Sağlık Turizmi Kapsamında Estetik Cerrahinin Uluslararası Hukuki Sorumluluğu
Sağlık Turizmi Kapsamında Estetik Cerrahinin Uluslararası Hukuki Sorumluluğu
Günümüzde estetik cerrahi yalnızca bireylerin yaşadığı ülkede değil, sınır ötesi bir nitelik kazanarak küresel sağlık turizminin önemli bir parçası haline gelmiştir. Türkiye, medikal turizmde ve özelde estetik cerrahi uygulamalarında, hem hizmet kalitesi hem de maliyet avantajı nedeniyle öne çıkan ülkelerden biri olmuştur. Bu bağlamda, yabancı hastalara yönelik yapılan estetik cerrahi müdahaleler, ulusal hukuk normlarının yanı sıra uluslararası hukuk ve hasta hakları düzenlemeleri çerçevesinde de değerlendirilmelidir. Bu makale, sağlık turizmi çerçevesinde estetik cerrahinin uluslararası hukuki sorumluluğunu, taraflar arası ilişkileri ve yargı yetkisini ayrıntılı bir biçimde ele almaktadır.
1. Uluslararası Hastalarla Yapılan Sözleşmelerin Hukuki Niteliği
Sağlık turizmi kapsamında estetik cerrahi müdahalelerde, hizmet sağlayıcı ile yabancı uyruklu hasta arasında kurulan ilişki genellikle bir "sağlık hizmeti sözleşmesi" niteliğindedir. Bu sözleşme, Türk Borçlar Kanunu'na göre hizmet akdi olarak değerlendirilir; ancak uluslararası niteliği dolayısıyla sözleşmeye uygulanacak hukuk, tarafların açık iradelerine ve uluslararası özel hukuk kurallarına göre belirlenir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 24. maddesi, sözleşmelere uygulanacak hukuku düzenler.
Bu noktada, taraflar arasında açık bir hukuk seçimi yapılmamışsa, sözleşmeye en sıkı bağ ile bağlı olan ülke hukuku uygulanır. Estetik cerrahi müdahalesi Türkiye'de gerçekleştirilmişse ve taraflar aksi bir düzenleme yapmamışsa, Türk hukuku esas alınır. Ancak bu durum, yabancı hastanın vatandaşı olduğu ülke hukukunun belirli alanlarda devreye girmesini engellemez.
2. Uluslararası Hasta Hakları ve Aydınlatılmış Onam Yükümlülüğü
Uluslararası tıp etik ilkeleri ve Dünya Tabipler Birliği’nin Lizbon Bildirgesi, sağlık hizmeti sunulan her bireyin "aydınlatılmış rıza" hakkına sahip olduğunu belirtmektedir. Türkiye’de ise bu yükümlülük, Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 15. ve 18. maddelerinde açıkça düzenlenmiştir. Yabancı hastaların bilgilendirilmesi sürecinde şu hususlar kritik öneme sahiptir:
Bilgilendirme, hastanın kendi ana dilinde veya anlayabileceği bir dilde yapılmalıdır.
Yazılı ve imzalı bir aydınlatılmış onam formu alınmalıdır.
Operasyonla ilgili olası tüm riskler ve komplikasyonlar ayrıntılı olarak açıklanmalıdır.
Aksi halde, müdahale hukuka aykırı kabul edilmekte ve hem hukuki hem cezai sorumluluğa yol açabilmektedir. Uluslararası hasta sözleşmelerinde bilgilendirme eksikliği, özellikle AB vatandaşı hastaların dava açmasında başlıca gerekçe olarak görülmektedir.
3. Türkiye’de Estetik Cerrahi Alanında Faaliyet Gösteren Kliniklerin Yükümlülükleri
Türkiye’de sağlık turizmi alanında hizmet veren klinikler, Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan "Uluslararası Sağlık Turizmi Yetki Belgesi"ne sahip olmalıdır. Bu belgeye sahip olmayan merkezlerin yurt dışından hasta kabulü yapması yasaktır. Ayrıca:
Kliniklerin, yabancı hastalara yönelik olarak çok dilli bilgilendirme materyalleri sunması zorunludur.
Doktorlar ve sağlık personeli, temel düzeyde yabancı dil yeterliliğine sahip olmalıdır.
Uçtan uca hasta hizmeti, ulaşım, konaklama ve tercümanlık desteği ile birlikte verilmelidir.
Bu standartlara uyulmaması halinde, hem idari para cezaları hem de ruhsat iptali gibi yaptırımlar söz konusu olabilir.
4. Uluslararası Malpraktis Sorumluluğu ve Yargı Yetkisi
Sağlık turizmi kapsamında yapılan estetik müdahalelerde ortaya çıkabilecek komplikasyonlar, uluslararası tıbbi malpraktis davalarına konu olabilmektedir. Bu davalarda esas sorunlardan biri, hangi ülkenin mahkemesinin yetkili olduğu ve hangi hukukun uygulanacağıdır.
Yabancı hasta, çoğunlukla kendi ülkesinde dava açmak istemekte; ancak müdahale Türkiye’de yapıldığı için Türk mahkemelerinin yargı yetkisi gündeme gelmektedir. 5718 sayılı Kanun’un 47. ve devamı maddeleri uyarınca, malpraktis iddiasının doğduğu yer mahkemesi yetkilidir. Buna göre:
Estetik müdahalenin Türkiye’de yapılması durumunda Türk mahkemeleri yetkilidir.
Ancak hasta ile sözleşmede açıkça kendi ülkesindeki mahkemelerin yetkili olduğuna dair hüküm varsa, bu geçerli olabilir.
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) kararlarında da, hastaların mahkemeye erişim hakkı ve adil yargılanma ilkeleri, uluslararası sağlık davalarında gözetilmesi gereken temel ilkeler arasında yer almaktadır.
5. Estetik Cerrahide Uluslararası Sigorta ve Tazminat Rejimleri
Yurt dışından gelen hastalarla yapılan estetik cerrahi işlemlerde, malpraktis sigortalarının uluslararası geçerliliği önemli bir sorundur. Türkiye’deki cerrahların sahip olduğu mesleki sorumluluk sigortaları, çoğu zaman sadece Türkiye içindeki müdahaleleri kapsamakta; yabancı mahkemelerdeki davalarda geçerlilik göstermemektedir.
Bu nedenle:
Uluslararası hastalara yönelik özel sigorta poliçeleri oluşturulmalıdır.
Sigorta kapsamının sınırları açıkça sözleşmede belirtilmelidir.
Estetik merkezleri, yurt dışına karşı sorumluluklarını teminat altına alan "global mesleki sigorta çözümleri" ile desteklenmelidir.
Aksi takdirde, cerrah ve hastane hakkında yabancı ülkelerde yüksek tazminat kararları verilebilmekte ve bu kararların Türkiye’de icra edilmesi mümkün hale gelebilmektedir.
6. Örnek Uygulamalar ve Yargı Kararları Işığında Değerlendirme
Son yıllarda Almanya, İngiltere, Hollanda gibi ülkelerden gelen hastaların Türkiye’de geçirdiği estetik cerrahiler sonrası yaşadıkları komplikasyonlar nedeniyle kendi ülkelerinde açtıkları davalar sonucunda Türk hekimler ve klinikler hakkında verilen kararlar, sağlık turizmi bağlamında uluslararası hukuki sorumluluğun ne kadar karmaşık hale geldiğini göstermektedir.
Örneğin:
2021 yılında Düsseldorf Eyalet Mahkemesi, Türkiye'de yapılan bir burun estetiği sonrası hastada meydana gelen kalıcı hasar nedeniyle Alman tüketici koruma yasalarına göre 45.000 Euro tazminata hükmetmiştir.
Benzer şekilde, İngiltere’de NHS tarafından açılan bazı rehber davalarda, İngiltere vatandaşlarının yurt dışında gördüğü estetik tedavilerin sigorta kapsamı dışında kaldığı, ancak şikâyet hakkının saklı olduğu belirtilmiştir.
Bu örnekler, Türkiye'deki estetik cerrahi merkezlerinin sözleşme altyapısını, sigorta yapısını ve hasta bilgilendirme prosedürlerini uluslararası düzeye taşımasının artık bir tercih değil, zorunluluk olduğunu ortaya koymaktadır.
Sonuç
Sağlık turizmi bağlamında estetik cerrahi uygulamaları, tıbbi, ticari, etik ve hukuki sorumlulukları küresel ölçekte değerlendirilmesi gereken çok boyutlu bir faaliyet alanıdır. Uluslararası hasta profiline sahip olan Türkiye’deki estetik cerrahlar ve sağlık kurumları, yalnızca ulusal mevzuatla değil, uluslararası hasta hakları, sözleşme hukuku, yargı yetkisi ve sigorta sorumluluğu gibi pek çok alanda bilgi sahibi olmalı ve tüm süreçlerini bu bilinçle yönetmelidir.
Aksi takdirde, yalnızca tıbbi değil, milyonlarca liralık tazminatlar, uluslararası itibar kayıpları ve hukuki yaptırımlarla karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, estetik cerrahinin uluslararası hukuki sorumluluğu, çağdaş tıp etiğiyle birlikte, sağlık turizmi stratejisinin temel yapı taşlarından biri olarak ele alınmalıdır.