Türkiye’de Kripto Dolandırıcılığı Davaları: Hukuki Çerçeve ve Emsal Vakalar
Kripto Dolandırıcılığı Davası: Türkiye’de Hukuki Çerçeve, Yöntemler ve Emsal Vakalar
Kripto paraların yaygınlaşmasıyla birlikte kripto dolandırıcılığı davaları da hem dünyada hem Türkiye’de artış göstermektedir. Özellikle İstanbul ve Marmara Bölgesi, yüksek kullanıcı potansiyeli nedeniyle bu tür vakalarla sıkça gündeme gelmiştir. Bu makalede, kripto paraların hukuki statüsü ve düzenlemeleri, Türkiye’deki kullanım durumu ve kurumsal yaklaşımlar, kripto dolandırıcılığında kullanılan yöntemler, Türk Ceza Kanunu kapsamında suçların sınıflandırılması, soruşturma süreçleri, teknik iz sürme yöntemleri, bölgeden emsal dava örnekleri ile mağduriyetin ispatı ve hukuki yollar ele alınacaktır. Amaç, teknik derinlikte ve akademik bir bakışla kripto dolandırıcılığı konusunu kapsamlı biçimde incelemektir.
Kripto Paraların Hukuki Statüsü ve Mevzuat Çerçevesi
Kripto paralar, ortaya çıktıkları ilk andan itibaren hukuki tanım ve statü açısından belirsizlikler barındırmıştır. Türk hukukunda uzun süre kripto paraların doğrudan tanımlandığı özel bir yasa bulunmamış; bu nedenle mevcut hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirmeler yapılmıştır Kripto paralar resmi olarak fiat para (itibari para) veya elektronik para olarak kabul edilmemiş, daha çok dijital bir varlık veya emtia niteliğinde görülmüştür. Nitekim 16 Nisan 2021 tarihli TCMB düzenlemesi, kripto varlıkların ödemelerde kullanılmasını yasaklayarak, onların bir ödeme aracı olarak değerlendirilemeyeceğini ortaya koymuştur. Bu yönetmelikle ödeme kuruluşlarının ve elektronik para kuruluşlarının kripto varlık alım-satım platformlarına para transferine aracılık etmesi de engellenmiştir.
2021 öncesinde kripto paraların tanımı belirsiz olsa da 2021 itibarıyla önemli adımlar atılmıştır. MASAK, 1 Mayıs 2021 tarihli düzenleme ile “kripto varlık hizmet sağlayıcıları”nı kara para aklama ve terörün finansmanının önlenmesi mevzuatı kapsamında yükümlü statüsüne almıştır.. Bu adım, kripto borsaları ve platformlarının müşteri kimlik tespiti (KYC), şüpheli işlem bildirimleri ve bilgi-belge verme gibi yükümlülüklere tabi kılınması anlamına geliyordu. Böylece MASAK, kripto para işlem ve platformlarını denetleyebilecek, gerektiğinde yaptırım uygulayabilecek konuma gelmiştir.
En kapsamlı hukuki gelişme ise 2024 yılında gerçekleşmiştir. Mayıs 2024’te TBMM’de kabul edilip 2 Temmuz 2024’te yürürlüğe giren kanun, Türkiye’de kripto varlıklara dair ilk yasal çerçeveyi oluşturmuştur Bu düzenlemeyle ilk kez “kripto varlık”, “kripto varlık alım satım platformu” (borsa), “kripto varlık saklama hizmeti” ve “kripto varlık hizmet sağlayıcı” kavramları yasal olarak tanımlanmıştır. Kanun, kripto varlık hizmet sağlayıcılarının Sermaye Piyasası Kurulu (SPK)’ndan izin almasını zorunlu hale getirmiş; platformların kuruluş, faaliyet, sermaye yeterliliği, bilgi sistemleri ve denetimine ilişkin ayrıntılı esaslar getirmiştir. İzinsiz kripto varlık platformu işletenlere 3 ila 5 yıl arası hapis ve 1 milyon TL’ye kadar para cezası öngörülerek caydırıcı yaptırımlar düzenlenmiştir. Yine aynı kanun, kripto hizmet sağlayıcılarının müşteri varlıklarını zimmetine geçirmesi gibi durumlar için 8 ila 22 yıla kadar hapis cezası içeren özel suç tanımlamıştır. Bu sayede, örneğin bir kripto borsa yöneticisinin kullanıcı fonlarını hukuka aykırı biçimde kendi yararına kullanması durumunda ağır cezaî sorumluluğu olacaktır.
Yeni yasal çerçeve aynı zamanda kurumsal yetki dağılımını da netleştirmiştir. SPK, sermaye piyasası aracı niteliği taşıyan kripto varlıklara ilişkin düzenleme yapma ve bu varlıkların ihracını izinlendirme yetkisini almıştır. Diğer kurumların kendi mevzuat alanlarındaki yetkileri saklı tutulmuştur; örneğin Merkez Bankası, eğer bir kripto varlık elektronik para özelliği taşıyorsa onu düzenlemekle yetkili olacak, Ticaret Bakanlığı ise belirli mal veya hizmetlere erişim sağlayan token’lar konusunda düzenleme yapabilecektir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) doğrudan kripto paralar konusunda düzenleyici olmasa da, internet ortamındaki kripto para dolandırıcılığı faaliyetlerinin izlenmesi ve suç içerikli sitelerin erişime engellenmesi hususunda diğer kurumlarla iş birliği içindedir. Nitekim yeni kanun, SPK’nın talebi üzerine yasa dışı kripto hizmetlerine ilişkin internet sitelerinin Erişim Sağlayıcıları Birliği aracılığıyla engellenebileceğini hükme bağlamıştır. Bu, BTK’nın teknik altyapısıyla yürütülecek önemli bir denetim mekanizmasıdır.
Özetle, Türkiye’de kripto paraların hukuki statüsü hızla şekillenmekte; 2024 itibarıyla lisanslama, denetim ve cezai müeyyideler içeren kapsamlı bir düzenleme mevcuttur. Bununla beraber, uygulamanın oturması ve ikincil düzenlemelerin (yönetmelik, tebliğ vb.) tamamlanmasıyla hukuki çerçevenin daha da netlik kazanması beklenmektedir.
Türkiye’de Kripto Para Ekosistemi ve Kurumların Tutumu
Türkiye, genç nüfusu ve teknolojiye adaptasyonu sayesinde kripto para ekosisteminin dünyada en hızlı büyüdüğü ülkelerden biridir. İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi’nde kripto paralara yatırım yapan, alım satım platformlarını kullanan ciddi bir kullanıcı kitlesi bulunmaktadır. 2020’lerin başından itibaren ülkede çok sayıda kripto para borsası kurulmuş, küresel borsalar da Türk kullanıcılar çekmeye başlamıştır. Bu yoğun ilgiye paralel olarak, regülatör kurumlar ve otoriteler kripto paralara yönelik pozisyonlarını netleştirme gereği duymuştur.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), teknolojik gelişmeler bağlamında kripto para ve blokzincir konularını yakından takip eden kurumlardandır. BTK bünyesinde hazırlanan araştırma raporları, Türkiye’de kripto para kullanım alanlarına dair analizler sunmuş; kamuoyunu bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar yapılmıştır. Örneğin, BTK 2020 yılında kripto paraların kullanım alanlarına, dünyadaki düzenlemelere ve risklere dair kapsamlı bir rapor yayınlamıştır. BTK’nın önceliği, kripto paraların teknik altyapısını ve internet üzerindeki dolaşımını izlemek, gerektiğinde suç unsuru içeren faaliyetlerde diğer kurumlara teknik destek sağlamaktır. Özellikle yasa dışı bahis veya dolandırıcılık amaçlı kurulan kripto para sitelerinin tespiti ve engellenmesi hususunda BTK, emniyet ve adli mercilerle koordinasyon içindedir.
Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), kripto para ekosistemine ilişkin en aktif kurumlardan biridir. Yukarıda belirtildiği gibi MASAK, 2021’de kripto varlık hizmet sağlayıcılarını yükümlü ilan ederek bu platformların müşteri bilgilerini doğrulaması, şüpheli işlemleri bildirmesi, büyük işlemleri MASAK’a raporlaması gibi zorunluluklar. Bu çerçevede kripto borsaları, tıpkı bankalar gibi MASAK denetimine açık hale gelmiştir. MASAK, kripto paraların kara para aklama ve terör finansmanı amacıyla kullanılmasını önlemek için rehberler yayımlamış, platformlara uyum denetimleri yapmıştır. Örneğin, Thodex borsası skandalının ardından MASAK hızla devreye girerek bazı borsalara para cezaları uygulamış, sektöre gözdağı vermiştir. MASAK’ın pozisyonu, kripto paraların finansal şeffaflık içine alınması ve suç gelirlerinin kripto üzerinden aklanmasının engellenmesidir. Bu amaçla MASAK, uluslararası FATF (Financial Action Task Force) standartlarını Türkiye’de uygulamaya koymakta, gerekirse borsaların faaliyetlerini durdurma veya suç duyurusunda bulunma yetkisini kullanmaktadır.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ise kripto paraları sermaye piyasaları perspektifinden ele almaktadır. Uzun süre Türkiye’de kripto paralar, SPK düzenlemelerinin dışında kalmış ve SPK, “kripto paralar sermaye piyasası aracı değildir” yönünde açıklamalar yaparak yatırımcıları uyarmıştır. Ancak ekosistemin büyümesi ve bazı kripto varlıkların menkul kıymet benzeri özellik taşıyabilmesi nedeniyle SPK da alana müdahil olmaya başlamıştır. 2024’te kabul edilen düzenlemeyle birlikte SPK, kripto varlık hizmet sağlayıcılarına lisans verme, denetleme ve düzenleme yapma konusunda birincil otorite haline gelmiştir. SPK, yatırımcıların korunması amacıyla borsaların uyması gereken kuralları belirleyecek; örneğin borsaların asgari sermaye şartı, siber güvenlik altyapısı, müşteri varlıklarının güvenliği gibi konularda düzenleyici işlemler yapacaktır. Ayrıca SPK, ICO (Initial Coin Offering – İlk Dijital Para Arzı) gibi halka açık token satışları konusunda da yetki sahibi kılınmıştır. Sermaye Piyasası Kanunu’na eklenen hükümle, SPK uygun görürse bazı dijital token’ların halka arzına izin verebilecek, bunları sermaye piyasası mevzuatı kapsamına alabilecektir. Bu gelişme, ileriye dönük olarak güvenilir projelerin yasal zeminde fon toplayabilmesinin yolunu açarken, sahte ICO’ların engellenmesi açısından da kritik olacaktır.
Genel olarak, Türkiye’de kripto para kullanımına dair devlet yaklaşımı temkinli fakat yapıcı bir çerçevededir. İlk aşamada kullanıcıları koruma ve yasa dışı kullanımı engelleme amacı güden düzenlemeler yapılmış; sonraki aşamada sektörün tamamen yasaklanması yerine lisanslanarak denetlenmesi yoluna gidilmiştir. Kurumlar arası iş birliği de bu alanda önem kazanmaktadır: BTK, MASAK, SPK, Merkez Bankası, Emniyet Genel Müdürlüğü gibi aktörler, kripto para kaynaklı suçları önlemek ve düzenli bir piyasa tesis etmek için ortak çalışmaktadır. Bu ortak çabanın bir sonucu olarak, 2020’lerin ortasına gelindiğinde Türkiye, kripto paralar konusunda hem kullanıcıları uyaran hem de teknolojik yeniliğe kapı aralayan dengeli bir tutum edinmiştir.
Kripto Dolandırıcılığı Yöntemleri ve Özellikleri
Kripto para dünyasında karşılaşılan dolandırıcılık vakaları, genellikle geleneksel finansal dolandırıcılık yöntemlerinin yeni teknolojiyle harmanlanmış biçimleridir. Dolandırıcılar, kripto paraların teknik yapısından ve kullanıcıların bilgi eksikliklerinden faydalanarak çeşitli hileli yöntemlerle menfaat sağlamaya çalışırlar. Aşağıda en yaygın kripto dolandırıcılığı yöntemleri, temel özellikleriyle birlikte sunulmaktadır:
Dolandırıcılık YöntemiTanımı ve ÖzellikleriOltalama (Phishing)Sahte web siteleri veya e-postalar aracılığıyla kullanıcıların kripto para hesap bilgilerini ele geçirmeyi hedefleyen yöntemdir. Dolandırıcılar, genellikle popüler bir kripto borsasının kopya sitesini hazırlayıp kullanıcıyı kandırarak giriş bilgilerini yazdırır. Bu şekilde elde ettikleri kullanıcı adı, şifre veya 2FA kodlarıyla gerçek borsa hesaplarına girerek kurbanın kripto varlıklarını kendi hesaplarına transfer ederler. Phishing dolandırıcılığı, sosyal mühendislik teknikleriyle birleşerek kullanıcıların kişisel verilerini çalmayı amaçlar ve kripto para dünyasında sıkça görülür.Ponzi Şeması (Saadet Zinciri)Yatırımcılara çok yüksek getiri vaat ederek yeni katılımcılardan para toplamaya dayalı klasik dolandırıcılık modelinin kripto para versiyonudur. Dolandırıcı, aslında kârlı bir ticari faaliyet olmayan bir alanda sanki yeni bir kripto yatırım fırsatı varmış gibi gösterir. İlk katılanlara bir süre sahte kâr payları ödenerek sistem güvenilir izlenimi yaratılır. Sonradan gelenlerin yatırdığı paralar önceki üyelere “kazanç” olarak dağıtılır. Yeterince büyüyüp sürdürülemez hale gelince de sistem aniden çöker ve dolandırıcılar tüm fonlarla ortadan kaybolur. Türkiye’de de “yüksek kâr vaadi”yle çalışan birçok kripto ponzi örneği görülmüştür.Sahte ICO ve ProjelerICO (Initial Coin Offering), girişimlerin çıkardığı yeni tokenlar karşılığında yatırımcılardan fon topladığı süreçtir. Dolandırıcılar ise hayali veya içi boş projeler için sahte ICO’lar duyurarak yatırımcıları kandırır. Kâğıt üzerinde çok kazançlı gösterilen projelere inanıp yatırım yapanlar, token satışından elde edilen gelirin dolandırıcılarca çalınmasıyla mağdur olurlar. Proje ekibi, yol haritası ve teknik belgeler genellikle kopya veya uydurmadır. Yatırımcılar proje gerçekleşmeden ortada kalır. Düzenleyici boşluklardan yararlanılan bu yöntemde, toplanan kripto paralar iz bırakmadan farklı hesaplara aktarılır.Pump & Dump (Pompalama)Kripto piyasalarında manipülasyon amaçlı kullanılan bir dolandırıcılık türüdür. Dolandırıcılar düşük piyasa değerli bir kripto varlığı önceden satın alıp, organize şekilde fiyatını yapay olarak şişirecek haber ve söylentiler yayarlar. Sosyal medya ve gruplar aracılığıyla birçok yatırımcı bu varlığı almaya yönlendirilir (“pump” aşaması). Fiyat kısa sürede çok yükselince dolandırıcılar ellerindeki varlıkları yüksek fiyattan satarak piyasadan çıkarlar. Ardından fiyat hızla düşer ve geç kalan yatırımcılar büyük zararlar yaşar (“dump” aşaması). Pump & dump, geleneksel piyasalarda yasa dışıdır ve kripto piyasalarında da piyasa dolandırıcılığı kapsamında değerlendirilir.Sahte Borsa ve CüzdanlarKullanıcıları kandırmak için tasarlanmış sahte kripto para borsaları veya cüzdan uygulamaları da yaygın bir yöntemdir. Dolandırıcılar, gerçekte var olmayan bir borsa sitesi kurarak veya bilinen bir borsanın arayüzünü taklit ederek yatırımcıları çekmeye çalışır. Bu sahte platformlara üye olup para yatıran kullanıcılar, aslında tüm varlıklarını dolandırıcılara emanet etmiş olurlar.Bir süre işlemler normal gibi gösterilip kullanıcı güveni kazanıldıktan sonra site bir gecede kapatılır ve yatırılan paralar buharlaşır. Benzer şekilde sahte cüzdan uygulamaları da kullanıcıların özel anahtarlarını çalmak üzere tasarlanır; kullanıcı cüzdanına para aktardığında dolandırıcılar bu anahtarlar sayesinde fonları kendi hesaplarına taşırlar.Diğer Sosyal Mühendislik TaktikleriKripto dolandırıcıları, yukarıdaki yöntemlerin türevlerini de kullanabilir. Örneğin ünlü isimlerin veya influencerların sahte reklamlarını yaparak insanları aldatmak, kripto üzerinden “ikili opsiyon” veya “arbitraj botu” gibi düzmece kazanç yöntemleri sunmak, veya çevrim içi arkadaşlık (romantik dolandırıcılık) kurbanlarını hayali kripto yatırımlarına çekmek gibi taktikler de görülmektedir. Hatta bazı dolandırıcılar, kurbanların dini duygularını veya içinde bulundukları zor durumları istismar ederek kendi çıkardıkları değersiz token’ları almaya ikna edebilmektedir. Bu gibi durumlar, Türk Ceza Kanunu’nda dolandırıcılığın nitelikli halleri olarak ayrıca değerlendirilebilir.
Yukarıdaki yöntemler, kripto para dolandırıcılıklarında en sık karşılaşılan senaryolardır. Dolandırıcılar genelde birden çok yöntemi bir arada kullanarak kurbanları ağına düşürür. Örneğin, sahte bir kripto borsa sitesi kurup hem phishing yöntemiyle gerçek borsa hesaplarını boşaltabilir hem de Ponzi modeliyle kendi platformuna para yatırmaya teşvik edebilirler. Kullanıcıların dikkatli ve bilinçli olması, bu tuzaklara düşmemek için birincil önemdedir. Unutulmamalıdır ki “kolay ve garantili yüksek kazanç” vaadi, çoğu zaman bir aldatmacanın habercisidir.
Türk Ceza Kanunu Çerçevesinde Kripto Dolandırıcılığı Suçları
Türk hukukunda kripto paralara özgü tanımlanmış bir ceza suçu olmasa da, kripto paralar kullanılarak işlenen dolandırıcılık fiilleri mevcut ceza mevzuatı kapsamında cezalandırılmaktadır. Türk Ceza Kanunu (TCK)’na göre dolandırıcılık suçu, hileli davranışlarla bir kişiyi aldatıp onun veya bir başkasının zararına, fail veya bir başkası lehine haksız çıkar sağlamaktır TCK m.157’de basit dolandırıcılık suçu düzenlenirken, m.158’de nitelikli dolandırıcılık halleri sayılmıştır. Kripto paralarla ilgili vakaların pek çoğu, nitelikli dolandırıcılık kapsamına girmektedir.
TCK 158/1’in (f) bendi, “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle” dolandırıcılığı özel bir nitelikli hal olarak tanımlar. Kripto para dolandırıcılıkları da büyük ölçüde internet ve bilişim sistemleri üzerinden gerçekleştiği için, bu bent kapsamında değerlendirilir. Nitelikli dolandırıcılığın cezası, 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıdır. Bu yaptırım, basit dolandırıcılığa (1–5 yıl arası hapis) kıyasla daha ağırdır. Dolayısıyla kripto parayla işlenen dolandırıcılık fiillerinde failler, bilişim sistemi kullanımı nedeniyle daha yüksek cezalarla karşılaşırlar. Örneğin, sahte bir kripto borsa sitesi açarak yüzlerce kişiyi dolandıran bir sanık hakkında her bir mağdur için bilişim sistemi yoluyla dolandırıcılık suçundan ceza verilmesi gündeme gelebilir.
Kripto paralarla ilgili dolandırıcılık senaryolarında, TCK 158’deki diğer nitelikli hal bentleri de uygulanabilmektedir. Eğer dolandırıcı, dini inanç ve duyguları istismar ederek insanları kandırmışsa (TCK 158/1-a), bu durum cezanın ağırlaştırılmasına yol açar. Benzer şekilde, mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanma (örneğin borçlu birine “borç kapatma fırsatı” diye yalan söyleyerek dolandırma, TCK 158/1-j) veya basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanarak dolandırma (TCK 158/1-d) da kripto para vakalarında görülebilir. Örneğin dolandırıcının, ünlülerle reklam yapıp televizyon veya sosyal medya üzerinden geniş kitlelere ulaştığı bir kripto saadet zinciri, basın-yayın araçlarının kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık kapsamında değerlendirilecektir. Nitelikli hallerden birkaçı bir arada gerçekleştiğinde, hepsi ayrı ayrı cezanın artırım nedeni olabilmektedir.
Kripto para dolandırıcılığında bir diğer hukuki tartışma, kripto paraların ceza hukuku açısından malvarlığı değeri sayılıp sayılmayacağı konusudur. Doktrinde bir görüş, kripto paraların somut bir malvarlığı unsuru olmadığını, dolayısıyla bunların dolandırıcılık suçuna konu olamayacağını ileri sürmüştür. Ancak baskın görüş ve yargısal uygulama, kripto paraların ekonomik değere sahip gayri maddi varlıklar olduğunu kabul etmektedir. Zira kripto paralar para ile ölçülebilir bir değere sahiptir ve kişi malvarlığının bir parçasını temsil eder. Nitekim Yargıtay kararları da (her ne kadar bu makalede Yargıtay içtihatlarına girilmeyecekse de) kripto paraların ekonomik değer taşıdığı ve dolandırıcılık suçunun konusunu oluşturabileceği yönündedir. Bu nedenle, kripto paraların hileli yolla başkasından alınması, hukuken o kişinin malvarlığına yönelik bir saldırı olarak değerlendirilir ve dolandırıcılık suçunu oluşturur. Ayrıca, kripto varlıklar “eşya” olarak da değerlendirilebilir; bu durumda hileli davranışla bir kimsenin kripto parasının alınması, tıpkı fiziken parasının alınması gibi suç teşkil edecektir.
Bunun yanında, kripto paralar kullanılarak işlenen bazı fiiller dolandırıcılık dışında diğer suç tiplerine de vücut verebilir. Örneğin, bir kişinin kripto varlık cüzdanına izinsiz girilip varlıklarının çalınması durumu hırsızlık (TCK m.141 vd.) veya bilişim sistemine girme ve verileri değiştirme suçlarını (TCK m.243-244) oluşturabilir. Yine kripto para üzerinden piramit satış sistemleri kurmak, Sermaye Piyasası Kanunu’na veya Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a aykırılıklar teşkil edebilir. Ancak bu makalenin konusu, daha ziyade dolandırıcılık suçları olduğu için, esas olarak TCK m.157-158 ekseninde değerlendirme yapılmıştır.
Özetle, kripto para eksenli dolandırıcılık fiilleri Türk Ceza Kanunu kapsamında boşlukta değildir. Mevcut hükümler, bu fiillerin cezalandırılmasına imkân tanımaktadır. Suçun niteliğine göre değişmekle birlikte, bilişim sistemlerinin kullanıldığı kripto dolandırıcılıklarında 3 ila 10 yıl arası hapis cezaları ve adli para cezaları söz konusu olabilmektedir. Suça iştirak edenlerin sayısı fazla ve eylem örgütlü ise, suç örgütü kurmak ve yönetmek (TCK m.220) veya örgüt üyeliği suçlarından da ek cezalar verilmesi mümkündür. Nitekim büyük kripto vurgun davalarında iddianameler genelde dolandırıcılığın yanı sıra suç örgütü kurma, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması gibi çeşitli suçlamaları birlikte içermektedir. Böylelikle hukuk sistemi, kripto dünyasındaki yeni türden hileli eylemleri mevcut ceza normlarıyla karşılamaya çalışmaktadır.
Savcılık Soruşturması: Delil Toplama ve Uluslararası İş Birliği
Kripto para dolandırıcılığı vakalarında soruşturma süreci, klasik dolandırıcılık suçlarına kıyasla daha teknik ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Mağdurların ilk yapması gereken, Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmaktır. Suç duyurusu sonrasında savcılık olayı inceler ve yeterli şüphe varsa soruşturma başlatır. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerde Siber Suçlarla Mücadele Şubeleri bünyesinde uzmanlaşmış polis ekipleri, kripto bağlantılı suçlarda savcılık talimatıyla aktif rol alır. Örneğin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlar Şubesi ekipleri, 7/24 esasına göre çalışarak kripto para dolandırıcılarının izini sürmekte, soruşturmalarda ele geçirilen dijital verileri ayrıntılı şekilde inceleyerek suç ve suçlu tespiti yapmaktadır.
Delil toplama aşamasında dijital veriler büyük önem taşır. Kripto para dolandırıcılığında genellikle şu tür deliller söz konusudur:
Elektronik İletişimler: Dolandırıcıyla mağdur arasındaki e-posta yazışmaları, mesajlaşma uygulamalarındaki sohbet kayıtları (Örneğin Telegram, WhatsApp grupları), sosyal medya üzerinden yapılan görüşmeler vb. Bu iletişimler, dolandırıcının vaatlerde bulunduğunu, mağduru yanılttığını göstermesi bakımından kritik delillerdir. Soruşturma makamları gerektiğinde mesaj içeriklerini tespit etmek için cihazlara el koyabilir veya platformlardan veri talep edebilir.
İşlem Kayıtları: Mağdurun dolandırıcıya kripto para gönderdiği cüzdan adresleri, transfer tutarları ve zaman damgaları gibi blokzincir kayıtları delil teşkil eder. Ayrıca mağdurların dolandırıcıların banka hesabına havale/EFT yaptığı durumlarda, banka dekontları ve hesap hareketleri somut delil olarak dosyaya girer. Savcılık, MASAK aracılığıyla bankalardan bu kayıtları isteme yetkisine sahiptir.
Dijital Cihazlar: Şüphelilerin bilgisayarları, telefonları, sunucuları gibi dijital cihazlarında yapılan aramalarda ele geçen veriler delil oluşturur. Özellikle dolandırıcıların kullandığı sahte web sitelerinin sunucu kayıtları, phishing saldırılarında ele geçirilen kullanıcı listeleri, kripto cüzdan private key bilgileri, para transferlerini gösteren elektronik tablolar gibi veriler suçun izlerini ortaya koyar. Kolluk birimleri arama ve el koyma kararlarıyla bu cihazlara el koyarak dijital adli kopyalarını çıkarır ve uzman ekipler içeriği analiz eder.
Tanık ve Mağdur İfadeleri: Dolandırıcılık soruşturmalarında, birden çok mağdurun ifadesi alınır. Mağdurlar, kendilerine ne tür vaatler yapıldığını, paralarını hangi yöntemle ve nereye gönderdiklerini detaylı anlatırlar. Ayrıca olayı fark eden banka çalışanları veya yakınları gibi tanıkların beyanları da süreci aydınlatabilir.
Delillerin toplanması kripto suçlarında uluslararası boyut da taşıyabilir. Dolandırıcılar çoğu zaman yurt dışı menşeli borsa veya servisleri kullandıklarından, savcılık makamı yabancı ülkelere adli yardımlaşma talepleri göndermek durumunda kalabilir. Örneğin, dolandırıcının elde ettiği kripto paraları yabancı bir kripto para borsasındaki hesabına aktararak nakde çevirdiği tespit edilirse, o borsanın bulunduğu ülkeye başvurularak şüpheli hesap bilgileri istenir ve mümkünse hesapta kalan fonlara el konulması talep edilir. Bu süreçler, ikili adli yardımlaşma anlaşmaları veya Türkiye’nin taraf olduğu Budapeşte Siber Suçlar Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeler yoluyla yürütülür.
Interpol ve Europol gibi uluslararası polis teşkilatları da kripto para dolandırıcılığı vakalarında devreye girebilir. Özellikle büyük ölçekli vakalarda, şüphelinin farklı bir ülkede olması durumunda kırmızı bülten çıkarılarak iadesi talep edilir. Türkiye, birçok ülkede kaçak durumda olan kripto dolandırıcılarını iade yoluyla yargı önüne getirmeye çalışmaktadır. Örneğin, Türkiye tarihinde görülen en büyük kripto dolandırıcılığı olaylarından birinde, platform kurucusu ülkeyi terk etmiş ancak Interpol iş birliğiyle yakalanarak Türkiye’ye iade edilmiştir (Thodex vakasında şüpheli Arnavutluk’ta yakalanmıştır). Bu, uluslararası iş birliğinin kripto suçlarındaki kritik rolünü ortaya koymaktadır.
Soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde dijital delillerin etkin kullanımı için savcılık genelde bilirkişi incelemesi yoluna gider. Dosya kapsamındaki dijital materyaller, blokzincir hareketleri gibi konular, teknik uzmanlığa sahip bilirkişiler tarafından raporlanır. Bu raporlar; belli bir cüzdanın hangi borsaya ait olduğu, fon akış şemaları, IP adresleri analizi gibi detayları ortaya koyarak maddi gerçeğin anlaşılmasını kolaylaştırır. Özellikle blokzincir analizleri ve kripto para transferlerinin izlenmesi konusunda uzman bilirkişilerin katkısı, savcılığın doğru şüphelilere ulaşması ve iddianamenin güçlü delillerle desteklenmesi açısından değerlidir.
Sonuç olarak, kripto para dolandırıcılığı soruşturmaları çok yönlü ve sofistike bir yaklaşımla yürütülmektedir. Delil toplama, sadece yerel araştırmaları değil, uluslararası bilgi paylaşımını ve teknik uzmanlığı gerektirir. Türk savcıları ve kolluk kuvvetleri, son yıllarda edindikleri deneyimle, dijital izleri sürme ve suç gelirlerini toparlama konusunda önemli başarılar elde etmeye başlamıştır. Ancak dolandırıcıların yöntemlerini sürekli geliştirdiği de göz önüne alınırsa, soruşturma makamlarının da kapasitelerini güncel tutması ve küresel iş birliğini artırması zaruridir.
Dijital İz Sürme: Blokzincir Analizi ve Cüzdan Takibi
Kripto para dolandırıcılığını diğer finansal suçlardan ayıran en önemli özelliklerden biri, işlemlerin blokzincir (blockchain) üzerinde gerçekleşmesidir. Blokzincir teknolojisi, yapılan tüm transferlerin dağıtık bir dijital kayıt defterine işlendiği şeffaf bir yapı sunar. Bu özellik ilk bakışta anonimlik sağlıyor gibi görünse de aslında her işlem iz bırakır. Dolayısıyla, yetkililer ve teknik uzmanlar bu izleri kullanarak suç gelirlerinin akışını belirli oranda takip edebilirler.
Blokzincir analizi, kripto para transferlerinin izini sürmek için kullanılan yöntemlerin bütünüdür. Bu analiz kapsamında öncelikle dolandırıcılara ait olduğu düşünülen cüzdan adresleri tespit edilir. Örneğin mağdur, parasını gönderdiği kripto adresini sağlayabilir veya dolandırıcının kullandığı platformların kayıtlarından bu adresler bulunabilir. Analistler, blokzincir gezginleri (“blockchain explorer”) aracılığıyla ilgili adresin yaptığı tüm işlemleri, gönderdiği-aldığı adresleri, tutarları ve zamanları incelemeye alır. Blokzincirdeki veriler açık olduğu için, bir kere dolandırıcının adresi tespit edildiğinde bu adresin fonları nereye gönderdiği adım adım izlenebilir.
Elbette dolandırıcılar, bu takibi zorlaştırmak amacıyla çeşitli yöntemlere başvurur. Adres zincirleri oluşturmak, parayı peş peşe yüzlerce farklı adrese aktararak izini bulandırmak yaygın bir taktiktir. Ayrıca “mixing” (karıştırma) servisleri veya “coin tumbler” denen hizmetleri kullanarak kripto parayı birçok kullanıcıdan gelen paralarla karıştırıp temizlenmiş gibi göstermek de bir yöntemdir. Daha sofistike dolandırıcılar, privacy coin adı verilen ve işlemleri izlenmesi çok zor olan kripto para birimlerine (Monero gibi) kaçış yapabilirler. Ancak tüm bu önlemlere rağmen, blokzincir analizi alanındaki teknolojik gelişmeler suçluların işini her geçen gün zorlaştırmaktadır. Uzmanlar, grafik analiz yöntemleri ile binlerce adreslik karmaşık transfer ağlarında dahi hangi adreslerin aynı kişi veya grup tarafından kontrol edildiğini tespit edebilmektedir. Örneğin, belli bir coğrafi bölgede faaliyet gösteren bir dolandırıcılık şebekesinin sıklıkla kullandığı cüzdan adresleri kümeleme analizleriyle ortaya çıkarılabilir.
Cüzdan takibi esnasında elde edilen önemli bilgilerden biri de kripto-paranın itibari paraya dönüştürüldüğü noktalardır. Dolandırıcılar eninde sonunda çaldıkları kripto varlıkları nakde çevirmek isteyeceklerdir. Bu genellikle merkezi kripto para borsaları aracılığıyla olur. Analiz uzmanları, çalınan fonların hangi borsalardaki cüzdanlara girdiğini tespit ederse, o borsalara uyarı gönderilerek hesapların dondurulması ve kimlik bilgilerinin paylaşılması sağlanabilir. Türkiye’de MASAK ve Emniyet, yerli borsalarla bu konuda iş birliği içindedir; yabancı borsalarla ise Interpol ve adli yardımlaşma üzerinden iletişim kurulmaktadır. Örneğin 2024’te gerçekleşen bir dolandırıcılıkta, mağdurlardan alınan kripto paraların izini süren uzmanlar, fonların bir kısmının Malta’daki bir borsaya aktarıldığını tespit etmiş ve bu borsaya iletilen acil talep sayesinde ilgili hesaplar dondurulmuştur (vakanın ayrıntıları gizlilik nedeniyle paylaşılmamıştır). Bu gibi başarı örnekleri, blokzincir analizinin somut sonuçlar verebildiğini göstermektedir.
Dijital iz sürme çalışmalarında kolluk birimleri günümüzde çeşitli yazılımsal araçlar kullanmaktadır. Chainalysis, Elliptic, CipherTrace gibi küresel blokzincir analiz yazılımları, şüpheli cüzdanların bilinen yasadışı faaliyetlerle ilişkisini ortaya koymada yardımcı olmaktadır. Bu yazılımlar sayesinde, örneğin bir cüzdanın darknet pazarlarında aktif olduğu veya daha önce ransomware (fidye yazılım) ödemeleri aldığı tespit edilebilir. Türkiye’de de kolluk kuvvetlerinin bu tip araçlara erişimi olduğu; hatta MASAK’ın 2021 yılında bu alanda bir yazılım tedarik ederek kullanmaya başladığı bilinmektedir (basına yansıyan raporlara göre). Böylece, dolandırıcılık olaylarında teknik olarak bir adım önde olmak hedeflenmektedir.
Dijital iz sürmenin diğer boyutu, dijital adli bilişim (computer forensics) yöntemlerinin kullanılmasıdır. Özellikle şüphelilerin cihazlarına el konulduğunda, cihazlarda bulunan kripto cüzdan bilgilerinin çözülmesi, şifrelenmiş dosyaların kırılması gerekebilir. Bilirkişi ekipleri, ele geçirilen bir bilgisayarda yüklü kripto cüzdan uygulamalarının verilerini analiz ederek hangi adreslerin kullanıldığını bulabilir; şüphelinin e-postalarında yaptığı kripto işlemlerine dair ipuçları yakalayabilir. Bu yönüyle, blokzincir üzerinde iz sürme çalışmaları çoğunlukla bilgisayarlardan çıkarılan delillerle desteklenir.
Sonuç olarak, blokzincir analizi ve cüzdan takibi, kripto para dolandırıcılığı davalarının çözümünde kilit role sahiptir. Her ne kadar kripto paralar belirli anonimliğe izin verse de, “her suçlu ardında mutlaka bir iz bırakır” prensibi dijital dünyada da geçerlidir. Nitekim Emniyet birimlerindeki siber dedektifler, olay yeri ekiplerinin topladığı dijital kanıtları takip ederek “delilden suçluya” ulaşmaya çalışmaktadır. Bu iz takibi uzmanlık gerektirdiğinden, çoğu zaman alanında uzman bilirkişilerin hazırladığı teknik raporlar soruşturma dosyalarının ayrılmaz parçası olur Türkiye de bu alanda kapasitesini her geçen gün artırmakta; uluslararası kuruluşlarla ortak eğitimler ve projeler sayesinde dijital iz sürme tekniklerinde güncel kalmaktadır.
İstanbul ve Marmara Bölgesinden Emsal Kripto Dolandırıcılığı Davaları
Kripto para dolandırıcılığı konusundaki en çarpıcı örnekler son yıllarda İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi’nde yaşanmıştır. Bölgenin finans ve teknoloji merkezi oluşu, bu tür olayların hem mağdurlar hem failler açısından burada yoğunlaşmasına yol açmıştır. Emsal dava örnekleri, hukuki süreçlerin nasıl ilerlediği ve yargının yaklaşımları konusunda fikir vermektedir (bu bölümde yalnızca ilk derece ve bölge adliye mahkemesi seviyesindeki bilgiler, genel hatlarıyla ele alınacaktır).
Borsa Vurgunu (İstanbul): Türkiye tarihinin en büyük kripto dolandırıcılığı vakalarından biri, İstanbul merkezli yerli bir kripto para borsasının çöküşüyle yaşanmıştır. Söz konusu platformun kurucusu, on binlerce yatırımcının yaklaşık 2 milyar dolarlık kripto varlığını alarak yurt dışına kaçmakla suçlanmıştır. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan davada sanıklar; nitelikli dolandırıcılık, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve malvarlığı değerlerini aklama gibi suçlamalarla yargılandılar. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi, 2023 yılında açıkladığı kararla borsa kurucusunu ve bazı aile üyelerini toplam 11 bin yılı aşkın hapis cezasına çarptırmıştır. Bu astronomik ceza süresi, binlerce mağdura karşı işlenen dolandırıcılık ve diğer suçların her birinden ayrı ayrı hüküm verilmesi sonucu ortaya çıkmıştır (Türk ceza sisteminde fiili infaz süresi daha sınırlı olsa da sembolik ceza toplamı çok yüksektir). Dava, bölge adliye mahkemesi (istinaf) tarafından 2025 başında kısmen bozularak bazı suçlar yönünden yeniden görülmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmiştir. Henüz Yargıtay aşamasına gelmemiş bu dava, kripto para alanındaki düzen boşluklarının ve denetimsizliğin nelere yol açabileceğini çarpıcı biçimde ortaya koymuştur. Ayrıca mahkeme sürecinde onbinlerce mağdurun ifadeleri alınmış, sanıklar savunmalarında kripto piyasadaki dalgalanmaları gerekçe göstererek dolandırıcılık kastını reddetmeye çalışmışlardır. Bu vaka, Türkiye’de “kripto dolandırıcılığı davası” denilince ilk akla gelen örnek haline gelmiştir.
Ponzi ve “Yerli Kripto” Vakası (Kocaeli): Marmara Bölgesi’ndeki bir diğer emsal olay, 2018 yılında ortaya çıkan ve kamuoyunda “Turcoin” olarak bilinen kripto görünümlü saadet zinciridir. Kocaeli ilinde iki girişimci, sözde Türkiye’nin milli kripto parası projesi adı altında altı ay gibi kısa bir sürede 12.000 kişiden 200 milyon TL para toplamıştır. Lüks otellerde düzenlenen toplantılar ve geniş reklam kampanyalarıyla çok sayıda kişi sisteme çekilmiş; katılımcılara aylık yüksek getiriler vaat edilmiştir. İlk aylarda bazı ödemeler yapılarak güven ortamı oluşturulsa da altı ayın sonunda sistem çökmüş ve ödemeler durmuştur. Şirket sahipleri ortadan kaybolmaya çalışırken, pek çok mağdurun şikayeti üzerine Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştır. Yakalanan şüpheliler hakkında hazırlanan iddianamede 37 sanık için nitelikli dolandırıcılık suçlamasıyla dava açılmıştır. İlk derece mahkemesinde görülen davada sanıkların bir kısmı hapis cezasına çarptırılmış, bir kısmı ise çeşitli indirimlerden yararlanmıştır (dava Yargıtay aşamasına henüz gelmediği için kesinleşmemiştir). Bu vaka, klasik Ponzi şemasının kripto para örtüsü altında nasıl yürütülebileceğine dair çarpıcı bir örnektir. İddianamede mağdurlar için “fırsat avcısı” tabiri kullanılarak, aslında bu tür aşırı yüksek kazanç vaadine kanan kişilerin de risk aldığı vurgulanmıştır. Ancak hukuken, vaadettikleri hiçbir şeyi gerçekleştirmeyen ve tamamen dolandırma kastıyla hareket eden sanıkların eylemleri, basit bir başarısız girişim değil organize bir suç olarak nitelendirilmiştir.
Sahte Yatırım Danışmanlığı Şebekesi (İstanbul merkezli): 2024 yılında İstanbul Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı koordinasyonunda yürütülen bir soruşturmada, kripto para yatırım danışmanlığı vaadiyle dolandırıcılık yapan bir şebeke ortaya çıkarılmıştır. İstanbul merkezli olarak kurulan ve farklı illerde ofisleri bulunan bu oluşum, kendisini profesyonel yatırım danışmanı gibi tanıtarak vatandaşlardan para topluyordu. Yapılan eşzamanlı operasyonlarla İstanbul, Kayseri, Mersin, Adana, Ankara ve Tekirdağ’da toplam 22 şüpheli yakalanmıştır. Aramalarda yüzlerce banka hesap dökümü, dijital materyal ve örgüt şemasını gösteren doküman ele geçirilmiş; 427 banka ve kripto para hesabına el konulmuştur. Bu davada da suçlamalar arasında “bilişim sistemleri ile banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık” başta gelmektedir Bölge Adliye Mahkemesi’nin yargı çevresinde bulunduğu için Marmara Bölgesi’ne örnek teşkil eden bu olay, kripto paraların dolandırıcılık amaçlı kullanımında klasik “forex danışmanlığı” türü saadet zincirlerinin de evrim geçirdiğini göstermektedir.
Diğer Bölgesel Örnekler: Marmara Bölgesi dışında da Türkiye genelinde benzeri pek çok operasyon düzenlenmektedir. Örneğin Samsun merkezli 2024 Mart ayında gerçekleştirilen bir operasyonda, Telegram gibi uygulamalar üzerinden kendilerini kripto para yatırım uzmanı olarak tanıtan ve sahte kripto para siteleri kurarak vatandaşları dolandıran 8 kişilik bir şebeke çökertilmiş, 7 şüpheli tutuklanmıştır. Bu operasyon, bir ilde başlayıp Adana, Ankara, Isparta, Manisa gibi farklı illere yayılan dolandırıcılık ağlarının varlığına işaret etmektedir. Yine İzmir’de 2024 sonunda ortaya çıkarılan bir vakada, ev kadınlarını hedef alan bir dolandırıcılık çetesinin kripto paraları da kullanarak yüz milyonlarca liralık vurgun yaptığı tespit edilmiştir (basına “sabun-çorap çetesi” olarak yansıyan olayda kripto, suç gelirlerinin transferinde araç olarak kullanılmıştır. Bu örnekler, kripto para dolandırıcılığının coğrafi olarak sınırlı kalmadığını; Türkiye’nin farklı bölgelerinde benzer suçların işlenebildiğini göstermektedir.
Bu emsal davalardan çıkarılması gereken temel ders, hukuki ve teknik alt yapının güçlendirilmesi ihtiyacıdır. İstanbul ve Marmara Bölgesi’ndeki yüksek profilli davalar, Türkiye’de yargı mercilerinin kripto para konusundaki yaklaşımını da şekillendirmektedir. Mahkemeler genelde kripto para dolandırıcılığını, klasik dolandırıcılık suç tipleri çerçevesinde değerlendirmekte tereddüt etmemiş; mağdurların uğradığı zararı tazmin etmeye ve failleri caydırıcı cezalara çarptırmaya yönelik bir tutum benimsemiştir. Örneğin, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin on binlerce yıla varan hapis cezası, sembolik de olsa, yargının kripto dolandırıcılarına müsamaha göstermeyeceği mesajını içermektedir. Bununla birlikte, devam eden temyiz süreçleri ve kesinleşmemiş kararlar göz önüne alındığında, içtihatların oturması için biraz daha zamana ihtiyaç olduğu söylenebilir.
Mağduriyetin İspatı, Zarar Hesabı ve Hukuki Başvuru Yolları
Kripto para dolandırıcılığına maruz kalan kişilerin, yaşadıkları mağduriyeti hukuken ispat etmeleri ve uğradıkları zararı tazmin edebilmeleri belirli adımları gerektirir. Bu süreç, hem ceza hukuku hem de özel hukuk yollarını içerir.
Mağduriyetin İspatı: Öncelikle, bir yatırımcının gerçekten dolandırıldığını ortaya koyabilmesi için hileli bir aldatma ile karşılaştığını göstermesi gerekir. Zira her finansal kayıp, tek başına dolandırıcılık suçu oluşturmaz; kandırılma unsuru aranır. Bu bakımdan mağdurlar, kendilerine sunulan yanıltıcı beyanları, sahte vaatleri veya gizlenen önemli bilgileri delillendirmelidir. Örneğin dolandırıcı, mağdura kripto para madenciliği yapan bir şirkete ortak olacağını vadettiyse, bu vaadi içeren sözleşme, e-posta, mesaj gibi belgeler sunulabilir. Veya sahte bir kripto para borsası üzerinden işlem yaptırıldıysa, mağdurun giriş yaptığı web sitesinin ekran görüntüleri, siteye yatırdığı paraları gösteren hesap ekstresi gibi veriler elde edilmelidir. Bir diğer kritik nokta, mağdurun para/kripto transferini kendi rızasıyla fakat aldatılarak yaptığı gerçeğidir. Bu nedenle, genellikle bankadan yapılan EFT/havale dekontları, kripto transferlerine ilişkin işlem ID’leri ve adres bilgileri gibi kayıtlar mağdurun zararını ispat için sunulur.
Mağdurlar çoğu zaman dolandırıldıklarını olay anında fark etmezler; sistem çöktüğünde veya vaatler gerçekleşmediğinde gerçeği anlarlar. Bu nedenle, dolandırıcılık ortaya çıkar çıkmaz diğer mağdurlarla iletişime geçilmesi ve kolektif hareket edilmesi faydalı olabilir. Birçok kripto dolandırıcılığı davasında mağdurlar birlikte hareket ederek savcılığa toplu şikayet dilekçesi sunmuş, böylece soruşturmanın ciddiyeti ve kapsamı hızlıca anlaşılmıştır. Tek tek yapılan şikayetlerin birleşmesiyle savcılık, olayın münferit değil örgütlü bir suç olduğunu daha net değerlendirebilir.
Zararın Hesaplanması: Kripto paraların değeri volatil (oynak) olduğundan, mağdurların zarar miktarının hesaplanması önemli bir tartışma konusudur. Genellikle Türk mahkemeleri, mağdurun dolandırıcıya teslim ettiği varlığın teslim anındaki parasal değerini esas almaktadır. Örneğin mağdur 1 Bitcoin’i dolandırıcıya kaptırdığında, o an Bitcoin’in TL karşılığı zararın temelini oluşturur. İleride Bitcoin fiyatı yükselse bile, mağdurun zarar hesabı başlangıçtaki değere göre yapılır (çünkü mağdur o andaki değerden mahrum kalmıştır). Ancak bazı durumlarda mahkemeler, karar tarihindeki değeri de göz önünde bulundurup lehe olanı uygulayabilmektedir. Özellikle çok uzun süren davalarda enflasyonist etki ve kripto değerindeki aşırı değişimler dikkate alınarak hakkaniyete uygun bir değerlendirme yoluna gidilebilir.
Zarar hesabında bir diğer boyut, faiz ve manevi zarar meselesidir. Dolandırıcılık suçlarında ceza mahkemesi yargılaması sonunda genelde maddi zarar için ek bir yargılama gerekmektedir; ceza hâkimi, tazminat konusunu hukuk mahkemelerine bırakabilir. Mağdur, uğradığı maddi zararın yanı sıra çektiği manevi ıstırap için de manevi tazminat talep edebilir. Özellikle hayat birikimini kaybeden, aile düzeni bozulan mağdurlar açısından manevi tazminat talepleri gündeme gelmektedir. Bu talepler, ceza davasından bağımsız olarak hukuk mahkemelerinde ileri sürülebilir.
Hukuki Başvuru Yolları: Kripto para dolandırıcılığı mağdurlarının iki temel hukuki yola başvurma imkânı vardır:
Ceza Yargılaması: Mağdur sıfatıyla Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusu yapmak, dolandırıcılık fiilinin soruşturulmasını sağlar. Ceza davası açıldığında mağdurlar müşteki/katılan olarak davaya katılabilir, duruşmalarda beyanlarını sunabilirler. Ceza mahkemesi, sanığın mahkumiyeti halinde bazı durumlarda mağdurun zararının tazmini konusunda da karar verebilir veya bunu ayırabilir. Özellikle basit dolandırıcılık vakalarında uzlaştırma kurumu işletilirse, sanığın zararı ödemesi karşılığında uzlaşma sağlanabilir. Ancak büyük ölçekli kripto dolandırıcılıklar genelde uzlaşma kapsamı dışında kalır ve doğrudan kamu davası yürür.
Hukuk (Tazminat) Davası: Ceza davasından bağımsız olarak veya onun sonucunu bekleyerek mağdur, kendisini dolandıran kişiler aleyhine haksız fiil nedeniyle tazminat davası açabilir. Türk Borçlar Kanunu’na göre dolandırıcılık bir haksız fiildir ve fail, bu fiiliyle neden olduğu zararı gidermekle yükümlüdür. Tazminat davasında mağdur, uğradığı maddi zararın (örneğin kaptırdığı paranın TL karşılığı ve varsa işlem masrafları) faiziyle birlikte ödenmesini talep eder. Ayrıca yukarıda belirtildiği üzere manevi tazminat da isteyebilir. Ceza davasında mahkumiyet kararı verilmiş olması, hukuk davasını kolaylaştırıcı bir etkendir; çünkü ceza mahkemesinin belirlediği olgular kural olarak hukuk hâkimini bağlamasa da ikna edici delil oluşturur. Nitekim bir kişi ceza davasında dolandırıcılıktan mahkum olmuşsa, hukuk davasında fiilin gerçekleştiğini tekrar ispata gerek kalmadan doğrudan zararın miktarına odaklanılabilir.
Bunun yanı sıra, eğer dolandırıcılık bir şirket veya platform üzerinden gerçekleştiyse, mağdurlar tüketici mahkemeleri veya iflas masaları nezdinde de hak arayabilir. Örneğin lisanssız bir kripto borsası battığında mağdurlar, o şirkete karşı alacak davası açıp iflas talep edebilirler. Ancak pratiğe bakıldığında, bu tür dolandırıcılık vakalarında şirketler çoğu kez içi boşaltılmış veya yetkililer kaçmış olduğundan, hukuk yolu sembolik kalabilir.
Zararın Telafisi ve Fonların Geri Alınması: Kripto para dolandırıcılığında mağdurların en çok merak ettiği konu, çaldırdıkları kripto paraların geri alınıp alınamayacağıdır. Teorik olarak mümkün olmakla birlikte, pratikte çoğu zaman çalınan fonların tamamını geri almak zordur. Eğer kolluk kuvvetleri hızlı davranıp dolandırıcının hesaplarına erişim engeli/haciz koydurabilirse, ele geçirilen miktarlar ileride mağdurlara iade edilebilir. Örneğin yurt içinde tespit edilen banka hesaplarındaki paralar veya kripto borsa hesaplarındaki varlıklar mahkeme kararıyla müsadere edilip mağdurlara paylaştırılabilir. Nitekim bazı davalarda, özellikle Ponzi tipi sistemlerde son katılan mağdurların paraları henüz dolandırıcılar tarafından harcanmadan hesaplarda yakalanabilmiş ve iade işlemleri kısmen mümkün olmuştur. Ancak dolandırıcı paraları çoktan yurt dışına çıkardıysa veya nakde dönüştürüp izini kaybettirdiyse, mağdurlar ancak failin kişisel malvarlığına yönelebilir. Bu yüzden, mağdurlar mümkün olan en kısa sürede hukuki yollara başvurarak ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları aldırmaya çalışmalıdır. Böylece dolandırıcının ev, araba, banka mevduatı gibi bilinen varlıklarına dava sonuna kadar bloke koydurmak mümkün olabilir.
Mağduriyetin ispatı ve zararların giderilmesi hususunda avukat desteği almak da kritik önemdedir. Kripto paraların teknik yönüne ve hukuki süreçlere vakıf bir avukat, delillerin toplanmasından dava stratejisine kadar mağdurun haklarını en iyi şekilde savunabilir. Nitekim bir sonraki bölümde değinileceği üzere, kripto para davaları klasik dava pratiğinden farklı uzmanlıklar gerektirmektedir.
Avukatların ve Teknik Bilirkişilerin Rolü
Kripto para dolandırıcılığı davalarında avukatlar ile bilirkişiler/teknik uzmanlar adeta birer ekip gibi çalışmak durumundadır. Bu tür davalar, hem ileri düzey teknik bilgi hem de ceza hukuku ve mali hukuk bilgisi gerektirir. Bu nedenle son yıllarda “kripto para avukatı” veya “dijital varlıklar avukatı” gibi uzmanlık alanları oluşmaya başlamıştır.
Bir kripto dolandırıcılığı davasında avukatın rolü, daha soruşturma aşamasından itibaren başlar. Mağdur avukatları, müvekkillerinin haklarını korumak için savcılıkla iletişim halinde olarak delillerin toplanmasını takip ederler. Örneğin, kritik bir kripto para borsası hesabına el konulması gerekliyse, avukatlar savcıya bu hususta dilekçe verip talepte bulunabilir. Yine, mağdurun elindeki dijital delillerin (mesaj kayıtları, e-postalar vb.) resmî soruşturma dosyasına girmesini sağlayarak savcılıkla iş birliği yaparlar. Bu yönüyle avukatlar, adeta süreci yönlendiren ve hızlandıran bir katalizör görevi üstlenir.
Teknik bilgi birikimi, kripto davalarında avukatlar için ayırt edici bir özelliktir. İyi bir kripto para avukatı, blokzinciri, kripto cüzdanların çalışma prensibini, borsaların yapılarını anlamalıdır. Örneğin müvekkilinin cüzdanından çıkmış bir işlemin blokzincirdeki izini kabaca takip edebilmek veya en azından doğru teknik soruları sorabilmek, avukatın bilirkişi raporlarını değerlendirmesinde çok yardımcı olur. Aynı şekilde, Türkiye’de kripto varlıklara uygulanacak mevzuatı (SPK düzenlemeleri, MASAK yükümlülükleri, TCMB yönetmelikleri vb.) bilen bir avukat, hem ceza davasında hem olası idari süreçlerde müvekkilini doğru yönlendirebilir.
Ceza hukuku uzmanlığı da şarttır. Sonuçta dolandırıcılık suçu, manevi unsuru (kastı), maddi unsurları ve nitelikli halleriyle teknik bir ceza hukuku bilgisini gerektirir. Avukat, müvekkilinin mağduriyetini ceza hukuku diliyle ortaya koymalıdır. Örneğin “hileli davranış” nedir, müvekkile ne gibi yalanlar söylendi, failin kastı neydi gibi konuları hukuki zemine oturtmalıdır. Sanık müdafii olan avukatlar için de aynı şekilde, kripto işlemlerin doğası gereği ortada suçun unsurlarının oluşmadığını savunmak (mesela “piyasa riski” olduğunu iddia etmek) gibi özgün stratejiler geliştirmek önem kazanır.
Avukatların teknik bilirkişilerle ilişkisi ise ayrı bir boyuttur. Özellikle dijital iz sürme ve blokzincir analizi gerektiğinde, çoğu dava dosyasında bir veya birkaç bilirkişi raporu bulunur. Bu raporlar, delillerin teknik analizini içerir ve hakim-savcıların anlaması için karmaşık verileri sadeleştirir. Avukat, bu raporları dikkatlice inceleyerek aleyhe veya lehe noktaları tespit eder. Gerekirse raporlara itiraz eder, yeni bilirkişi atanmasını talep edebilir. Hatta bazı durumlarda avukatlar, özel olarak tuttukları bağımsız teknik uzmanlardan danışmanlık alarak davaya hazırlanır. Örneğin, bir avukat müvekkilinin dolandırıldığı cüzdan adreslerini bir uzmana analiz ettirip paranın nereye gittiğini öğrenebilir ve sonra bunu resmi sürece dahil edebilir.
Bilirkişiler cephesinde ise, kripto para konusuna hakim uzmanların sayısı giderek artsa da halen sınırlıdır. Mahkemeler çoğu zaman üniversitelerin bilgisayar mühendisliği veya adli bilişim bölümlerinden akademisyenleri bilirkişi olarak atamaktadır. Teknik bilirkişi, incelemesini yaparken aynı zamanda hukuki sorulara yanıt verecek şekilde raporunu düzenler. Örneğin, “Belirtilen cüzdan adresine filanca borsadan şu tarihte şu IP adresiyle erişilmiş, bu IP adresi sanıkla ilişkilendirilebilir mi?” gibi sorular bilirkişiye tevdi edilebilir. İyi bir bilirkişi raporu, dijital delillerin mahkemede geçerli bir şekilde kullanılabilmesini sağlar. Delillerin elde ediliş yöntemi, zinciri, bütünlüğü gibi konular da bilirkişi değerlendirmesine tabidir; zira hukuka aykırı bir delil söz konusuysa bunun ayıklanması gerekebilir.
Özellikle büyük kripto dolandırıcılığı davalarında, mali bilirkişiler de devreye girebilir. Dolandırıcılıktan elde edilen kazancın hesaplanması, şirket muhasebe kayıtlarının incelenmesi, piramit sisteminin finansal analizinin yapılması gibi konularda mali müşavirler veya hesap uzmanları bilirkişi tayin edilebilir. Bu kişiler, örneğin saadet zincirinin para akış şemasını çıkartarak hangi tarihte sistemin tıkandığını, kimlerin ne kadar kar payı aldığını tablolarla ortaya koyabilir.
Bir diğer önemli husus, avukatların uluslararası bağlantılarıdır. Kripto paranın sınır ötesi doğası gereği, yabancı ülkelerde avukatlar veya uzmanlarla temas gerekebilmektedir. Örneğin dolandırıcının fonları bir Amerikan borsasında sıkıştıysa, orada bir avukatla iletişime geçip hukuki süreç başlatmak, veya Avrupa’da bir ülkede açılmış paralel bir soruşturma varsa oradaki meslektaşla bilgi paylaşmak gibi durumlar olabiliyor. Bu açıdan bakıldığında, kripto para avukatlığı global bir perspektif ve dil (özellikle İngilizce) hakimiyeti de gerektirmektedir.
Sonuç olarak avukatlar ve teknik bilirkişiler, kripto dolandırıcılığı davalarının iki sacayağı gibidir. Biri hukuk diliyle, diğeri teknik dille konuşsa da hedefleri aynıdır: adaletin tesisine katkı sunmak. Bu davaların başarıyla yürütülebilmesi için avukatların teknik konularda bilgilenmesi, bilirkişilerin de hukuki sürecin ihtiyaçlarına uygun raporlar sunması şarttır. Türkiye’de barolar ve üniversiteler, son dönemde avukatlar için kripto para hukuku eğitimleri ve sertifika programları düzenlemekte; bilirkişi havuzlarına blokzincir uzmanlarını dahil etmeye çalışmaktadır. Bu çabalar, gelecekte kripto para bağlantılı davalarda çok daha etkin ve hızlı yargılama süreçlerine zemin hazırlayacaktır.
Siber Suçlar birimince düzenlenen bir operasyonda, kripto para dolandırıcılığı şüphelileri kolluk kuvvetleri eşliğinde adliyeye sevk edilirken görülüyor. Bu tür davalarda avukatlar, soruşturma aşamasından itibaren müvekkillerinin haklarını korumak için delil toplama, teknik analiz ve uluslararası iş birliği gibi konularda yoğun mesai harcarlar.
Kripto Dolandırıcılığıyla Mücadele İçin Hukuki ve Teknik Önlemler
Kripto para dolandırıcılığıyla etkin mücadele, sadece mevcut vakaların soruşturulup cezalandırılmasıyla sınırlı kalmamalı; önleyici ve düzenleyici adımları da içermelidir. Hem Türkiye’de hem de dünyada bu alanda farklı düzeylerde önlemler tartışılmakta ve uygulanmaktadır. Aşağıda, önerilen başlıca hukuki ve teknik önlemler maddeler halinde ele alınmıştır:
Yasal Düzenlemelerin Güçlendirilmesi: Kripto paraların yol açtığı suiistimallerin engellenebilmesi için açık ve kapsayıcı yasal çerçevelere ihtiyaç vardır. Türkiye, 2024’te çıkardığı kanunla önemli bir adım atmıştır ancak uygulamanın detayları yönetmelik ve tebliğlerle netleştirilmeyi beklemektedir. Lisanslama şartlarının sıkı şekilde uygulanması, piyasa gözetim mekanizmalarının kurulması önemlidir. Ayrıca, kripto varlıklara ilişkin hukuki tanımların netleştirilmesi yatırımcılar ve girişimler için hukuki kesinlik ve belirlilik sağlayacaktır. Dünya genelinde de Avrupa Birliği’nin MiCA düzenlemesi gibi kapsamlı mevzuat örnekleri, diğer ülkelere yol gösterici olmaktadır.
Düzenleyici Denetim ve Yaptırımlar: Kanun koyucular kadar düzenleyici kurumlar da proaktif olmalıdır. SPK, yetki alanına giren konularda hızlı şekilde ikincil düzenlemeler yapmalı; lisanssız faaliyet gösteren platformları tespit ederek gerekli işlemleri yürütmelidir. MASAK, kripto hizmet sağlayıcılarının AML (Kara Paranın Aklanması ile Mücadele) yükümlülüklerini düzenli denetlemeli, şüpheli işlem bildirimlerini titizlikle analiz etmelidir. Suistimale izin veren veya göz yuman kuruluşlara idari para cezaları, faaliyet durdurma gibi yaptırımlar caydırıcı şekilde uygulanmalıdır. Örneğin, MASAK’ın 2021’de bazı kripto borsalarına kestiği cezalar sektör için önemli bir uyarı işlevi görmüştür. Benzer şekilde, BDDK ve Merkez Bankası da kripto para ile bağlantılı ödeme ve elektronik para işlemlerini yakından izlemelidir.
Uluslararası İş Birliğinin Artırılması: Kripto para dolandırıcılığı küresel bir sorundur ve tek bir ülkenin kendi başına tam çözüme kavuşturması mümkün değildir. Bu nedenle, ülkeler arasında etkin bilgi paylaşımı ve ortak operasyon mekanizmaları kurulmalıdır. Türkiye, INTERPOL, EUROPOL gibi kuruluşlar nezdinde aktif katılımını sürdürmeli; özellikle sınır ötesi dolandırıcılık şebekelerinin tespiti ve suçluların iadesi konularında hızlı hareket etmelidir.. Ayrıca uluslararası düzeyde standartlar ve rehberler oluşturulması önemlidir. Örneğin FATF’ın “Travel Rule” olarak bilinen ve kripto transferlerinde gönderici/alıcı bilgisinin taşınmasını zorunlu kılan kuralı, global çapta uygulandığında dolandırıcıların anonim hesaplar arasında rahatça fon aktarmasını zorlaştıracaktır. Türkiye de bu kuralı iç mevzuatına uyarlamaya yönelik çalışmalar yapmalıdır. Komşu ülkeler ve bölgesel iş birlikleri düzleminde de (örneğin D-8, TÜRKPA gibi platformlarda) kripto suçlarıyla mücadele gündeme alınabilir.
Teknik Kapasitenin ve Araçların Geliştirilmesi: Kolluk kuvvetleri ve düzenleyici kurumlar, blokzincir analiz araçlarına yatırım yapmaya devam etmelidir. MASAK ve Emniyet bünyesindeki siber suç birimlerine son teknoloji yazılımlar temin edilmeli, bu araçları kullanabilecek uzman personel yetiştirilmelidir. Gerekirse üniversitelerle iş birliği yapılarak yerli blokzincir analiz programları geliştirilmesi teşvik edilebilir. Örneğin TÜBİTAK destekli projelerle, Türkçe dilinde arayüze sahip ve Türkiye’deki vakalara uyarlanmış analiz platformları oluşturulabilir. Teknik kapasite sadece yazılım değil, insan kaynağı boyutuyla da ele alınmalıdır: Daha fazla sayıda bilişim ve finans uzmanı, adli bilişim ve kripto analiz konularında istihdam edilmelidir. Adli kurumlar arasındaki koordinasyonu artırmak adına dijital delil inceleme birimleri güçlendirilmelidir.
Kamuoyu Bilinçlendirme ve Eğitim: Dolandırıcılıkla mücadelenin en etkin yollarından biri, insanların bu konuda bilinçli olması ve tuzaklara karşı uyanık kalmasıdır. Bu nedenle, kamu otoriteleri ve sivil toplum kuruluşları kripto paralar konusunda eğitim kampanyaları düzenlemelidir. BTK, SPK, Merkez Bankası gibi kurumlar belirli periyotlarla yatırımcı uyarıları yayınlayarak yeni ortaya çıkan dolandırıcılık trendlerini halka duyurabilir. Üniversitelerde ve liselerde finansal okuryazarlık müfredatına kripto para ve dijital varlıklar konusu eklenebilir. Medya kuruluşları, ortaya çıkarılan dolandırıcılık haberlerini detaylarıyla işleyip vatandaşları bilgilendirmeye devam etmelidir. Özellikle sosyal medyada sıkça rastlanan sahte kripto reklamlarına karşı kullanıcıların dikkat etmesi gereken noktalar (örneğin “kimseye özel anahtarınızı vermeyin”, “çok iyi getiri vaadine şüpheyle yaklaşın” gibi) vurgulanmalıdır.
Sektörel Özdenetim ve Sorumluluk: Türkiye’de kripto para sektörü temsilcileri (yasal borsalar, fintech şirketleri, blokzincir dernekleri vb.) de dolandırıcılıkla mücadelede sorumluluk almalıdır. Örneğin yasal kripto borsaları, listelenen projeleri daha sıkı inceleyerek sahte coin/token listelememeye özen göstermelidir. Şüpheli hareketler gördüklerinde kullanıcılarını uyarmalı, hatta duruma göre işlemleri durdurup MASAK’a bildirim yapmalıdırlar. Sektör dernekleri, üyelerine yönelik etik kurallar belirleyip ihlal edenleri ifşa edebilir. Ayrıca teknoloji firmaları, kripto işlemlerin takibi ve güvenliği konusunda yenilikçi çözümler geliştirerek suistimallerin önüne geçebilir. Örneğin yapay zeka destekli bir sistem, bir kullanıcının hesabındaki alışılmadık hareketleri tespit edip dolandırıcılık ihtimaline karşı alarm üretebilir.
Ulusal ve Uluslararası Hukuki Girişimler: Mevcut ceza mevzuatı kripto dolandırıcılığını kapsıyor olsa da, spesifik yasal düzenlemeler yoluyla caydırıcılığın artırılması da düşünülebilir. Örneğin kripto para ile işlenen suçlar için ceza alt sınırlarının yükseltilmesi veya bu suçlardan elde edilen kazançların müsaderesi konusunda özel kurallar konulması tartışılabilir. Ayrıca uluslararası alanda bir Kripto Varlıklar Hukuk Sözleşmesi veya ortak yasa önerileri gündeme getirilmelidir. Nasıl ki siber suçlarla mücadele için Budapeşte Sözleşmesi mevcutsa, kripto suçları için de benzer bir çok taraflı inisiyatif, suçluların kaçacak yer bulamamasını sağlar. Türkiye, bu tür girişimlere aktif katkı sunarak uluslararası normların oluşmasında söz sahibi olabilir.
Sonuç itibariyle, kripto para dolandırıcılığıyla mücadele çok katmanlı bir çaba gerektirir. Hukuki düzenlemeler, teknik takip, cezai yaptırımlar, bilinçlendirme ve iş birliği sacayağının her biri sağlam kurulmalıdır. Türkiye, son dönemde attığı adımlarla bu konuda mesafe kat etse de dolandırıcılar da yöntemlerini çeşitlendirmektedir. Sürekli güncellenen bir strateji ile hem yerel hem küresel ölçekte önlemler almak şarttır. Unutulmamalıdır ki dijital dünyanın sunduğu fırsatların güvenle değerlendirilebilmesi, ancak bu dünyadaki risklerin doğru yönetilmesiyle mümkündür. Kripto para ekosisteminin sağlıklı gelişimi için, dolandırıcılık gibi kötüye kullanım örneklerinin en aza indirilmesi ve ortaya çıktığında da etkili şekilde cezalandırılması, hem hukuk devletinin hem de finansal istikrarın bir gereğidir. Bu nedenle, kripto dolandırıcılığı davaları ile ortaya konan içtihatlar ve deneyimler, gelecekte alınacak önlemlerin yol haritasını çizecektir. Türkiye, bu alandaki mücadelesini kararlılıkla sürdürerek hem vatandaşlarını korumalı hem de dijital ekonomiye duyulan güveni pekiştirmelidir.