Konkordato Avukatı Nedir ? Konkordato Avukatı Kimdir ? Konkordato Neden Önemlidir?

Avukat Bilal ALYAR

Konkordato Nedir ve Neden Önemlidir?

Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi altında olan borçluların, alacaklılarıyla mahkeme gözetiminde yaptığı bir borç yapılandırma anlaşmasıdır. Latin kökenli bir kavram olan konkordato, Türk hukuk sisteminde zor duruma düşen firmalar veya şahıslar için iflasın alternatifi olarak sunulmuş bir çözümdür. Özellikle ekonomik dalgalanmalar sırasında ödeme güçlüğü yaşayan işletmelerin, faaliyetlerini tamamen sonlandırıp iflas etmelerindense konkordato ilan ederek mali durumlarını düzeltmeleri amaçlanır. Bu süreçte borçlu, alacaklılara belirli bir plana göre borçlarını ödeme taahhüdünde bulunur; alacaklılar da çoğunluk onayı ile borcun bir kısmından feragat etmeyi veya vade tanımayı kabul ederler.

Konkordatonun önemi, hem borçlu hem alacaklı açısından büyüktür. Borçlu, konkordato sayesinde iflasın ağır sonuçlarından kurtulma ve işletmesini devam ettirme şansı bulur. Öte yandan alacaklılar da, borçlunun tamamen iflas edip hiçbir ödeme yapamamasındansa, konkordato planı çerçevesinde alacaklarının belli bir kısmını tahsil etme imkânına kavuşurlar. Böylece konkordato, ekonomik sıkıntıya düşen borçluların dürüstlük ve iyi niyet çerçevesinde ikinci bir şans elde etmesine olanak sağlayan, toplumsal ve ekonomik dengeleri korumayı hedefleyen bir hukuki müessesedir.

Türk hukukunda konkordato özellikle 2018 yılında yürürlüğe giren düzenlemelerle yeniden canlandırılmıştır. Daha önce uygulanan “iflas erteleme” kurumu yürürlükten kaldırılarak, konkordato müessesesi güçlendirilmiştir. Bu dönüşümle birlikte, mali zorluk yaşayan birçok firma konkordato ilan ederek faaliyetlerini sürdürmeye çalışmış, bu da konkordato süreçlerine olan ihtiyacı ve bu alandaki hukuki uzmanlığın önemini artırmıştır.

Konkordato Avukatı Kimdir ve Ne İş Yapar?

Konkordato avukatı, İcra ve İflas Hukuku alanında, özellikle konkordato süreçlerinde uzmanlaşmış avukattır. Konkordato süreci hem teknik hukuki bilgiyi hem de finansal bilgi ve müzakere becerisini gerektiren karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte yer alan avukatın rolü çok yönlüdür ve temel olarak şu görevleri içerir:

  • Borçluya Hukuki Danışmanlık: Konkordato ilan etmeyi düşünen bir borçlu (şirket veya şahıs), öncelikle mali durumunu değerlendirip konkordato şartlarını sağlayıp sağlamadığını öğrenmelidir. Konkordato avukatı, borçlunun bilançosunu, borç-alacak dengesini ve nakit akışını inceleyerek konkordatonun uygun bir seçenek olup olmadığını analiz eder. Eğer konkordato başvurusu yapmak mantıklı ve yasal açıdan mümkün görünüyorsa, avukat borçluya nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlatır.

  • Başvuru Dosyasının Hazırlanması: Konkordato sürecinin resmen başlayabilmesi için Asliye Ticaret Mahkemesi’ne bir konkordato talep dilekçesi verilmelidir. Bu dilekçe ve eklerinde, borçlunun mali durumunu ortaya koyan kapsamlı belgeler yer alır. Konkordato avukatı, başvuru dilekçesini titizlikle hazırlar ve kanunen sunulması zorunlu olan tüm belgelerin eksiksiz olmasını sağlar. Bu belgeler arasında son dönem finansal tablolar (bilanço, gelir tablosu, nakit akım tablosu), alacaklılar listesi, alacak tutarları, borçlunun malvarlığı dökümleri, konkordato ön projesi (borçların nasıl ve hangi oranda ödeneceğine dair plan) gibi evraklar bulunur. Avukat, bu bilgi ve belgelerin doğru ve şeffaf bir şekilde mahkemeye sunulmasından sorumludur; zira eksik veya yanıltıcı bilgi, başvurunun reddine yol açabilir.

  • Geçici Mühlet ve Kesin Mühlet Süreçlerinin Takibi: Konkordato başvurusu yapıldıktan sonra mahkeme, belgelerin tam ve yasal şartların ilk bakışta sağlanıp sağlanmadığını değerlendirerek geçici mühlet kararı verir. Geçici mühlet kararı genellikle 3 ay için verilir ve bu süre içinde borçluya yönelik bireysel takipler (haciz vs.) durur; mahkeme gerekli görürse bu süreyi en fazla 2 ay daha uzatabilir (toplamda en fazla 5 ay). Konkordato avukatı, geçici mühlet sürecinde mahkeme ile iletişimi sürdürür, mahkemenin atadığı konkordato komiseri ile iş birliği yapar ve borçlunun mühlet şartlarına uygun hareket etmesini sağlar. Geçici mühlet sonunda şartlar uygun bulunursa mahkeme kesin mühlet kararı verir, bu da normalde 1 yıllık bir süre olup gerektiğinde 6 ay daha uzatılabilir. Avukat, kesin mühlet sürecinin de yasal gerekliliklere uygun devam etmesi için danışmanlık yapar ve mahkeme tarafından istenebilecek ek bilgi ve belgeleri hazırlar.

  • Alacaklılarla Müzakere ve Planın Hazırlanması: Konkordato sürecinin kalbi, borçlunun alacaklılarıyla yapacağı anlaşma planıdır. Konkordato avukatı, borçlu ile birlikte çalışarak, borçların belirli bir oranının ödenmesi, bir kısmının indirime tabi tutulması veya ödeme vadesinin uzatılması gibi hususları içeren bir kurtarma planı (konkordato projesi) hazırlar. Bu plan, borçlunun gerçekçi bir şekilde altından kalkabileceği, aynı zamanda alacaklıların da makul oranda tatmin olacağı bir dengeyi hedeflemelidir. Avukat, gerektiğinde finansal danışmanlarla da koordinasyon içinde, borçlunun işletme faaliyetlerini sürdürürken hangi takvim ve miktarlarla ödeme yapabileceğini tespit eder. Daha sonra bu plan alacaklılara sunulur ve onlarla müzakere edilir. Alacaklıların farklı sınıfları olabilir (rehinli alacaklılar, imtiyazlı alacaklılar, adi alacaklılar gibi) ve her birinin onayı gerekebilir veya farklı çoğunluk koşulları bulunabilir. Konkordato avukatı, bu müzakerelerde borçluyu temsil ederek mümkün olan en fazla alacaklıdan destek alacak bir anlaşma zemini oluşturmaya çalışır.

  • Mahkeme ve Komiser ile İletişim: Konkordato süreci yargı gözetiminde yürür. Mahkeme, atadığı konkordato komiseri vasıtasıyla borçlunun mali faaliyetlerini denetler. Konkordato avukatı, komiserin raporlarını takip eder, gerektiğinde komiser ile görüşerek borçlunun faaliyetleri hakkında bilgi verir veya tavsiyeler alır. Mahkeme duruşmalarında borçlu adına söz alarak, konkordatonun başarısı için gerekli hususları hâkime izah eder. Özellikle kesin mühlet döneminde mahkemenin periyodik kontrolü söz konusudur; avukat bu oturumlarda borçlunun iyi niyetini ve planın uygulanabilirliğini ortaya koymaya gayret eder.

  • Alacaklılar Toplantısı ve Oylama: Kesin mühlet içinde genellikle alacaklılar toplantısı yapılır. Bu toplantıda hazırlanan konkordato projesi alacaklılara açıklanır ve oylamaya sunulur. Kanuna göre, konkordatonun kabul edilmesi için alacaklıların belirli bir çoğunluğunun (alacak tutarının ve alacaklı sayısının belirli oranlarının) onayı gerekmektedir. Konkordato avukatı, bu toplantının organizasyonu aşamasında borçluya destek olur, alacaklılara planı hukuki olarak doğru şekilde takdim eder ve onların sorularını yanıtlar. Oylama sonucunda gerekli çoğunluk sağlanırsa, avukat bu sonucu tutanak altına aldırır ve mahkemeye sunulacak evrakları hazırlar.

  • Mahkeme Onayı ve Sonrası: Alacaklıların kabul ettiği konkordato projesi, son olarak mahkemenin onayına sunulur (tasdik aşaması). Mahkeme, tüm süreci ve özellikle alacaklı çoğunluğunun sağlanıp sağlanmadığını inceleyerek konkordatoyu tasdik edebilir. Konkordato avukatı, tasdik duruşmasında müvekkilinin savunmasını yapar, konkordatonun kanuna uygun şekilde ilerlediğini ve borçlu ile alacaklıların korunmakta olduğunu hukuki delillerle açıklar. Mahkeme konkordatoyu tasdik ettiğinde, borçlu konkordato planındaki şartlar çerçevesinde borçlarını ödemeye başlar ve iflas tehdidi ortadan kalkar. Avukat, tasdik sonrası dönemde de borçlunun plana uygun hareket etmesini takip edebilir, gerekirse hukuki destek sağlamaya devam eder (örneğin plan uygulanırken bir sorun çıkarsa bunu mahkeme ile çözmek gibi).

  • Alacaklı Tarafın Temsili: Konkordato avukatı yalnızca borçlu tarafı değil, bazen alacaklılar tarafını da temsil edebilir. Eğer alacaklı, borçlusunun konkordato sürecine girdiğini öğrenirse, alacağını azami ölçüde tahsil etmek ister. Bu durumda konkordato konusunda uzman bir avukat, alacaklı müvekkil adına konkordato dosyasını inceler, borçlunun sunduğu planı değerlendirir ve gerekirse itirazlarını mahkemeye sunar. Alacaklılar toplantısında müvekkil alacaklıyı temsil ederek oy kullanır ve planın iyileştirilmesi için müzakerelerde yer alır. Eğer konkordato kötüye kullanılıyorsa (örneğin borçlunun aslında kötü niyetli olduğu düşünülüyorsa), avukat alacaklı adına konkordatonun reddi için hukuki argümanlar geliştirebilir.

Konkordato avukatının tüm bu görevleri, sürecin başarıyla tamamlanması için hayati önemdedir. Bu süreçte yapılacak küçük bir hata bile (örneğin belgelerin eksik sunulması, alacaklılara gerekli bilginin iletilmemesi, süre kaçırılması gibi) konkordato talebinin reddine veya istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Dolayısıyla, konkordato sürecine dahil olan tarafların mutlaka alanında yetkin ve tecrübeli bir konkordato avukatı ile çalışmalarında fayda vardır.

Konkordato Süreci ve Aşamaları

Konkordato süreci, yasalarla belirlenmiş belirli aşamaları içerir ve bu aşamalar belirli süre sınırlarına tabidir. Sürecin genel işleyişini şu şekilde özetleyebiliriz:

  1. Konkordato Talebinin Hazırlanması: Borçlu, konkordato talebini bir dilekçe ile birlikte yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunar. Bu dilekçede konkordato talep ettiğini belirtir ve gerekli belgeleri ekler. Bu aşama, yukarıda da belirtildiği gibi, çok kapsamlı bir hazırlık gerektirir; finansal tabloların, alacaklı listelerinin ve ödeme planı taslağının eksiksiz biçimde dosyaya konulması şarttır.

  2. Geçici Mühlet Kararı: Mahkeme, başvuruyu alır almaz belgelerin eksiksiz olup olmadığına bakar ve eğer her şey usule uygunsa derhal geçici mühlet kararı verir. Geçici mühlet kararıyla birlikte, borçluya karşı başlatılmış veya başlatılacak olan icra takipleri durur, yeni takip yapılamaz ve borçlunun malvarlığının korunması için tedbirler alınır. Geçici mühlet süresi kanunen 3 aydır; mahkeme uygun görürse bu süreyi en fazla 2 ay daha uzatarak toplamda 5 aya çıkartabilir. Geçici mühlet dönemi, borçlunun konkordato talebinin ciddiyetini gösterme ve planını detaylandırma dönemidir.

  3. Konkordato Komiserinin Atanması: Geçici mühlet kararıyla birlikte mahkeme, borçlunun işlerini denetlemek ve konkordato sürecini gözetmek üzere bir veya birkaç konkordato komiseri atar. Bu komiser(ler), genellikle mali ve hukuki konularda uzman kişiler arasından seçilir. Komiserin görevi, borçlunun malvarlığını korumak, işletmenin faaliyetlerini yakından izlemek, alacaklıların menfaatlerini gözetecek önlemleri almak ve sürece ilişkin raporlar hazırlamaktır. Borçlu, komiserin onayı olmadan konkordato süreci boyunca sıra dışı işleri yapamaz (örneğin normal ticari faaliyetinin dışında, mallarını satmak gibi işlemler için komiser denetimi gerekir). Komiser, alacaklılarla borçlu arasında bir köprü görevi de görür; onların itiraz ve taleplerini mahkemeye iletir, borçlunun tekliflerini alacaklılara aktarır.

  4. Kesin Mühlet Kararı: Geçici mühlet süresi içinde, mahkeme konkordato talebinin makul ve başarılı olma ihtimali gördüğü takdirde kesin mühlet kararı verir. Kesin mühlet, kanunen 1 yıllık bir süre olup, mahkeme gerek görürse bu süreyi en fazla 6 ay daha uzatabilir (toplamda en fazla 18 ay). Bu dönem, borçlunun konkordato planını uygulamaya koyması, alacaklılarla anlaşmaya varması için tanınmış süredir. Kesin mühlet boyunca da borçlu aleyhine takip yapılamaz ve borçlunun mevcut takipleri durmaya devam eder.

  5. Alacaklıların Alacak Kayıtları ve İtirazlar: Kesin mühlet kararından sonra, borçlunun konkordato talebini tüm alacaklılarına duyurması ve alacaklıların da alacaklarını bildirmesi süreci yaşanır. Mahkemece ilan yapılan ticari gazete veya diğer ilan yollarıyla alacaklılar konkordato talebinden haberdar edilir. Her alacaklı, borçludan konkordato kapsamında ne kadar alacağı olduğunu bildirir. Komiser, bu alacakları bir listeye bağlar. Eğer borçlu veya diğer alacaklılar, bildirilen alacaklardan birine itiraz ederse, mahkeme bu itirazları inceler. Bu süreç, alacakların netleştirilmesi bakımından önemlidir; çünkü konkordato oylamasında kimin ne tutarla oy kullanacağı bu listeye göre belirlenir.

  6. Konkordato Projesinin Sunulması ve Müzakeresi: Borçlu, alacaklılarına borçlarını nasıl ödemeyi önerdiğini gösteren konkordato projesini hazırlayıp sunar. Bu proje, borçların belli bir yüzdesinin ödenmesi, kalanından feragat edilmesi veya ödeme vadesinin uzatılması gibi değişiklikler içerebilir. Örneğin, borçlu “tüm alacakları %50 oranında ödemeyi ve kalan %50’den feragat edilmesini, ödemelerin de 1 yıl içinde taksitler halinde yapılmasını” teklif edebilir. Bu tamamen borçlunun mali gücüne ve alacaklıların olası kabulüne göre şekillenir. Proje sunulduktan sonra alacaklılarla müzakere süreci başlar. Bazı alacaklılar teklife razı olurken bazıları daha iyi koşullar isteyebilir. Konkordato avukatı ve komiser, bu müzakerelerin sağlıklı ilerlemesinde etkindir.

  7. Alacaklılar Toplantısı ve Oylama: Müzakerelerin ardından, kanunda öngörülen süreler içinde alacaklılar toplantısı yapılır. Bu toplantıya borçlu, konkordato komiseri ve alacaklılar katılır (veya temsilcileri katılabilir). Toplantıda konkordato teklifi oylanır. Oylamanın kabul sayılması için aranan çoğunluk, İcra ve İflas Kanunu’nda belirtilmiştir: Borç tutarı ve alacaklı sayısı bakımından belirli oranlar (genellikle alacaklıların yarısından fazlasının ve toplam alacak tutarının üçte ikisinin onayı gibi şartlar) aranır. Eğer yeterli çoğunluk evet oyu verirse, konkordato teklifi alacaklılar tarafından kabul edilmiş sayılır. Yeterli çoğunluk sağlanamazsa konkordato talebi başarısız olur ve mahkeme süreci sonlandırır; bu durumda genellikle borçlu için iflas yolu açılabilir.

  8. Mahkeme İncelemesi ve Tasdik: Alacaklıların onayını almış konkordato projesi, son olarak mahkemenin tasdikine sunulur. Mahkeme, komiser raporları, alacaklıların oylama sonucu ve tüm dosya kapsamını değerlendirerek konkordatonun kanuna uygun şekilde yapılıp yapılmadığını inceler. Eğer her şey mevzuata uygunsa ve borçlunun dürüstlüğü konusunda bir şüphe yoksa, mahkeme konkordato anlaşmasını tasdik eder (onaylar). Tasdik kararıyla birlikte konkordato resmen bağlayıcı hale gelir.

  9. Konkordato Sürecinin Tamamlanması: Mahkemenin tasdik kararından sonra, borçlu artık konkordato projesinde belirtilen edimleri ifa etmek zorundadır. Örneğin, 2 yıl içinde borçların %50’sini ödeme taahhüdü verdiyse, bu ödemeleri yapar. Konkordato komiseri, tasdikten sonra da belirli bir süre borçlunun plana uygun hareket edip etmediğini denetleyebilir ya da mahkeme, gerekli görürse denetim amacıyla komiser atamaya devam edebilir. Borçlu, konkordato koşullarını başarıyla yerine getirirse süreç tamamlanır ve borçlunun kalan borçları (feragat edilen kısım) hukuken düşmüş sayılır. Eğer borçlu, konkordato şartlarına uymazsa, alacaklılar durumu mahkemeye taşıyabilir ve konkordatonun feshi, dolayısıyla borçlunun iflasına karar verilmesi gündeme gelebilir.

Konkordato süreci, kanunda öngörülen süre uzatımlarıyla birlikte normalde en fazla 23 ay içinde sonuçlanması gereken bir süreçtir (5 ay geçici + 18 ay kesin mühlet). Ancak mahkeme tasdik aşamasında, çok istisnai hallerde, ek bir süre daha tanıyabilir ve toplam süreyi 29 aya kadar uzatabilir. Bu süre sınırları, sürecin belirsiz şekilde uzamasını engellemek ve hem borçluya hem alacaklılara makul bir zaman çerçevesi sağlamak amacı taşır. Nitekim, borçlunun sonsuza dek koruma altında kalması mümkün olmadığı gibi, alacaklıların da makul bir süre sonunda alacaklarının akıbetini öğrenmeleri gerekir.

Konkordato Türleri ve Özellikleri

Konkordato denilince genellikle adi konkordato (borçlu ve alacaklıların anlaşması) akla gelse de, uygulamada ve doktrinde farklı konkordato türlerinden bahsedilir. Türk hukuk mevzuatında ve uygulamada görülen belli başlı konkordato türleri şunlardır:

  • Adi Konkordato: En yaygın konkordato türüdür. Borçlu, iflas etmeden borçlarını yapılandırmak için alacaklılarına teklifte bulunur. Belirli bir oranda ödeme yapmayı taahhüt eder ve alacaklıların gereken çoğunluğu kabul ederse konkordato gerçekleştirilir. Adi konkordatoda amaç, borçlunun ticari itibarını ve faaliyetlerini koruyarak, borçların makul bir kısmını ödemesini sağlamaktır. Genellikle borçlar kısmen indirilir veya takside bağlanır.

  • Malvarlığının Terki Suretiyle Konkordato: Bu tür konkordatoda borçlu, borçlarını ödeyebilmek için tüm malvarlığını alacaklılara terk eder (devreder). Alacaklılar, borçludan devraldıkları malvarlığını satarak buradan elde edilen gelirle alacaklarını tahsil etmeye çalışırlar. Borçlunun malvarlığı tamamen alacaklılara geçtiği için, borçlu ticari faaliyetini sürdürme imkânını genellikle kaybeder. Bu yöntem, daha çok borçlunun malvarlığının tasfiye edildiği, ancak iflas yerine denetimli bir tasfiye sürecinin yaşandığı bir konkordato türüdür.

  • İflastan Sonra Konkordato: Eğer bir borçlu hakkında iflas kararı verilmişse bile, teorik olarak iflas sonrası konkordato talep edilebilir. Bu durumda borçlu, alacaklılarıyla anlaşarak iflastan çıkmaya çalışır. İflas masasına giren malvarlığı unsurları ve alacaklıların durumları yeniden yapılandırılarak, borçlunun tekrar ticari hayatına dönebileceği bir zemin oluşturulmak istenir. Pratikte nadir görülen bir uygulamadır, çünkü genellikle iflas kararı verildiğinde borçlunun durumu çok kötüdür ve alacaklıların konkordatoya yanaşması zorlaşır.

  • Sermaye Şirketleri ve Kooperatifler için Rehabilitasyon Konkordatosu: Bu tür, 2018 düzenlemeleriyle iflas ertelemenin kaldırılması sonrasında önem kazanmıştır. Sermaye şirketleri veya kooperatifler, mali durumlarını düzeltmek için mahkemeden süre talep edebilir ve bir iyileştirme projesi sunabilir. Aslında bu, konkordatonun bir alt türü olarak değerlendirilebilir. Şirket, konkordato talebinde bulunarak alacaklılarına “işletmemi yeniden yapılandıracağım, şu projeleri hayata geçirip kârlılığa geçeceğim ve borçlarımı ödeyeceğim” mesajı verir. Mahkeme de bu iyi niyetli çabaya bir şans tanımak için konkordato yoluyla şirkete zaman tanır. Bu süreçte atanan komiser ve sunulan proje, şirketin rehabilitasyonunu amaçlar.

  • Kısmi Konkordato (Özel Alacaklılarla Konkordato): Bazen borçlu, tüm alacaklılarıyla değil yalnızca belli alacaklı gruplarıyla anlaşma yoluna gidebilir. Örneğin, bazı büyük alacaklılarla ayrı bir anlaşma yapıp onları konkordato kapsamı dışında tutarken geri kalanlar için konkordato talep edebilir. Bu tür kısmi anlaşmalar yasal konkordato prosedürü dışında, alacaklılarla doğrudan yapılan anlaşmalar şeklinde de olabilmektedir. Ancak yasal çerçevedeki konkordato, tüm alacaklıları kapsayan bir süreç olduğundan, kısmi konkordato daha çok uygulamada borçlu-alacaklı pazarlıkları olarak ortaya çıkar.

Bu konkordato türlerinin ortak paydası, borçlunun borç yükünü hafifletirken alacaklıların da belirli bir tatmin seviyesine ulaşmalarını sağlamaktır. Hangi konkordato türü olursa olsun, hukuki prosedürün dikkatle yürütülmesi esastır ve bu da konkordato avukatının uzmanlığını gerektirir.

Konkordato ve İflas Arasındaki Farklar

Konkordato genellikle iflas kurumu ile karşılaştırılarak daha iyi anlaşılır. Her iki süreç de borçların ödenememesi durumunda devreye girer, ancak yöntem ve sonuçlar açısından önemli farklılıklar vardır:

  • Sürecin Amacı: Konkordatoda amaç, borçlunun ticari varlığını devam ettirmesine imkân tanıyarak borçlarını yeniden yapılandırmaktır. İflasta ise amaç, borçlunun kalan tüm varlıklarını paraya çevirip alacaklılara dağıtarak borçlunun ticari varlığına son vermektir. Yani konkordato bir kurtarma (rehabilitasyon) mekanizması iken, iflas tasfiye mekanizmasıdır.

  • Borçlunun Faaliyetleri: Konkordato sürecinde borçlu, komiser denetiminde de olsa, ticari faaliyetini sürdürmeye devam edebilir. İşletme çalışmaya devam ettiği için borçlu, konkordato sürecinde gelir elde etmeyi sürdürür ve bu gelirlerle plan dahilinde borç öder. İflas durumunda ise borçlunun ticari faaliyeti sona erer; şirketse şirket dağıtılır, şahıs işletmesiyse işletme faaliyetleri durur.

  • Alacaklıların Durumu: Konkordato, alacaklıların rızasını gerektiren bir süreçtir. Alacaklılar, belli oranda feragat veya süre uzatımı gibi koşulları kabul ederek borçluyla uzlaşmaya varır. İflasta alacaklıların rızası aranmaz; mahkeme kararıyla iflas gerçekleşir ve alacaklılar iflas masasına kayıtlarını yaptırarak alacaklarını sırasıyla tahsil etmeye çalışırlar. İflasta genellikle alacaklılar, alacaklarının tamamını alamazlar; konkordatoda ise alacaklılar anlaşma yoluyla ne kadar alacaklarını önceden bilirler (örneğin %50 ödeme gibi) ve en azından iflasa göre daha kontrollü bir kayıp yaşarlar.

  • İtibar ve Sonuçlar: Konkordato ilan eden bir borçlu, mali zorluk içinde olduğunu alacaklılarına beyan etmiş olsa da, süreci başarılı tamamlarsa itibarını kısmen koruyabilir ve ticari hayatına devam edebilir. İflas eden bir borçlu için ise ticari itibar ciddi şekilde zedelenir; bir şirket iflas ettiğinde tüzel kişiliği çoğunlukla sona erer, gerçek kişi iflas ettiğinde belli bir süre ticaret yasağı gibi sonuçlarla karşılaşabilir. Konkordato, borçluya “borçlarımı ödemek istiyorum ama zamana ve kolaylığa ihtiyacım var” deme imkânı verir; iflas ise “borçlarımı ödeyemedim, varlığım tasfiye ediliyor” anlamına gelir.

  • Hukuki Denetim: Her iki süreç de mahkeme denetimindedir, ancak konkordato daha esnek ve müzakereye dayalı bir yapıdır. İflas sürecinde iflas idaresi (tasfiye memurları) borçlunun malvarlığını tasfiye ederken, konkordato sürecinde konkordato komiseri borçlunun faaliyetlerine nezaret eder fakat temel hedef işletmeyi yaşatmak olduğu için daha işbirlikçi bir ortam vardır.

  • Süreç Süresi: Konkordato belirli sürelerle sınırlıdır (en fazla yaklaşık 1,5-2 yıl içinde bir sonuca bağlanmalıdır). İflasın ise kesin bir süresi yoktur; basit veya adi tasfiye usullerine göre değişmekle birlikte yıllarca sürebilir. Konkordatoda belirlenen sürelerde başarılı olunamazsa iflas gündeme gelir, yani konkordato bir şans penceresidir. İflas ise nihai bir durumdur.

Özetle, konkordato ve iflas arasındaki en temel fark, konkordatonun uzlaşma ve devamlılık odaklı, iflasın ise tasfiye odaklı olmasıdır. Bu iki süreçten hangisinin devreye gireceği, borçlunun durumuna ve tercihlerine bağlı olduğu kadar alacaklıların yaklaşımına ve mahkemenin değerlendirmesine de bağlıdır. Mali zorluk içindeki bir borçlu için konkordato yolunu deneyip denememe kararı, ciddi bir hukuki ve stratejik değerlendirme gerektirir. Konkordato avukatları, bu değerlendirmeyi yaparken borçluya hem konkordatonun avantajlarını hem de olası risklerini anlatır; zira her durumda konkordato başarılı olamayabilir ve sonuçta iflas kaçınılmaz hale gelebilir.

Marmara Bölgesi ve İstanbul’da Konkordato Uygulamaları

Türkiye genelinde konkordato başvuruları ekonomik koşullara bağlı olarak artış gösterebilir; özellikle Marmara Bölgesi, ülkenin ekonomik lokomotifi olduğu için konkordato uygulamalarının en sık görüldüğü bölgedir. İstanbul başta olmak üzere Marmara’daki ticari hayatın yoğunluğu, buradaki şirketlerin zaman zaman mali dalgalanmalar yaşamasına neden olabilmektedir. Bu bağlamda Marmara Bölgesi’ndeki konkordato deneyimleri, Türkiye genelindeki eğilimlerle ilgili de ipuçları verir:

  • İstanbul: Finans ve ticaret merkezi olan İstanbul’da, özellikle 2018-2019 yıllarında ekonomik dalgalanmaların etkisiyle çok sayıda şirket konkordato talebinde bulunmuştur. İnşaat, lojistik, tekstil gibi sektörlerde faaliyet gösteren bazı büyük firmalar, borçlarını ödeyebilmek için konkordato ilan etmiş ve bu süreç medyada da geniş yer bulmuştur. İstanbul’da konkordato davalarına bakan Asliye Ticaret Mahkemelerinin iş yükü bu dönemlerde belirgin şekilde artmıştır. İstanbul’daki konkordato avukatları, edindikleri tecrübelerle hem borçlu şirketlere yol göstermiş hem de alacaklıları temsil ederek önemli bir hukuk pratiği geliştirmiştir.

  • Kocaeli, Bursa ve Sanayi Merkezleri: Marmara’nın diğer sanayi yoğun şehirleri olan Kocaeli ve Bursa gibi illerde de konkordato örnekleri görülmüştür. Otomotiv yan sanayi, metalurji, kimya gibi alanlarda faaliyet gösteren ve küresel ya da ulusal ekonomik krizlerden etkilenen firmalar konkordato talebinde bulunabilmiştir. Marmara Bölgesi’nde üretim yapan şirketlerin tedarik zincirleri de geniş olduğu için, bir firmanın konkordato ilanı, onun tedarikçilerini veya müşterilerini de finansal olarak etkileyebilmektedir. Bu durum, bazen zincirleme konkordato başvurularına yol açabilmektedir.

  • Tarım ve Hizmet Sektörü: Marmara Bölgesi yalnız sanayi değil, aynı zamanda önemli bir hizmet ve tarım bölgesidir (örneğin Trakya’daki tarım işletmeleri, Balıkesir ve Çanakkale civarı vb.). Büyük sanayi konkordatoları kadar gündeme gelmese de, bu sektörlerde de finansal sıkıntı yaşayan işletmeler konkordato hukukundan yararlanmıştır. Örneğin bir turizm işletmesi veya büyük ölçekli bir çiftlik, borçlarını yeniden yapılandırmak için konkordato talebinde bulunabilir.

  • Bölgesel Ekonomik Koşulların Etkisi: Marmara, ülke ekonomisinin nabzını tuttuğundan, ekonomik büyüme veya daralma dönemleri konkordato sayılarına doğrudan yansır. Ekonomik daralmalarda (döviz kurundaki ani artışlar, talep daralmaları gibi) konkordato başvuruları artma eğilimi gösterir. Tam tersine ekonomik istikrar veya büyüme dönemlerinde konkordato daha az gündeme gelir. 2020’li yıllarda küresel salgın ve sonrasındaki etkiler de bazı işletmeleri zora sokarak konkordato arayışına itmiştir.

Marmara Bölgesi’nde konkordato süreçlerinin yoğunluğu, bu alandaki uzman hukukçuların değerini de artırmıştır. Bölgede faaliyet gösteren konkordato avukatları, edindikleri deneyimle müvekkillerini hem hukuki hem de stratejik açıdan doğru yönlendirmeye gayret etmektedir. Zira konkordato, sadece hukuki işlemler dizisi değil, aynı zamanda ekonomik verilerle de yakından ilgili, çok disiplinli bir yaklaşımla yönetilmesi gereken bir süreçtir.

Konkordato Avukatı Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Konkordato sürecinin başarıya ulaşmasında, seçilen avukatın yetkinliği ve deneyimi kritik rol oynar. İster borçlu ister alacaklı tarafında olun, konkordato konusunda uzman bir avukatla çalışmak çıkarlarınızı korumak açısından en doğrusudur. Konkordato avukatı seçerken şu hususlara dikkat etmek gerekir:

  • İcra-İflas Hukuku Uzmanlığı: Konkordato, İcra ve İflas Hukuku’nun kapsamına girer. Bu nedenle öncelikle, seçilecek avukatın bu hukuk dalında uzman olması, daha önce iflas, konkordato veya benzeri yeniden yapılandırma davalarında görev almış olması önemlidir. Mevzuata hakimiyet, sürekli değişebilen ekonomik koşullara uyum sağlayabilmek için de gereklidir.

  • Finansal Okuryazarlık: Bir konkordato avukatı salt hukuki bilgiyle yetinemez; aynı zamanda finansal tabloları okuyabilmeli, mali analiz yapabilmelidir. Borçlunun bilançosunu anlamak, kârlılık durumunu görmek veya bir konkordato projesinin uygulanabilirliğini değerlendirmek için temel finans bilgilerine ihtiyaç vardır. Bu yetkinlik, borçlu tarafın avukatı için olduğu kadar alacaklı tarafın avukatı için de geçerlidir (zira alacaklı avukatı da borçlunun önerisinin gerçekçi olup olmadığını mali açıdan değerlendirmelidir).

  • Müzakere ve İletişim Yeteneği: Konkordato bir müzakere süreci olduğu için, avukatın karşı tarafla (alacaklılar ya da borçlu tarafla) etkili iletişim kurabilmesi çok değerlidir. Örneğin borçlu avukatının alacaklılarla güvene dayalı bir diyalog geliştirmesi, alacaklıları ikna etmesini kolaylaştıracaktır. Alacaklı avukatının ise diğer alacaklılarla ve komiserle iletişimi, müvekkilinin haklarını korumak adına önemlidir. Taraflar arasındaki dengeli iletişim, gereksiz çatışmaları önler ve herkesin kazanabileceği (veya en azından zararını minimalize edebileceği) bir çözümün önünü açar.

  • Referanslar ve Önceki İşler: Daha önce konkordato süreçlerini yönetmiş bir avukat tercih sebebidir. Bu alandaki tecrübe, olası engellerin öngörülmesini ve proaktif önlemler alınmasını sağlar. Örneğin, deneyimli bir konkordato avukatı bilir ki alacaklılardan en sık hangi konularda itiraz gelir, veya mahkemeler hangi eksikliklere karşı hassastır. Bu bilgiyi önceden kullanarak dosyayı sağlam hazırlar. Mümkünse, avukatın önceki konkordato dosyalarındaki performansı hakkında bilgi edinmek yararlı olabilir (elbette gizlilik kurallarına riayet ederek, genel itibariyle başarı durumundan haberdar olmak şeklinde).

  • Etik ve Güvenilirlik: Konkordato sürecinde şeffaflık esastır. Bu hem borçlu için geçerlidir (mahkemeye dürüst bilgi sunması gerekir) hem de avukat için. Seçilen avukatın müvekkiline karşı dürüst olması, sürecin risklerini ve fırsatlarını net bir şekilde anlatması gerekir. Konkordato kolay bir çözüm gibi sunulmamalı, gerçekçi bir çerçeve çizilmelidir. Güven duygusu, böylesine zorlu bir süreçte müvekkil-avukat ilişkisinin sağlam kalmasını sağlar.

  • Bölgesel Tecrübe: Eğer konkordato başvurusu belirli bir şehirde yapılacaksa, o bölgedeki mahkemelerin uygulamalarına hakim bir avukat tercih edilmelidir. Örneğin, İstanbul’da konkordato yapacak bir şirket için İstanbul’daki Asliye Ticaret Mahkemelerinin yaklaşımını bilen bir avukat avantajlı olabilir. Zira bazı mahkemeler konkordato konusunda daha titiz inceleme yapabilir, farklı uygulamalar geliştirebilir. Bölgesel tecrübe, avukatın önceden stratejisini buna göre ayarlamasına yardımcı olur.

Sonuç olarak, konkordato avukatı seçimi, konkordato sürecine girecek borçlular için belki de sürecin en önemli adımıdır. Doğru avukatla çalışmak, zorlu bir mali krizin hukuk zemininde başarıyla atlatılmasını sağlayabilirken; yetersiz bir temsil, haklıyken haksız duruma düşmeye veya usul eksiklikleri nedeniyle konkordatonun reddine yol açabilir. Alacaklılar açısından da, borçlunun konkordato ilanı karşısında hak kaybına uğramamak için bu alanda bilgili bir avukatla hareket etmek, alacağını mümkün olan en yüksek oranda tahsil edebilme şansını artırır.

Sıkça Sorulan Sorular (Konkordato Avukatı)

Konkordato talep etmek için ne şartlar gereklidir?

Konkordato talep edebilmek için borçlunun borçlarını vadesinde ödeyememiş veya ödeyememe tehlikesi altında olması gerekir. Bir başka deyişle, mali darboğaza giren, mevcut borç yükünü kaldıramayan dürüst borçlular konkordatoya başvurabilir. Borçlunun konkordato ilan edebilmesi için iflasa tâbi bir borçlu olması şart değildir; tüzel kişiler (şirketler, kooperatifler) yanında gerçek kişiler de konkordato isteyebilir. Başvuru yaparken, borçlunun alacaklılarına nasıl ödeme yapacağını gösteren konkordato projesi hazırlanmalı ve mahkemeye sunulmalıdır. Ayrıca borçlunun mali durumunu gösteren belgeler (bilanço, gelir tablosu, alacaklı listesi vb.) dilekçeye eklenmelidir. Mahkeme, borçlunun gerçekten iyi niyetle ve doğru bilgilerle başvuru yaptığını gördüğünde süreci başlatır. Özetle şartlar: ödeme aczi veya tehlikesi, iyi niyet ve mahkemeye sunulan inandırıcı bir iyileştirme planı olarak sayılabilir.

Konkordato süreci ne kadar sürer?

Kanunen konkordato süreci, geçici ve kesin mühlet süreleriyle birlikte genellikle en fazla 23 ay içerisinde tamamlanmalıdır. Bu süre, konkordato talebinden itibaren geçen toplam süredir. Süreç şöyle işler: Mahkeme başvuruyu alınca 3 aylık bir geçici mühlet verir (gerektiğinde 2 ay uzatabilir, toplam geçici mühlet 5 ay olabilir). Ardından başarılı olma ihtimali görürse 1 yıllık kesin mühlet tanır (bu kesin mühleti de gerekirse 6 ay uzatabilir, toplam kesin mühlet 18 ay). Böylece normal koşullarda 5 ay + 18 ay = 23 ayda konkordato sonuçlanmalıdır. Ancak istisnai hallerde, eğer gerekli görülürse, mahkeme konkordato bitiminde tasdik aşamasında süreci 6 ay kadar daha uzatabilir, bu durumda toplam süre yaklaşık 29 aya çıkabilir. Her somut olayda süre, dosyanın karmaşıklığına, alacaklı sayısına, mahkemenin iş yüküne göre de değişebilir. Örneğin, çok basit yapıda az sayıda alacaklısı olan bir borçlu için süreç 6-12 ayda tamamlanabileceği gibi, çok sayıda alacaklılı karmaşık bir dosyada neredeyse 2 yıla yakın sürebilir. Süreç boyunca geçici mühlet ve kesin mühlet dönemlerinde borçlu, hukuken alacaklılara karşı koruma altındadır.

Konkordato komiseri kimdir ve ne yapar?

Konkordato komiseri, konkordato sürecinde borçlunun faaliyetlerini denetlemek ve sürecin sağlıklı işlemesini sağlamak üzere mahkeme tarafından atanan bağımsız görevli kişidir. Genellikle hukukçu, mali müşavir veya işletmeci gibi alanında uzman kişiler arasından seçilir. Bir konkordato dosyasında birden fazla komiser de atanabilir (heyet halinde). Komiserin görevleri şunları içerir: borçlunun mali durumunu inceleyerek raporlar hazırlamak, borçlunun konkordato süresince malvarlığını korumasını sağlamak (gerektiğinde borçlunun işlemlerine onay vermek ya da kısıtlamak), alacaklıları konkordato süreci konusunda bilgilendirmek ve onların haklarını gözetmek, alacaklılar toplantısını organize etmek, konkordato projesini değerlendirerek mahkemeye görüş bildirmek. Kısacası komiser, hem mahkemenin gözü-kulağı hem de tarafsız bir uzlaştırıcı gibidir. Borçlu, komiserin onayı olmadan konkordato süresince alışılmışın dışında borçlandırıcı işlemler yapamaz (örneğin mal satamaz, rehin veremez). Komiser, konkordatonun başarıya ulaşıp ulaşamayacağı hususunda mahkemeye nihai rapor sunar; bu rapor, mahkemenin tasdik kararı verip vermemesinde etkili olur.

Kimler konkordato başvurusu yapabilir?

Konkordato başvurusunu borçlu kendisi yapabileceği gibi, bazı durumlarda alacaklılar da borçlu için konkordato talep edebilir. Borçlunun kendisi, ödeme güçlüğüne düştüğünde mahkemeye başvurarak konkordato talebinde bulunur. Bunun dışında, kanunen iflas isteme hakkı olan her alacaklı, borçlusu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir. Uygulamada konkordato başvurularının çoğu borçlu tarafından yapılır, çünkü alacaklı genelde alacağını tahsil edemediğinde doğrudan iflas yoluna gitmeyi tercih eder. Ancak bazı durumlarda alacaklı, borçlusunun tamamen iflas etmesindense konkordato ile kısmen ödeme yapmasını daha faydalı görüp konkordato talep edebilir. Başvuruyu ister borçlu ister alacaklı yapsın, sürecin başlaması için mahkemenin geçici mühlet vermesi gerekir ve aynı yasal koşullar değerlendirilir (borçlunun ödeme aczi içinde olması, planın ciddiyeti gibi).

Konkordato ile iflas erteleme aynı şey mi?

Hayır, konkordato ile iflas erteleme aynı şey değildir; ancak iflas ertelemenin kaldırılmasıyla birlikte konkordato benzer bir ihtiyacı karşılar hale gelmiştir. İflas erteleme, 2003-2016 yılları arasında Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan ve borçlu sermaye şirketlerine iflasın ertelenmesini talep etme hakkı tanıyan bir mekanizmaydı. Borçlu şirket, iyileştirme projesi sunarak mahkemeden iflasının ertelenmesini talep edebiliyordu ve mahkeme bir kayyım atayarak şirkete süre tanıyordu. Ancak iflas erteleme uygulamada bazı kötüye kullanımlara ve aksaklıklara yol açtı; 2016 yılında kanun değişikliğiyle yeni iflas erteleme başvuruları durduruldu ve 2018’de tamamen yürürlükten kaldırıldı. Konkordato, iflas ertelemenin yerine gelen bir kurumdur; daha kapsamlı ve disiplinli bir yapıya sahiptir. İflas ertelemede sadece şirketler başvurabilirken konkordatoya gerçek kişiler de başvurabilir. Ayrıca konkordatoda alacaklıların onayı gereklidir, iflas ertelemede böyle bir şart yoktu. Bu yönleriyle konkordato, iflas ertelemeye göre daha katılımcı ve şeffaf bir süreç olarak tasarlanmıştır.

Alacaklılar konkordato teklifine razı olmazsa ne olur?

Eğer alacaklılar, borçlunun konkordato teklifini kabul etmez ve gerekli çoğunluk sağlanamazsa konkordato süreci başarısızlıkla sonuçlanır. Bu durumda mahkeme konkordato talebini reddeder. Konkordato talebinin reddi, borçlu hakkında iflas kararı verilmesini da beraberinde getirebilir (eğer borçlu iflasa tabi bir kişi ise ve konkordato talebi ödeme aczi itirafı niteliğinde görülürse). Özellikle kesin mühlet içinde veya sonunda konkordatonun başarı şansı olmadığının anlaşılması halinde alacaklılar veya konkordato komiseri, borçlunun iflasını talep edebilir. Mahkeme de konkordato talebini reddederken çoğunlukla iflas kararı verir (şirketler için). Borçlu gerçek kişi ise iflas etmeyebilir ama alacaklılar bireysel icra yollarına geri dönerler. Kısacası konkordatonun kabul görmemesi, borçlu açısından en istenmeyen sonuçtur; zira borçluyu alacaklıların insafına veya doğrudan tasfiye sürecine bırakır. Bu nedenle borçlu ve konkordato avukatları, teklifi alacaklıların kabul edebileceği şekilde hazırlamak için yoğun çaba göstermelidir.

Konkordato sürecinde şirket faaliyetlerine devam edebilir mi?

Evet, konkordato sürecinde borçlu şirket faaliyetlerine genel olarak devam edebilir, hatta etmesi beklenir. Konkordato ilan etmek, şirketin çalışmasını durdurmaz; aksine, şirketin faaliyetlerini sürdürerek gelir elde etmesi ve borçlarını ödeyebilecek hale gelmesi amaçlanır. Ancak konkordato sürecinde şirketin bazı işlemleri denetim altındadır. Mahkemenin atadığı konkordato komiseri, şirketin olağan dışı işlemlerini gözetler. Örneğin, şirket konkordato süresince mallarını alışılmış ticari faaliyeti dışında elden çıkaramaz, rehin veremez, kefil olamaz gibi kısıtlamalar konulabilir. Günlük operasyonlar (ürün/hizmet satışı, çalışanların devamı, ham madde alımı vs.) genelde sürer, çünkü aksi halde şirket tamamen durursa konkordatonun da anlamı kalmaz. Özellikle mahkeme, borçlunun faaliyetlerini sürdürmesi için gerekli gördüğü tedbirleri alır; örneğin şirketin hesaplarına bloke koymak yerine komiser onayıyla ödeme yapma sistemi getirilebilir. Sonuç olarak, konkordato sürecinde şirket üretim, satış gibi faaliyetlerine devam ederek, plan kapsamında alacaklılara ödeme yapabilecek geliri yaratmaya çalışır. Bu durum, konkordatonun iflasa göre daha “yaşatıcı” bir yöntem olmasının göstergesidir.

Konkordato avukatının ücretleri neye göre belirlenir?

Konkordato avukatının ücreti, diğer hukuki hizmetlerde olduğu gibi avukat ile müvekkil arasında yapılacak anlaşmaya bağlıdır. Ücretin belirlenmesinde, işin kapsamı, zorluğu, sürecin tahmini uzunluğu, alacaklı sayısı ve borç miktarı gibi unsurlar rol oynar. Örneğin, çok sayıda alacaklısı ve karmaşık finansal yapısı olan bir şirketin konkordato dosyası, daha basit bir olaya göre daha fazla emek gerektireceğinden avukatlık ücreti de yüksek olabilir. Ücret genellikle peşin bir meblağ veya aşamalara bölünmüş ödemeler şeklinde kararlaştırılabilir. Bazı durumlarda, özellikle alacaklı vekilliğinde, avukatlık ücreti sonuca endeksli (başarılı konkordato durumunda belli bir yüzde gibi) düşünülebilir, ancak konkordato işinde bu yöntem borçlu vekilliğinde pek uygulanmaz; zira amaç borçlunun ödeme yapmasını sağlamak olduğu için zaten mali sıkıntı vardır. Yine de tüm bu hususlar serbestçe kararlaştırılır. Türkiye Barolar Birliği’nin her yıl yayınladığı asgari ücret tarifesi, konkordato ve iflas işlerindeki asgari ücret sınırlarını da içerir. Müvekkiller, konkordato avukatıyla görüşerek ücretlendirme konusunu işe başlamadan önce netleştirmelidir. Bu, ileride maddi konularda sorun yaşanmaması açısından önemlidir.

Konkordato başarısız olursa borçluya ne olur?

Konkordato başarısız olursa, yani borçlu konkordato sürecinde alacaklılarıyla anlaşma sağlayamaz veya mahkeme konkordatoyu onaylamazsa, genellikle borçlu hakkında iflas işlemleri başlar (eğer borçlu iflasa tabi bir kişi ise, örneğin bir sermaye şirketi ise). Mahkeme konkordato talebini reddederken çoğunlukla borçlunun iflasına da hükmeder. Borçlu iflasa tabi değilse (örneğin gerçek kişi esnaf değilse), konkordato reddedilince alacaklılar tekrar bireysel takip haklarını kullanmaya devam ederler; borçlu malvarlığıyla yine icra takibine maruz kalır. Konkordatonun başarısız olması, borçlunun kredibilitesini de olumsuz etkiler, çünkü alacaklılar borçlunun ödeme niyetine rağmen başaramadığını görmüş olur. Özellikle şirketler için konkordato sürecinin olumsuz bitmesi, çoğunlukla iflasla sonuçlandığından şirket ticari hayatına son vermek durumunda kalabilir. Bunun istisnası, borçlunun konkordato sürecinde borçlarını bir şekilde ödeyerek talebini geri çekmesi veya tüm alacaklıların alacağını dışarıdan ödeyip konkordatoya gerek kalmaması gibi durumlardır ki bu durumda başarısızlık değil fiilen çözüme ulaşma söz konusu olur. Kısacası, konkordato bir anlamda borçluya tanınan son şanstır; eğer bu şans değerlendirilemezse, iflas kaçınılmaz hale gelebilir. Bu nedenle konkordato sürecinin başından sonuna kadar dikkatle yönetilmesi, borçlunun bu süreçte gerçekten planına sadık kalarak işletmesini iyileştirmeye çalışması ve alacaklılarla dürüst iletişim kurması çok önemlidir.