Mal Kaçırma ve Hileli Tasarruflar: Boşanma Avukatlarının Koruma Stratejileri
Boşanma Avukatı Çerçevesinden Mal Kaçırma ve Hileli Tasarruflar: Mal Rejimi Davalarında Koruma Stratejileri ve Hukuki Tedbirler
Giriş
Boşanma süreci, tarafların yalnızca duygusal ve sosyal yaşamlarını değil, aynı zamanda ekonomik varlık düzenlerini de derin biçimde etkileyen, çok katmanlı bir hukuk pratiğini beraberinde getirir. Özellikle edinilmiş malların paylaşımı sırasında, eşlerden birinin malvarlığını gizlemek, muvazaalı işlemlerle devretmek veya sahte borç ilişkileri kurarak mal rejimi tasfiyesinden kaçmak istemesi, uygulamada çok sık karşılaşılan hileli girişimler arasında yer almaktadır. Bu noktada boşanma avukatı, yalnızca bir dava vekili değil, aynı zamanda müvekkilinin ekonomik varlığını güvence altına almakla yükümlü bir strateji uzmanıdır.
Bu makalede, mal kaçırma ve hileli tasarrufların hukuki boyutu, önleyici ve düzeltici tedbir araçları, uygulamada karşılaşılan zorluklar, boşanma avukatının dava stratejisinde izlemesi gereken adımlar ve örnek Yargıtay kararları ışığında geliştirilmiş çözüm önerileri ayrıntılı biçimde analiz edilecektir.
Mal Kaçırma Eylemlerinin Hukuki Sınıflandırması ve Dayanaklar
Mal kaçırma, boşanma hukukunda genellikle mal rejimi tasfiyesi öncesinde ya da sırasında eşlerden birinin diğer eşin alacak hakkını etkisiz bırakmak amacıyla yaptığı hileli işlemleri ifade eder. Bu işlemler, muvazaa, danışıklı satış, sahte alacak ilişkileri yaratma, miras hakkını devretme gibi pek çok şekilde karşımıza çıkabilir.
Bu eylemlere karşı Türk Medeni Kanunu’nun mal rejimine dair 219-241. maddeleri, Borçlar Kanunu’nun muvazaa ve geçersiz sözleşmelere ilişkin hükümleri ve özellikle İcra ve İflas Kanunu’nun 277. ve devamı maddeleri boşanma avukatına geniş bir hukuki müdahale alanı sunar. Ayrıca mal kaçırmaya karşı 3. kişilere açılabilecek davalarla hem işlem iptal ettirilebilir hem de taşınmazların tapu iptali ve tescili sağlanabilir.
Önleyici Tedbirler: İhtiyati Tedbir ve Haciz Kararları
Boşanma avukatının mal kaçırma şüphesine karşı ilk savunma hattı, ihtiyati tedbir talepleriyle mahkemenin olası hak kayıplarını önlemesini talep etmektir. İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce ya da dava sırasında; taşınmazlar üzerine tapuya şerh konulması, taşıtlar üzerine satış yasağı konulması, banka hesaplarına bloke koyulması gibi etkili koruma yöntemlerini içerir.
Bu kararlara ulaşabilmek için avukat, müvekkilin mal rejimi hakkının zarar görebileceğini somut verilerle ortaya koymalı; tapu kayıtları, ticaret sicil belgeleri, araç kayıtları, sosyal medya ilanları, noter tasdikli satış sözleşmeleri ve banka hareketleri gibi destekleyici delillerle başvurusunu güçlendirmelidir.
İhtiyati haciz ise özellikle maddi tazminat ve alacak davası açılmışsa, eşin başka kişilere borç göstererek mal kaçırmasını engellemek için kullanılabilir. Tedbir kararı sonrasında mahkemenin hızlı şekilde esas davayı başlatması ve davanın bekletilmeden sonuçlandırılması da ayrıca önemlidir.
Düzeltici Davalar: Tasarrufun İptali ve Muvazaa Davaları
Mal kaçırma fiili gerçekleştikten sonra, boşanma avukatının başvuracağı temel yollar tasarrufun iptali ve muvazaa davalarıdır. Bu davalarda eşin yaptığı işlemin görünürde hukuki gibi gözükse de aslında gerçekte alacaklının (boşanmak üzere olan eşin) zararına olduğunu ispat etmek hedeflenir.
Tasarrufun iptali davaları, İcra ve İflas Kanunu’nun 277-284. maddeleri uyarınca açılır ve dava, doğrudan işlemi yapan eşin yanı sıra, malın devredildiği üçüncü kişiye karşı yöneltilir. Özellikle boşanma sürecine yakın tarihlerde yapılan taşınmaz devri, şirket hissesi satışı veya taşınır teslimleri, dikkatle incelenmelidir.
Muvazaa davaları, Borçlar Kanunu kapsamında görülür ve satışın görünürde olduğunu, gerçekte bağış veya devretme kastı olduğunu ispat etmeyi amaçlar. Sıklıkla eşlerin kardeşleri, anne-babaları ya da kendi kurdukları şirketlere yaptıkları sembolik işlemler bu kapsamdadır.
Bu davalarda başarılı olabilmek için işlem tarihinin boşanma tarihine yakınlığı, satış bedelinin rayiç değerden uzak oluşu, tarafların sosyal ilişkileri ve alıcı tarafın mali gücü gibi parametreler dikkatle analiz edilmeli; avukat dava dilekçesini tüm bu unsurları içerecek şekilde titizlikle hazırlamalıdır.
Mal Kaçırma Eylemlerinde Uygulama Zorlukları
Uygulamada mal kaçırmaya ilişkin en büyük problemler; delil temininde yaşanan zorluklar, üçüncü kişilerin iyi niyetli görünümüne sığınması, tapu kayıtlarının hızlı güncellenmesi ve muvazaa işlemlerinin taraflarca inkar edilmesidir. Boşanma avukatı bu zorluklara karşı:
Delil zincirini kronolojik ve tematik biçimde kurmalı,
Tapu ve ticaret sicil kayıtları üzerinde inceleme yapmalı,
Gerekirse bilirkişi ve eksper raporu ile satışın gerçek değerinin altına yapıldığını ispat etmeli,
Şahit beyanı ve sosyal medya yazışmaları gibi dolaylı delillere başvurmalıdır.
Ayrıca Yargıtay içtihatlarına göre, eşin boşanma sürecinde yakın akrabalara yaptığı taşınmaz devirleri kuvvetli muvazaa şüphesi doğurduğundan bu durumları içeren davalarda ispat yükü daha hafifletilmiş kabul edilmektedir. Bu da boşanma avukatının içtihat bilgisini güncel tutmasının önemini gösterir.
Sonuç
Boşanma davalarında mal kaçırma ve hileli tasarruflar, sadece bir mal paylaşımı meselesi değil; aynı zamanda yargıya olan güvenin ve taraflar arası eşitliğin tesis edilmesi meselesidir. Boşanma avukatı, hem önleyici tedbirlerle süreci erkenden kontrol altına almalı hem de fiili gerçekleşmişse düzeltici dava yollarına başvurarak müvekkilin mağduriyetini gidermelidir. Etkin delil yönetimi, güçlü strateji, mevzuata ve içtihatlara hâkimiyet, avukatın bu tür davalardaki başarısının temel anahtarıdır. Nitelikli bir boşanma avukatı, yalnızca dava kazanmaz; aynı zamanda müvekkilin gelecekteki mali güvenliğini de garanti altına alır.