve eşlerin aile kütüğündeki medeni hali “boşanmış” olarak güncellenir. Bu idari işlemin tamamlanması genellikle karar kesinleştikten sonraki birkaç hafta içinde gerçekleşir.
Tüm bu süreç, ilk dilekçeden nüfusa işlenmesine kadar anlaşmalı boşanmalarda birkaç ay içinde tamamlanabilirken, çekişmeli davalarda yılları bulabilir. Bu nedenle, boşanma sürecine giren kişilerin sabırlı ve hazırlıklı olması, hukuki yol haritasını avukatla birlikte önceden planlaması çok önemlidir. Kadıköy gibi büyük bir ilçede bile hukuki prosedürler, Türkiye’nin her yerinde geçerli olan kanun hükümleri çerçevesinde yürür; ancak mahkemelerin yoğunluğu, mahkeme kaleminin işleyişi gibi pratikler süreyi etkileyebilir. Örneğin İstanbul Anadolu Adliyesi’nde bir duruşma günü alabilmek, daha az yoğun bir şehirdeki adliyeye göre uzun olabilir. Bu tür bölgesel farklılıkları deneyimli boşanma avukatları önceden öngörerek müvekkillerini bilgilendirirler.
Boşanmada Nafaka Türleri ve Özellikleri
Boşanma sürecinin en önemli sonuçlarından biri, ekonomik olarak daha zayıf olan eşin veya çocukların korunması amacıyla nafaka konusudur. “Nafaka” genel anlamıyla, bir kişinin geçimini temin etmek üzere diğer bir kişi tarafından ödenen parayı ifade eder. Aile hukuku bağlamında birkaç tür nafaka karşımıza çıkar:
Tedbir Nafakası: Boşanma davası açıldığında veya dava devam ederken, eşlerden birinin veya çocukların mağdur olmaması için hakim tarafından geçici önlem olarak tedbir nafakası takdir edilebilir. TMK m.169’da düzenlenen bu nafaka türüne göre, boşanma (veya ayrılık) davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli gördüğü önlemleri re’sen (kendiliğinden) alır. Bu önlemler arasında ayrı yaşayan eşlerin barınması, geçimi için gerekli ödemeler de vardır. Örneğin, ev hanımı olan ve kendi geliri olmayan bir kadın boşanma davası açtığında, mahkeme davanın sonucunu beklemeden, geçici olarak kadının temel ihtiyaçları için kocanın belli bir tutar ödemesine karar verebilir; bu geçici yoksulluk nafakası niteliğindedir. Aynı şekilde, çocuklar anneyle kalıyorsa, babanın dava süresince çocukların masraflarına katılması için geçici iştirak nafakası ödemesi de kararlaştırılır. Tedbir nafakası, davanın başında talep edilebileceği gibi hakim gerekli görürse talep olmasa da hükmedebilir. Bu nafaka türünde, kimin kusurlu olduğuna bakılmaz; amaç, süreç boyunca zorda kalacak aile bireylerini korumaktır. Tedbir nafakası, boşanma davası sonuçlanınca kendiliğinden sona erer ve yerini karar verilen kalıcı nafaka türlerine bırakır.
Yoksulluk Nafakası: Boşanma neticesinde ekonomik olarak yoksulluğa düşecek olan eş lehine hükmedilen nafakadır. TMK m.175’te düzenlenmiştir. Yasaya göre, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimini sağlamak üzere diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka talep edebilir. Yani, evlilik süresince çalışmamış veya gelir edinmemiş, boşanınca da geçinme imkanı olmayan eş, diğer eşten (daha fazla kusuru olmadığı sürece) kendine uygun bir aylık ödeme talep edebilir. Bu nafakaya halk arasında “yoksulluk nafakası” denir ve kural olarak süre sınırı yoktur – mahkeme “süresiz” olarak bağlayabilir. Nitekim 1988’de yapılan yasal düzenlemeyle, eskiden 1 yıl ile sınırlı olan bu nafaka, süre sınırı olmaksızın talep edilebilir hale gelmiştir. Yoksulluk nafakasında önemli noktalar şunlardır: Talep eden eş, boşanmadaki kusuru diğerinden ağır olmamalıdır (eşit kusurluysa veya daha az kusurluysa nafaka alabilir; ancak tamamen kusurlu taraf nafaka isteyemez). Nafaka yükümlüsü olacak eşin kusuru ise aranmaz; yani tamamen kusursuz bir eş bile, diğer eş daha az kusurlu da olsa nafaka ödemek zorunda kalabilir – burada amaç ihtiyacı olanı korumaktır. Yoksulluk nafakasının miktarı, tarafların yaşam standardı, gelir düzeyi ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek hakim tarafından takdir edilir. Uygulamada şehir, ekonomik koşullar, evlilik süresi, tarafların yaşı gibi pek çok faktör nafaka miktarında etkili olur. Bu nafaka süresiz olmakla birlikte kanun bazı durumlarda sona ermesini öngörmüştür: Nafaka alan eş yeniden evlenirse nafaka kendiliğinden kalkar; nafaka alan eş fiilen evli gibi bir birliktelik yaşamaya başlarsa, ya da ciddi bir gelir elde ederek yoksulluktan kurtulursa veya nafaka alan ölürse nafaka sona erer. Nafaka alacaklısının haysiyetsiz hayat sürmesi (örneğin toplumca ahlak dışı görülen bir yaşam tarzı) da mahkeme kararıyla nafakanın kaldırılmasına sebep olabilir. Yoksulluk nafakası, tarafların koşullarının değişmesi halinde artırılabilir veya azaltılabilir; bunun için ilgili taraf mahkemeye nafaka artırımı veya nafaka azaltımı davası açabilir. Son yıllarda, süresiz nafaka uygulamasının adil olup olmadığı konusunda kamuda tartışmalar yapılmakta ve yasal değişiklik önerileri gündeme gelmektedir. 2025 itibarıyla henüz bu konuda yürürlüğe girmiş yeni bir düzenleme olmamakla birlikte, evlilik süresine göre nafakaya süre sınırı getirilmesi gibi reformlar tartışılmaktadır. Boşanma avukatları, müvekkillerini mevcut yasa çerçevesinde en uygun nafaka talebi veya savunması konusunda yönlendirir.
İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası): İştirak nafakası, boşanma sonrasında müşterek çocukların bakım ve eğitim giderlerine katkı amacıyla, velayeti almayan ebeveyn tarafından ödenen nafakadır. TMK m.182’de bu husus düzenlenmiştir. Mahkeme, boşanma kararı verirken çocukların velayetini genellikle anne veya babadan birine teslim eder; diğer ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki (görüşme düzeni) belirler ve çocuğun giderlerine diğer ebeveynin gücü oranında katılmasına karar verir. İştirak nafakası, çocuğun doğumdan itibaren 18 yaşına (erginliğe) kadar devam eden bir yükümlülüktür (eğer çocuk reşit olduğu halde eğitimi sürüyorsa, Yargıtay uygulamasına göre eğitim bitimine kadar da nafaka sürebilir). Mahkeme, iştirak nafakasını talep olmasa bile re’sen (kendiliğinden) değerlendirmeye alır; çünkü çocuğun üstün yararı gereği, boşanma halinde çocuğun maddi açıdan mağdur olmaması esastır. İştirak nafakası miktarı belirlenirken, çocuğun ihtiyaçları (yaş, sağlık, eğitim masrafları vs.) ile nafaka ödeyecek ebeveynin ekonomik durumu dikkate alınır. Örneğin İstanbul gibi yaşam maliyetinin yüksek olduğu bir yerde, çocuğun giderleri de görece yüksek kabul edilerek nafaka miktarı buna göre takdir edilebilir. İştirak nafakası, belirli aralıklarla enflasyon veya yaşam koşullarına göre artış yapılacak şekilde de hükmedilebilir (örn. her yıl TÜFE oranında artış gibi). İleride koşullar değişirse, taraflar iştirak nafakasının artırılması veya azaltılması için de dava açabilir. Boşanmada en hassas konulardan biri olan çocuk nafakası konusunda, boşanma avukatı hem çocuğun menfaatlerini hem de müvekkilinin ödeme gücünü dengeleyen makul bir çözüm bulunması için mahkemeye talepler sunar.
Yardım Nafakası: Her ne kadar doğrudan boşanma davasının bir sonucu olmasa da, aile hukuku kapsamındaki nafaka türlerinden biri de yardım nafakasıdır. TMK m.364’e göre, “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” Bu, bir kişinin kendi anne-babasına, büyükanne-büyükbabasına veya yetişkin çocuklarına, kardeşlerine – eğer onlar muhtaç durumdaysa – nafaka yükümlüsü olabileceğini ifade eder. Boşanma bağlamında doğrudan uygulanmasa da, örneğin boşanmış ve çalışmayan bir kadın, nafaka alamamışsa ve yoksul duruma düşerse, çalışabilen yetişkin çocuğundan yardım nafakası talep etme yoluna gidebilir. Yardım nafakası, boşanma davasından bağımsız ayrı bir dava ile istenir. Kadıköy ve çevresinde de bu tür davalar görülmektedir; ancak konumuz gereği boşanma davasının fer’i sonuçlarından olmadığı için bu başlık sadece bilgi amaçlı anılmaktadır.
Özetle, nafaka konusu, boşanma avukatının en çok mesai harcadığı alanlardan biridir. Nafakanın türü, miktarı ve süresi hususunda taraflar arasında anlaşmazlık çıkabilir. Örneğin, davacı eş hem yoksulluk nafakası hem çocuklar için iştirak nafakası talep ettiğinde, davalı bunun miktarının yüksek olduğunu savunabilir veya hiç ödeyemeyeceğini iddia edebilir. Hakim, tüm delilleri ve taraf beyanlarını değerlendirerek hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedecektir. Kadıköy boşanma avukatları, İstanbul’daki yaşam koşullarını ve emsal kararları göz önünde bulundurarak müvekkilleri adına en uygun nafaka taleplerini mahkemeye sunar ya da karşı tarafın taleplerine itiraz eder. Nafaka, boşanma kararının ekonomik boyutunu oluşturduğu için, doğru yönetilmesi boşanma sonrası dönemde tarafların hayat standartları açısından kritik önem taşır.
Velayet ve Çocukların Durumu
Boşanma davalarında velayet, eşlerin ortak çocuklarının velisinin (yasal olarak bakım ve sorumluluk sahibi olan ebeveynin) belirlenmesi anlamına gelir. Türk hukukunda, evlilik devam ederken ana ve baba velayeti birlikte kullanır. Boşanma halinde ise, kural olarak velayet anne veya babadan birine verilir; zira hukuken ortak velayet uygulaması açıkça düzenlenmemiştir (son yıllarda, anlaşmalı boşanma halinde tarafların ortak velayet konusunda anlaşmalarına bazı mahkemeler olumlu bakmaya başlamışsa da, genel uygulama velayetin tek ebeveynde olması yönündedir).
Hakim, velayet konusunda karar verirken çocuğun üstün yararını esas alır. Yani anne ve babanın aralarındaki çekişmeden ziyade, çocuğun fiziksel bakımı, eğitimi, ahlaki gelişimi ve duygusal ihtiyaçları bakımından hangisinin yanında kalmasının uygun olduğunu değerlendirir. Genellikle küçük yaşlardaki çocukların anne şefkatine muhtaç olduğu düşüncesiyle anneye velayet verme eğilimi vardır, özellikle de anne bakımında bir ihmal veya çocuğa zarar verecek bir durum yoksa. Nitekim istatistiklere göre boşanma durumunda çocukların velayetinin büyük çoğunluğu anneye verilmektedir. Örneğin, 2024 yılı boşanma verilerinde, velayet kararlarının yaklaşık %74’ünde anne lehine, %26’sında baba lehine hüküm kurulduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte her somut olayın koşulu farklıdır; baba daha ilgili ve imkânları daha uygun ise velayet babaya da bırakılabilir. Hakimler gerek görürse sosyal uzman raporu alarak anne-baba ve çocukla görüşülmesini, yaşam koşullarının incelenmesini sağlar ve buna göre karar verir.
Velayet kendisine verilmeyen ebeveyn için mahkeme, çocukla kişisel ilişki (görüşme) takvimi belirler. Örneğin, babaya verilen velayet halinde anne için her ayın belirli hafta sonları, resmi tatillerin yarısı, yaz tatilinde belli haftalar gibi görüş günleri düzenlenir. Bu, çocuğun her iki ebeveyniyle de bağının sürdürülmesi içindir. Velayet hakkı olan taraf, çocuğun eğitim, sağlık, barınma gibi her türlü ihtiyacını karşılama ve yaşamını düzenleme yetkisine ve sorumluluğuna sahiptir. Çocuğun soyadını taşıması, pasaport işlemleri, okul kaydı, yurt dışı seyahati gibi konularda karar verme yetkisi velayet sahibindedir (ancak yurt dışı çıkışlarda diğer ebeveynin de izni gerekebilir, bu gibi konular gerektiğinde ek mahkeme kararlarıyla düzenlenir).
Velayet kararı kesin değildir; koşullar değişirse taraflar velayetin değiştirilmesi için de dava açabilirler. Örneğin boşanmadan sonra velayet anneye verilmişse fakat bir süre sonra annenin çocuğa bakamadığı veya kötü davrandığı iddia edilirse, baba velayeti almak için dava açabilir. Mahkeme gerçekten çocuğun menfaatinin bunu gerektirdiğine kanaat getirirse velayeti babaya verebilir.
Boşanma protokolü aşamasında taraflar çocuklar konusunda anlaşmaya varabilirler (örneğin, iki çocuk varsa birinin velayeti anneye, diğerinin babaya verilsin şeklinde veya her ikisi anne/babada kalsın gibi). Hakim tarafların anlaşmasını çocuğun yararına uygun bulursa onaylar. Ancak tarafların anlaşması olsa bile, hakim çocuğun menfaatine aykırı bir durum görürse bunu onaylamayabilir. Örneğin çok küçük bir bebeğin babada kalması konusunda anlaşılmışsa, hakim anne bakımına muhtaçlığı nedeniyle bu konuda değişiklik önerebilir.
Kadıköy ilçesi gibi eğitim ve sağlık imkanlarının geniş olduğu bir bölgede, her iki ebeveyn de genelde çocuğa iyi bakabilecek durumdaysa, velayet kararı taraflar için duygusal anlamda zorlayıcı olabilir. Bu noktada, Kadıköy boşanma avukatı hem anne hem baba tarafını temsil ederken, müvekkilinin çocuğun yararına uygun düşecek argümanlarını mahkemeye sunmaya gayret eder. Çocukların görüşünün alınması da önemlidir: Türk hukukuna göre genellikle 8-10 yaşından büyük çocukların velayet konusunda tercihleri dikkate alınır, tabii bu tercih çocuğun yararına uygun ise. Mahkeme duruma göre çocukları da dinleyebilir (genellikle 12 yaş üstü çocukların beyanlarına ağırlık verilir).
Sonuç olarak, velayet meselesi boşanma davalarının en hassas ve özen gerektiren yönlerinden biridir. Akademik bir perspektiften bakıldığında, burada özel hukuk ile çocuğun korunmasına yönelik kamu düzeni ilkeleri iç içe geçer. Mahkemeler, çocuğun bedeni ve ruhi gelişimini merkezi olarak değerlendirirler. Boşanma avukatları da, müvekkillerinin ebeveynlik haklarını savunurken aynı zamanda çocuğun psikolojisini ve yararını göz ardı etmeden hareket etmek durumundadır.
Mal Rejimi ve Mal Paylaşımı
Eşlerin evlilik süresince edindikleri mal varlığının boşanma halinde nasıl paylaşılacağı, mal rejimi kurallarıyla belirlenir. Türkiye’de 2002 yılından beri yasal (kanuni) mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi olarak kabul edilmiştir. Bu rejim uyarınca, eşler aksini anlaşmayıp farklı bir sözleşme yapmadıkları takdirde, evlilik içerisinde kazandıkları, edindikleri mallar prensip olarak ortak sayılır ve boşanmada eşit olarak paylaşılır.
Edinilmiş mal kavramı, eşlerin evlilik süresi içinde emekleri karşılığı elde ettikleri gelirlerle aldıkları malları kapsar. Örneğin, çalışarak kazanılan para ile alınan bir ev/araba, edinilmiş mal sayılır; yine evlilik sırasında her iki tarafın adına birikmiş tasarruflar, ödenen emekli ikramiyesi, kıdem tazminatı, sosyal güvenlik birikimleri gibi kalemler edinilmiş mal kapsamına girebilir. Buna karşılık, kişisel mal denen bazı varlıklar paylaşım dışıdır: Eşlerden birinin evlilikten önce sahip olduğu malvarlığı (örneğin evlilikten önce alınmış bir ev), evlilik sırasında kendisine miras yoluyla kalan mal veya ona yapılmış karşılıksız kazandırmalar (bağış gibi) kişisel malıdır; bunlar boşanmada bölüşüme dahil edilmez. Yine manevi tazminat alacakları veya sadece kişisel kullanıma yarayan eşyalar (örneğin ziynet eşyalarının bir kısmı bu kapsamda değerlendirilebilir) kişisel mal sayılır.
Boşanma davası esnasında eşlerin mal paylaşımı genellikle dava dışı bırakılır, çünkü kanunen mal rejiminin tasfiyesi ayrı bir hukuki süreç gerektirir. Yani, boşanma kararı verildikten sonra, taraflardan biri talep ederse mal paylaşımı için ayrıca dava açar (mal rejiminin tasfiyesi davası). Bu davada, evlilik başlangıcından boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilmiş mallar belirlenir, her bir eşin bu mallardaki katılma alacağı hesaplanır. Kural olarak, her eş diğerinin edinilmiş mallarının yarısı üzerinde alacak hakkına sahiptir. Örneğin, evlilik süresince kocanın adına alınmış ve ödenmiş bir ev varsa, kadın bu evin değerinin yarısını talep edebilir (tabii çıkarılacak bazı borçlar, kişisel mal katkıları vs. hesaplanarak). Aynı şekilde kadının çalışarak biriktirdiği paralarla alınmış bir birikimi varsa koca onun yarısını talep edebilir.
Anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanırken taraflar mal paylaşımı konusunu aralarında çözebilirler. Örneğin, “Taraflar ev eşyalarını kendi aralarında paylaşmış olup karşılıklı olarak mal rejiminden kaynaklı alacak talepleri bulunmamaktadır” gibi bir madde konulabilir. Eğer anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı konusunda anlaşma sağlanmamışsa, boşanma gerçekleştikten sonra mal rejimi davası açmak mümkündür. Kanunen, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde mal paylaşımı talebi dava konusu yapılabilir; bu süre geçtikten sonra talep zamanaşımına uğrar.
Mal paylaşımı davaları teknik ve genellikle bilirkişi incelemesi gerektiren davalardır. Tarafların mal varlıklarının tespit edilmesi (tapu kayıtları, banka hesapları vs.), her bir malın değerinin belirlenmesi ve bu değerler üzerinden kimin ne kadar alacaklı olacağının hesaplanması uzmanlık gerektirir. Bu nedenle, boşanma avukatları bu süreçte mali yönü güçlü argümanlar hazırlamalı, gerekirse alanında uzman bilirkişilerin raporlarını etkin şekilde kullanmalıdır. Örneğin, Kadıköy’de bir daire varsa ve bu evin büyük kısmı evlilikten önce alınan bir birikimle ödenmiş, bir kısmı evlilikte ortak ödenmiş ise, bu ayrımın mahkemeye doğru sunulması gerekir ki hakkaniyetli bir paylaşım yapılsın.
Kadıköy ve İstanbul bölgesinde mal değerleri ülke ortalamasına göre yüksek olabilir (özellikle gayrimenkul fiyatları oldukça yüksektir). Bu durum, mal paylaşımı davalarında talep edilecek meblağların da büyük olmasına yol açar. Nitekim, bir evin değerinin yarısı bile milyon TL’ler ile ifade edilebilmektedir. Bu yüzden mal rejimi davaları, boşanma sürecinde taraflar arasındaki çekişmenin maddi yönünü oluşturur ve çoğunlukla hassas pazarlıklara sahne olur.
Özel bir mal rejimi sözleşmesi varsa (evlenmeden önce ya da evlilik sırasında yapılmış mal ayrılığı sözleşmesi gibi), boşanma halinde mallar o sözleşmeye göre paylaştırılır. Örneğin, mal ayrılığı rejimini seçmiş bir çiftte herkes kendi malını alır, karşı tarafın malında hak iddia edemez. Ancak Türkiye’de çoğu çift yasal rejim olan edinilmiş mallara katılma kapsamında olduğundan, Kadıköy boşanma avukatları tipik olarak bu rejimin tasfiyesine dair çalışırlar.
Sonuç olarak, mal paylaşımı konusu hem hukuki hem finansal bilgiyi gerektirir. Akademik olarak belirtmek gerekirse, bu alanda Medeni Kanun’un yanında Yargıtay kararlarıyla gelişmiş ayrıntılı ilkeler bulunur (örneğin, ev kadınlarının ev işine ve çocuk bakımına harcadığı emeğin de edinilmiş mal rejiminde değer katkısı olarak görülmesi gibi). Boşanma avukatı, müvekkilinin mal rejiminden doğan haklarını azami ölçüde alabilmesi veya karşı tarafın aşırı taleplerinin engellenmesi için yasal argümanları ileri sürer. Mal paylaşımı sıklıkla boşanma davasından sonra da sürebildiğinden, taraflar arasındaki ilişkiyi yıllarca devam ettirebilir; bu bakımdan eğer mümkünse protokol ile bu konuyu da çözmek en hızlı yoldur. Ancak mümkün değilse, hukukun öngördüğü şekilde dava yoluyla çözülmesi sağlanır.
Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri
Türk Medeni Kanunu, boşanma davaları sonucunda kusurlu eşten, daha az kusurlu veya kusursuz eş lehine tazminat talep edilebilmesine olanak tanır (TMK m.174). Bu tazminatlar ikiye ayrılır:
Maddi Tazminat: Boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, boşanmada kusuru daha az olan taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda maddi tazminat isteyebilir. Buradaki “menfaatlerin zedelenmesi” ifadesi, eşin evlilikten beklediği ekonomik yararların kaybını ifade eder. Örneğin, evlilik sebebiyle iş hayatını bırakmış bir eş, boşanınca ekonomik açıdan zarara uğrayacaktır; veya evlilik sırasında diğer eşin desteğiyle belli bir kariyer planı olan ancak boşanınca bu planları suya düşen kişi maddi kayıp yaşayabilir. Ya da birlikte alınan bir ev, araba gibi şeyler varsa ve mal paylaşımı dışında kalan zararlar oluşmuşsa bunlar talep edilebilir. Hakim maddi tazminata hükmederken tarafların kusur derecesini ve mali durumlarını göz önünde bulundurur. Önemli bir şart: Boşanma davasında boşanmaya karar verilmiş olmalıdır. Eğer boşanma talebi reddedildiyse, tazminata da hükmedilmez. Ayrıca tazminat talep eden tarafın tamamen kusursuz veya diğerinden az kusurlu olması, karşı tarafın ise boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olması gerekir.
Manevi Tazminat: Boşanmaya yol açan olaylar neticesinde kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, diğer kusurlu taraftan manevi tazminat adı altında uygun bir para ödenmesini talep edebilir. Manevi tazminat, boşanma sürecinde uğranılan ruhsal acı, üzüntü, onur kırılması gibi manevi zararların bir nebze giderilmesi içindir. Örneğin, eşinden şiddet gören ya da aldatılan bir kişi, onuru zedelendiği gerekçesiyle manevi tazminat talep edebilir. Burada da şartlar benzerdir: Tazminat isteyen taraf, boşanmada daha az kusurlu olmalı ve diğer tarafın kusurlu eylemleri onun kişilik haklarına saldırı teşkil etmelidir. Yine boşanma gerçekleşmezse manevi tazminat da verilmez.
Maddi ve manevi tazminat miktarları, tarafların sosyo-ekonomik durumlarına, kusurun ağırlığına ve somut olayın koşullarına göre belirlenir. Kanun “uygun miktar” ifadesini kullanır, bu da hakime takdir yetkisi tanır. Örneğin, çok ağır kusur durumunda (örn. fiziksel şiddet, ağır ihanet) ve mağdur tarafın büyük acı çektiğinin görüldüğü hallerde, imkanlar dahilinde yüksek manevi tazminata hükmedilebilir. Veya uzun yıllar evli kalıp eşinin kariyerine destek olurken kendi kariyerinden vazgeçen bir eş lehine ciddi maddi tazminatlar takdir edilebilir. Kadıköy gibi ekonomik geliri yüksek bir semtte, tazminat talepleri de nispeten yüksek rakamlarla ifade edilebilir; zira tarafların yaşam standardı tazminat miktarında ölçütlerden biridir.
Tazminatın Ödenme Şekli: Genellikle tazminatlar mahkemece toplu (peşin) ödeme şeklinde hükmedilir. Yani kusurlu tarafın, diğerine tek seferde belli bir miktar ödemesine karar verilir. Ancak kanun, durumun gereklerine göre taksitler (irat biçiminde) halinde ödenebileceğini de belirtir. Pratikte, manevi tazminat çoğunlukla bir defada ödenir; maddi tazminat da öyle, fakat taraflar anlaşırlarsa taksitle ödenmesi kararlaştırılabilir.
Tazminat istemleri, boşanma davası dilekçesinde veya en geç yargılama sırasında talep edilmelidir. Mahkeme, talep olmadan kendiliğinden tazminata hükmedemez. Ayrıca belirtelim: Maddi ve manevi tazminat, nafaka gibi fer’i talepler, boşanma kararıyla birlikte hükme bağlanır ancak boşanma kararının kesinleşmesinden sonra icra edilebilir hale gelir.
Kadıköy boşanma avukatları, müvekkillerinin maruz kaldığı haksız fiilleri ve zararları hukuki dile çevirerek tazminat taleplerini gündeme getirir. Örneğin, aldatma durumu varsa bunun delillerini (fotoğraflar, mesajlar vs.) sunup müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edildiğini savunur ve manevi tazminat miktarına dair emsal kararları mahkemeye sunabilir. Ya da karşı taraf yüklü tazminat talep etmişse, bunun haksız olduğunu, kusurun dengeli olmadığını veya talep edilen miktarın fahiş olduğunu hukuki gerekçelerle izah ederek talebin reddini sağlamaya çalışır.
Akademik olarak, boşanmada tazminat konusu, kusur ilkesine dayandığından aslında bir nevi “hukuki yaptırım” gibidir – kusurlu eşe, yaptıklarının bedeli olarak maddi bir yükümlülük yüklenir. Ancak nihai amacı, daha az kusurlu eşin yaşadığı zararları telafi etmektir. Bu yönüyle tazminat, boşanmanın sonuçları içinde hem bir nevi cezalandırıcı hem de denkleştirici bir fonksiyona sahiptir.
Kadıköy ve Marmara Bölgesi Kapsamında Boşanma Davaları
Kadıköy, İstanbul’un en kalabalık ve köklü ilçelerinden biri olarak, aile mahkemelerinde ciddi sayıda boşanma davasına ev sahipliği yapmaktadır. Marmara Bölgesi genel olarak Türkiye’nin en nüfus yoğun ve kentleşmiş bölgesi olduğundan, boşanma istatistiklerinde de üst sıralarda yer almaktadır. İstanbul ili, her yıl gerçekleşen toplam boşanma sayısında ülke birincisidir; sadece İstanbul’da yılda on binlerce boşanma gerçekleşmektedir (örneğin bir veriye göre son yıllarda İstanbul’da yıllık boşanma sayısı 35 binin üzerindedir). Bu durum, Marmara Bölgesi’nde aile hukukuna dair sorunların ve bu alandaki uzmanların önemini artırmaktadır.
Kadıköy’de boşanma davalarının seyri, genel Türkiye mevzuatına tabi olsa da, İstanbul’un büyükşehir olmasından kaynaklanan bazı pratiklerle şekillenmektedir:
Mahkeme Yoğunluğu: İstanbul Anadolu Adliyesi’nde birçok aile mahkemesi olmasına rağmen, boşanma davası sayısı da çok fazladır. Bu nedenle, özellikle çekişmeli davalarda duruşmalar arasındaki süreler, daha küçük şehirlerdeki mahkemelere kıyasla uzun olabilir. Kadıköy’de davası görülen bir kişi, bir duruşma sonrası bir sonraki duruşma için birkaç ay beklemek durumunda kalabilir. Bu da toplam dava süresini uzatır. Kadıköy boşanma avukatları, müvekkillerine bu konuda realist bir zaman çizelgesi sunarak, İstanbul’daki yoğunluğun etkilerini anlatırlar.
Bilinç ve Talepler: Marmara Bölgesi, sosyo-kültürel açıdan genelde daha fazla hak arama bilincinin olduğu bir bölgedir. Özellikle Kadıköy gibi eğitim düzeyi yüksek ilçelerde taraflar, boşanma sürecinde haklarına daha vakıf olabilir ve bilinçli taleplerde bulunabilirler. Örneğin, bir eş nafaka veya tazminat hakkını daha çok araştırmış ve talepkar olarak davaya gelebilir; diğeri mal paylaşımı konusuna hakim olabilir. Bu da davaların kapsamını ve tartışma konularını genişletebilir. Avukatların da bu donanımlı tarafa hazırlıklı olması gerekir.
Yerel Dinamikler: Kadıköy özelinde, aile yapılarında ve boşanma nedenlerinde kısmen kente özgü dinamikler görülebilir. Örneğin, ekonomik bağımsızlığı olan bireylerin sayısı fazla olduğundan, şiddetli geçimsizlik veya aldatma gibi sebeplerle boşanma kararı almaktan daha az çekinildiği söylenebilir (daha geleneksel bölgelerde ekonomik bağımlılık nedeniyle evlilikler sürdürülürken, Kadıköy gibi bir yerde kadın veya erkek kendi ayakları üzerinde durabildiğinde boşanmayı daha kolay tercih edebilir). Bu da boşanma oranlarına yansır. Ayrıca Kadıköy, hukuk bürolarının yoğun olduğu bir merkez olduğundan, burada uzman boşanma avukatı bulmak görece kolaydır ve taraflar hukuki desteğe erişebilmektedir.
Marmara Bölgesi Geneli: Sadece İstanbul değil, çevre iller (Kocaeli, Bursa, Tekirdağ vs.) de boşanma oranlarının yüksek olduğu yerlerdir. Marmara Bölgesi’nde sanayileşme, şehirleşme ve modern yaşamın etkileriyle boşanma vakaları Türkiye ortalamasının üstündedir. Bu bölgedeki aile mahkemeleri de yoğun çalışmaktadır. Örneğin, Bursa veya Kocaeli’nde de yılda binlerce boşanma davası açılmaktadır. Kadıköy boşanma avukatları, Marmara Bölgesi genelindeki yargısal eğilimleri takip ederek (örneğin Yargıtay İstanbul’daki bir dosyadan nasıl karar vermiş, Bursa’daki emsal ne olmuş gibi) stratejilerini güncel tutar.
Yerel Mahkemelerin Konumu: Kadıköy ilçesinde fiilen aile mahkemeleri, İstanbul Anadolu Adalet Sarayı kompleksi içinde yer almaktadır (Kartal’dadır). Ancak Kadıköy Adliyesi adıyla anılan, ilçede (Hasanpaşa bölgesinde) bazı adliye binaları da mevcuttur ve aile mahkemelerinin bir kısmı burada görev yapabilir. Bu coğrafi durum, Kadıköy’de yaşayan bir kişi için duruşmaya gitmeyi gerektirecek mesafe anlamında önemli olabilir. Neyse ki Anadolu Adliyesi modern ve büyük bir adliye olduğundan, bir merkezden tüm işler yürüyebilmektedir. Yine de, örneğin bir taraf şehir dışındaysa duruşmalara SEGBİS (görüntülü sistem) ile katılım gibi imkanlar da kullanılmaktadır.
Tüm bu bölgesel özellikler, sonuç olarak boşanma davasının sonucuna değilse de, pratik seyrine etki eder. İyi bir Kadıköy boşanma avukatı, İstanbul ve Marmara’daki bu şartları bilir ve davasını ona göre planlar. Müvekkilini de süreç konusunda bilgilendirerek, gerçekçi beklentiler oluşturmasına yardımcı olur.
Boşanma Avukatı Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
Boşanma gibi hayatın önemli bir dönüm noktasında, kişilerin haklarını en iyi şekilde savunacak bir avukatla çalışması kritik önem taşır. Peki iyi bir boşanma avukatı seçerken hangi kriterlere dikkat etmek gerekir? İşte birkaç önemli nokta:
Uzmanlık ve Deneyim: Aile hukuku, medeni hukukun özel bir alanıdır. Her avukat teorik olarak boşanma davası alabilse de, aile hukuku alanında deneyimi olan, benzer davaları yönetmiş bir avukat tercih edilmelidir. Özellikle Kadıköy’de boşanma avukatı arayan bir kişi, avukatın daha önce Kadıköy veya İstanbul aile mahkemelerinde dava tecrübesi olup olmadığını sorabilir. Bir avukatın uzun yıllar ceza hukuku yapmış olması, onu aile hukukunda da usta yapmaz; dolayısıyla doğrudan boşanma davalarına yoğunlaşmış veya bu konuda eğitimler almış, yayınlar yapmış avukatlar daha isabetli olacaktır.
İletişim ve Güven: Boşanma süreci çok sayıda kişisel bilginin, ailenin mahrem detaylarının avukatla paylaşılmasını gerektirebilir. Müvekkil, avukatına güven duymalı ve açık iletişim kurabilmelidir. Avukatın danışma sürecinde soruları dikkatlice dinlemesi, net ve dürüst yanıtlar vermesi önemlidir. Akademik bilgi ne kadar yüksek olursa olsun, bunu müvekkiline sade bir dille anlatamayan veya müvekkilini dinlemeyen bir avukatla çalışmak zordur. Bu yüzden, seçilecek avukat ile ilk görüşmedeki iletişim kimyası bir ölçü olabilir. Kadıköy gibi avukatların bol olduğu bir yerde, birkaç avukatla ön görüşme yapıp hangisinin daha ilgili ve açıklayıcı olduğunu görmek mümkündür.
Referanslar ve Başarılar: Mümkünse, avukatın daha önceki müvekkillerinin memnuniyeti ya da mesleki itibarı hakkında bilgi edinmek faydalı olabilir. Tabii ki avukatlar gizlilik gereği davalarını açıkça anlatamazlar, ancak aile hukuku çevresinde bilinen, iyi anılan bir isim tercih sebebidir. Örneğin, Kadıköy’de tanıdık biri daha önce bir avukatla boşanma süreci geçirmiş ve memnun kalmışsa, bu iyi bir referanstır. Ayrıca avukatın mesleki geçmişi (kaç yıldır avukatlık yaptığı, baroya kayıtlı olduğu, varsa hakemlik/arabuluculuk sertifikaları, akademik çalışmaları) incelenebilir.
Profesyonellik ve Dürüstlük: Boşanma gibi sonuçları ciddi bir davada, avukatın müvekkiline gerçekçi bir değerlendirme sunması gerekir. Eğer bir avukat, sadece işi almak için olmayacak vaatlerde bulunuyorsa (örneğin “Kesin velayeti sana alırız, karşı tarafı mahvederiz” gibi gerçek dışı sözler) bu iyi bir işaret değildir. Akademik ciddiyet ile çalışan bir avukat, davanın güçlü ve zayıf yönlerini dürüstçe anlatır, kazanılamayacak talepler için müvekkiline umut vermez. Aynı şekilde maddi konularda da şeffaf davranır: Ücretini, masrafları açıklar ve sözleşme yapar. Müvekkil-avukat ilişkisinde güvenin bir unsuru da bu profesyonel yaklaşımdır.
Yerellik ve Ulaşılabilirlik: Eğer Kadıköy’de ikamet ediyorsanız veya davanız Kadıköy’de görülecekse, ofisi Kadıköy’de veya yakınlarında olan bir avukat pratiklik sağlayabilir. Çünkü yüz yüze görüşmeler, mahkeme evraklarının takibi gibi hususlarda yakın mesafede olmak avantajlıdır. Ancak daha da önemlisi, avukatın ulaşılabilir olmasıdır. Boşanma sürecinde müvekkiller avukatlarına sık sorular sormak, gelişmeleri öğrenmek isterler. Seçilecek avukatın telefonlara dönüş yapması, e-posta/mesaj gibi iletişim kanallarında makul sürede cevap vermesi beklenir. Çok iyi ama aşırı meşgul bir avukat, size vakit ayıramayabilir. Bu dengeyi gözetmek gerekir.
Avukatlık Ücreti: Elbette avukat seçiminde ücret konusu da önemlidir. Ancak burada en ucuz avukatı aramak doğru yaklaşım olmayabilir; zira çok düşük ücret talep eden bir avukat ya yeterince deneyimli değildir ya da davaya gereken özeni göstermeyebilir. Diğer yandan, yüksek ücret almak da tek başına kalite garantisi olmaz. Bu nedenle, ücret konusunu avukatla en başta konuşarak, hizmet kapsamını öğrenerek bir karar vermek gerekir. İstanbul Barosu’nun her yıl tavsiye niteliğinde belirlediği ücretler vardır (örneğin 2025 yılı için İstanbul Barosu anlaşmalı boşanma davalarında 75.000 TL, çekişmeli boşanmada 110.000 TL gibi bir avukatlık ücreti uygun görmüştür); ancak bu tavsiyelerdir ve her avukatın ücreti kendi belirlediği şekilde değişebilir. Güven duyduğunuz ve uzmanlığına inandığınız bir avukatla, bütçeniz elverdiğince anlaşma yapmak en sağlıklısı olacaktır. Ayrıca ücretin taksitlendirilmesi, peşin/başarıya bağlı kısımlar gibi konular da konuşulabilir.
Sonuç olarak, boşanma avukatı seçerken bilgi, deneyim, iletişim ve güven unsurlarını dengeleyerek hareket etmek gerekir. Unutulmamalıdır ki, boşanma davası sadece hukuki bir işlem değil, aynı zamanda hayatınızı etkileyecek önemli bir süreçtir; bu süreçte sizi temsil eden kişinin liyakati, sonucun adil ve lehinize olmasında büyük rol oynar.
Boşanma Avukatı Ücretleri ve Masrafları
Boşanma avukatının ne kadar ücret talep edeceği, pek çok kişi için merak konusudur. Bu konuda hem yasal tarifeler hem de piyasa koşulları rol oynar. Öncelikle belirtelim: Türkiye’de avukatlık asgari ücret tarifesi her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından yayınlanır ve tüm avukatlar için bağlayıcı asgari ücretleri belirler. 2025 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre, boşanma davaları için ülke genelinde belirlenmiş asgari avukatlık ücreti 30.000 TL + KDV (vergilerle ~33.000 TL) olarak tespit edilmiştir. Bu demektir ki, hiçbir avukat bir boşanma davasını bu miktarın altında bir vekalet ücretiyle üstlenemez (hukuken yasaktır). Ancak uygulamada avukatlar genellikle bu taban ücretin üzerinde, bulundukları ilin barosu tarafından tavsiye edilen veya kendi belirledikleri ücretler üzerinden anlaşma yaparlar.
Bölgesel olarak ücretler değişebilir: Örneğin, İstanbul Barosu her yıl için tavsiye niteliğinde bir ücret tablosu yayımlar. İstanbul Barosu’nun 2025 yılı tavsiyesine göre, anlaşmalı boşanma davaları için 75.000 TL, çekişmeli boşanma davaları için 110.000 TL avukatlık ücreti uygun görülmüştür. Bu rakamlar, İstanbul şartlarında ortalama bir davanın emeğine göre belirlenmiş önerilerdir. Elbette bu tutarlar kesin değil, fiilen daha düşük veya yüksek ücretlerle avukat bulmak mümkündür. Örneğin, davanın karmaşıklığı (içinde mal paylaşımı, şirket hisseleri, çok sayıda duruşma gerektiren durumlar vs. varsa) ücreti artırabilir; ya da çok deneyimli bir avukat kendi adının değeriyle orantılı yüksek bir ücret talep edebilir.
Anlaşmalı boşanma davaları, daha kısa sürede sonuçlandığı için genelde çekişmeli davalara göre daha düşük ücretlendirilir. Avukatlar anlaşmalı davalarda tek celse gideceklerini ve fazla mesai harcamayacaklarını bildikleri için, makul bir ücret ile işi almayı kabul edebilirler. Çekişmeli davalarda ise belirsizlikler fazladır: Dava yıllarca sürebilir, birçok dilekçe yazılacak, duruşma yapılacak, belki istinaf-temyiz aşamalarına gidilecek. Bu yüzden ücreti de daha yüksek olur. Bazı avukatlar, çekişmeli davalarda aşamalı ücret talep edebilir (başlangıçta bir kısmı, istinaf veya temyiz olursa ek ücret gibi). Bu detaylar avukatla müzakere edilmelidir.
Ödeme ve Sözleşme: Avukatlık Kanunu’na göre, avukat ile müvekkil arasında bir vekalet ücret sözleşmesi yapılması gereklidir. Bu sözleşmede, ücretin tutarı, ödeme şekli (peşin, taksit, sonuçtan yüzde vs.) yazılır. Boşanma davalarında yaygın olarak ücretin bir kısmı peşin alınır, kalanı dava ilerledikçe veya sonuçlanınca alınır. Bazı avukatlar, özellikle maddi-manevi tazminat kazanılması durumunda ekstra yüzdesel bir pay isteyebilirler, ancak bu her avukatın çalışma tarzına göre değişir. Müvekkil için önemli olan, en başta tüm bu konuları avukatıyla konuşup netleştirmektir.
Mahkeme Masrafları: Avukatlık ücreti dışında, bir boşanma davasında ödenmesi gereken harçlar ve yargılama giderleri vardır. Bunlar genellikle şunlardır:
Dava Harcı: Boşanma davası açarken ödenen başvuru harcı ve peşin karar harcıdır. Boşanma davaları nispi (değer üzerinden) harca tabi değil, maktu (sabit) harca tabidir, bu nedenle harç tutarı çok yüksek değildir (her yıl birkaç yüz TL civarında belirlenir).
Gider Avansı: Tebligat masrafları, müzekkere yazımı, keşif gideri gibi olası masraflar için mahkemenin belirlediği bir avans yatırılır. Bu da makul bir miktardır (2025 itibarıyla birkaç yüz TL- belki 1000 TL altı).
Tanık Ücreti: Tanıklar varsa, onların duruşmaya gelme masrafı için bir ücret ödenmesi gerekebilir (fiiliyatta tanıklar genelde ücret talep etmese de, mahkeme ihtiyat için isteyebilir).
Bilirkişi Ücreti: Mahkeme bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verirse (örneğin mal değerlemesi, psikolog raporu vs.), bunun ücretini genelde taraflardan talep eder. Bu ücret raporun niteliğine göre değişir.
Keşif Masrafı: Çok nadiren boşanma davasında keşif gerekir (örn. evde yaşam koşulları için), ama olursa bunun nakliye gideri gibi masrafları da olabilir.
Bu yargılama masrafları başlangıçta davayı açan tarafça karşılanır; dava sonunda haksız çıkan taraftan tahsil edilir. Örneğin, davayı koca açtı ve kazandıysa, ödediği harç ve masrafların karşı taraftan alınmasına karar verilir. Ancak bu pratikte çoğu zaman mahsuplaşır veya küçük miktarlar olduğundan çok önemsenmez.
Müvekkillerin bilmesi gereken bir konu da karşı taraf avukat ücreti meselesidir. Eğer boşanma davasında taraflar avukat tutmuşsa ve dava sonunda biri tamamen haklı çıkarsa (örneğin davalı, davanın reddini sağladı), mahkeme haksız taraftan karşı taraf için avukatlık ücretini ödemesine hükmeder. Bu tutar da yine avukatlık asgari tarifesine göre belirlenir. Örneğin, boşanma davası reddedildiğinde davacı, davalı avukatı için tarife gereği belirlenen ücreti ödemek zorunda kalabilir. Bu da davanın bir nevi cezaî mali sonucudur. Anlaşmalı boşanmada genellikle taraflar kendi masraflarını ve avukat ücretlerini kendileri öderler şeklinde protokole yazarak bu konuyu bertaraf ederler.
Devletin sağladığı imkanlar: Bazı durumlarda, ekonomik durumu iyi olmayan kişiler baro aracılığıyla adli yardım talep ederek ücretsiz avukat desteği alabilirler. İstanbul Barosu, maddi imkanı olmadığını belgeleyen vatandaşlara, boşanma davalarında da avukat atayabilmektedir. Bu avukatın ücreti kişiden alınmaz, devlet tarafından karşılanır (sınırlı bir ücret). Ancak her başvuru kabul edilmeyebilir; genellikle çok düşük gelirli veya hiç geliri olmayan, üzerinde mal varlığı bulunmayan kişiler bu imkandan yararlanabilir.
Özetle, boşanma avukatı ücretleri, minimum taban kurallar ile serbest piyasa koşullarının birleşiminden oluşur. Kadıköy’de iyi bir boşanma avukatı tutmayı düşünen bir kişi, ortalama piyasa ücretlerini araştırmalı, kendi bütçesini de göz önüne alarak karar vermelidir. Unutmamak gerekir ki, hukuki süreçlerde ucuz ya da pahalı avukat değil, işini iyi yapan avukat avantaj sağlar. Bu yüzden ücret konusu önemli olsa da, tek kriter olmamalıdır. Makalemizin kapsamı gereği rakamsal bilgiler vermekle birlikte, esas olanın avukatınızla kuracağınız güven ilişkisi olduğunu bir kez daha vurgulayalım.
Sıkça Sorulan Sorular
Soru: Kadıköy’de boşanma davası hangi mahkemede açılır?
Cevap: Kadıköy ilçesinde boşanma davalarına bakmakla görevli olan Kadıköy Aile Mahkemeleri vardır. İstanbul Anadolu Yakası’nda aile mahkemeleri Anadolu Adalet Sarayı (Kartal) bünyesinde toplanmıştır, ancak Kadıköy’e bağlı aile mahkemesi şubeleri de mevcuttur. Boşanma davası açarken yetki kuralına göre, eşlerin son 6 ay birlikte oturduğu yer mahkemesi veya davalının/ davacının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Dolayısıyla Kadıköy’de ikamet eden biri, eğer eşiyle en son Kadıköy’de birlikte yaşadıysa veya eşi de Kadıköy’de ikamet ediyorsa, Kadıköy (İstanbul Anadolu) Aile Mahkemesi’nde boşanma davasını açabilir. Aile mahkemesi yoksa (ancak Kadıköy’de var), Asliye Hukuk Mahkemesi bu davaya bakar. Davayı açmak için Kadıköy Adliyesi’ndeki tevzi bürosuna (dosya dağıtım birimine) dilekçenizi vermeniz yeterlidir, sistem otomatik olarak yetkili aile mahkemesine davayı kaydedecektir.
Soru: Boşanma davası ne kadar sürer?
Cevap: Boşanma davasının süresi, davanın anlaşmalı mı yoksa çekişmeli mi olduğuna ve mahkemelerin iş yüküne bağlıdır. Anlaşmalı boşanma davaları genellikle tek celsede biter ve kararın kesinleşmesiyle birlikte birkaç ay içinde tamamlanır. Örneğin, İstanbul (Kadıköy) özelinde bir anlaşmalı boşanmada duruşma günü yaklaşık 1-2 ay sonrasına verilir ve duruşmada hakim boşanmaya karar verirse, taraflar temyiz etmezse karar kısa sürede kesinleşir; toplamda 2-3 ayda evlilik sonlanmış olur. Çekişmeli boşanma davaları ise daha uzun sürer. Tanık dinlenmesi, delil toplanması, bilirkişi raporları gibi aşamalar zaman alır. Büyük şehirlerde çekişmeli bir boşanmanın ilk derece mahkemesinde sonuçlanması 1-2 yılı bulabilir. Eğer karara itiraz edilip bölge adliye (istinaf) mahkemesine ve belki Yargıtay’a gidilirse, süreç 3-4 yıla kadar uzayabilir. Küçük şehirlerde davalar biraz daha hızlı olsa da, genel olarak çekişmeli boşanmada kısa sürede sonuç beklenmemelidir. Bu süreler her davanın koşuluna göre değişebileceği için, en doğru tahmini avukatınız dosyanızı inceledikten sonra verecektir.
Soru: Boşanma davası açmak için avukat tutmak zorunlu mu?
Cevap: Hayır, Türk hukukunda bireyler davalarını avukat olmadan kendileri de açıp yürütebilirler. Boşanma davası için de avukat tutma zorunluluğu yoktur. Ancak aile hukuku oldukça karmaşık olabileceğinden ve boşanma sonucu ortaya çıkacak hak kayıpları ciddi olabileceğinden, bir boşanma avukatı ile çalışmak şiddetle tavsiye edilir. Avukat, usul kurallarını (dilekçe nasıl yazılır, delil nasıl sunulur vb.) doğru uygulayacak, haklarınızı eksiksiz talep edecek ve karşı tarafın hamlelerine hukuken cevap verecektir. Avukat olmadan dava açan birçok kişi, dilekçesinde haklarını tam talep etmediği için veya usuli eksikler yüzünden sorunlar yaşayabilmektedir. Örneğin, avukatsız açılan bir davada taraf nafaka talep etmeyi unutursa, hakim de kendiliğinden vermeyeceği için bu haktan mahrum kalınabilir. Bu tür riskler nedeniyle, imkanlar dahilinde bir avukatla süreci yürütmek en doğrusudur. Eğer maddi durum avukat tutmaya elverişli değilse, adli yardımdan ücretsiz avukat talep edilebileceği de unutulmamalıdır.
Soru: Anlaşmalı boşanma için gereken şartlar nelerdir?
Cevap: Anlaşmalı boşanma yapabilmek için kanunen aranan temel şartlar şunlardır: (1) Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalı. Bir yıl dolmadan anlaşmalı boşanma kararı verilemez. (2) Eşler boşanma ve sonuçları konusunda tam anlaşma sağlamış olmalı. Bu, anlaşmalı boşanma protokolü adı altında yazılı bir metin ile mahkemeye sunulur. Protokolde velayet, nafaka (çocuk ve eş için), mal paylaşımı, tazminat, dava masrafları gibi her konuda tarafların mutabakatı bulunur. (3) Eşler birlikte mahkemeye başvurmalı veya biri açtığında diğeri kabul ettiğini beyan etmeli. Uygulamada genellikle her iki eşin de imzasıyla ortak dilekçe verilir. (4) Duruşmada her iki eş de bizzat hazır bulunarak hâkim önünde boşanma isteklerini serbest iradeleriyle ifade etmeli. Bu, hakimin tarafları görüp anlaşmanın kendi özgür iradeleriyle yapıldığını doğrulaması içindir. Bu şartlar yerine geldiğinde, hakim protokolü de uygun bulursa anlaşmalı boşanmaya karar verir. Şartlardan biri eksikse (örneğin evlilik 1 yıl dolmamışsa ya da taraflar çocuğun velayeti konusunda aslında anlaşamamışsa), o zaman anlaşmalı değil çekişmeli olarak süreç devam eder.
Soru: Çekişmeli boşanmada hangi deliller kullanılabilir?
Cevap: Çekişmeli boşanmada taraflar iddialarını ispat etmek için her türlü yasal delile başvurabilirler. En sık kullanılan deliller tanık beyanlarıdır – eşlerin yakınları, komşular, akrabalar, olaya tanık olan kişiler mahkemede dinlenebilir. Ayrıca yazılı belgeler ve kayıtlar da önemli delil grubudur: Örneğin, hastane raporları (şiddet vakalarında darp raporu), polis tutanakları, karşı tarafın gönderdiği mesajlar, e-postalar, sosyal medya paylaşımları, fotoğraflar, otel kayıtları (aldatma iddiasında), banka hesap hareketleri (maddi kötü davranış iddiasında) gibi belgeler sunulabilir. Ses ve video kayıtları da bazen delil olarak değerlendirilebilir; ancak bunların hukuka uygun yolla elde edilmiş olması gerekir (yasadışı yollardan elde edilen, özel hayatı ağır ihlal eden kayıtlar mahkemece dikkate alınmayabilir). Örneğin, eşinin telefonu izinsiz dinlenerek alınan bir kayıt hukuka aykırı sayılabilir. Ancak kişinin kendisine yönelen bir haksız fiili ispatlamak için aldığı kayıtlar (örneğin eşinin eve sürekli sarhoş gelip kavga çıkardığını gösteren video) mahkemece değerlendirmeye alınabilir. Uzman raporları da delil olabilir; mesela akıl hastalığı sebebiyle boşanmada, doktor raporları sunulur. Unutulmamalı ki, boşanma davasında hakim, delilleri serbestçe takdir eder ve vicdani kanaatine göre karar verir. Bu yüzden delillerin inandırıcılığı, tutarlılığı önemlidir. Boşanma avukatınız, hangi delilin nasıl sunulacağı ve talep edileceği konusunda sizi yönlendirecektir.
Soru: Boşanmada mal paylaşımı nasıl oluyor, ev ve arabamız nasıl bölüşülecek?
Cevap: Mal paylaşımı, evlilik içinde eşlerin edindiği malların, boşanma sonrasında kanuni mal rejimi kurallarına göre paylaştırılmasıdır. Türkiye’de çoğunlukla uygulanan rejim edinilmiş mallara katılma rejimidir. Bu rejime göre, evlilik süresince edinilen her bir mal değeri üzerinden, diğer eşin yarı oranında alacak hakkı doğar. Örneğin, evlilikten sonra alınmış bir ev varsa ve tapusu tek eş adına ise, boşanma durumunda diğer eş evin değerinin yarısını talep edebilir (elbette evin alındığı para tamamen bir eşin kişisel malı değilse). Araba, banka mevduatı, birikimler vs. için de aynı prensip geçerlidir. Kişisel mallar (evlenmeden önce sahip olunanlar, miras kalanlar, manevi tazminat alacakları gibi) bu paylaşıma dahil edilmez. Mal paylaşımı genellikle boşanma davasından ayrı bir dava (mal rejimi tasfiyesi davası) ile yapılır ve boşanma kesinleştikten sonra talep edilebilir. Taraflar anlaşmalı boşanırken mal paylaşımını kendi aralarında kararlaştırabilirler; bu durumda protokolle mal paylaşımı yapılmış olur ve sonradan kimse mal rejimi davası açmaz. Ama anlaşma yoksa, boşanma sonrası her eş 10 yıl içinde mal paylaşımı davası açabilir. Malların tasfiyesinde mahkeme gerekirse bilirkişi atayarak malların değerini belirler, hangi malın kime ait olduğunu tespit eder ve sonucunda bir alacak-borç dengesi çıkarır. Örneğin, kocanın adına kayıtlı ev için karısına X TL alacak düşüyorsa, mahkeme bunu hükmeder; ödeme yapılmazsa kadın icra takibiyle evin satışından veya kocanın malvarlığından tahsil yoluna gidebilir. Pratik olarak, ev ve araba gibi büyük değerli mallar bazen satılarak bedeli paylaşılır, bazen de eşlerden biri diğerine onun payına karşılık para öder ve malı tek başına üzerinde tutar. Bu detaylar anlaşmaya bağlı veya mahkeme kararına bağlı şekillenebilir. Bu yüzden, mal paylaşımı konusunu mümkünse boşanma aşamasında anlaşmayla çözmek, değilse mutlaka uzman bir avukatla hakkınızı takip etmek önemlidir.
Soru: Nafaka miktarı nasıl belirleniyor?
Cevap: Nafaka miktarının belirlenmesinde mahkeme, hem ihtiyaç sahibinin gereksinimlerini hem de nafaka ödeyecek tarafın mali gücünü göz önünde bulundurur. Örneğin, yoksulluk nafakası talep eden eşin gelir düzeyi, çalışma imkanı, yaşam standardı incelenir; ödeyecek eşin de aylık kazancı, malvarlığı araştırılır. Hakim, hakkaniyete uygun bir miktar takdir etmeye çalışır. Çocuklar için iştirak nafakası belirlenirken, çocuğun yaşı, eğitimi, özel ihtiyaçları (sağlık sorunları vb.) gibi faktörler değerlendirilir; anne ve babanın gelir durumuna göre bir rakam bulunur. Örneğin, İstanbul gibi bir yerde asgari ihtiyaçlar daha yüksek olacağından, aynı durumda Ankara’da 1.500 TL takdir edilecek çocuk nafakası, İstanbul’da 2.000 TL olabilir. Nafaka miktarı konusunda tarafların sunduğu belgeler de önemlidir: Maaş bordroları, vergi kayıtları, sosyal yaşam düzeyini gösteren harcamalar (kredi kartı ekstresi gibi) delil olarak sunulabilir. Eğer nafaka yükümlüsü kazancını gizler veya olduğundan az gösterirse, karşı taraf bunun araştırılmasını mahkemeden isteyebilir (SGK kayıtları, işyeri kayıtları incelenir). Nafaka, TÜFE gibi endekslere bağlanarak her yıl artacak şekilde de hükmedilebilir. Taraflar anlaşmalı boşanmada nafaka miktarında anlaşırsa, hakim genelde bunu uygun bulur (çok ekstrem bir adaletsizlik yoksa). Sonuç olarak nafaka miktarı her aileye, her yaşam standardına göre değişir; kanun belirli bir tarif koymamıştır, bu durumun takdirini hakime bırakmıştır. Nafaka alan ya da ödeyen kişi zamanla koşulların değiştiğini düşünürse (örneğin nafaka artırımı gerekli olacak şekilde enflasyon yükselmişse veya nafaka ödeyen işsiz kalmışsa), daha sonra nafaka miktarının değiştirilmesi için dava açabilir.
Soru: Boşanma davasında çocuğumun velayetini kesin alabilir miyim?
Cevap: Hiçbir avukat veya kimse, velayet konusunda %100 bir garanti veremez, çünkü velayeti kimin alacağına mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek karar verir. Ancak genel hatlarıyla belirtmek gerekirse: Eğer siz çocuğunuzun bakımını fiilen üstlenen, ona daha iyi bakabilecek koşullara sahip bir ebeveynseniz ve geçmişte çocuğa karşı bir ihmal veya kötü muamele durumunuz yoksa, velayetin size verilme olasılığı yüksektir. Küçük yaşlarda (özellikle 0-6 yaş aralığında) anne bakımına öncelik verilir, dolayısıyla bebek ve çok küçük çocuklarda anne genelde avantajlıdır. Okul çağındaki çocuklarda ise istikrar (kimin yanında düzeni bozulmaz) ve çocuğun tercihi gibi unsurlar devreye girer. Mahkeme, babanın da çok ilgili ve bakım sağlayabilecek durumda olduğunu görürse, babaya da velayet verebilir. Özellikle son yıllarda babaların da velayet alabildiği örnekler artmıştır (örneğin anne çalışıyor sürekli çocukla ilgilenemiyor, baba ise aile büyükleriyle çocuğa daha iyi bakabiliyor ise velayet babaya verilebilir). Yani her şey, somut durumda çocuğun menfaatine hangi seçeneğin olduğu sorusuna bağlıdır. Sizin yapabileceğiniz, çocuğun bakımını üstlenme konusundaki yeterliliğinizi (gelir, ev düzeni, okul durumu, çevre koşulları vb.) mahkemeye iyi sunmak, gerekiyorsa tanıklarla da anne/baba olarak ne kadar ilgili olduğunuzu ispat etmektir. Karşı tarafın velayeti almasını engellemek için de onun varsa olumsuz yönlerini (çocuğa bakacak vaktinin olmaması, kötü alışkanlıkları, psikolojik sorunları vs.) delillendirmeniz gerekir. Ama nihayetinde karar hakimin takdiridir. Velayet size verilse bile bu nihai bir durum değildir; ileride şartlar değişirse karşı taraf velayetin değiştirilmesi için tekrar dava açabilir. O yüzden önemli olan, boşanmadan sonra da çocuğunuzla ilgilenmeye aynı şekilde devam etmek ve ona iyi bir ortam sağlamaktır.
Soru: Boşanma davası devam ederken, eşim beni evden uzaklaştırabilir mi?
Cevap: Boşanma davası sürerken mahkeme, 6284 sayılı Kanun kapsamında gerekli görürse koruyucu tedbirler alabilir. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu uyarınca, aile içi şiddet veya tehdit var ise, hakim eşlerden biri hakkında evden uzaklaştırma, iletişim yasağı, koruma tedbiri gibi kararlar verebilir. Yani, eğer eşiniz size fiziksel veya psikolojik şiddet uyguluyorsa yahut can güvenliğiniz tehlikedeyse, mahkemeden veya kolluk birimlerinden talep ederek eşinizin ortak konuttan uzaklaştırılmasını sağlayabilirsiniz. Bu karar genellikle 1 ay gibi sürelerle verilir ve gerektiğinde uzatılır. Tam tersi durum da olabilir: Eğer siz eşinize şiddet uyguluyorsanız, eşiniz talep ederse mahkeme sizi evden uzaklaştırabilir. Bu hususlar boşanma davasından bağımsız, özel bir koruma mevzuatı çerçevesinde değerlendirilir. Boşanma davası açılmış olması, otomatik olarak bir tarafın evden uzaklaştırılacağı anlamına gelmez; somut bir şiddet veya tehdit iddiası ve delili olması gerekir. Sonuçla, dava devam ederken iki taraf da aynı evde yaşamak zorunda değil; fiilen ayrılabilirler ve gerektiğinde hukuki koruma sağlanabilir. Bu durum çocukların geçici velayeti ve nafakası gibi konuları da gündeme getirir; mahkeme tedbiren çocukları bir ebeveyne bırakıp diğerine tedbir nafakası ödetebilir. Bu gibi taleplerinizi boşanma dilekçenizde veya dava sırasında avukatınız aracılığıyla iletmeniz mümkün.
Her ailenin durumu farklı olabileceğinden, yukarıdaki soruların cevapları genel bilgilendirme amaçlıdır. Kadıköy boşanma avukatı ile bire bir görüşerek kendi durumunuza özel sorulara daha net yanıtlar alabilirsiniz. Bu makalede verilen bilgiler, Marmara Bölgesi özelinde ve Türkiye genelinde geçerli olan boşanma hukuku esaslarını kapsamaktadır. Boşanma sürecinde hukuki destek almak, hak ve yükümlülüklerinizi eksiksiz öğrenmek ve olası mağduriyetlerin önüne geçmek açısından en doğru yaklaşım olacaktır. Unutmayınız ki, hukuki süreçlerde bilgi güçtür ve uzman rehberliği ile hareket etmek en sağlıklı sonuçlara ulaşmanızı sağlar.