Sahte Fatura Avukatı ( Naylon Fatura Avukatı ) Nedir?

Avukat Bilal ALYAR

Sahte Fatura (Naylon Fatura) Nedir?

Sahte fatura, gerçekte bir mal veya hizmet satışı olmamasına rağmen varmış gibi düzenlenen, içeriği gerçek dışı belge niteliğindeki faturalardır. Halk arasında “naylon fatura” olarak da adlandırılan bu faturalar, ticari bir ilişkiye dayanmadıkları için hukuken geçersizdir. Vergi mevzuatına göre sahte fatura, gerçek bir işlem veya durum olmadığı halde, varmış gibi gösterilen belgedir. Şeklen yasal bir fatura gibi görünse de (örneğin, tarihi, numarası, alıcı-satıcı bilgileri ve tutarı bulunan), eğer altında yatan gerçek bir ticari işlem yoksa bu fatura sahtedir. Bu tür belgeler, vergi kaçırmak, haksız vergi iadesi almak veya işletmenin giderlerini yapay olarak artırarak daha az vergi ödemek gibi yasa dışı amaçlarla kullanılmaktadır.

Sahte faturalar özellikle Türkiye genelinde vergi denetimlerinin odak noktalarından biridir. İstanbul ve Marmara Bölgesi gibi ticaretin yoğun olduğu bölgelerde, ekonomik faaliyetlerin hacmi nedeniyle sahte fatura vakalarına daha sık rastlanabilmektedir. Bu nedenle vergi otoriteleri bu bölgelerde denetimleri sıkı tutmakta ve sahte fatura kullanımını ciddi bir suç olarak değerlendirmektedir. Konu, tüm Türkiye’deki mükellefleri ilgilendirmekle birlikte, yoğun ticari yaşamın olduğu bölgelerde daha da büyük bir önem arz etmektedir.

Sahte Fatura Suçu ve Yasal Düzenleme

Türk hukukunda sahte fatura düzenlemek veya kullanmak, vergi kaçakçılığı suçu kapsamında ele alınır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 359. maddesi, gerçek bir muamele olmadığı halde yapılmış gibi belge düzenlenmesini veya böyle bir belgenin kullanılmasını açıkça yasaklamaktadır. Bu suç tipine “sahte belge düzenleme veya kullanma suçu” denir ve fatura da bu kapsamda en yaygın görülen belge türüdür. Yasa, sahte fatura düzenleyen (bu faturayı oluşturan veya satan kişi) ile sahte faturayı kullanan (bu faturayı kendi defter kayıtlarına alarak vergi avantajı elde etmeye çalışan kişi) arasında ayrım yapmaksızın her iki fiili de cezalandırmaktadır. Yani hem sahte fatura düzenleme suçu hem de sahte fatura kullanma suçu kanunen yaptırıma tabidir.

Sahte fatura düzenleme suçu, gerçekte olmayan bir satış veya hizmet işlemi için, sanki böyle bir işlem varmış gibi fatura kesilmesi eylemidir. Bu fiili genellikle “naylon fatura şirketi” olarak bilinen ve gerçekte mal veya hizmet satmayan paravan şirketler yapar. Bu şirketler, komisyon karşılığında gerçek şirketlere sahte masraf faturaları sağlar. Örneğin, hiç verilmeyen bir hizmet için bir şirket adına fatura düzenlenip karşı tarafa verilirse, düzenleyen kişi sahte fatura düzenleme suçunu işlemiş olur.

Sahte fatura kullanma suçu ise, bir işletmenin gerçekte almadığı bir mal veya hizmete ait sahte bir faturayı bilerek kendi kayıtlarına alması, defterlerinde gider ya da maliyet olarak göstermesidir. Bu durumda faturayı kullanan (örneğin, vergi matrahını azaltmak için bu sahte faturayı kayıtlara koyan) kişi sahte fatura kullanma suçunu işlemiş olur. Uygulamada sahte fatura kullanma fiili, haksız KDV iadesi almak, kurum kazancını düşük gösterip daha az vergi ödemek veya farklı vergi teşviklerinden haksız yararlanmak amacıyla yapılmaktadır. Önemli bir nokta: Suçun oluşması için faturayı kullanan kişinin kasıtlı davranması gerekir. Yani, faturanın sahte olduğunu bilerek ve isteyerek kullanmak şarttır. Gerçek bir ticari ilişkiye dayandığını zanneden iyi niyetli bir mükellef, eğer gerçekten durumu bilmeden böyle bir faturayı kayıtlarına almışsa, bu durumda ortada suç kastı olmayabilir. Ancak uygulamada “bilmiyordum” demek yeterli bir savunma değildir; mükelleflerin iş yaptıkları şirketlerin gerçekliğini kontrol etme yükümlülüğü vardır ve sahte fatura kullananın bunu bilerek yaptığı karine olarak kabul edilir. Dolayısıyla, sahte fatura suçu tipik olarak kasti bir suç olup, taksirle (dikkatsizlikle) işlenmesi mümkün görülmemektedir.

Vergi Usul Kanunu 359. maddesi sahte belge kavramını düzenlerken, belgenin sahte sayılabilmesi için şeklen geçerli bir belge olması gerektiğini de belirtmiştir. Bir belgenin fatura olarak kabul edilmesi için VUK’da belirtilen asgari unsurları taşıması zorunludur (faturanın tarihi, seri numarası, satıcı ve alıcı bilgileri, mal/hizmetin cinsi, tutarı vs.). Bu unsurlar yoksa, o kağıt parçası zaten fatura sayılmaz ve dolayısıyla “sahte/gerçek” ayrımına konu olmaz. Bu durum özellikle vergi kaçakçılığı suçlarında önemlidir: Eksik düzenlenmiş veya hiç düzenlenmemiş bir belge için sahte fatura suçundan bahsedilemez. Ancak, sahte fatura suçunda çoğu zaman bu şekil şartları usulen tamamlanmış olur; yani belge görünüşte tüm yasal unsurlara sahiptir fakat içerik olarak gerçeği yansıtmaz. Kanun koyucu da belgenin şekline değil, özüne bakarak, “gerçek bir muamele veya durum olmadığı hâlde, varmış gibi düzenlenen” her türlü belgeyi sahte belge olarak tanımlamıştır. Dolayısıyla fatura, tüm zorunlu bilgileri içerse bile eğer altında gerçek bir alışveriş yoksa, bu fatura sahtedir ve suçun konusunu oluşturur.

Suçun Unsurları ve Faili

Sahte fatura suçunun oluşabilmesi için kast unsurunun varlığı şarttır. Yani fail, bu faturanın gerçeğe aykırı olduğunu bilmeli ve buna rağmen kullanmalı veya düzenlemelidir. Yanılma veya bilmeden hareket etme durumlarında (örneğin, gerçekten mal aldığı bir şirketin sahte fatura müessesesi olduğunu sonradan öğrenen bir müşteri), cezai sorumluluğun doğup doğmayacağı, somut olayın koşullarına göre değerlendirilecektir. Ancak vergi yargısı ve ceza uygulaması, mükelleflerin iş yaptıkları kişiler ve belgeler konusunda özen yükümlülüğü bulunduğunu vurgular. Bu nedenle sahte fatura kullanımı iddiasında, faturayı kayıtlarına alan kişinin bunun sahte olmadığını ispat yükü çoğunlukla kendisine düşer. Vergi denetimlerinde ilk aşamada ispat yükü vergi idaresindedir; müfettişler çapraz kontrollerle bir faturanın sahte olabileceğini tespit ederse, bu durumda mükelleflerin faturanın gerçek bir işleme dayandığını kanıtlaması beklenecektir. Kasıt unsuruna ilişkin tespitler, çoğu kez dolaylı deliller ve ticari hayatın olağan akışına aykırılık gibi kriterlerle yapılır. Örneğin, adresinde bulunamayan, defter ibraz etmeyen, sermayesi ve çalışanı olmayan paravan bir şirketten yüksek tutarlı mal alımı yapılmış gösterilmesi, kötü niyetin göstergelerinden sayılır.

Sahte fatura suçunun faili, bu faturayı düzenleyen veya kullanan gerçek kişi olabilir. Suçu bizzat işleyen gerçek kişilerdir; zira tüzel kişiler (şirketler) hakkında hapis cezası uygulamak mümkün değildir. Eğer sahte faturayı kullanan bir şirket ise, ceza sorumluluğu o şirkette fiilen yönetim yetkisini kullanan, faturayı kayıtlara geçirmeye karar veren şirket yetkilisi gibi gerçek kişilere aittir. Örneğin, bir limited şirket adına sahte fatura kullanıldıysa, fiili gerçekleştiren şirket ortakları veya yetkilileri ceza alabilir; fakat şirket tüzel kişiliğinin kendisine hapis cezası verilemez. Aynı şekilde, sahte fatura düzenlemek için kurulan paravan şirketlerin de arkasında bunu fiilen yöneten gerçek kişiler vardır ve cezai sorumluluk onları bağlar. Suçun faili olabilecek kişiler bakımından, ceza hukuku genel ilkeleri geçerlidir: Suça iştirak (örneğin aracı, komisyoncu, yardımcı kişiler) mümkün olup bunlar da sorumluluk altına girer. Öte yandan, velayet altındaki küçükler veya kısıtlılar gibi fiil ehliyeti sınırlı kişilere sahte fatura düzenlettirilmiş ya da kullandırılmışsa, doğrudan onların cezalandırılması yoluna gidilmez; burada asıl sorumlu olan, onları fiile yönlendiren kimselerdir.

Sahte Fatura Suçunun Cezası ve Yaptırımları

Sahte fatura düzenleme veya kullanma suçu, hukuk sistemimizde oldukça ağır yaptırımlara bağlanmıştır. VUK 359. madde uyarınca bu suçu işleyenler en az 3 yıl, en fazla 8 yıl süreyle hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun cezasının alt sınırının 3 yıl olması, fail hakkında hükmolunacak cezanın adli para cezasına veya kısa süreli hapis yaptırımlarına çevrilemeyeceği anlamına gelir (zira Türk Ceza Kanunu’na göre 1 yılın üzerindeki hapis cezalarının para cezasına çevrilmesi mümkün değildir). Aynı şekilde, 3 yıldan başlayan hapis cezası, çoğunlukla hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) veya erteleme gibi seçenekleri de fiilen zorlaştırmaktadır. Ancak yargılama sonucunda hakim, suçun niteliğine ve failin durumuna göre cezada takdir indirimi yaparak ceza miktarını düşürebilir. Örneğin, iyi hal indirimi (TCK m.62) uygulanırsa cezanın bir miktar düşmesi söz konusu olabilir; fakat yine de temel cezanın alt sınırı 3 yıl olduğu için, genellikle hükmedilen ceza belli bir sürenin altına pek inmez. Özetle, sahte fatura suçundan mahkûmiyet halinde ciddi bir hapis cezası tehdidi bulunmaktadır ve bu cezanın paraya çevrilmesi veya tamamen ertelenmesi, kanunen oldukça sınırlı durumlarda mümkündür.

Hapis cezasının yanı sıra, sahte fatura fiilinin bir de vergisel yaptırımları vardır. Vergi incelemesi sonucunda sahte fatura kullandığı tespit edilen mükellef adına, haksız yere indirdiği vergiler geri isteneceği gibi, üç kat vergi ziyaı cezası kesilir. Vergi ziyaı cezası, ödenmeyen verginin katları oranında uygulanan idari bir para cezasıdır. Sahte fatura kullanımı, vergi kaçırma kastıyla yapıldığı için en ağır idari yaptırım olan üç kat ceza öngörülmüştür. Örneğin sahte faturalar nedeniyle 100.000 TL KDV eksik ödenmişse, bu vergi aslı tahsil edilir, ayrıca 300.000 TL vergi ziyaı cezası kesilir (toplam 400.000 TL borç çıkarılır). Bu idari yaptırım, ceza davasından bağımsız olarak vergi idaresince uygulanır. Yani mükellef, hem hapis cezası riskiyle karşı karşıya kalır, hem de maddi olarak çok büyük bir vergi cezası yükünün altına girer. Vergi davası ile ceza davası paralel ilerleyebilir; vergi cezasına karşı vergi mahkemesinde itiraz edilse bile ceza davası ayrıca yürür. Ceza hukuku açısından, vergi kaybının varlığı suçun unsuru değildir (yani vergi ödenmese de, ödense de sahte belge düzenlemek başlı başına suçtur); ancak uygulamada sahte faturaların amacı vergi avantajı sağlamak olduğundan, neredeyse her zaman vergi kaybı da bulunur ve bu nedenle vergi idaresi tarhiyat yapar.

Cezanın ağırlaştırıcı veya hafifletici durumları: Sahte fatura fiilleri çoğu zaman birden fazla dönemi kapsayabilir. Örneğin bir mükellef, birkaç yıl boyunca sahte faturalar kullandıysa, her yıl için ayrı suçlar değil, zincirleme şekilde tek bir suç kabul edilir. Türk Ceza Kanunu’nun zincirleme suç hükmü (m.43) uyarınca, belli bir suç işleme kararı kapsamında birden fazla sahte fatura kullanma eylemi tespit edilirse, fail tek bir suçtan cezalandırılır ancak cezası belli bir oranda artırılır. Bu durum, aynı dosyada yüzlerce sahte fatura bile olsa, hepsinin bir bütün fiil sayılıp, cezanın üst sınırının aşılmaması fakat bir miktar artırımla tayin edilmesi anlamına gelir. Öte yandan, eğer fail daha önce benzer bir suçtan mahkûm olmuşsa, yeni fiil “tekrar” kapsamına girebilir ve bu da cezada ağırlaştırıcı bir etki yapar.

Soruşturma ve Yargılama Süreci

Sahte fatura suçu, resen (kendiliğinden) soruşturulan bir suçtur. Yani bu suçun takibi şikâyete bağlı değildir; vergi müfettişleri veya diğer yetkililer tarafından tespit edildiğinde, doğrudan adli süreç başlatılmaktadır. Uygulamada sahte fatura suçunun ortaya çıkması genellikle vergi incelemeleri yoluyla olur. Vergi idaresi, şirketlerin alış ve satışlarını çapraz kontrol sistemleriyle denetler. Örneğin, bir şirketin gider faturaları arasında, defter ve beyanlarında tutarsızlık veya riskli görülen işlemler tespit edilirse, Vergi Müfettişleri o şirketi incelemeye alabilir. Özellikle sahte fatura düzenleme faaliyetinde bulunduğu bilinen veya şüphelenilen sektörler ve şirketler, rutin olarak mercek altındadır. Vergi müfettişi yaptığı vergi incelemesi sonucunda, sahte fatura kullanıldığına dair bulgular elde ederse bunu detaylı bir Vergi Tekniği Raporu ve Vergi İnceleme Raporu ile tespit eder. Bu raporlarda hangi faturaların sahte olduğu, bunların hangi şirketler arasında düzenlendiği ve yol açtığı vergi kaybı ayrıntılı şekilde ortaya konur.

Vergi Usul Kanunu’na göre, bir vergi incelemesi sonucunda vergi kaçakçılığı suçu işlendiği tespit edilirse, müfettişin durumu derhal Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirmesi zorunludur. Yani vergi müfettişi, sadece idari cezaları kesmekle kalmaz; aynı zamanda suçu adli makamlara ihbar eder. Bu ihbar neticesinde savcılık makamı, ilgili kişiler hakkında ceza soruşturması başlatır. Hatta bazen savcılık, çeşitli ihbarlar veya başka soruşturmalar neticesinde sahte fatura şüphesi öğrenirse, doğrudan kendisi vergi incelemesi yapılmasını talep eder. Kısacası ceza davasının yolu, mutlaka bir vergi incelemesinden geçmektedir – savcılık ancak uzman vergi inceleme raporuyla suçun varlığını doğruladıktan sonra iddianame düzenler.

Soruşturma evresi: Savcılık, vergi müfettişinin suç duyurusu yapmasıyla birlikte olaya el koyar. Bu aşamada savcı, şüphelilerin ifadesini alabilir, gerekli görürse emniyet aracılığıyla arama ve el koyma işlemleri yaptırabilir (örneğin şirketin bilgisayar kayıtlarına, defterlerine el konulması gibi). Büyük çaplı ve organize sahte fatura şebekelerinde zaman zaman gözaltılar ve tutuklamalar da olabilmektedir. Ancak daha sınırlı vakalarda, genellikle soruşturma tutuksuz yürütülür ve kişiler ifadeleri alınarak serbest bırakılır. Soruşturma sonunda yeterli delil elde edilirse savcı tarafından iddianame hazırlanır ve dava açılır.

Kovuşturma evresi (Dava süreci): İddianamenin kabulüyle birlikte ceza davası açılır ve mahkeme aşaması başlar. Sahte fatura davalarına bakmakla görevli mahkeme, Asliye Ceza Mahkemesi’dir. (Çünkü öngörülen cezanın üst sınırı 8 yıl olup, bu tür suçlar genellikle tek hakimli asliye ceza mahkemelerinin görev alanına girer.) Yetkili mahkeme ise suça konu faturaların ilişkilendirildiği vergi dairesinin bulunduğu yer mahkemesidir. Örneğin faturalar Kadıköy Vergi Dairesi kayıtlı bir şirketçe kullanılmışsa, İstanbul Anadolu Adliyesi ilgili Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılama yapılır. Dava sürecinde mahkeme, vergi inceleme raporlarında belirtilen faturaların gerçek bir ticari ilişkiye dayanıp dayanmadığını, sanıkların suç kastı olup olmadığını değerlendirir. Bu tür davalar teknik yönü ağır basan davalardır; muhasebe kayıtları, faturaların eşleştirilmesi, şirketlerin faaliyetlerinin incelenmesi gibi konular gündeme gelir. Mahkeme gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırabilir. Sanıklar bu süreçte kendilerini savunurken faturaların gerçeği yansıttığını, fiili bir mal/hizmet alımı olduğunu ispatlamaya çalışabilir veya usul eksiklikleri iddia edebilirler.

Yargılama sonucunda mahkeme, eğer suçun işlendiğine kanaat getirirse fail hakkında hapis cezasına hükmeder. Bu ceza, yukarıda belirtildiği gibi 3 yıldan az olamaz. Mahkeme, suçun niteliğine, faturaların sayısına, sanığın duruşmadaki tutumuna göre temel cezayı belirler ve gerektiğinde artırma veya indirim uygulayabilir. Hükmün açıklanması geri bırakılır veya ceza ertelenirse sanık cezaevine girmez; ancak sahte fatura suçlarında bu tür sonuçlar genellikle ancak sanığın suçu kabul edip vergi zararını gidermesi, sabıkasız oluşu gibi lehine pek çok durumun bir araya gelmesiyle mümkündür.

Sahte Fatura Avukatının Rolü ve Önemi

Sahte fatura iddiaları ile karşı karşıya kalan kişiler için, uzman bir vergi ceza avukatı ile çalışmak son derece kritiktir. Bu alandaki mevzuat son derece teknik olup, hem vergi hukuku hem de ceza hukuku bilgisini bir arada gerektirmektedir. Sahte fatura avukatı olarak anılan bu uzmanlar, müvekkillerini hem soruşturma sürecinde hem de dava aşamasında koruyup yönlendirebilirler. Aşağıda böyle bir avukatın üstlendiği başlıca roller ve sağladığı faydalar sıralanmaktadır:

  • Danışmanlık ve Önleyici Hukuk Hizmeti: Sahte fatura gibi ciddi bir suçla hiç muhatap olmamak için, şirketlerin en başta vergi mevzuatına uygun hareket etmesi gerekir. Vergi hukuku alanında deneyimli bir avukat, mükelleflere iş süreçlerinde danışmanlık yaparak sahte belge risklerinden uzak durmalarını sağlar. Örneğin, çalışılan firmaların vergi sicilini, geçmişini kontrol etmeyi, şüpheli görünen durumlarda işlem yapmamayı tavsiye eder. Böylece mükellefler, farkında olmadan sahte fatura kullanma tuzağına düşmekten korunabilir.

  • Soruşturma Aşamasında Temsil: Hakkınızda sahte fatura soruşturması başlatıldığında, avukatınız savcılık ve vergi müfettişi nezdindeki süreçlerde sizi temsil eder. İfade vermeden önce hazırlık yapmanız, hangi bilgileri sunup sunmamanız gerektiği konusunda sizi bilgilendirir. Hukuka aykırı bir işlem yapıldıysa (örneğin, arama ve el koyma işlemlerinde usulsüzlük gibi) bunlara derhal itiraz eder. Soruşturma sırasında sunulacak belgeler, dilekçeler ve itirazlar avukat tarafından hazırlanarak haklarınızın korunması sağlanır.

  • Dava Sürecinde Savunma: Sahte fatura davaları karmaşık yapıda olabilir; zira hem ceza hukuku usulü işlemlerini içerir hem de teknik mali konular barındırır. Bir vergi ceza avukatı, mahkemede müvekkili adına en etkin savunmayı geliştirir. Delillerin değerlendirilmesi, tanık beyanları, bilirkişi raporları gibi unsurlar doğru şekilde ele alınır. Avukat, müvekkilin suç kastı olmadığını vurgulayabilir, faturaların gerçek bir işleme dayandığını ispatlamaya çalışabilir veya hukuki prosedürdeki eksiklikleri öne sürerek beraat veya cezada indirim sağlamaya uğraşır. Ayrıca, mahkeme sürecinde usul haklarına riayet edilmesini takip eder (örneğin, zamanaşımı itirazı, iddianamenin eksikleri vb. konular).

  • Cezaların Azaltılması veya İptali: Yetkin bir sahte fatura avukatı, müvekkili hakkında haksız veya aşırı bulduğu idari para cezalarının ve vergi tarhiyatlarının da peşine düşer. Vergi idaresinin kestiği üç kat vergi ziyaı cezasına karşı vergi mahkemesinde dava açarak bunu iptal ettirmeye çalışabilir. Ceza yargılamasında ise, müvekkilin lehine olan yasa hükümlerini (örneğin VUK 359’daki indirim imkanları, etkin pişmanlık hükümleri) müvekkil lehine işletmeye gayret eder. Örneğin, sahte fatura kullanımı tespit edildikten sonra müvekkil tutarı kendiliğinden ödeyip zarar giderdiyse, ceza indirimi uygulanması için mahkemeye gerekli belgeleri sunar.

  • Stratejik Yol Haritası Belirleme: Her davanın koşulları farklıdır. Bazı durumlarda suçlamaları tümüyle reddedip agresif savunma yapmak en iyisiyken, bazı durumlarda ise zararın ödenmesi ve etkin pişmanlık yoluna gitmek daha makul olabilir. Uzman bir avukat, somut durumu değerlendirerek en doğru stratejiyi belirler. Örneğin, eğer ortada açıkça sahte fatura kullanıldığını gösteren güçlü deliller varsa, inkar yoluna gidip uzun bir yargılama sonunda ağır ceza almaktansa, erken ödeme ve iyi hal ile daha hafif bir cezaya odaklanmak daha avantajlı olabilir. Bu tür kritik kararları, deneyimli bir hukukçu rehberliğinde almak mükelleflerin menfaatine olacaktır.

  • Yerel Mevzuata Hakimiyet: Özellikle Marmara Bölgesi ve İstanbul gibi büyük ticari merkezlerde yürütülen sahte fatura davalarında, o yöredeki mahkemelerin uygulamalarını bilen, yerel tecrübesi olan bir avukatla çalışmak da önemlidir. Her ne kadar kanunlar ülke çapında aynı olsa da, büyük şehirlerde vergi davalarına bakan savcı ve hakimlerin iş yükü, öncelikleri ve uygulama tecrübeleri farklılık gösterebilir. İstanbul’da bir sahte fatura avukatının sahip olduğu pratik bilgiler, dosyanın seyrini olumlu etkileyebilir.

Sonuç

Sahte fatura (naylon fatura) düzenlemek veya kullanmak, Türkiye’de vergi sistemine karşı işlenen en ciddi suçlardan biridir. Bu suçu işleyenler, hem uzun hapis cezalarıyla hem de mali olarak ağır yaptırımlarla karşılaşırlar. Özellikle şirket yöneticileri ve işletme sahipleri için, bilerek ya da bilmeyerek sahte fatura işine bulaşmak, şirketin geleceğini tehlikeye atabilecek sonuçlar doğurur. Bu nedenle, en başta dürüst ve şeffaf bir ticari faaliyet yürütmek esastır. Eğer bir şekilde sahte fatura iddiasıyla muhatap olunursa, vakit kaybetmeden konusunda uzman bir sahte fatura avukatı ile iletişime geçilmelidir. Alanında deneyimli bir hukukçu, sürecin her aşamasında mükellefi yönlendirerek hak kayıplarını önleyecek, en uygun savunma stratejisini geliştirecektir. Unutulmamalıdır ki, vergi yargısı ve ceza yargılaması paralel ilerleyen ve kendine özgü kuralları olan alanlardır; bu alandaki haklarınızı korumak için profesyonel destek almak en doğru yol olacaktır.

Sıkça Sorulan Sorular

Sahte fatura (naylon fatura) nedir?
Sahte fatura, gerçekte yapılmamış bir mal veya hizmet satışını var gibi gösteren, bu nedenle içeriği tamamen veya kısmen uydurma olan faturadır. Halk arasında “naylon fatura” diye bilinir. Bu faturalar, yasal bir belge görünümünde olsa da altında gerçek bir ticari işlem olmadığı için hukuken geçersizdir ve kullanımı suç teşkil eder.

Sahte fatura kullanma veya düzenleme suçunun cezası nedir?
Vergi Usul Kanunu 359. maddeye göre sahte fatura düzenleyen veya kullanan kişi 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bunun yanı sıra, suça konu faturalarla ilgili olarak neden olunan vergi kaybının üç katı tutarında idari vergi cezası uygulanır. Örneğin sahte faturalar yüzünden 50.000 TL vergi eksik ödenmişse, 150.000 TL vergi ziyaı cezası kesilir (vergi aslının yanında). Ayrıca ceza davası sonucunda alınan hapis cezası, kural olarak paraya çevrilemez ve alt sınır yüksek olduğu için genellikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya erteleme gibi seçenekler zorlaşır. Yani sahte fatura suçu işleyenleri ciddi bir hapis riski beklemektedir.

Sahte fatura suçlamasıyla karşılaşırsam ne yapmalıyım?
Böyle bir durumda öncelikle sakin olmalı ve bir vergi ceza avukatına danışmalısınız. Soruşturma aşamasında savcılığa veya vergi müfettişine ifade vermeden önce bir avukatın rehberlik etmesi çok önemlidir. Avukatınız dosyanızı inceleyerek nasıl bir strateji izlemeniz gerektiğini belirler. Eğer mümkünse, ortaya çıkan vergi borcunu erken ödemeniz veya hatayı düzeltmeye çalışmanız bazı indirim imkanları sağlayabilir. Hiçbir belgeyi veya defteri gizlemeye çalışmamalı, resmi çağrılara zamanında cevap vermelisiniz. Ancak kendi hakkınızı da korumak için, örneğin arama yapılacaksa bunun yasal prosedüre uygun olması, el konulan evrakın tutanakla tespit edilmesi gibi hususlarda avukatınız gerekli itirazları yapacaktır. Kısacası, böyle bir suçlamada profesyonel hukuk desteğiyle hareket etmek en doğru yaklaşımdır.

Sahte fatura kullanmanın vergi cezası nasıl uygulanır?
Sahte fatura kullanımı tespit edildiğinde vergi idaresi, ilgili mükellef için yeniden vergi tarhiyatı yapar ve ödenmeyen vergiyi tahsil etmeye girişir. Bununla birlikte, sahte belge kullanımı fiili kaçakçılık kapsamında olduğu için, normal vergi ziyaı cezasının üç katı oranında ceza kesilir. Örneğin, sahte faturadan dolayı 200.000 TL matrah farkı bulunduysa ve bunun 40.000 TL’si vergiye tekabül ediyorsa, 40.000 TL vergiyi gecikme faizleriyle isterseniz, ayrıca 120.000 TL vergi ziyaı cezası uygulanır. Bu idari para cezası, ceza davasından bağımsızdır; yani ceza mahkemesinde aklansanız bile (beraat etseniz bile) vergi mahkemesinde borcu ödeme yükümlülüğünüz sürebilir. Ancak genelde ceza mahkemesi beraat ederse, vergi yargısında da mükellefin lehine sonuçlar doğurabilecek argümanlar gündeme gelebilir. Yine de prensip olarak ceza davası ve vergi cezası ayrı süreçlerdir ve vergi cezası, suç kastı olmasa dahi, objektif bir sorumluluk olarak uygulanabilir.

Etkin pişmanlık veya ceza indirimi sahte fatura suçunda mümkün mü?
Evet, sahte fatura suçu için kanun bazı ceza indirimi imkanları tanımıştır. Eğer mükellef, vergi incelemesi sırasında tespit edilen kaçakçılık fiiline konu vergiyi ve buna ilişkin cezaların bir kısmını hızlı bir şekilde öderse, ceza mahkemesinde alacağı hapis cezası indirilebilir. Özellikle 2022 yılında yapılan bir yasal düzenlemeye göre, soruşturma evresi (dava açılmadan önceki aşama) bitmeden önce kaçakçılığa konu vergiler gecikme faizleriyle birlikte ödenirse, mahkeme hapis cezasını yarıya kadar indirmektedir. Eğer ödeme kovuşturma evresinde, hüküm verilmeden önce yapılırsa cezada üçte bir oranına kadar indirim yapılabilir. Ayrıca eğer sahte fatura nedeniyle bir vergi kaybı oluşmamışsa (örneğin işlem hiç beyana yansıtılmadığı için vergi aslında doğmamışsa), kanun cezanın yarıya indirilmesini öngörür. Bu indirimlerden yararlanmanın şartı, mükellefin vergi idaresiyle ihtilafa düşmemesi, yani vergi borcuna itiraz davası açmamasıdır. Öte yandan, VUK 371. maddede düzenlenen pişmanlık hükümleri de vardır: Eğer bir mükellef, hakkında herhangi bir inceleme başlamadan kendi isteğiyle gerçeği itiraf eder ve beyan edip vergisini öderse, bu durumda kaçakçılık suçu nedeniyle ceza davası açılmaz. Bu, yakalanmadan önce hatayı düzeltme imkanıdır ve etkin pişmanlık olarak adlandırılır. Sonuç olarak, süreç başladıktan sonra ödeme yapmak cezayı tümüyle ortadan kaldırmasa da azaltabilir; süreç başlamadan önce kendiliğinden itiraf etmek ise cezai sorumluluğu tamamen kaldırabilir.

Bilmeyerek (kastım olmadan) sahte fatura kullanırsam yine ceza alır mıyım?
Ceza hukukunun genel ilkelerine göre, kastı olmayan kişiye ceza olmaz. Sahte fatura suçu da kast gerektiren bir suçtur; dolayısıyla eğer bir kişi, faturanın sahte olduğunu gerçekten hiç bilmeden alıp defterlerine işlemişse, onun ceza almaması gerekir. Ancak uygulamada “bilmiyordum” demek tek başına yeterli olmayabilir. Vergi yargısı, mükelleflerin iş yaptıkları firmaları araştırmasını, temel kontrollere dikkat etmesini bekliyor. Diyelim ki tamamen iyi niyetli bir şekilde bir mal aldınız fakat satıcı size sahte fatura verdi ve siz bunu anlayamadınız. Bu durumda hakkınızda ceza soruşturması açılabilir ama yargılama safhasında iyi niyetinizi ispatlamaya çalışırsınız. Eğer gerçekten ortada makul bir şekilde anlaşılamayacak profesyonel bir aldatma varsa (örneğin karşı taraf tüm bilgileri doğru verilmiş, sahte olduğu hiç belli değil), mahkeme lehinize hükmedebilir. Yine de, sahte fatura kullanan kişilerin çoğu zaman bu durumu sonradan “fark ettim” diyerek savunma yaptıkları görülüyor ve her olayın şartları farklı değerlendiriliyor. Ceza almamanız için faturanın sahte olduğunu hiç anlamanızın mümkün olmadığını ortaya koymanız gerekir. Böyle bir durumda ceza verilmese bile, kullanılan faturalar gerçek olmadığı için, doğan vergi borçlarını faiziyle ödemek ve vergi ziyaı cezasını (bu durumda bir kat olabilir) kabullenmek durumunda kalabilirsiniz. Özetle, kasıtsız hareket eden bir kişi teorik olarak cezalandırılmaz ancak bunu ispatlamak zordur; bu nedenle şirketlerin ve kişilerin iş yaptıkları tarafları iyi araştırmaları en iyi korunma yoludur.

Sahte fatura suçu için zamanaşımı süresi ne kadardır?
Ceza hukukunda zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten belli bir süre geçtikten sonra artık dava açılamaması veya ceza verilememesi anlamına gelir. Sahte fatura suçlarında dava zamanaşımı süresi, Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümlerine göre 15 yıl olarak uygulanmaktadır. Yani, suçun işlendiği (sahte faturanın düzenlendiği veya kullanıldığı) tarihten itibaren 15 yıl içinde savcılık dava açmazsa, artık o fiil için yargılama yapılamaz. Ancak pratikte vergi incelemeleri genelde birkaç yıl içinde yapılır ve sahte fatura tespit edilirse süratle suç duyurusu gerçekleşir. Ayrıca, zamanaşımını kesen veya durduran bazı işlemler vardır (örneğin, sanığın ifadesinin alınması, dava açılması zamanaşımı süresini keser ve süre yeniden işlemeye başlar). Bu nedenle, teorik olarak 15 yıl sonra düşme ihtimali olsa da, sahte fatura gibi planlı olarak işlenen suçlarda genelde zamanaşımı dolmadan yargılamalar sonuçlanır. Yine de, çok eski dönemlere ait bir sahte fatura iddiası ile karşılaşırsanız, zamanaşımı defi (itirazı) ileri sürmek mümkün olabilir.

Şirket adına sahte fatura düzenlemek/kullanmak durumunda cezayı kim alır?
Bir şirket faaliyetleri kapsamında sahte fatura düzenlemiş veya kullanmışsa, bu fiilden dolayı cezai sorumluluk fiili gerçekleştiren şirket yetkilisine veya yöneticisine aittir. Türk hukuku tüzel kişilere (şirketlere) doğrudan ceza davası açmaz; çünkü ceza sorumluluğu şahsidir ve ancak gerçek kişiler ceza alabilir. Örneğin, XYZ A.Ş. adına naylon fatura düzenlendiğinde, savcılık o şirketin müdürü veya mali işler sorumlusu gibi, fiili fiilen yapan kişi hakkında dava açar. Şirketin kendisine hapis cezası verilemez, ancak şirket mali açıdan elbette ki vergi cezası ve tarhiyatla karşılaşır. Benzer şekilde, sahte fatura kullanan bir şirketse, o faturayı şirkete temin eden ve onu kayıtlara alan kişiler (örneğin şirket sahibi, genel müdür, muhasebe müdürü vb.) suçun faili sayılır. Kısacası, şirketi temsilen hareket eden gerçek kişiler yaptıkları eylemden ceza hukuku açısından sorumludur. Ayrıca şirketler hakkında, suçtan elde edilen haksız kazanç varsa, bu kazancın müsaderesi (devletçe geri alınması) gündeme gelebilir; ama doğrudan doğruya şirkete hapis veya adli para cezası verilmez.

Sahte fatura suçu şikayete tabi midir?
Hayır, sahte fatura düzenleme veya kullanma suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Bu suç, kamu düzenini ve devlet hazinesini ilgilendirdiği için kendiliğinden (resen) soruşturulur. Yani birinin şikayetçi olması gerekmeksizin, vergi inceleme elemanları veya yetkili makamlar suçu öğrendikleri anda hukuki süreç başlar. Bu nedenle herhangi bir şikayet süresi de yoktur; vergi müfettişinin tespiti ile savcılık doğrudan devreye girer. Bu durum, zaman zaman mükelleflerin “aman kim bilecek, kim şikayet edecek” şeklindeki yanlış düşüncesini boşa çıkarır; çünkü vergi idaresi eninde sonunda bu durumu tespit ederse zaten işlem yapılacaktır. Bu nedenle sahte fatura konusunda şikayet olmasa bile yakalanma riski daima mevcuttur ve caydırıcılık amacıyla devlet bu suçların peşini bırakmamaktadır.